bugün
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi14
- okula gidiyorum sözlük10
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur11
- yazarların cinsel tercihi15
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü17
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması8
- peygamberlerin yahudi olması9
- zalbert ramstein18
- güçlü kadınların ortak özellikleri19
- herkesle iyi geçinmek10
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- anın görüntüsü11
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
- elini cebine atınca en az 5000 lira olmalı14
- meral akşener14
- kadir mısıroğlu mezarı13
- albay kemal21
- karıncaları öldürmeden evden uzaklaştırma yöntemi15
- sokak ortasında ilişkiye giren muhafazakar çift22
- kablosuz sütyen20
- icardi190537
- arkadaşlar sizce yakışıklı mıyım31
- müge anlı ile anadolu irfanı8
- seni allaha şikayet ediyorum erdoğan8
- meral akşener'in sarı saçları10
- gizli samyel23
- 6 haziran 2024 meb ile ilgili skandal iddia25
- kuresel ikinma'nın sözlüğe dönüşü10
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız11
- estetikle 30 yaşına dönen teyze8
- belediye otobüsüne kaçak binme yöntemleri10
- türklere peygamber gönderilmemiş olması19
- türk tarihinin en büyük komutanı rte dir18
- kadınlar konusunda bilmek istediğiniz ne var12
- ronaldo'nun fenerbahçe'ye gelme ihtimali12
- kadir mısıroğlu üstadın hoplattığı oğlanlar18
- zalbert ramstein'in kürt olması15
- jose mourinho27
- sarılma ihtiyacı8
- havalar ısınınca orospu gibi giyinen kadınlar19
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız17
- biz bu hayata çalışmaya mı geldik8
- sözlüğün bağımlılık yapması11
- 48 cm penisi olan adam12
- türk kadınlarındaki en büyük sorun19
- türk polisinin güzel kızlara karşı olan nezaketi21
- merve boluğur11
- nude isteyen kız12
- sözlüğün en iyi iki erkek yazarı12
eskişehirde 31 mart 2011 günü imza günü,özel gösterim ve 222 parkta after partysi düzenlenecek film.
http://www.facebook.com/e...t.php?eid=150551458342842
http://www.facebook.com/e...t.php?eid=150551458342842
(bkz: ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir)
ayrıca filmde anlatılan süleymaniye hikayesi müthişti.
hikayenin vermek istediği mesaj tutkuydu. ve bence genel olarak filmin vermek istediği de.
ayrıca filmde anlatılan süleymaniye hikayesi müthişti.
hikayenin vermek istediği mesaj tutkuydu. ve bence genel olarak filmin vermek istediği de.
canına yandığım memleketimin, sinemaya gidenlerin %80inin gittiği, en büyük sinemasında vizyona girmeyerek dumura uğramama sebep olmuş film. (bkz: adana nın yolları taştan)
dün akşam izleyip de gelip dedikodusunu sözlüklerde okumaya başlamadan önce böylesi bir radyo programının varlığından bihaber olduğum, ama kendisini pek başarılı bulduğum film. ilk, oyunculuk açısından değerlendirecek olursak şahsımı filme gitmeye iten unsur nejat işler normal, artık fazla alışılmış bir oyunculuk sunmuştur ne yazık ki.. behzat ç de sıkça izlemekten midir nedir çok alıştık bu adamın mimiklerine artık. her rolde aynı mimikleri kullanıyor gibime geliyor ve bayatlık hissi veriyor.. yiğit özşener abime ama diyecek laf bulamıyorum. şahane, enfes, on numara...* ahu türkpençe de iyi ama o saçlar olmamış,kahkül senin neyine güzelim! kapatma yüzünü gözünü.. bi de es geçmeyelim, az da olsa öz olmuştur yine serra yılmaz performansı..
hikayeye gelince, izlerken sürekli bir ıssız adam karşılaştırması yaptım elimde olmayarak. ıssız adamdan kahkahalar eşliğinde, bu kadar salak da film mi olur diyerek çıkan bünyem bu filmde öyle hissetmemiştir kesinlikle. çok daha samimidir. film, uzağınızda yaşanan bir aidiyetsizlik krizi değildir nedense. aslında baksan o tiplerle de hayatım kolay kolay kesişemez ama yine de onların bunalımları, kaybedenlikleri daha bir anlaşılır ve özümsenir gelmiştir gözüme. tipler gayet orta, orta-üst sınıflar ancak bu onların kaybetmemesini getirmiyor elbet beraberinde. bir de biraz bu sınıfsal kimliklerinin hediyesi olarak bize şahane diyaloglar sunabilmişler filmde. gerçekten çok sağlam repliklere sahiptir yer yer, dikkatle izlenilmeli o yüzden.. ama aşk hikayesi fazla uzamıştır, o kadar abartıp kabartınca verilmek istenen mesaja hafif gölge düşmüştür.
son olarak da şunu belirteyim, müzikler şahane!! o kadar başarıyla seçilmiş ki, çüşş diyorsunuz yer yer. ayrıca melancholy man adlı şarkıyı da onlarca yıllık bir gecikmeyle öğrenmeme vesile olmuşlardır, sağolsunlar. artık her gece elde şarap i am a melancholy woman diye ağlaşacağım sanırım..
hikayeye gelince, izlerken sürekli bir ıssız adam karşılaştırması yaptım elimde olmayarak. ıssız adamdan kahkahalar eşliğinde, bu kadar salak da film mi olur diyerek çıkan bünyem bu filmde öyle hissetmemiştir kesinlikle. çok daha samimidir. film, uzağınızda yaşanan bir aidiyetsizlik krizi değildir nedense. aslında baksan o tiplerle de hayatım kolay kolay kesişemez ama yine de onların bunalımları, kaybedenlikleri daha bir anlaşılır ve özümsenir gelmiştir gözüme. tipler gayet orta, orta-üst sınıflar ancak bu onların kaybetmemesini getirmiyor elbet beraberinde. bir de biraz bu sınıfsal kimliklerinin hediyesi olarak bize şahane diyaloglar sunabilmişler filmde. gerçekten çok sağlam repliklere sahiptir yer yer, dikkatle izlenilmeli o yüzden.. ama aşk hikayesi fazla uzamıştır, o kadar abartıp kabartınca verilmek istenen mesaja hafif gölge düşmüştür.
son olarak da şunu belirteyim, müzikler şahane!! o kadar başarıyla seçilmiş ki, çüşş diyorsunuz yer yer. ayrıca melancholy man adlı şarkıyı da onlarca yıllık bir gecikmeyle öğrenmeme vesile olmuşlardır, sağolsunlar. artık her gece elde şarap i am a melancholy woman diye ağlaşacağım sanırım..
gişede umduğunu bulamamış olan filmdir.
algılamayanların kötülediği şahane bir film. az izlenecek, zarara uğratacak büyük ihtimalle ama ben izlemiş olmaktan dolayı çok mutluyum. gösterişli absürd finallerin aksine kendine yakışır bir sonla bitti.
rıza kocaoğlu tek kelimeyle müthişti.
hayır kesinlikle erol egemen in kim olduğunu sormayacağım, hiç ama hiç merak etmiyorum, hatta unuttum bile adını... kim la bu adam kim!
rıza kocaoğlu tek kelimeyle müthişti.
hayır kesinlikle erol egemen in kim olduğunu sormayacağım, hiç ama hiç merak etmiyorum, hatta unuttum bile adını... kim la bu adam kim!
izlediğim en kusursuz türk filmi.
başarılı film ancak "keşke şu sahnesi olmasa" dediğim sahne sayısı oldukça fazla olmasına rağmen filmin genel havası çekim tekniği ve oyunculuklarıyla popüler türk sineması'nın son yıllardaki en iyi filmi olmuş diyebilirz ama en iyi 10 türk filmi arasına girer mi ? tartışılır...
romanın aslına uyulmuştur filmde. biraz ıssız adam mihvalinde aşk serpiştirilmiştir. bir kız bir oğlanın gelip kaybedenler kulübüne üye olacağız sahnesi birebir romandakiyle aynı olmuştur, mutlu etmiştir bizi. *
nejat işler'in performansına değinmeden edemeyeceğim, kıskandım abi adamı, tam bir kaybeden olmuş!
edit: neden kimse bir şey yazmıyor yahu, okumadınız mı romanı arkadaşım, seyretmediniz mi filmi? *
nejat işler'in performansına değinmeden edemeyeceğim, kıskandım abi adamı, tam bir kaybeden olmuş!
edit: neden kimse bir şey yazmıyor yahu, okumadınız mı romanı arkadaşım, seyretmediniz mi filmi? *
bir daha izlersem yarısında çıkacağım film.ilk seansı mükemmel ikinci seansı bekleneni verememiştir.ayrıca evdeki sürekli belgesel izleyen adamın götürdüğü kız burda yazarsa selam olsun.
Bir grup gencin Fight Club' dan yola çıkarak kaybettikleri bir çok şeyi geride bırakıp bir araya gelmelerine sebep olabilecek oluşum. *
efsane radyo programının ruhu dışında hiçbir şey taşımayan, üstüne pek de bir şey konmamış, aslında konmaması da iyi olmuş film. dün eskişehir'de söyleşi, kitabın imza günü, filmin özel gösterimi ve ardından 222 park'ta soundtrack partisi gerçekleşmiştir. pek de güzel olmuştur. "kaybedenler külubu sınav haftasında tedirginlikle sunar" sloganıyla tanıtımı gerçekleştirilen etkinlik nejat işler'in teşrif etmemeleri dışında şahsımda hayal kırıklığı yaratmamıştır. ancak karakterlerin film boyunca bira içmeleri, seyircide alkolizm duygularını körüklemiştir ve partide paralar 222'ye gömülmüştür. ama değmiştir. helal olsundur...
kaybetmemeyi çok seks yapmakla ilişkilendiren yazarın zerre kadar anlamadığı filmdir. anlamaması ise umrumuzda değildir elbet.
nejat işler : sence bir kız beşiktaş iskelesinde buluşalım dediyse kadıköydeki beşiktaş iskelesi midir, beşiktaştaki beşiktaş iskelesi midir?
boş adam : abi benim iskeleyle işim olmaz.
boş adam : abi benim iskeleyle işim olmaz.
sıradan, standart bir türk filmi daha.
türk filmlerine önyargılı olan ben, cem yılmaz' dan başka -yönetmen sineması hariç- türk filmi izlemem diyen ben milletin gazına gelip gittim bu filme. aray olana kadar da iyi ki gitmişim dedim aslında. bir döneme damga vurmuş bir radyo programının nasıl ortaya çıktığını son derece doğal ve gerçekçi bir şekilde anlatıyordu film. nejat işler karzimasıyla ekranı sallıyordu. yiğit özşener' i başlarda yadırgasam ve nejat işler' in yanında sönük kaldığını düşünsem de ona da alıştım bir süre sonra. yönetmenin bir iki yerde -bence- gereksiz yakın plan çekimlerini saymazsak iyiydi her şey. bir iki gereksiz, klişe replik dışında replikler filan da çok iyiydi. bazı esprilerde koltuktan düştüm neredeyse, çok komikti. o çok konuşulan -konuşulacak bir şey yok- sevişme sahneleri daha bile sert olabilirdi hatta. 'filmde çok cinsellik var ya' diyen bebeleri ciddiye almayın. olması gerekenden az var hatta. yakışıklı, vurdumduymaz, fütursuz, iyi içen, salaş, bekar, gözde iki adam sevişmeyecek de kim sevişecek? kaldı ki tüm izleyicinin merakla beklediği esas oğlanla esas kızın sevişme sahnesi çok daha tutkulu olmalıydı.
gelelim aradan sonraki kısma; yönetmen ne düşündü de gereksiz, yılışık, vıcık vıcık bir aşk hikayesi döşedi filme gerçekten anlayamadım. filmin ikinci bölümü başından sonuna kadar ''bakın bu kızla bu adam birbirine uymuyor'' demekten ibaret. her sahnede ama her sahnede ''bakın yine uymadılar birbirlerine, bakın ne kadar farklılar, bakın erkek özgürken kız nasıl da toplumsal kuralların, gelenek göreneklerin tutsağı'' gibi söylem çabalarının eski türk filmlerindeki fakir oğlan zengin kız ilişkisinden zerre farkı yok. bunu seyirciyi çekmek için de yapmış olabilir tabii. tüm bayan izleyicilerin aşık olacağı bir karakter yaratılmış. zira ıssız adam' ın türk sinema seyircisi tarafından 'yaa ne kadar güzel aşk filmi' diye övüldüğünü biliriz hepimiz. aşk, bu şekilde yılışık ve klişe anlatıldığında toplum tarafından sevilebilir, ne var ki sinema dünyası bunu sevmez. dünyanın en pahalı filmlerinden olan titanic o iki yılışık sevgili yüzünden sinema camiası tarafından o kadar da beğenilmez mesela. gemi bile onların aşkı yüzünden battı neredeyse. karpuz kabuğundan gemiler yapmak filminde bir cevizle aşk nasıl güzel, nasıl naif anlatılırmış bir bakın da görün derim.
filmde beni rahatsız eden iki şeyden biri bu işte. yönetmenin bu tavrını ben gişeye yönelik bir yatırım olarak düşünüyorum. tamam para kazan ama bunu daha naif bir şekilde yap. seyirciyi aptal yerine koyarak her sahnede ''bak nasıl da farklılar' deme. ikincisi ise daha genel bir şey; antikonformist, popüler kültürden uzak iki adamın yaptıkları alternatif bir radyo programını anlatan bir film yapıp ortaya popüler bir iş koymak güzel bir başarı; lakin filmi izleyenler için popüler kültür karşıtı iki adamın hayat tarzını popüler hale getirmek büyük bir fiyasko. paraları yok ama istediği zaman istediği yere tatile gidebiliyorlar. pahalı motoruna benzin bulma sorununu hiç yaşamıyorlar. evde yiyecek sıkıntıları hiç yok. tek yaptıkları eğlenceli bir radyo programı, güzel kızlarla sevişmek, içmek ve gezmek. iyi de filmdeki iki karakterde bundan mutlu değil ki. örneğin nejat işler' in filmde canlandırdığı karakteri mutlu edecek şey bastığı alternatif kitapların değerinin bilinmesi mesela. ne var ki sen(yönetmen) filmi izleyen insanlara şu hayali kurduruyorsun ''of ya radyo programım ve motorum olsa, bir de yayınevim olsa ve kimsenin bilmediği kitaplar bassam. böylece çok karizmatik olsam ve istediğim kızı götürsem...''
türk filmlerine önyargılı olan ben, cem yılmaz' dan başka -yönetmen sineması hariç- türk filmi izlemem diyen ben milletin gazına gelip gittim bu filme. aray olana kadar da iyi ki gitmişim dedim aslında. bir döneme damga vurmuş bir radyo programının nasıl ortaya çıktığını son derece doğal ve gerçekçi bir şekilde anlatıyordu film. nejat işler karzimasıyla ekranı sallıyordu. yiğit özşener' i başlarda yadırgasam ve nejat işler' in yanında sönük kaldığını düşünsem de ona da alıştım bir süre sonra. yönetmenin bir iki yerde -bence- gereksiz yakın plan çekimlerini saymazsak iyiydi her şey. bir iki gereksiz, klişe replik dışında replikler filan da çok iyiydi. bazı esprilerde koltuktan düştüm neredeyse, çok komikti. o çok konuşulan -konuşulacak bir şey yok- sevişme sahneleri daha bile sert olabilirdi hatta. 'filmde çok cinsellik var ya' diyen bebeleri ciddiye almayın. olması gerekenden az var hatta. yakışıklı, vurdumduymaz, fütursuz, iyi içen, salaş, bekar, gözde iki adam sevişmeyecek de kim sevişecek? kaldı ki tüm izleyicinin merakla beklediği esas oğlanla esas kızın sevişme sahnesi çok daha tutkulu olmalıydı.
gelelim aradan sonraki kısma; yönetmen ne düşündü de gereksiz, yılışık, vıcık vıcık bir aşk hikayesi döşedi filme gerçekten anlayamadım. filmin ikinci bölümü başından sonuna kadar ''bakın bu kızla bu adam birbirine uymuyor'' demekten ibaret. her sahnede ama her sahnede ''bakın yine uymadılar birbirlerine, bakın ne kadar farklılar, bakın erkek özgürken kız nasıl da toplumsal kuralların, gelenek göreneklerin tutsağı'' gibi söylem çabalarının eski türk filmlerindeki fakir oğlan zengin kız ilişkisinden zerre farkı yok. bunu seyirciyi çekmek için de yapmış olabilir tabii. tüm bayan izleyicilerin aşık olacağı bir karakter yaratılmış. zira ıssız adam' ın türk sinema seyircisi tarafından 'yaa ne kadar güzel aşk filmi' diye övüldüğünü biliriz hepimiz. aşk, bu şekilde yılışık ve klişe anlatıldığında toplum tarafından sevilebilir, ne var ki sinema dünyası bunu sevmez. dünyanın en pahalı filmlerinden olan titanic o iki yılışık sevgili yüzünden sinema camiası tarafından o kadar da beğenilmez mesela. gemi bile onların aşkı yüzünden battı neredeyse. karpuz kabuğundan gemiler yapmak filminde bir cevizle aşk nasıl güzel, nasıl naif anlatılırmış bir bakın da görün derim.
filmde beni rahatsız eden iki şeyden biri bu işte. yönetmenin bu tavrını ben gişeye yönelik bir yatırım olarak düşünüyorum. tamam para kazan ama bunu daha naif bir şekilde yap. seyirciyi aptal yerine koyarak her sahnede ''bak nasıl da farklılar' deme. ikincisi ise daha genel bir şey; antikonformist, popüler kültürden uzak iki adamın yaptıkları alternatif bir radyo programını anlatan bir film yapıp ortaya popüler bir iş koymak güzel bir başarı; lakin filmi izleyenler için popüler kültür karşıtı iki adamın hayat tarzını popüler hale getirmek büyük bir fiyasko. paraları yok ama istediği zaman istediği yere tatile gidebiliyorlar. pahalı motoruna benzin bulma sorununu hiç yaşamıyorlar. evde yiyecek sıkıntıları hiç yok. tek yaptıkları eğlenceli bir radyo programı, güzel kızlarla sevişmek, içmek ve gezmek. iyi de filmdeki iki karakterde bundan mutlu değil ki. örneğin nejat işler' in filmde canlandırdığı karakteri mutlu edecek şey bastığı alternatif kitapların değerinin bilinmesi mesela. ne var ki sen(yönetmen) filmi izleyen insanlara şu hayali kurduruyorsun ''of ya radyo programım ve motorum olsa, bir de yayınevim olsa ve kimsenin bilmediği kitaplar bassam. böylece çok karizmatik olsam ve istediğim kızı götürsem...''
nejat işlerin ve yanında yiğit özşenerin oyunculuğunun tavan yaptığı müthiş bir yapım.
ayrıca geçmiş zamanların harikulade radyo programı. keşke hiç bitmeseydi dedirtir.
ayrıca geçmiş zamanların harikulade radyo programı. keşke hiç bitmeseydi dedirtir.
burası sizin yeriniz.
aslında kaybetmeyenlerin kulübünü, öyle bi güzel anlatmışlar ki..
yiğit' e cuk diye oturan rol, nejat işler' in olağan hayatı, kanımca. galiba.
"standart bir film. allah standartları başımızdan eksik etmesin."
sizinle daha önce yatmış mıydık?
yiğit' e cuk diye oturan rol, nejat işler' in olağan hayatı, kanımca. galiba.
"standart bir film. allah standartları başımızdan eksik etmesin."
sizinle daha önce yatmış mıydık?
sizinle yatmışmıydık, standart, kim lan bu erol egemen gibi replikleri ergenlerin ağızlarına kazandıran film.
bir fikir iletme, duygu aşılama kaygısı olmayan ve bu nedenle altında derin manalar aranmadan izlenmesi gereken standart bir film. hatun kişi o rolü kaldıramamış ya da senaryo üzerine işlenememiş.
--spoiler--
sonundaki kaygısız hayattan korkmalarından dolayı radyo işini bıraktıklarının gösterilmesi doğru olmamış.
--spoiler--
film araya girdiğinde seyircinin en ufak bir ses dahi çıkaramamış olması halkın hala tutuculukta boğulduğunun bir göstergesi maalesef.
--spoiler--
sonundaki kaygısız hayattan korkmalarından dolayı radyo işini bıraktıklarının gösterilmesi doğru olmamış.
--spoiler--
film araya girdiğinde seyircinin en ufak bir ses dahi çıkaramamış olması halkın hala tutuculukta boğulduğunun bir göstergesi maalesef.
beni tekrardan doksanlara döndüren ve hüzünlendiren film...
Sevgili sözlük yazarı daha önce sizinle yatmışmıydık? alkolik nejata en uygun rol olmuş bu yüzden rolünü yadırgamadan harika oynamış filmide yukarlara taşımış kendisi.
ne denebilir ki; bana göre tanımsa bu tanım işte: mutlaka izlenilmesi gereken bir film.
hayatın anlamı sorgulanıyor bol bol lafla. gidip dinleyin, onlar konuşsun. daha ne? ille de olay silsilesi mi olması gerekir izlenilmesi gereken bir filmde? her neyse filmden şöyle bir alıntı yapmak isterim aklımda tutabildiğim kadarıyla mete şöyle bir laf etmişti;
"kadınların olayı ne biliyor musun? seni sen yapan özelliklere aşık olup, sonra o özellikleri senden almaya çalışması." *
bu arada; daha önce sizinle yatmış mıydık? *
hayatın anlamı sorgulanıyor bol bol lafla. gidip dinleyin, onlar konuşsun. daha ne? ille de olay silsilesi mi olması gerekir izlenilmesi gereken bir filmde? her neyse filmden şöyle bir alıntı yapmak isterim aklımda tutabildiğim kadarıyla mete şöyle bir laf etmişti;
"kadınların olayı ne biliyor musun? seni sen yapan özelliklere aşık olup, sonra o özellikleri senden almaya çalışması." *
bu arada; daha önce sizinle yatmış mıydık? *
hayatımda ikinciye izlediğim tek türk filmi.
güncel Önemli Başlıklar