Tecrübe adı verilen zorunlu cezanın tesellisidir.
Uludağ sözlüğün yazarlara kattığı yegane şey şüphesiz.*
Bir insanın kendine yapabileceği en iyi iyiliktir.
erken yaşta öğrendiğim şey. insan eşten, dosttan kazık yer bir süre aklında kalır fakat acısı bir süre sonra unutulur. benimki ayrı bir kazık. anneden yediğin kazık ayrı bir giriyor insana. daha 9 yaşındaydım evden ilk kovulduğumda. boyumdan büyük valizle kapıda kaldığımda kış gününde. bir kabahat işler evlat. döversin sitem edersin ama evden kovmazsın. kovamazsın. ben ne bir kabahat işlemiştim. ne de başka bi bok yemiştim. işlediğim tek suç yanlış ailenin meyvesi olmaktı. 6 ay dayanabildim annesizliğe. tekrar kapısına gittim oda hatasını anlayıp kabul etti..

bir süre sonra hastanede tanıştığı bi adamla evlenme kararı aldı. adam hastaneye alkol tedavisi için yatan birisiydi. kabul etmedim ama annem beni dinlemedi. çoktan valizlerini hazırlamıştı. 3 oğlu ile evimize gelip bana nasihat vermeye başladılar. artık senin annen bizim annemiz gibi basit basit şeyler söylediler. hatta en büyük oğlu belinden silahı çıkarıp dizimin üstüne koyarak '' annene bir yanlışımız olursa gel vur beni bu silahla'' dediğinde 10 yaşındaydım. amına kodumun çocuğu 10 yaşında ki bir çocuğun önüne silah koyacak kadar orospu çocuğuydu.. varın psikolojimi siz düşünün. 2 kazığı yemiştim. terk etmişti beni.

babamın yanına taşındım.. artık yaz tatillerinde görmeye gidiyordum annemi.. evet yine affettim. çünkü malım.
adam alkollüydü. aldığı tedaviler bir sike yaramıyordu. liseliydim artık. karşımda anneme küfürler savurup duruyordu. dayanamadım artık. valizini topla gidiyoruz bu evden diyordum. saat gece 11di. gideceğimiz yer bile yoktu oysa. eski tanıdık komşunun evinde sabahlamıştık o sabah. annemi güvenilir bir yere yerleştirten sonra babamın yanına tekrar gittim..

aradan 12 yıl geçti.. annem babaannemi aramış.. oğlundan hayır gelmedi.. torununda beni yuvamdan etti demiş.. o adamla kurduğun yuvayı sikeyim diyemedim anneme.. bu 3. kazıktı.

6 yıldır görmüyorum annemi.

geçenlerde aradı. evi bodrum katta olduğu için yağmur yağdığı zaman kanalizasyon taşmış. eşyaları bok içinde kalmış.. kendini öldürmekten bahsediyordu. dinliyordum ama sözleri diğer kulağımdan çıkıyordu. diyebildiğim tek şey yeni ev tut masrafı neyse ben öderim.

4. kazığı yememe ramak kaldı..

kimseye güvenemiyorum..
ama güvenmek istiyorum.
Güvendiğimizde bizi sırtımızdan vurmayacaklardı...

Sizin fark ettiğiniz gibi geçmiş zaman geçmişte kalır. Benim de söylemek istediğim gibi cehenneme en yakın geçmiş zaman odur ki...
güveniyormuş gibi yapıp, aslında güvenmemekten daha kötü değildir. tabii paranoyaklık derecesinde olmamak kaydıyla. ya aslında birine güvenirken, o güvenin boşa çıktığını görmek ve boşuna güvendiğini anlamanın üzdüğü durum onu önemsemekten kaynaklanır biraz da. güvenmeyeceksin kimseye bu devirde diyen bir insan, güvendiklerini çok sevdiği için böyle der esasında. hani senden nefret ediyorum, çünkü seni çok sevmiştim cümlesinin tezahürü gibi. insanlar güvenmek duygusunu, risk almak gibi düşünmek istemiyor biraz da. güvendiğim güvenilir çıksın istiyor. çünkü güven duygusu güçlü bir duygudur. risk barındırmamalı.
Özellikle de büyüdükçe başa gelen bir durumdur, insanları tanıdıkça, sağlam darbeler yedikçe karar verirsiniz ama yine de sosyal bir varlıksınız neticesinde, her ne kadar güvenmeyeceğim deseniz de yine aynı hatalara düşüp düşüp kimseye güvenmeyeceğim artık klişesini tekrarlayıp durursunuz.
“kimse için yapmaz deme, uygun koşullar sağlandığında herkes, her şeyi yapabilir.” diye bir söz vardır. güven konusuna dair söylenebilecek en anlamlı söz diyebilirim.

kimseye %100 güvenip arkanızı yaslamaya ihtiyaç duymayın hayatınız boyunca. bu demek olmuyor ki güveniniz sarsılacak diye kimseye yaklaşmayasınız. böyle bir şeyi denerseniz muhtemelen depresyonla sonuçlanır çünkü insan sosyal bir varlıktır ve diğer insanlarla ilişki kurmaya mecburdur. benim demek istediğim, yalnızca tetikte kalın. insanların güveninizi sarsabilme potansiyellerini unutmayın. bir duvarınız her daim olsun. kendinizi korumak için. bunu kimse sizin yerinize yapmaz.
Buraya yakışacak entry bırakalım o zaman..

“Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Yapman gereken, insanlara güvenmeye devam etmek; ancak kime ikinci defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.”

Gabriel García Márquez
Çağımızın sorunu. Oysa insanlar birbirlerini kırmadan ve çıkar gütmeden sevebilse bu sorundan kurulacağız ama hem kendi vicdanlarına hem karşı tarafa kötü niyetler besleyecek kadar alçak olmuş insanlar. Yazık.
Son günlerde beni de güvensizlik sardı. Bazılarının yüzüne o kadar istemeden gülüyorum ki gülerken kendimden tiksiniyorum.
çağın gerçeğidir.
millet devleti, devlet milleti, kapıcı yöneticiyi, yönetici kiracıyı,
öğretmen öğrenciyi, yapımcı senaristi, televizyon yapımcıyı,
gazeteci okuru, kısacası herkes birbirini afiyetle sikmektedir.

Zaman, götü tutarak dolaşma zamanıdır.
Amına koyuum ben böyle uygarlığın.
insanın yaşadığı birkaç tecrübeden sonra anladığı ve tutunduğu eylem.

Doğruluğu tartışılır. Ancak tabiki bunu arka arkaya darbe yemiş bir insanla tartışamazsın. Çünkü o savunma halindedir. insanlara karşı gardını bu şekilde almayı tercih etmiştir.
Güvendiğin dağlara karı yağdırmışlarsa kimseye güvenmezsin. Tamamen tecrübeye dayalıdır.
Geç iyileşmesine rağmen çok fazla yaralanmış insanların tekrar zarar görmemek adına geliştirdiği savunma mekanizmasıdır.