bugün

''daha çok anlat'' dedim.
''hoşuna gidiyor mu?''
''çok. elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin
kilometre hiç durmadan konuşurdum.''
''bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?''
''gider gibi yaparız.''

şeker portakalı.
benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? bilmiyorum ve korkuyorum. asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. bunları neden istiyorum? hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. ve korkunç derecede sınırlıyım… uğrunda yaşayacağım çok şey var, yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm.

günlükler - sylvia plath.
Bazen biraz zehir, hayaller kurdurur. Çok miktarda zehir ardından, bal gibi bir ölüm için.

-Böyle buyurdu zerdüşt-
insanı mutlu eden şeyler aynı zamanda onun sefaletinin de kaynağı olmak zorunda mıydı?

her şey mevsim hızıyla son buluyor,varlığının gücü nadiren devam etmiyor mu, ah akıntı içinde parçalanıyor, batıyor ve kayalara çarpmıyor mu? seni ve senin etrafında sana ait olanları yiyip bitirmediği bir an bile yok, sen orada bir tahrip edilen değil, tahrip edici olmak zorundasın; en zararsız gezinti, binlerce zavallı solucanın hayatına mal oluyor, attığın her adım karıncaların kıvrımlı yuvalarını bozuyor ve küçük bir dünyayı dar bir mezara çeviriyor. ha! dünyanın ender felaketleri, köylerinizi alıp götüren bu seller, şehirlerinizi yıkan bu depremler beni bu kadar çok etkilemiyor, doğanın bütününde saklı hiçbir şey bunu yaratmamış, yiyip bitirici gücü komşusunu ve kendisini yok etmek istemeyen kalbi gömdüremez. ve kaygıyla yalpalıyorum, gökyüzü ve toprak ve onların örülü göçleri beni çevreliyor, sürekli yiyen ve geviş getiren bir deveden başka bir şey göremiyorum.

goethe- genç werther'in acıları
‘’Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kılıyoruz. ‘’
Zülfü Livaneli- Serenad
Bütün hayatı boyunca çalıştı babam. Bizleri okutabilmek, bitmek bilmeyen saçma sapan isteklerimizi karşılayabilmek için sabahtan akşama kadar otuz yıldan fazla çalıştı. Hayat bana sokaklarda orantısız güç uygularken ve ne zaman kimin elinde patlayacağı belli olmayan serseri bir mayın gibi ortalıkta dolaşıp dururken ben, annemin saçlarının yarısı cam kenarına büzülüp gecenin bir yarısı eve dönmemi beklerken ağardı. Elli bir yaşında annem ama en az yetmiş yaşında gibi gösteriyor. Babam desen ona keza. Ve ben bu yaşıma kadar belki de bir hiç uğruna ziyan ettikleri ömürlerinin küçük bir tesellisi sayılabilecek, onların gurur duyabileceği hiçbir şey yapamadım. ilk fırsatta kaçtım yanlarından, anlatması bile yıllar sürebilecek türlü türlü saçmalıklardan sonra da son çare tekrar yanlarına sığındım. Biraz daha buruşmuştu derileri, saçları neredeyse tamamen ağarmış, dişleri dökülmüş. Ama bebekliğimden beri bana bakarken ışıl ışıl olduklarının farkında olduğum gözlerindeki parıltı bıraktığım gibi duruyordu işte. Ve benim için en acı olan da buydu galiba. Umutlarını kesmiş olmalarını ne kadar da isterdim oysa. isterdim ki bütün dünya gibi onlar da benim adam olamayacağımı fark etmiş olsunlar. Bana dair ya da benimle ilgili hayaller kurmaktan vazgeçsinler isterdim. Defol git demelerini isterdim, nerede kaybettiysen hayatının ışıltısını orada iyileştir yaralı ruhunu. Demediler. Tek bir kötü söz çıkmadı ağızlarından. Ne ben değişebilirdim oysa ne de onlar gurur duyabilecekleri bir çocuğa sahip olabilirlerdi. Yine de seslerini çıkarmadılar. Babam usulca seccadesine akıttı herkesten gizlediği gözyaşlarını, annem de artık tamamen bembeyaz olan saçlarını taramaktan bile vazgeçip “Oğlum” dedi sadece “aç mısın? Isıtayım mı yemeği?”

(bkz: ali lidar)
ne kadar arsız, ne kadar açgözlü herkes!

kumarbaz
Yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci sahneye fırlayıp romeo’nun zehirli iksiri içmesine engel olamamıştır.sonunda geminin batacagi bilindiği halde tanım defalarca izlenmiştir.bitecek korkusuyla aşktan kaçarsan hayattan hiçbir tat alamazsın.romeo ölmeli,titanic batmalı,aşk her şeye rağmen yaşanmalı.
‘Sonuçta herkes ya kendi hikâyesiyle baş başa kalıyor ya da kendi hikâyesini bir kitapta buluyordu mutlaka! Ve bu dünyada yaşayan herkesin hayatı bir romandı, eğer anlatan iyi bir dinleyici bulduysa.’

ayşe kulin-handan
"şeytan kulağıma fısıldayıp duruyor: bunca senedir dürüst bir insan olarak yaşadın ne işe yaradı? rüşvetçiler, tefeciler, kumarbazlar, meyhaneciler senden daha rahat bir hayat yaşıyor. hayır, sen dürüst olduğun için değil, beceriksiz olduğun için bu sefalete düştün. sürün, beceriksiz, sürün!"

insancıklar - dostoyevski
...Kahkahalar atmak da, katıla katıla ağlamak da karnında ağrı yapar, gözlerinde yaş. ikisi olmadan da yaşamaya yaşamak denmez biliyorsun. hayatın suyunu çıkarmak gerek, suyuna ekmek banmak gerek, kuru kuru yenmez biliyorsun. denileni yapıp başının okşanmasını seviyorsun, denileni yapıp baş kaldırmayı. aynı anda güzel bir tat, güzel bir insan, güzel bir yer, güzel bir müzik, güzel bir koku bir arada olursa başın dönüyor ve bozmaya çalışıyorsun o anı. aklıma kötü bir şey getiriyorsun taa nerelerden ellerimi tutup da. bilmiyormusun sanki böyle yaptığını...

nil'in kelebekleri
Sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşayabilenler gerçek anlamda yaşarlar. -olağanüstü bir gece
Zekilik kadar aptallık da gerekliydi. Ama aptalca davranmak da zekice davranmak kadar zordu.

-1984, George Orwell
-hiç bitmeyecek mi senin bu okuman?
+bitmeyecek.
-hiç mi?
+hiç.
-niyetin katip olmak mı yani?
+hayır.
-ya?
+insan olmak.

orhan kemal - vukuat var
Penceresindeki sardunyalar sararmıştı. Oysa o sardunyaları çok severdi. Demek ki evde değil. Komşuya mı gitti, dostuna mı.

Tolstoy- ya evde yoksan.
oblomov içini çekti:
-ah! bu hayat, dedi.
-nesi varmış bu hayatın?
-insana rahat vermiyor. başını derde sokuyor. ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem... hiç kalkmadan...

oblamov/ ıvan gonçarov

(bkz: oblomovluk)
"şeytan kulağıma fısıldayıp duruyor: bunca senedir dürüst bir insan olarak yaşadın ne işe yaradı? rüşvetçiler, tefeciler, kumarbazlar, meyhaneciler senden daha rahat bir hayat yaşıyor. hayır, sen dürüst olduğun için değil, beceriksiz olduğun için bu sefalete düştün. sürün, beceriksiz, sürün!"

Dostoyevski - insancıklar
ben eylemi severim, bahaneleri değil.

niçe ağladığında - irvin yalom.
Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.

Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna
Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir.

George Orwell/Hayvan Çiftliği
"Kim size dünya ötesi umutlardan bahsederse onlardan kaçın, onlar zehir saçanlardır bilerek ya da bilmeyerek."
(böyle buyurdu zerdüşt)
"insan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı."

içimizdeki şeytan
- ne vakittir, hasan can?
+ şimdi allah ile beraber olma vaktidir hünkarım.
- bre, sen bizi bu vakte kadar kiminle sanırdın? Allah yönelişimiz de bi kusur mu gördün ki?
Siyahı beyaza çalan ressamın parası olmadığı için iki rengi vardı.

Vahanın ortasındaki çöl.
(resim:#1)
Çok sevdiğim bir kitaptan çok sevdiğim bir alıntı. Küçük prens.