bugün

bugün küreselleşen dünyada belki de en göze çarpan sorunlardan birisidir. kadınlar toplumsal üretimden dışlandıkça ve özel ev işleriyle sınırlı kaldıkça, kadının kurtuluşu ve kadın erkek eşitliği olanaksızdır.tüm bunlara rağmen toplumsal üretime katılmak, kadının kurtuluşuna kendiliğinden yol açmamaktadır. Çünkü Sermaye düzeni, daha fazla kar uğruna kadın emeğini en kötü çalışma koşullarında kullanabildiğince sömürmek üzere üretime sokarken, erkek egemen doğasıyla ve aile yapısıyla, kadının toplumun her alanında ikinci cins olma konumunu da muhafaza ediyordu. Üretim araçları üzerinde özel mülkiyet esasına dayanan kapitalist sistem emekçi kadın için çifte ezilmişlik anlamına gelmektedir. Fabrikada, tarlada, büroda sömürülen kadın, sermayeye hizmetini tamamladıktan sonra bu sefer aileye hizmet ettiği ev içi mesaisine başlar. Kadın, bu mesaisinde, en küçültücü, en köreltici, en bönleştirici, en ağır işleri yapan bir ev içi köle durumundadır. Kapitalizm, giderek yaygınlaştırdığı lokantalarla, hazır gıdalarla, kreşlerle, temizlik şirketleriyle, çamaşırhanelerle ev işini bir sanayi kolu haline getirmesine rağmen, milyonlarca işçi ailesi için bu hizmetlerden yararlanmak son derece pahalı olduğundan kadının sırtına binen yük varlığını sürdürmektedir.

işçi sınıfının yarısının yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kaldığı bugünün kapitalist dünyasında, evinde doğru dürüst yiyecek bulamayan işçiler için, lokantalarda yemek yemek çok büyük bir lükstür. Dolayısıyla emekçi kadınların ezici bir çoğunluğu, ister çalışsınlar, ister evde otursunlar, günlerinin önemli bir kısmını ayırmak zorunda kaldıkları aşçılığa, her gün ne pişireceğini, elinde olan malzemeyle ne yapacağını düşünme eziyeti içinde devam etmek zorundadırlar.

Kapitalizm, işgücüne duyulan ihtiyacın arttığı ya da erkek işgücünün yetersiz kaldığı dönemlerde* kadınları kitleler halinde üretime çekerken, kriz dönemleri geldiğinde önce onları kapıya koyar. Erkek işçilere göre daha düşük ücretlerle çalıştırılan ve böylece ücretlerin aşağı çekilmesinde bir rekabet unsuru olarak kullanılan kadın çalışanlar, aynı zamanda yedek işçi ordusunun da en kalabalık kesimini oluştururlar.

insanlığı her gün biraz daha fazla bataklığa çeken ve yok oluşa sürükleyen kapitalist toplumda, kadın cinsinin toplumsal üretime katılması sadece kadının kurtuluşunun değil, toplumsal kurtuluşun da temel koşulunu oluşturmaktadır. üretimin insanların ihtiyaçlarının karşılanması için değil kar amacıyla yapıldığı, tam istihdamın gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı ve işsizler ordusunun her geçen gün daha da büyüdüğü kapitalizm altında, bu temel koşulun tüm kadın cinsini kapsayacak şekilde yerine gelmesi mümkün değildir. Bunun için, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet engelini ortadan kaldırılması ve insanlığı, sınıf ayrımlarının olmadığı, ezen-ezilen ilişkisinin kalktığı, buna bağlı olarak her açıdan erkek-kadın eşitliğinin bahsedilebildiği topluma doğru ilerletecek devrimler gerekmektedir.o zaman insanca yaşayamama sorunu kalktığı gibi kadın olma sorunu da kalkmış olacaktır.

"Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız.." Nazım Hikmet
(bkz: kürt sorunu)
(bkz: ermeni sorunu)
(bkz: türkiye de sorunlar klavuzu)
türkiye'de gündeme getirilmek istenen sorunlardan biri değildir. bir siyasi parti kadınlar ev işçileridir diyor. peki sigortasız işçi çalıştırmak yasak diyen sizler değil misiniz? çocuklara bakma, ev temizleme, koca baskısı, sokakta taciz olayları, despotizm altında ezilme. bu memlekette karınca kadar güçsüz görülüyor onlar. unutulmamalıdır ki karıncalar en çalışkan haynavlardan birisidir.
güncel Önemli Başlıklar