bugün

Bulutu olusturan su taneciklerinin 0 derecenin altindaki bir sicaklikta buz kristalleri seklinde yeryuzune dusmesi olayidir.
fazlasıyla şişirilmiş bir roman.
ahmet hakan'ı nedense mest etmiş, ve günlerdir bu kitap hakkında konuşmuş idi.
umarım orhan pamuk'un tüm yeteneği bu kitaptan ibaret değildir.
umarım en kötü romanı budur.
genellikle kış aylarında görülen bir tür yağış biçimi. taneler şeklinde yağan kar, kristal yapıdadır ve hiç bir kar tanesi birbirine benzemez. güneş ışığını tamamen yansıttığından beyaz görünür. ayrıca her kar tanesinin büyüklüklerinin farklı olması da ilginçtir.
bir orhan pamuk romanı.

--spoiler--
almanya'da sürgünde olan ka sürgün sonrası türkiye'ye döner. döndükten birkaç gün sonra sözde türbancı kızların intiharını araştırmak, özde gençliğinden beri içinde taşıdığı aşk korunu alevlendirmek için ipek'i bulmayı istediği için kars'a gider. ancak bu yolculuk düşündüğü gibi sakin geçmez...
--spoiler--

kitap bazı anlatım bozukluklarına ve anlam bulanıklıklarına rağmen kurgusal olarak oldukça iyi. insan romanı okurken adeta dışarıda karın yağdığını hissediyor. olay akışı da karın yağması gibi. bazen hafif hafif atıştırıyor, bazen tipi...
sonucunda, istiklal caddesinde yürümenin zevkini başka hiç bir sey vermez. manitanızda yanınızdaysa olay bitmiştir zaten.*

edit:buda görüntülü anlatım.

http://img64.yukle.tc/ima...=7784istiklal_caddesi.JPG
ilk okuldaki cocukların hocam karı severmisiniz seklinde espirilerine maruz kalan soguk tane.
"kar yağıyor, yılın ilk karı"
bu cümle çok etkileyici geliyor bana. sanki uzun zamandır hüzünle bekleyen birine müjdeli bir haber gibi. böyle başlatıyor orhan pamuk kar romanını.
istanbul'da şiddetle özlenen.. geç kaldı..
Yeryüzünün bembeyaza bürünmesini sağlayan bir yağış çeşidi. Fotoğraf çekilmenin tam zamanıdır.
an itibari ile istanbul da kendini göstermiş doğa güzelliği. keşke kar topu kar topu yağsa.
üç saattir uyanık olup yağdığı internetten öğrenilince, ve pencereden dışarı bakıp kendini teyit ettirince daha bir hoş hissettiren doğa olayı. devam devam..
çok çeşitli şekilleri olmasına rağman entresan şekilde hepsi altı köşeli olan kristalize oluşuma sahip cisim.
orhan pamuk tan çok franz kafka nın yazdığını düşündüğüm kitaptır. sebep mi:

bir yazar mesela orhan pamuk belli yazarların anlatış biçimlerinden etkilenebilir, ya da ne bileyim uslubundan esinlenebilir ya da hayran olabilir. bundan doğal bir şey yoktur lakin orhan pamuk bunu abartmıştır. esinlenmekten çok ne yazık ki biraz franz kafka dan çalmıştır bu kitabı yazarken.

bir kere romanındaki kahramanın adı "ka" dir bildiğiniz gibi. bu zaten kitabı etkileyici kılan bir psikolojik faktördür ama bunun düşünmekte altında orhan pamuğun imzasını aramak yanlıştır. çünkü franz kafka çok önceden yazmış olduğu "şato" isimli kitabında baş aktör "bay ka" dır. hadi diyelim ki bu bir tesadüf, peki romandaki aforizmamsı cümleleri okuduğumda neden aklıma hep franz kafka geliyor, çünkü bir yerde franz kafkayı hatırlatacak şeyler var kitapta. bence biraz araklamış.

kar demişken bir şu sıralar evimin önündeki yolda bir otobüsün içine saplandığı güzel doğa olayına da bir girelim. evrendeki en muazzam simetrilere sahip bu su fazları bir özelliğiyle de insanı hayrete düşürür. hiç bir kar tanesi havada birbiriyle çarpışmazmış çünkü.
Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpatıp aynısı değildir. Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan ABD'li Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali resmi çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamış.

Ilginc tabi....
gitmek zorunda kalan bir insanın gittikten sonra ağrıyan kalbine falçata gibi vurdukça vuran şarkı.
\"bu mevsim gelip geçici
bu yağan kar.. yağan kar..
biliyorum ki gelecek yine ilkbahar... ilkbahar...
açacak binbir renk bir çiçek
gökyüzü ve beyaz bulutlar geçecek üstümden
saçlarımda esecek ılık rüzgarlar
ama sen... sen kalacak! kalacaksın içimde..
ama sen.. sen açacak! açacaksın içimde hep !\"
buralara hoşgelmiş beyaz.

kuru soğuk kötü. çamur, ya da tokat gibi esen rüzgar üşümeleri kötü.
ama soğuk gelicekse kardan gelsin. her yer yılın dört beş gününe yayılıp renk değiştirsin. sokaklar örtülsün, burnumuzun ucuna kar taneleri konsun.
rengiyle, aydınlığıyla ve bereketiyle, yani her şeyiyle topyekûn rahmet.
gecenin köründe gökyüzü rengini kavuniçine çeviren beyaz.
2008 kışımın nedensiz mutluluk nedenim. bu sefer her zamankinden daha çok sevdim.
an itibari ile tuzla yollarını kapamıs beyaz bereket. *
yağdığı yerleri eşsiz bir güzelliğe kavuşturan hava olayıdır. evet belki yağmur da güzeldir, hoştur. lakin kar bambaşkadır. şehrin üstüne çöken o bembeyaz örtü iyi geçecek günün habercisi niteliğindedir. bir de tam bu esnada fonda her yerde kar var parçası seçilirse ortam tamamlanmış olur.
an itibariyle hala istanbul'da deli danalar gibi yağmakta olandır. ben yoruldum o yorulmadı. yürü be koç kim tutar seni.
(bkz: kardır yagan üstümüze geceden)
su saat itibariyle ruzgarla beraber havanin altini harbi harbi hayvan gibi ustune getiren, gecenin karanliginin icine etmis madde. hos, safak sokuyor nerdeyse, karanlik falan da kalmadi ya olsun..
yağdığı zamanlarda beyaz kabus, kar çilesi olarak adlandırılan günah keçisi.arkadaşım sen önlemini almazsan, zincir takmazsan, yoldaki karları temizletmezsen tabi zarar verir.yağmadığı zaman da susuzluktan geberiyordunuz ama ne oldu da hemen kabus oldu.böyle söylendiği zaman da fakir insanları öne sürüyorlar.ancak onlara da yaklaşık 500 ytl lik yakıt yardımı yaptığınız zaman hiçbir sorun kalmaz.
bugün itibariyle gözlemlediğim kadarıyla beyaz ve yumuşak şey. eğer ele alınıp dikkatlice incelenirse değişik şekillerde olduğu gözlenebilir. benim gördüğüm şu şekildeydi.
görsel

(bkz: 18 şubat 2008 izmir de kar yağışı)
(bkz: anne ben kar gördüm)