bugün

geçmişte yaşamaya eğilimli olanlar için oldukça etkileyici bir studio ghibli animasyonu.

--spoiler--
Bambu ağaçlarını kesen bir köylü bir gün beklenmedik bir olayla karşılaşır. Parlayan ağaçlardan tekinin yanına gittiğinde içindeki ışık huzmesinden ufak bir oyuncağı andıran kız çıktığını görür. Tanrılar tarafından kendisine gönderilmiş bir hediye olduğunu düşündüğü bu yaratığı ilk iş olarak evine götürür. Ne var ki, avuçlarındaki bu canlı çok geçmeden gerçek bir bebeğe dönüşecektir.
--spoiler--

Bu da filmin eleştirisi: http://sinemahzen.com/kaguyahime-no-monogatari/
(bkz: prenses kaguya masalı)
(bkz: prenses kaguya)

ateşböceklerinin mezarı'yla hayranı olduğum isao takahata'nın diğer güzel animasyonu. her saniyesini dolu dolu, bildiğimiz masallardan çok farklı. ilk yarısı cicili bicili geçerken, ikinci yarısı mesaj dolu olmuş. boyut atlattı resmen.

--spoiler--
bi insana isteği dışında sorumluluk yüklemenin, güya onun mutluluğu için onu yüksek konuma getirmeye çalışmanın o insanı nasıl boğduğu anlatılmış. bir kadına güzel ve asil olmanın dayatılmasının mutsuz ediciliği gösterilmiş. hatta çok güzel bi cümleyle açıklanmış: "benim için dilediğin mutluluk taşıması çok zor bir yüktü." ve ortaya sahtelikten yakınan eski mutluluğu kalmamış bi prenses çıkmış. en sonunda da "birini bu kadar boğarsanız elinizden kayıp gidişini izlersiniz" gibisinden bi mesaj vardı heralde. sutemaru'nun rüyasıyla mutlu sonla biticek sanmıştım ama hiç de mutlu olmayan bi sonla bitirerek şaşırttılar. o son sahnede ayda bebekliğinin belirmesi çok güzel olmuş. görsel

animasyonda en sevdiğim monolog şuydu:

"eğer beni mikado'ya itaatsizlikle suçlamak niyetindeysen beni şuracıkta öldürmekten çekinme. eğer mutluluğun mikado'dan alacağın bir kepe bağlıysa, o zaman bir kez onun yanına gider seni o kepi giyerken gördükten sonra da kendimi öldürürüm."
--spoiler--