bugün

''Bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi.''
Haysiyet sahibi, hayalperest, fazla hırslı bir martıdir kendisi, ama Bir parça simit için duruşunu bozmaz, götunu başını oynatıp hayat görüşünden taviz vermez. Her devrin martısı değil, her devirde martidir o.
0:00 3:25
Kitap kahramanı; martı.
çok güzel bir hikayedir. yazarı richard bach'dır. daha doğrusu richard bach'ın yazdığı roman'daki martının adıdır.
Richard Bach'ın başlattığı, Leo Buscaglia'nın demlediği, akaşa yayınları ile ayyuğa çıkan, kuantum fiziği ile tüy dikilen kişisel gelişim olayı kahramanlarından biridir. Bu gün herhangi bir kitapçıya girdiğinizde matematik, fizik ya da felsefe kitaplarının sadece ders kitabı olarak bir rafta durduğu, kişisel gelişim kitaplarının ise departmanlara sığmadığı buruk ve güzel ülkemde insanların ravarbaya olan açlığının sembolik kahramanı olmuştur.
martıdır. özgürdür ve sürüden değildir.
okuduğum en güzel kitaplardan biri.
sivir dilli ama zeki bir yazar entrylerini severim.
"denizlerde, çok ötelerde yine öğreniyordu; aç, fakat mutlu."
özgürlüğün ete kemiğe bürünmüş hali demekti benim için. vücuduma kazımaktan gurur duyacağım yakın zamanda.
Jonathan her gün daha çok öğrendi.

O artık yaşamak için, balıkçı tekneleri ve bayat ekmek artıklarının peşinde değildi.

Bir gün Jonathan yükseklerde uçarken yıldız gibi parlayan iki martı gelerek, ona, seni daha yükseklere, yuvaya götürmeye geldik dediler.

Ve martı Jonathan Livingstone kapkara bir gök yüzü içinde yıldız gibi parlayan iki martıyla birlikte gözden kayboldu.

Demek cennet bu diye düşündü ve kendisine gülümsedi.

Burada da durmadan, dinlenmeden yeni uçuşlar öğreniyordu.

Bir gün öğreticisiyle uçuş eğitimi yaptıktan sonra, kum üzerinde düşünürken eski dünyasını hatırladı.

Gıdaklamalar, gaklamalar yerine sessizliğin diliyle sordu.

Ötekiler nerede?

Bizlerden olan niye yok?

Ne tuhaf, benim geldiğim yerde... binlerce vardı.

Biliyorum diye başını salladı Sullivan ve devam etti.

Sana şu kadar söylerim ki, sen milyonda bulunansın.

Gelecek dünyamıza bu dünyadan öğrendiklerimizle biçim verebiliriz.

Hiçbir şey öğrenmezsen gelecek dünyan önceki ile aynı olur. Sınırlı, yenilenmeyen bir hayat, kurşun gibi ağır ve anlamsız olur."

- - - - -

Jonathan bir akşam kumda dinlenirken en yaşlı martı Chiang'ın yanına yaklaştı.

-Chiang burası cennet değil değilmi? Diye sordu.

Yaşlı martı ay ışığında gülümsedi. Yine öğreniyorsun martı Jonathan dedi.

-Peki bundan sonra ne olacak? Nereye gidiyoruz? Cennet diye bir yer yok mu?

-Hayır Jonathan öyle bir yer yok.

O NE BiR YER , NE DE BiR ZAMAN. CENNET, KENDiNDE KUSURSUZLUĞU BULMAKTIR.

Bir an sessizlik oldu.

-Sen çok hızlı uçucusun değil mi?

-Ben ben hızı çok severim dedi.

Kusursuz hıza eriştiğin an cennetin kapısına yaklaştın demektir Jonathan.

Ve bu ne binlerce kilometre hızla, ne de ışık hızı ile uçmak demektir.

Çünkü her hangi bir sayı sınırdır. Ancak kusursuz hızla olunabilir. Ancak kusursuz hızla orada olunabilir.

Birden Chiang kayboldu ve aynı anda on beş metre ilerideki su kıyısının yanında belirdi.

Bunlar bir an içinde olmuştu.

Tekrar kayboldu, bu defa Jonathan onu omuz başında gördü.

Şaşkınlıkla cennet meselesini unutmuştu.

Nasıl yapıyorsun bunu?

Ne hissediyorsun?

Ne kadar uzağa gidebilirsin?

istediğin herhangi bir yere, istediğin zaman gidebilirmisin?

Ben aklımdan geçen her yere ve zamana gittim dedi, yaşlı martı.

Kusursuz bir hızı öğrenme uğruna her şeyi, her şeyi feda edenler, her yere gidebilenlerdir.

Hatırla Jonathan, cennet yer ve zaman değildir.

Bunlar o kadar anlamsız ki.

Jonathan heyecanla " Bana öyle uçmayı öğretebilirmisin? " diye sordu.

Chiang genç martıyı dikkatle süzerek

"Düşünce kadar hızlı uçmak için, gideceğin yer neresi olursa olsun şimdiden oraya vardığını inanarak başlaman gerek. " dedi.

Chiang'a göre bu işin kuralı Jonathan'ın kendisini yüz beş santimlik kanat açıklığı olan ve uçuş rotası belli bir gövdenin sınırları içinde görmemesi idi.

Bu işin kuralı öz yapısının, adı konmamış bir kusursuzlukla zaman ve mesafenin ötesinde, her yerde aynı anda yaşadığının bilincine varmaktır.
anarşisttir.
liderliğin kitabını yazan kuş.
indigo'nun, hakkında şunları dediği albümüdür;
görsel
martıdır martı.
martı fletcher'e şöyle der aykırı martımız;
--jonathan--
gözlerinle gördüklerine inanma gördüklerin sınırlı olandır. bir de sezginle bak ki öğrendiklerinin bilincine varabilesin.
--jonathan--
ne güzel demiş değerli hayvanımız.
görsel
uzak kayalıkların martısı.
indigo'nun 3. albümüdür.
Ve farkındalık hissettirmişti artık kendini. Bir hücresi keşfedince öğrenmenin ve özgür olabilmenin tadını, durduramadı kimsecikler, ailesi bile. Üzülmedi dışlandığına ya da topluluktan farklı olduğuna, tek üzüldüğü şey vardı o da öğrendiği yararlı şeyleri onlara öğretemeyecek olmak. Varlığının bir yararı olsun diyeydi oysaki tüm çabası. Sevdiği, hayatının tutkusu olan şeye zaman ayırmaktı tek istediği. Denedi, istemediği şeyleri de yapmayı denedi sırf ailesi üzülmesin diye ama kısacık bir zaman dilimi kadar dayanabildi benliğini yitirmiş olabilmesine çünkü o, gerçek o değildi. Onu mutlu eden uçmaktı. Uçarken özgürdü. Uçarken yaşıyordu tüm iliklerinde ve uçarken gerçekti her şey.
Gocunmadı hiç düşmekten, yara almaktan ve tekrar denemekten. Biliyordu ilk denemede pes etse buralara gelemeyeceğini. Yaralarını sarıp baştan başladı denemeye. Her deneme bir öncekinin izini taşısa da hatalarını azaltıyordu git gide. Biliyordu ve inanıyordu, yapacaktı o en çok istediği şeyi. inancın yaşamda ne değerli bir duygu olduğunu da biliyordu ve ne olursa olsun azalmayan inancını büyük tutkusuna bağlıyordu her zaman çünkü tutkuları kendisine inandığı zaman gerçek olabilirdi. Bunun bilincinde olacak kadar tanımıştı hayatı.
Evet, başarmıştı, yapmıştı onu. Artık hayalden ibaret değildi hiçbir şey. Ama yapabilmek durdurmadı onu sadece hedeflerinin büyümesinde büyük rol oynadı o kadar. Artık kendi sınırlarının nereye kadar olduğunu ölçme isteği bürüdü bedenini. Bu sefer de sınırları zorlamaca oyunu oynayacaktı. Hem o oyunu oynayacak hem de bildiklerini anlatacaktı çünkü biliyordu ki bilgi anlatılmadığı ve aktarılmadığı sürece bir hiç olarak kalacaktır. Anlatmalıydı ama aynı zamanda daha büyük denemeler yapmaya da devam etmeliydi. içindeki öğrenme arzusunu, sınırları genişletme ve keşfetme duyusunu hiç öldürmemeliydi çünkü onlarla anlamlıydı hayatı. Onlarla mutlu oluyordu.
Sonunda anladı gerçeği. Aslında sınır diye bir şey yoktu. Gerçek doğanın, bilinen tüm rakamları aştığı, zamanın ve mekanın ötesine geçtiği zaman yaşanabileceğini bilmek en önemli şeydi ve başarmak için önemli olan şey inanmak değil, ne yaptığını bilmekti, yani bilincinde olmaktı.

işte özetlenince bu tür düşüncelere sahip olan kültürlü martıdır kendisi.

büdüt: imla
özgür kuş. inatçı kuş. asi kuş. başına buyruk kuş. nirvanaya ermiş kuş.

özellikle üniversite öğrencileri olarak almamız gereken çok büyük dersler vardır jonathan ın aşağılarda yemek peşinde koşmayı bırakıp yükseklere uçmak isteyişinde. kaçımızın cesareti var böyle birşeye? benim yok. olsaydı şimdi konservatuarda olurdum.
özgürlüğün bir başka adı.

iki ktap karakteri vardır benim için; biri bu deli martıdır.
diğeri başka bir delidir: (bkz: olric)
"hadi be aslanım yürüüüü, seni kim tutar " nidalarımla okuduğum harika kitabın, harika kahramanıdır ki saygım sonsuz kendisine.
özel mesajdan tacizlerini sürdürmesi halinde uçan kaplanlara, uçaklara benzeyen kartallara sms çakacağım adamdır.

cumartesi gecesi boğazda rakı bardaklarımızı tokuşturacağızdır, alacağımız 25 yeteleler yeter de artar bile. * * *
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar