bugün

entry'ler (414)

sevgilisini hamileyken terk eden kadın

(bkz: hamileyken sevgilisini terk eden kiz)

marksizm

marksizm 3 temel ayak(felsefi-iktisadi-politik), üzerinde duran bir teoridir.

marx'ın yapıtları arasında marksizmi bütün olarak açıklayan bir eser yoktur. bu konuda en önemli eserleri;

1. Feuerbach üzerine tezler ---> Feuerbach maddeciliğini anlatır.
2. Felsefenin sefaleti ---> Proudhon'un sefaletin felsefesi adlı kitabına karşı yazılmış iktisadi nitelikte bir eserdir.
3. Politik iktisadın eleştirisine katkı, kapital cilt 1,2,3 (ücret,fiyat,kar) ---> marx'ın iktisadi eleştirilerini kapsar.
4. Komünist manifesto ---> kapitalizmin çöküş sürecini anlatan kitabıdır.
5. Gothen programının eleştirisi ---> gelecekteki sosyalist toplumlar hakkındaki görüşlerini anlattığı kitabıdır.

tüm bu eserlerin yanında marksizmi en genel ve bütünlükçü tarzda anlatan kitap engels'in anti duhring kitabıdır.

kemalist devlet askeri fasist bir diktatorluktur

türkiye'deki feodal düzenden kapitalist düzene geçme aşaması, osmanlıda özel mülkiyetin olmaması ve buna bağlı olarak devrimi yapacak burjuva kitlelerin de bulunmaması, Mustafa kemal'in önderliğindeki 1923 burjuva devriminin farklı gelişmesine sebep olmuştur. buradaki geçiş sürecinde çalışanın demokratik hakları önemsenmemiş, halk kitlesinin desteğini çekebilecek düzenlemelere gidilmemiştir. Bunun yerine işçi bir kenara bırakılarak kapitalist sistemi yerleştirme amaçlı yerel burjuvaziler oluşturulmuştur. yeni kurulan bu burjuva devletin resmi sınıfı bugünkü kemalist burjuvazinin ataları olan aristokratik burjuvazilerdir. 1946'lılara kadar süren bir chp dikdatörlüğü, işçinin ezilişi ve burjuvanın yükselişi, etnik sorunların artışı, kürtler üzerindeki yanlış politikalar gibi sonuçları da beraberinde getirmiştir.

1923'deki bu gökten inme burjuva devrimi, bir halk devrimi olmadığı gibi, bu bakımdan diğer avrupa devletlerinin burjuva devrimlerinden de farklı, gerici ve anti demokratiktir. açıkça görülen bu durumun üzerini kapatılması da devletçilik ilkesiyle sağlanmıştır. böylece devletin burjuva ve işçi sınıfları üzerinde ayrım yapmadığı yanılgısı ortaya çıkmış, uzun yıllar tepede bulunan tek parti kemalist iktidar, emekçi kitlelerin üzerine giderek yerli sanayisinin* avrupa kapitalizmine yaklaşması için çaba harcamıştır.

bugün hala devletin resmi siyasi yolu olan kemalizm, yıllar geçtikçe asker ve sivil bürokrasinin temsil ettiği değiştirilemez sert bir kabuğa dönüşmştür. burjuvanın çıkarlarına ters düşmeyecek sınıra kadar anti emperyalist olan bu kemalist dikdatörlüğün siyasi dalgalanmalara tepkisi ise askeri darbelerdir. kemalist devletin, yine kemalist askeri faşist cuntası, 12 eylül'de tüm gerçekliğiyle ortaya çıktı bilindiği gibi. bunu işkenceler, idamlar, devrimci örgütlenme çabalarını ezen devlet terörü, emekçi kitleler üzerindeki baskı politikası, sendikal yasaklar izledi. zaten bu diktatörlük "atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma" gibi ifadelerle yasalaşmıştı. böylece kemalizm, yıllar boyunca burjuvazinin başı her sıkıştığında sarıldıkları, devletin resmi ideolojisi oldu.* 1991'de meclisde kürtçe konuşanların hapse atılması ve 1997'de laiklik elden gidiyor diye yapılan askeri müdahaleler de kemalist devletin askeri faşist bir diktatörlük olduğunun sadece "görünen" kanıtlarıydı.

türkiye burjuva cumhuriyetinde kapitalist sistem devam ettikçe askeri darbeler ve faşizm tehlikesi hep olacaktır. burjuvazinin kendi sınıfsal konumunun tehlikeye girdiği her anda kemalist ordusunu göreve çağıracağı da aşikardır.

radyosol net

kazım koyuncu anısına yayında olan radyo.

içimizdeki hırvatlar

hırvat olabilmenin altın kuralı türk milli takımına karşı entry yazmak veya lehine yazılmış entryleri kötü oylamaktır.*

yarı finali hak eden tarafın hırvatistan olması

(bkz: milli duyguları kabartma tozu)

kemalizm

(bkz: kemalizmi sol ideolojiyle birleştiren zihniyet)

gel ki şafaklar tutuşsun

grup yorum'un 1990 yılında çıkardığı albümdür. albüme ismini veren türkünün sözleri;

Karanlıklar içinden
Şafakla gel günle gel
Kan ve barut içinden
Dirençle gel kinle gel
Gel gülüm gel

Gel ki geceler çatlasın
Gel ki şafaklar tutuşsun
Bizim olsun alınterimiz
Bizim olsun emeğimiz

Yağmur sele dönende
Derelerden taşta gel
Biz kavgaya girende
Sevdalara düşte gel
Gel gülüm gel

Gel ki geceler çatlasın
Gel ki şafaklar tutuşsun
Bizim olsun alınterimiz
Bizim olsun emeğimiz

Doluşunca alanlar
Şehirde gel kırda gel
Haykırınca zindanlar
Zincirleri kırda gel
Gel gülüm gel

mustafa kemal atatürk

-tartışılması bir inanca küfür olarak görülen,
-fransız burjuva devriminden etkilenen,
-her türden siyasi düşünceye yakın gibi görünen,
-feodal düzenden çıkan halk arasında işçi-burjuva sınıflarının oluşmasını sağlayan, bu nedenle ilerici olarak görülmesi burjuvanın iktidarı ele geçirmesine kadar olan,
-ve de bugün şovenist duygularla kullanılan birçok gaz sözlerin sahibi lider.

*Kaç milyonerimiz var?*
*Hiç
*Hadi oluşturalım.***

unutma

ilkay akkaya'nın 2001 çıkışlı albümünün adıdır. albümdeki parçalar;

1-yol
2-Bir şehri özlemek
3-Yarim Derdini Ver Bana
4-Ayrılık Şarkısı
5-lele
6-ne fayda
7-alaydım elin
8-Saqelenge
9-Böyle ikrar ile
10-Hatırandır
11-oy nennim
12-El Çek Tabip
13-Geçit Ver Dağlar
14-Serçeşme

ernesto che guevara

Düşüncelerinden ve eylemlerinden kopartılarak putlaştırılan devrimci. bugünlerde popüler bir kültür ikonu olmuştur. yakışıklı yüzü kapitalistler tarafından pazarlama aracı haline getirilmiş, bunun etkisinde kalan ve kendilerine devrimci süsü veren, ama özünde militarizm ve bürokratik sistem içerisinde kalmayı yeğleyen, varlığını sadece türk varlığına armağan etmiş ve damarlarındaki hemoglobin ile mutlu ulusalcıların duvar süsü haline gelmiştir.

che guevara içeriksiz bir imaj değildir. onu anlamak, resim albümlerine bakıp portresini duvarlara asmak ile değil, pratiğini ve teorisini anlamak, ne tür bir isyanı temsil ettiğini kavramak ile mümkündür.

che guevara, ulusal kurtuluş devriminin akabinde sosyalist bir devrime geçişi benimsemiştir. ve de öyle yapmıştır. yaptığı devrim yerel burjuvazinin önünü açmamış ve herhangi bir ırkın destekçisi olmamıştır. devrimi kendi ulusal sınırları içerisinde korumamış, aksine tüm latin amerikaya yaymaya çalışmıştır.

şu satırlarda anlatılmış engin devrimci enternasyonalist düşüncelerin sahibinin, bugünlerde bürokrasinin milliyetçiliği ile uzlaşabileceğini kim söyleyebilir?

"Biz de gerçek proleter enternasyonalizmi uygulayıp uluslararası proleter orduları kuralım, altında savaştığımız bayrak tüm insanlığın yararına yürütülen kutsal bir dava, vietnam, venezuella, guateamala, laos, gine, kolombiya, bolivya ya da brezilya bayrakları altında ölmek bir amerikalı, bir asyalı, bir afrikalı, hatta bir avrupalı için aynı derecede şerefli bir ölüm olsun... bir gün son nefesimizi bizim olmayan, ama onu kanımızla suladığımız için bizim sayılan bir toprak parçasında verebiliriz... bütün mücadelemiz emperyalizme karşı bir savaş narası ve halkların insan soyunun büyük düşmanı kuzey amerika birleşik devletleri'ne karşı birliği için bir çığlıktır. ölüm bizi nerede yakalarsa yakalasın, yeter ki savaş naramız ona duyarlı olan bir kulağa erişmiş olsun. ve de başka bir el, silahlarımızı kavramak için uzanacaksa, başka insanlar ölülerimizin ağıtlarını mitralyözlerin gök gürültüsü ve yeni savaş ve zafer naralarıyla seslendirecekse, ölüm hoş geldi, sefa geldi!."

-ernesto che guevara-

islamdan daha beter bir dogma olarak sosyalizm

kitap piyasısında birçok "marksizm ve din" adı altında incelenmiş yayın varken ve de engels'in de dediği gibi "marksizm bütün bilimlerin anası" iken buna karşıt yorumunu yine herhangi bir bilimsel açıklamayla değil de inekle ve islamla açıklamak, felsefe ve diyalektik materyalizme dayanan marksizmin daha bir bilimsel olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor.*
(bkz: bilimi tanımayan kutsal inek)

1 mayıs 2008

türk ve kürt işçi sınıfının, taksim'de, kızıl meydan'da toplanacağı gün.*

milliyetçiliğin atatürk ilkesi olduğunu unutmak

atatürk milliyetçiliği diye milliyetçiliği ılımlı hale getirmek gibi bir komikliğe gerek yoktur. farklı uluslardaki bireyleri aynı milli kimlikte birleştirmek, o kişiye sen busun diğeri olmak istersen burada yerin yok demektir. nitekim birleştirici olarak gördüğünüz atatürk milliyetçiliği de, ne bileyim inönü milliyetçiliği de, necip fazıl hatta akif ersoy milliyetçiliği de bildiğimiz milliyetçiliktir. şöyle örnek vereyim. atatürk milliyetçiliğinin tavan yaptığı dönemlerden olan 30'lu yıllardaki kürt isyanında inönü ne demişti? "Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur." ne güzelmiş lan atatürk milliyetçiliği. zaten içinde atatürk varsa kusursuzdur sorgulamaya gerek yok. ey yurdum insanı herhangi bir düşüncenin önüne atatürk'ü yapıştırıp sunmayı bırakın artık.

(bkz: bir tabu olarak atatürk)

devrimci işçi partisi

*
Türkiye işçi sınıfına yeni bir parti gerekiyor. Bu parti işçi sınıfının burjuvaziden ve devletten ideolojik, politik ve örgütsel bağımsızlığını sonuna kadar koruyacak bir parti olmak zorunda. Bu parti Kürt sorununa, Ortadoğu ve Avrasya'da savaşa ve Avrupa Birliği ile ilişkilere işçi sınıfının çıkarları açısından yaklaşabilmek için enternasyonalist olmak zorunda. Bu parti emperyalist kapitalizmin dünyayı getirdiği noktada tek çözümün, bugün henüz toplumun somut gündeminde olmasa bile, devrim olduğu bilincini bir an bile gözden kaçırmadan mücadele etmek zorunda. Türkiye'nin devrimci ve enternasyonalist bir işçi partisine ihtiyacı var.

Devrimci işçi Partisi Girişimi bunun için kuruldu. işçi Mücadelesi, her zaman temel amacı olmuş olan böyle bir partinin kuruluşu için son yıllarda bilinçli ve planlı bir inşa stratejisi uyguluyor. Bu planlı inşa süreci bugün bir parti girişiminin kurulmasıyla taçlandırılmış bulunuyor. Ancak işçi Mücadelesi böyle bir partiyi, Türkiye'de devrimci ve enternasyonalist bir işçi partisinin kurulmasının bir ihtiyaç olduğunu düşünen, bu doğrultuda harekete geçmeyi arzulayan, böyle bir partiye kendi olanakları ve yetenekleri ile katkıda bulunmayı düşünen, programatik ve örgütsel bakımdan devrimci Marksizmin dünya ve Türkiye deneyiminden süzülüp gelen kazanımları temelinde yürümeye istekli olan herkesle birlikte kurmayı amaçlıyor. işçi Mücadelesi'nin partinin kuruluşunu ilan etmek yerine bir Girişim oluşturmasının nedeni ve anlamı budur. Bu yüzdendir ki, işçi Mücadelesi yukarıda özetlenen bakış açısını paylaşan bütün işçileri, kamu çalışanlarını, emekçileri, emeklileri, işsizleri, aydınları, kadınları, gençleri, bütün ezilenleri, devrimci Marksist temelde mücadele etmiş ve etmekte olan yoldaşları, Devrimci işçi Partisi'ni birlikte kurmak için ortak bir tartışmaya ve faaliyete çağırıyor.

Devrimci işçi Partisi, Türkiye solunun siyasi tarihi içinde birçok bakımdan bir ilk olacaktır. Her şeyden önce, 1970'li yılların ortalarından bu yana devrimci Marksist akım Türkiye'de yalnızca parti öncesi biçimler altında var olmuş, Arjantin'den Sri Lanka'ya, ABD'den Güney Afrika'ya, Fransa'dan Senegal'e devrimci Marksistler parti olarak örgütlendikleri halde, Türkiye'de devrimci Marksist akım hiçbir zaman büyük kitlelerin önüne bir siyasi parti ile çıkmamıştır. Devrimci işçi Partisi Türkiye'de enternasyonalist devrim programıyla ve Leninist örgüt anlayışıyla kurulacak ilk devrimci Marksist parti olacaktır.

ikincisi, 1920'de Üçüncü Enternasyonal'in bir seksiyonu olarak kurulan Türkiye Komünist Partisi'nden bu yana Türkiye'de bir sosyalist parti ilk kez bir dünya partisinin inşasını pratik bir amaç olarak önüne koymuş olacaktır. TKP'nin bürokratik yozlaşmanın tutsağı haline geldiği dönemden bu yana ilk kez Türkiye'de bir parti işçi sınıfının sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada kurtuluşu için, sadece Türkiye devrimi için değil dünya sosyalist devrimi için pratik olarak mücadele edecek, pratik olarak örgütlenecektir.

Üçüncüsü, Türkiye'de ilk kez gerçek anlamda Leninist bir parti kurulacaktır. Bu partide demokratik merkeziyetçilik ilkesi ilk kez orijinal anlamına uygun bir içerikle uygulanacaktır. Bu partinin militanları ve üyeleri bütün konularda söz söyleme ve eğilim kurma hakkına sahip olacaktır. Bu parti iç rejimi bakımından Türkiye'de hiçbir partiye benzemeyen bir demokrasiyi hakim kılacaktır. Buna karşılık, bir kez tartışma tamamlanıp kararlar alındığında bu partinin militanları ve üyeleri parti politikasının başarısı için var güçleriyle ve birlik içinde mücadele edeceklerdir. Bu parti "çoğulcu" bir parti olmayacaktır; yani farklı siyasi akımların yamalı bohçası olmayacaktır. Ama bu parti devrimci Marksist temelde bütün politik yönelişlerin kendini sonuna kadar ifade edebildiği, azınlığın çoğunluğu ikna hakkının bulunduğu bir parti olacaktır.

işte sizi böyle bir partiyi birlikte inşa etmeye çağırıyoruz. 1930'lu yıllardan itibaren dünya ve Türkiye soluna hakim olan bürokratik yozlaşmanın getirdiği çarpıklıkları aşabiliriz. 12 Eylül darbesinin Türkiye sosyalist hareketine yaşattığı yenilginin yarattığı düş kırıklığı ve umutsuzluğu aşabiliriz. "Reel sosyalizm" olarak anılan bürokratik olarak yozlaşmış işçi devletlerinin 1989-91'den itibaren çöküşünün ve kapitalizmin bu ülkelerde yeniden kurulmasının yarattığı moral bozukluğunu aşabiliriz. Çünkü bugün kapitalizmin kendisi otuz yılı aşkın bir süredir derin bir ekonomik krizin pençesinde ve çıkış yolu bulamıyor. Çünkü 1989-91'in yarattığı moralsizliği geride bırakmaya başlayan kitleler 1999 Seattle eylemi ve 2001 Arjantin isyanından bu yana Latin Amerika'da, Batı Avrupa'da, uzak Asya'da "küreselleşme"ye karşı zaman zaman devrimci boyutlar kazanan mücadeleler veriyor. Çünkü Ortadoğu'da halklar emperyalist ve Siyonist savaş ve işgal politikalarına karşı Filistin'de Irak'ta, Lübnan'da boyun eğmeden direniyorlar.

Yenilgi ruh durumunu, moral bozukluğunu, umutsuzluğu yalnızca aşabiliriz demek yetmiyor, aşmak zorundayız. Çünkü kapitalizm emperyalist çağındaki en çirkin özelliklerini yeniden sergiliyor, Balkanlarda, Ortadoğu'da, Avrasya'da savaşları yeniden günlük olaylar haline getiriyor, milyonları katlediyor. Çünkü pençesinde bunaldığı derin ekonomik krizi aşabilmek için neo-liberal "küreselleşme" saldırısında dur durak bilmiyor, işçi ve emekçileri son haklarını, son kazanımlarını ellerinden alana kadar köleleştirmeye çalışıyor. Çünkü sınır bilmeyen kâr açlığı içinde doğayı mahvediyor, insanın ve bütün canlı türlerinin yeryüzünden yok oluşunun koşullarını hazırlıyor. Kendimiz için, çocuklarımız için, insanlık için harekete geçmek zorundayız.

işçiler, kamu çalışanları, emekçiler, bu toplumu siz sırtınızda taşıyorsunuz, onun için güçlüsünüz. Emekliler, bugünkü kuşakları siz yetiştirdiniz, yarınki kuşakların da insanca yaşamasının sorumluluğunu üstlenmelisiniz. işsizler, kapitalizm sizi işsiz bırakarak sadece açlığa ve sefalete mahkûm etmiyor, topluma yararlı olma olanağından da mahrum bırakıyor. Bu hakkınızı geri almalısınız. Aydınlar, bu sefil toplumun devrilmesi ve insanlığın yepyeni temellerde ayağa kalkması için insanlığın size verdiği yetilere, bilime, düşünceye, sanata, kültüre ihtiyaç var. Kadınlar, cinsiyetçiliği ikinci doğası haline getirmiş olan kapitalist toplumdan kurtuluşta geçmişte siz öncü oldunuz, yarın da olabilirsiniz. Gençler, en çok sizin ihtiyacınız olan geleceği kazanmak için en büyük güç ve enerji sizde, geleceğinize sahip çıkmalısınız. Ezilenler, dünyanın en ücra köşesinde sizinle aynı baskılara maruz kılan insanlarla dayanışma içine girmeden, bütün ezilme biçimlerini yeryüzünden silmeden sizin de kurtulmanız mümkün değil.

Devrimci Marksist yoldaşlar, eğer 20. yüzyılın sosyalist inşa deneyimlerini çöküşe mahkum eden, sosyalizmin adını ve bayrağını lekeleyen Stalinizmin yerini gerçek proleter devrimciliğinin ve enternasyonalizminin alması gerektiğini düşünüyorsak, bunu ancak politikada pratik bir güç haline gelerek başarabiliriz.

Öyleyse hep birlikte;

- işçileri Marksizmin devrimci programı temelinde örgütlemek için,
- Sosyalist hareketi liberalizmin ve ulusalcılığın ikiz tehlikesinden kurtarabilmek için,
- AB'yi çözüm olarak sunanların afyonuna karşı, kurtuluşun işçi sınıfının mücadelesinde yattığını pratikte kanıtlamak için,
- Sendika bürokrasisine karşı mücadele ederek sendikaları işçilerin gerçek örgütleri haline getirmek, örgütsüz işçileri örgütlemek için,
- Güncel talepleri işçi sınıfının iktidarına bağlayan bir köprü olarak geçiş programı temelinde mücadele için,
- Çeşitli "demokratik aşama"lar icat ederek burjuva partileriyle işbirliğini hayal etmek yerine, işçilerin ve emekçilerin hükümeti uğruna sürekli devrim mücadelesi için,
- Devrimi ancak disiplinli demokratik merkeziyetçi bir partinin zafere ulaştırabileceğini pratikte kanıtlamak için,
- Yoksul ve yoksullaştırılan köylülüğün gerçek çıkarlarının bir işçi iktidarında yattığını onlara kanıtlayarak kırsal bölgelere yepyeni bir canlılık getirmek için,
- Kürtlerin istedikleri gibi yaşayabilmesi uğruna samimi bir mücadele yoluyla Türk ve Kürt işçileri birleştirmek için,
- insanlığın yarısını oluşturan kadınların ezildiği bir dünyada işçi ve emekçilerin de kurtulamayacağı bilinciyle kadın kurtuluşu uğruna mücadele için,
- Gençliği işsizlikten, güvencesizlikten, geleceksizlikten ve uyuşturucudan kurtularak kendi geleceğini kurmaya davet etmek için,
- Kapitalizmi devirdikten sonra iktidarı bürokratlara teslim etmek yerine işçi demokrasisini hakim kılmak için,
- Ortadoğu'da emperyalizme karşı mücadelenin bayrağını köktendincilerin, gözü mezhep savaşlarıyla dönmüş olanların, milliyetçilerin elinden alacak Marksist partiler kurulması yolunda çaba göstermek için,
- Tek ülkede sosyalizm türü gerici bir ütopyanın tutsağı olarak sadece Türkiye devrimi için değil, dünya devrimi uğruna mücadele için,
- Dünya devriminin sosyalist partisini yeniden kurma mücadelesi için, Devrimci bir işçi partisinin inşasına!! "" *

devrimci işçi partisi

işçi mücadelesi'nin desteğiyle kurulacak enternasyonal sosyalist parti girişimi.

"" Türkiye üç büyük savaşın girdabında felakete doğru sürükleniyor. ABD, AB ve Siyonizmin Ortadoğu'da ve Avrasya bölgesinde başlattığı emperyalist savaş, Afganistan, Irak, ve Lübnan'dan sonra iran'ı da tehdit ediyor. Savaşın her yeni evresi ile Türkiye emperyalist savaşın yarattığı büyük çelişkilerden gittikçe daha fazla etkileniyor. Burjuvazi Türkiye'nin hayati bir sorunu olan Kürt sorununu siyasi temellerde çözmeyi reddettiği için, 23 yıldır süren bir savaş şimdi bütünüyle uluslararası bir nitelik kazanmış durumda. Türkiye'yi Ortadoğu'nun girdabına daha da fazla çekiyor. Bu iki savaş karşısında yangına körükle giden hakim sınıflar, son on yıldır kendi içlerinde Batıcı-laik kampla islamcı kamp arasında burjuvazinin politik iç savaşını yaşıyor. iki askeri müdahaleye yol açan bu savaş hala büyük gerilimlerin kaynağı olmaya devam ediyor. Toplum ikisi askeri, biri şimdilik politik nitelik taşıyan bu üç savaşın yarattığı patlayıcı çelişkilerin gerilimi altında her gün sarsılıyor. Türkiye bir kördüğüm olmuş durumda.

Bu üç çelişkiye ilerici, halktan yana, demokratik temellerde çözüm bulmak isteyen insan çok. Ama bunların büyük bölümü son yıllarda bütünüyle Batıcı-laik ve islamcı kamplar arasında kutuplaşmış olan siyasi hayatın etkisi altında burjuvazinin iç savaşının güçlerine destek veriyor, yani çözümü yanlış yolda arıyor. Kendini bu iki kampın etkisinden kurtarmayı başaranlar bir azınlık; bunların büyük bölümü de solda burjuva ideolojisinin taşıyıcısı olan liberal ve ulusalcı odakların etkisi altında. Kimi haklı bir anti-emperyalist dürtüyü Kürt düşmanlığı ile karıştırıyor. Kimi haklı demokrasi arayışını AB emperyalizminin himayesinde sürdürmek istiyor.

Oysa Türkiye'de sözü çok sık edilmeyen bir dördüncü savaş sürüyor. Burjuvazi, tekelcisiyle KOBi'siyle, uluslararası müttefiklerinin de yardımıyla, işçi sınıfına, emekçilere, kent ve kır yoksullarına karşı 12 Eylül'den bu yana, yani çeyrek yüzyıldır bir sosyo-ekonomik savaş yürütüyor. Neo-liberal küreselleşme politikaları aracılığıyla, özelleştirmeyle, sosyal hizmetleri tırpanlayarak, esnekleştirme ve yalın üretimle, sendikasızlaştırmayla, tarımın yıkımıyla işçi ve emekçi kitleleri bölüyor, parçalıyor, köleleştiriyor, evcilleştiriyor, yoksullaştırıyor, çaresizleştiriyor.

işte Türkiye'nin kördüğümünün çözümü bu savaşta yatıyor. işçisiyle, işsiziyle, kamu çalışanıyla, emeklisiyle işçi sınıfı/proletarya ayağa kalkıp mücadele vermedikçe, sendikalarını bürokrasiden geri kazanmadıkça, bu mücadelesini siyaset sahnesine çıkarak yürütmedikçe, öteki büyük savaşların işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin çıkarları doğrultusunda ilerici bir çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Türkiye'nin emperyalizmin yardakçılığından kurtulması da, Kürt sorununun adil bir politik çözüme kavuşturulması da, halkın burjuvazinin iki kampının savaşının cephaneliği olmaktan kurtulması da işçi sınıfının siyasete bağımsız olarak ağırlığını koymasıyla ve emekçileri, ezilenleri müttefik olarak kazanmasıyla mümkün olacaktır.

Solun liberal partileri bunu yapmayı reddediyor, işçi ve emekçileri burjuvazinin AB programının peşine takıyor. Solun ulusalcı partileri bunu yapmayı reddediyor, işçi sınıfını devletin baskıcı politikalarının peşine takıyor. Solun geri kalan partileri hem bu liberal ve ulusalcı kanatlar arasında yalpalıyor, hem de Kürt hareketiyle sınıf bağımsızlığı ilkesini bütünüyle görmezlikten gelen yararsız bir ittifakın peşinde sürükleniyor. Oysa bu ittifak ancak işçi sınıfının kendisi ile Kürt halkı arasında gerçek ve sağlam temellerde bir ittifak haline gelirse Türkiye'nin kördüğümüne bir çözüm olabilir. Bunun için de önce işçi sınıfının çıkarları temelinde bir politika yürütmek gerekiyor.

hatirla sevgili dizisi ve kapitalizm

"sistemi onların izin verdiği kadar eleştirebilmek." evet işte dizinin gidişatı bu sınırlar üzerine kurulu. deniz gezmiş'in idamı öncesindeki son sözlerinden bazılarının, sistemin eleştiri sınırlarını aştığından yansıtılmaması da buna örnek. "yaşasın marksizm leninizm" ve "yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği" sözlerine dizide yer vermeyip deniz gezmiş'i koyu bir kemalist olarak göstermek aslında sistemi övme girişimine kadar gidebiliyor. denizlere toplumda hakettiği değeri veren dizi olarak gösterilen hatırla sevgili, onun "yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği" sözünü sansürleyerek gerçek değerini vermiştir. sonuçta karşımızda burjuvanın kalın çeperlerini aşamayan, burjuva egemenliğini sarsacak salt gerçeklikten uzak bir dizi var. ve diğer dizilerden keskin bir şekilde ayırmak yanlış olur. ama elbet bir gün tüm gerçekleri yansıtabilecek bir yapım çıkacaktır.

türkiye'de devrim yolunun en güzel yüz metresini koşan deniz gezmiş'in, hatırla sevgili'nin hatırlamadığı, idamı öncesindeki son sözleri şudur:

"Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!"

kemalizm düşmanlığı

ideoloji olmayan bir kemalizmin düşmanlığıdır. 28 şubatlarla bize cuntacılığın ilkelerini göstermiş, aynı anda burjuvanın özelleştirme takıntısına yağ sürmüş, şovenist dalgalanmalarla harmanlanan kemalizmin düşmanlığıdır. ve kemalizmi bir sol ideoloji olarak göstermek de bu konuya dahildir.

kemalizm bir tabu olmuştur taraftarları için. ve ilginçtir politikanın her yönüne lastik gibi çekilmiştir. sol, merkez ve sağ kemalizm diye. bunlardan en ilginç olanı da sol kemalizmdir. bunun türkiye'deki yükseliş dönemi, marksizmde stalinist ideolojinin yükselişiyle aynı döneme denk geldiği için, o dönem kemalistleri stalinizm etkisiyle berarber sol kemalizm diye bir kavram yumurtlamıştır. ve de onlar için bürokrasi toplumun ilerlemesi için en önemli güçlerden biridir.

zamanında milli demokratik devrim, komprador burjuvazi, demokratik halk diktatörlüğü, kapitalist olmayan kalkınma yolu.., gibi sloganlar savuran, cuntaya hem devrimci* hem de faşist* diyebilmiş, hatta kendisini marksizmin türkiye versiyonu olarak da göstermiş bu kemalizm, bırakın marksizmi sosyalizmi milli demokratik devrimci bile olamamıştır. ideoloji olduğu söylenerek daha bir havalı, özgün bir düşünce olarak gösterilmiş, genç nesillere empoze edilen kemalizmin kendi sınıf seçiminin ne olduğu dahi belli değildir. dillerine kocaman bir belirsizlik şeklinde "halk" kelimesi dolanmıştır. ve bu halk sevgilileri bugün şovenizmde tavan yapmış, altı oklarından milliyetçiliği ezen ulus milliyetçiliğine dönüştürmüş ve cuntacılıkta yüksek lisans yapmıştır. ne diyelim, sen sevilmez misin be kemalizm!!

vicdani retciyim diyen kisiye verilecek cevaplar

Vicdani ret, her şeyden önce kişinin toplumun genel iyisi anlamına gelen yasaya uymamasından dolayı bireysel bir tavır alışın ifadesidir. O nedenle bu kişiye kendi çerçevenizde vereceğiniz cevaplar onun bu tavrını değiştirmeyecektir. vicdani redçi, herhangi bir yasaya karşı olan kişi de değildir.* sadece yasa karşısında kendi ahlaksal bütünlüğünü korumaya çalışan kişidir.**

neyse ki terorizm var

orduya para akıyor. diye sonlandırılabilecek hede.