bugün

insanın din ve devlet işlerini ayrı ayrı kategorilere ayıramayacağını düşündüğümüzde mantıklı bi önerme.

-abi senin nüfus dairesinde işin yok muydu bugün?
+var da olum bugün cuma ya gidemem o zaman.. ben din işlerimle devlet işlerimi karıştırmam.. pazartesiye kaldı artık..

not: laiklik ilkesini benimsemiş devlette bunun uygulamasını destekleyen kişiye laik deniyor da biz bilmiyorsak ayrı..
kişilerin laik olmadığı yerde devlet nasıl olsun ki? sonuçta devleti oluşturan kimdir? ayrıca bu millete demokrasinin fazla olduğu gibi laiklikte fazladır. demokrasi olmasaydi akp belası başımızda olmazdı. laiklik tantanası olmasaydı türbandan vs uğraşacak çok daha mühim meselelerimizi halletmiş olurduk bunca sene ve hepsinden öte kardeş kardeşe müslüman müslümana düşman olmazdı. illa bir kurala gerek yok güzel yaşamak için. insan olmak medeni olmak yetmez mi ? her zaman bir şeylerin arkasına sığınmak güç mü almak gerek... bu milletin anasını sen osun, busun, bucusun diyerek bunca yıl siktiler hala daha da devam ediyorlar. devir birleşip uyanma devri canlar artık sağcısı, solcusu, imanlısı, imansızı, faşisti, komünisti amacı türkiyenin iyi olması olan herkesin bir an evvel birleşmesi lazim...
bir başka tayyip erdoğan sözü için..

(bkz: ben dört dörtlük bir laikim)

hacı sen de ne olduğuna bir karar ver artık yahu..
bu mantıkla kişi komünist de olmaz. kendi içinde mülkiyeti kaldıramayacağına göre?

halbuki komünist devleti destekleyene komünist, laik devleti destekleyene laik denir.

şeriat/şeriatçı örneğinden gidersek akp tayfası laik yerine laikçi desin tabi. zaten karikatür gibi insanlar hepsi.
(bkz: din bireyi ilgilendirir devleti değil)

halkımız tarafından anlaşılmayan şeylerdir. devletin laik olması özgür bir şekilde kişinin dinini yaşamasını sağlar. aslında her dindar insanın sonuna kadar savunması gereken şey olan laiklik neden bu durumdadır anlam verilemez. yok illa şeriat gelsin ebemizi sksinler. işte örümcek kafalılık da budur. hayır illa böyle düşünenler varsa (bkz: ananı da al git)*
devlet laik olmuşsa, insanlarda ona ayak uydurur.

(bkz: türkiye cumhuriyeti) (!)
--spoiler--
kişilerin laik olmadığı yerde devlet nasıl olsun ki? sonuçta devleti oluşturan kimdir? ayrıca bu millete demokrasinin fazla olduğu gibi laiklikte fazladır. demokrasi olmasaydi akp belası başımızda olmazdı. laiklik tantanası olmasaydı türbandan vs uğraşacak çok daha mühim meselelerimizi halletmiş olurduk bunca sene ve hepsinden öte kardeş kardeşe müslüman müslümana düşman olmazdı. illa bir kurala gerek yok güzel yaşamak için. insan olmak medeni olmak yetmez mi ? her zaman bir şeylerin arkasına sığınmak güç mü almak gerek... bu milletin anasını sen osun, busun, bucusun diyerek bunca yıl siktiler hala daha da devam ediyorlar. devir birleşip uyanma devri canlar artık sağcısı, solcusu, imanlısı, imansızı, faşisti, komünisti amacı türkiyenin iyi olması olan herkesin bir an evvel birleşmesi lazim...
--spoiler--
devlet; kişiliği olan bir organ değildir. devlet bir makinadır. ruhu olmayan cansız bir şeyin çalışma prensiplerinden biri olan laiklik onun kişiliği olmaz. kişiler laik olmaz ama devleti idare edenlerin laik bir uygulama yapması için kanunlarla sınırlamalar konur.

ayrıca kişilerin laik olması imkansızdır. her insan ateist bile olsa bazı dinlere yakınlık duyar. önemli olan devletteki kişilerin din yargılarıyla devleti yönetmemesi ve devlet uygulamalarının her dine eşit uzaklıkta olmasıdır. şimdi bizim devletimiz her dine eşit mesafede mi? tabi ki değil. bazı dinleri kontrolü altında tutuyor. bunu yaparken de kolluyormuş gibi hamisi gibi davranıyor.

dini eğitimi okullarda zorla vermese insanlar kendi dini eğitimlerini alacakları okulları açmaya hak kazanır.

olan vatandaşa oluyor. birinin özel okul açıp kontrolden çıkmaması için diğerlerini de aynı kapsama alarak zorla inanmadıkları dini okullarda öğretiyor.
(bkz: hem laik hem müslüman olunmaz)*
nihat doğan tadında bir önerme.
(bkz: ayrımsal damıtma)
kominist,laikçi,sahtekar dinci,faşist ve benzeri kalıplar bu ülkeye hiç bir zaman faydalı şeyler düşünmemişlerdir. Sürekli sorun üretmektedirler.

Kişiler laik olamaz.yönetim laik olur fransada oldugu gibi.
fransa laik bir ülke ama peçe ile haç'a aynı mesafede durmuyor. buda onlardan aldıgımız laikligin ne amaçla kullanıldıgını çok açık göstermekte.
yok öyle bi' dünya.

Fransızca'dan Türkçe'ye geçmiş olan "laik" sözcüğü, "din adamı olmayan kimse; din adamı dışında kalan halk" anlamına gelen Latince "laicus" sözcüğünden gelmektedir.

eh?

ha laikçi diye bir şey olmaz, o ayrı.
yanlış ama hiç yoktan iyidir.
doğru bir yaklaşımdır lakin mevzu bağcıyı dövmekse bir sürü kulp bulunur. sorunumuz bu düşüncedeki insanların yoğun olduğu bir ortamı tercih ediyor oluşumuz. bunun sosyolojik gerekçeleri falan uzun mevzu. lakin değişiyor ve değişecek ataların tabiri ile itler ürür kervan yürür. ezberlerinizin bozulması neticesinde en çok siz mutlu olacaksınız. mutlu eksiler.
kemalist ve atatürk milliyetçisi biri olarak gayet doğru bulduğum tanımlamadır.

zaten laiklik tanım itibarı ile devlet kurumlarını kapsar.

devletin bünyesinde birden fazla dine mensup insan olacağı için tıpkı fatih sultan mehmet han zamanında olduğu gibi türkiye cumhuriyetinde de sistem laik sistemdir.

bireyler laik olamaz. müslüman, hristiyan veya ateis düşünceli iseniz laik değilsinizdir.

bu kadar basit.

benim gibi kemalist arkadaşlarımın buna karşı çıkmalarını anlamadım.
devletler vatandaşlarına, kişilerse duyduklarına ve hissettiklerine inanır deniyorsa haklı önermedir ki öyle denmiyor,
denmeye çalışılan şudur ki devletler, vatandaşların gafletle teslim ettiği erk sahiplerine, kişilerse devletlerini sahiplenen erk sahiplerine iman etsin.
o bolu pazarı varya 1923 den beri kurulmuyor bu memlekette.
müslüman ülkelerin içinden çıkamadığı, birde buna bizde ki gibi doğal gelişmeyen sermaye süreçleri eklenince iyice açmaza dönüşen sosyal olgu.

önerme doğrudur. konu istisnasız devlet'in yapılandırılması ile ilgilidir. ancak bizde önce devlet, sonra toplum şekillendirildiği için işler tamamen ters işlemektedir. oysa, bir devlet ve onu belirleyen sözleşmeler (anayasa vb.) doğal süreçlerde toplumun bireyleri tarafından oluşturulur. toplumun bütün kesim ve tabakalarının dayatması ve sonucunda uzlaşması ile oluşur.

bizde bunlar, çeşitli müdahale ve darbelerle yukardan aşağı (belirli bir tabakanın yararına olacak şekilde) dikte edilerek oluşturulduğu için içselleştirilememiş olgular ve gerçeklikler olarak durur. hal böyle olunca da birey kendinin hissetmediği, kendinin görmediği uygulamaları savunmaz, kendi hayatında da o kuralları zorunluluk ya da baskı olarak algılar.

kişinin laik-anti laik olması devlet'le olan ilişkilerin bütünlüğünde ortaya çıkar. laik uygulamalara karşı çıkan birisinin öte yandan devletin sunduğu egemen laik din tavrında devletten yana tarafsa burada çifte standart ve ikiyüzlülük ortaya çıkar. örneğin bir taraftan sünni egemen çizgiye evet deyip onun devlet tarafından sunulan imkanlarından yararlanıyorsa bu samimiyetten şüphe etmek lazımdır.

asıl sorun, devletin farklı din ve cemaatlere, onların kendi bağımsız olgularına ve bağımsız davranış biçimlerine özgürlük sınırlamalarındaki tutumda yatar. burda iki sorunla karşılaşırız. birincisi devlet içinde ki iktidar çatışması ve egemenlik sorunları. ikincisi de farklı din ve cemaatlerin birbirine karşı tarihsel sorunlarından da müteşekkil egemenlik ve tahammülsüzlükleri.

dolayısıyla, kurumsal ve tasavvufi reformlarını gerçekleştirmiş ve bunun içsel dönüşümünü yaşamış dinlerle bunu gerçekleştirememiş müslümanlığın laisizm karşısındaki duruşunun aynı olmasını beklemek safdillik olmaz mı?

burjuva aydınlanma sürecinde kendi doğal rekabet sürecini de yaşayan batı sermayesi, ticaret burjuvasından sanayii burjuvasına rahatça dönüşürken ve burada başlangıçta ihtiyacından kaynaklı dini reformları desteklerken bizde tam tersine, toprak ağalarından ve şehir eşrafından devşirme ve zorlama bir devlet burjuvazisi yaratıldığı için bırakınız dini reformları, dinin en bağnaz yanları bu çıkar ve amaç için mübah sayılarak kullanılagelmiştir.

bu alışkanlıkların bugüne kadar sürmesi, bugün egemen olan din dışındaki din ve cemaatlere zorluk çıkaran baskıcı bir hal almıştır. diğer taraftan bağnazca, laiklik adı altında savunulanın da ordu bürokrasisi ve memur zihniyeti işbirliğinden öte bir şey olmadığını görürüz.

tepeden kurulan türkiye, devlet içindeki bu çatışmanın yıllardır kurbanı olmuştur. bu çatışmanın aslı da, cumhuriyetin kuruluş mantelitesinde yatan bölgesel fırsatçılığın yarattığı ilişki ve güçler dengesinde yatmaktadır. varoluşun bu kutsal yanı, içerdeki tüm diziliş ve ilişkileri belirlerken hiç bir kavramın reel karşılığı toplumsal ilişkilerde yerini bulmamıştır.

ne bireylerin laisizm'i, ne de devlet ve kurumlarının laisizm'i gerçekçi ve evrensel değildir. siyasi anlamda da menderes-özal-tayyip çizgisinin sağ muhafazakar liberal çıkış ve işbirlikleri statüko karşıtlığını temsil eder ve halkın geniş kısmı üzerine özgürlük arayışı temelinde nüfus ederken, sözde(!) sol-sosyal demokrat ordu bürokrasisi ve memuriyet zihniyeti de statükonun kendisi oluverir. bu ters dönen kavramsal zıtlıklar asli itibariyle yeniden ve yeniden yapılanmalara gebe bir ülke bırakmaktadır.

burada en son belirleyici olacak olansa, tarihsel bilincinin dürtüsüyle üzerindeki ölü toprağını iteleyip, şeyh bedrettin ruhunu, gerçek özgürlük ruhunu yakalayacak olan bu toprakların halklarıdır.
kişi isterse laik olur neden olmasın, burda asıl mesele laik olmaya zorlanmasıdır. laik bir ülkede bireyi tek baglayan laikligin getirdigi kurallardır, laik kurallara uymak zorundadır, adam öldürdügünde içeri girip 30 40 sene yatmayı kabul eder ama kendi laik olmak herdine aynı mesafede durmak zorunda degildir. müslümandır müslümanlıgın yasakladıgı şeyleri yapmaz, laik sistemede içki serbesttir fakat bu adam içmez, içmek zorunda da degildir, laik sistemede zina suç degildir ama adam zina yapmaz buna da kimse bi sikim diyemez. artık anlamamız gerekiyor, türkiye de kişiler laik olmak zorunda degildir, kendi yaşamında istedigi gibi yaşayabilir, sadece laik sistemi kabul etmek zorundadır, ki zaten milletde bunu kafadan inme şekilde 85 sene önce kabul etmiştir.
(bkz: kavram kargaşası)
efendim esasen işin özü oldukça basittir. laik devlet, dinsiz devlettir. buna göre devlet yalnızca inanan insanların inançlarını diledikleri gibi yaşayabilmesini sağlamakla mükelleftir. yani hiçbir dine ve elbette ki mezhebe yakın duramaz. çünkü birine yakın durması diğerleriyle arasına daha fazla mesafe koyması anlamına gelir ki bu bildiğiniz matematiktir. kişi laik olamaz elbette ama laikliği savunabilir. çünkü kişi istediği dine yakın durabilir. aynı topraklarda yaşayan aynı vergileri ödeyen farklı inançlardaki halkların eşit muamele görmelerinin tek koşulu devletin dinsizleşmesi ve tüm inançlara aynı mesafede hizmet götürebilmesidir.
doğru olan önermedir, devlet laik olur kişiler laik sistemi yaşar.
doğru önermedir, kişi laik devlet anlayışını benimser laik olmaz.
sen gel de bunu sözlüğe anlat. bir laikçidir almış gitmiş başını, başsız takılıyoruz artık. herkes götünden konuşuyor.
mantıklıdır.
kişiler özgürdür.
ama devlet kişilerin egemenliğindedir.
(bkz: çok düşünüp duman attırmak)