bugün

Kontes, soyluluk unvanı taşıyan ve genellikle bir soylunun eşi veya dul eşi olarak adlandırılan bir unvandır. Tarihsel olarak, kontesler genellikle toprak sahibi soylular arasından seçilmiş ve genellikle aristokratik ailelerin bir parçası olmuşlardır. Bu unvan, genellikle Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde farklı anlamlar taşır ve bir kontesin statüsü, evlilik, miras ve toplumsal konum gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.

Kontesler genellikle aristokratik toplumun önde gelen üyeleri olmuş ve sosyal etkinliklere katılmışlardır. Tarih boyunca, birçok ünlü kontes, sadece soylu unvanlarıyla değil, aynı zamanda kültürel ve siyasi etkileriyle de bilinir hale gelmiştir.

Konteslik unvanı, edebiyatta, sanatta ve popüler kültürde sıklıkla kullanılan bir tema olmuştur. Birçok roman, film ve dizi karakteri, kontes unvanını taşıyan kadınları merkeze alır ve genellikle zenginlik, güzellik ve entrika gibi unsurları içerir. Bu nedenle, konteslik sadece tarihî bir unvan değil, aynı zamanda edebi ve sanatsal eserlerde önemli bir motif olarak da varlığını sürdürür.
çok sevdiğim bir arkadaşımın bana kont deyip, benim de kendisine kontes dememdir.
(bkz: the countess)

türklerden korkan vampirvare karının saçmalıklarını konu alır.*
son 20-30 dk sında kapatılan filmdir.

edit: ikeros arkadaşım der ki; "kontes lezbiyen değil, yanında ki hizmetçi lezbiyen, kontese aşık * " *
elizabeth bathory rolünde izlediğimiz julie delpy aynı zamanda filmin yönetmeni. fransız- alman ortak yapımı olan bu film konusunu gerçek bir hikayeden aldığı için benzer türdeki filmler arasından kolayca sıyrılıyor. yaklaşık 100 dk süren film, rahat koltuğunda seyre dalmış izleyiciyi huzursuz etmiyor, izleyicinin yüzünü ekşitmesine sebep olmuyor. bathory'nin zaman içerisinde nasıl bir seri katile dönüştüğünü izliyoruz.

--spoiler--

1560 doğumlu kontes, ufak yaşta iken bir lord ile evlendirilir. dönemin en güzeli akıllı, güçlü kadını olarak bilinen kontes, erkeklerin hakim olduğu ve sadece onların sözünün geçtiği bir dünyaya başkaldıran bir kadın olarak öne çıkar. bilinmeyen bir hastalıktan ötürü lord ölünce - kontes kocasının bu hastalığı türk fahişelerden kaptığını iddia ediyor filmde- idare kontesin eline geçiyor. bir davette kendisinden yaşça bir hayli küçük olan istvan'a (daniel brühl) aşık oluyor ancak istvan'ın babası onları türlü entrikalar ile ayırmayı başarıyor. kontes kendisinin çok genç bir kadın uğruna terkedildiğine inanıyor, bu aşk yüzünden saplantılı bir ruh haline giriyor. öyleki 17 yaşlarındaki hizmetçisinin kafasına tarak ile defalarca vurduğu bir gün yüzüne sıçrayan kanın cildine iyi geldiğini(!) farkediyor ve o günden sonra bakirelerin kanıyla yıkanarak genç kalmaya çalışıyor. yüzlerce genç kızı kaçırtıp öldürüyor.

--spoiler--

ilginç olan filmde kanlı sahneler yok denecek kadar az. cinayet temalı filmlerden hoşlanıyorsanız bu film beklentilerinizi karşılamayacaktır zira öldürme sahneleri, çığlıklar, yalvarışlar yok bu filmde. biyografi türündeki filmlerden hoşlananlar için ise birebir kanımca.
asil dişi vampirlere verilebilen bir unvan. aynı zamanda da, elizabeth bathory'nin hayatını anlatan ve şu sıralar sinemalarda gösterimde olan film.
elizabeth bathory'nin hayatının anlatıldığı filmdir. 28. uluslararası istanbul film festivali'nde gösterilmektedir.
merhum canım ciğerim köpeğimin ismi.
(bkz: sidikli kontes)
kontun karısı.