bugün

istanbul'a en çok yakışan mevsimdir *
bu güzel şehre her mevsim yakışır her mevsimi ayrı bir tat verir ama sonbahar başkadır.
istisnasız her duyduğumda gözlerimin dolmasını sağlayabilen, çok mutlu bir anıma denk gelse bile bunalıma sokmayı başarabilen nadir şarkılardan.
teomanın harika şarkısı...
09.09.09 itibariyle teoman'ın hayal ettiği kadar romantik ve yaşanası olmayan sonbahardır.

--spoiler--
akşama doğru azalmadı yağmur,
kız kulesi ve adalara ulaşmayı bırak göremedik bile,
burada olmanı istemek yerinde olmaz sanırım,
zira hiç güzel değil şu an, istanbul'da sonbahar!
--spoiler--
teomanın pek bir hoş parçası. kolay çalımı açısından sahilde gitar çalıp söyleyen gençlerin * tercihi. repertuarın bitmesi halinde cankurtaran da olabilir bazen.
istanbul da sonbahar... kim bilir şimdi nasıl? halbuki o zaman nasıldı ben biliyorum. ama şimdi nasıl bunu bilemiyorum. acaba gene yapraklar sararıyor mu bahçemizde? bahçedeki kahvede hala çocuklar evcilik oynuyor mu en gürültülüsünden? hafif soğuyunca hava, üzerlerine yorgan alıyorlar mı temiz temiz vernel kokulu? ben alıyordum bunu biliyorum. ben oynuyordum o kahvehaneden bozma evcilik evimizde... ama şimdi nasıl? biri bana anlatsın oraları... biri kulağıma fısıldasın.

her hafta sonu serseri * ailemle delilerce gezerdik istanbulu, arşın arşın. sonbahar gezme mevsimiydi. hepimiz çılgındık. gezmek için doğmuştuk. yemek için. içmek için. hayat sonbaharda beykoz da sacit in yeri nde piknik yapmaktı bizim için. babam için orada rakı içmek içini ısıtacak kadar. annem için hamakta uyumak. kardeşim için soğuk akan derede kağıttan gemilerini yüzdürmekti. sonbahar benim için çevremi anlamdırma mevsimiydi. tek başıma dağa çıkar, nerede garip ot, nerede garip hayvan hepsiyle konuşur, anlaşırdım.

çamlıca da kahvaltıydı bazen en kalabalığından.
en dostanesinden bir tiyatro.
fenerbahçe parkında sevgi dolu bir yürüyüş...
boğa nın orada hırkana sıkı sıkı sarılmışken bir arkadaşı beklemek kalabalıkta yok olana dek...
çengelköy de boğazın kenarındaki restaurantlara takılmak...
ortaköy de dershane çıkışı kumpir yemek...

bunları hepsi bahar da da olur, kış ve yaz da da evet ama... sonbahar da ayrı bir koku duyarsınız havada. ocaklar bir farklı yanar. yanmaz lan deme. yanar işte. kokladım ben. deniz farklıdır. kanlıca da arabada yenilen pudra şekerli yoğurdun tadı bahar gelene kadar gitmez ağzınızdan. taksim de montla dolaşmak gibisi yoktur, hele şemsiyeler... onlar zaten hayatımda ayrı anlamları olan varlıklar...
(bkz: şemsiye psikolojisi)
akmar a gidilip okul açılınca ikinci el kitap alınır sonbaharda. akmar garip kokar. anlam veremediğiniz bir koku. el kokusu gibi.
-kaçıncı el?
-bin beş yüz elli.
-alıyorum...
-neden?
-ne kadar el değdiyse o kadar değerlidir abi...

bağdat ta yürürken geçen kırmızı ferrariler ayrı bir renklendirir gri sonbaharı. ben hep bilgeyi ararım içinde. kadınlar... onlar bambaşkadır. erkekler ise... neyse buna değinmeyeceğim...
kesinlikle yurdumun en güzel şehrinin en güzel mevsimidir.
" Sonunda istanbul' da sonbaharı iliklerimde hissetmeye başladım. Çok uzun süredir tatmadığımdan mıdır bilemeyeceğim ama her zamankinden daha güzel geliyor' kahverengi binaları, sanki beyazı kirlenmiş koca tavanlı salonları, büyük camları, 18-19.yy mimarilerini görür gibi oluyorum istiklal' de. renkleri daha bir boğuklaşıyor tünel' e yürüdükçe... tıpkı hep sevdiğim gibi, gökyüzü gibi...

Hani yazın deniz- gökyüzü olur ya şimdi aynısını hiç sevmediğim betonlarla yaşıyor gökyüzü. Ama bu betonlar ruhsuz değil, laz müteahhit yapmamış... kıvrımlarında buram buram azınlık kokuyor! hissedebiliyorum.. seviyorum sanatını hiç tanımadığım, hem yerli hem de yabancı olan adamın...

Yalnız da yürümüyorum hani! biliyorum içimde benimle yürüyen biri daha var. Hem minik bir çocuk hem de o bahsettiğim evleri görmüşçesine olgun bir kadın... hiç sataşmıyorum ona... sen de gel bak beğendiklerime diyorum... o da meraklıca gözlüyor eminim, silüetleri beynine kazıyor... O sıra bırakıyorum istanbul' u, istanbul' dan güzel olana bakıyorum, o kızın gözlerine... bir iki saniyeliğine seviyorum onu... daha fazla seversem istanbul' a bir şey olmaz belki ama aklım başımda kalmaz biliyorum...

Sonra yaprakların rengini seviyorum, yağmurun o toprağa ilk düşüşünü... o kokuyu ta derinlerime kadar çekmeyi... ruhum hüzünle dolmuyor gariptir o sahte yaz günleri gibi... kendimi buluyorum kadifemsi rüzgarlarında... sonra gözlerim takılıyor insanlara... tıpkı benim gibi kirletiyorlar bu şehri, bu mevsimi...

Derken kulaklıktan bu enfes manzaraya eşlik eden roulette bitiyor ve ben içimden öylesine bir küfür edip köşeyi dönüyorum... malum, hayat kavgası... "

yazdıran şehir, mevsim, lanet olasıca...
istanbul güzeldir...sonbahar güzeldir...istanbul'da sonbahar daha güzeldir...
istanbul'da sonbaharın yaşanması iki hüzünlü aşığın buluşması gibidir... yağmurlar gözyaşı olup akar her kavuşma anında...insanı telaşa sürükler istanbul'da yaşanan sonbahar; iç hesaba, geçmişe, aşka, arınmaya, hüzne, şiire sürükler...
sonbahar başkadır..istanbul başkadır...istanbul'da sonbahar bambaşkadır...
teoman'ın hüzünlü, istanbul parçası. sesi de öyle bir uyar ki parçaya, başka biri söylerse bozulur ahengi.

buram buram deniz kokar sonbahar istanbul'da. hafif serin bir havada, yanında sevdiğin birisiyle vapur sesleri, martı sesleri, insan sesleri ve kendi sesleriniz öyle bir ahenk oluşturur ki sanki istanbul'un eksik olan bir parçası olduğunuzu düşünürsünüz.
teomana ait şarkının şarkı sözleri ise sanırım şöyleydi.

Mevsim rüzgarları ne zaman eserse,
O zaman hatırlarım
Çocukluk rüyalarım
Şeytan uçurtmalarım.
öper beni annem yanaklarımdan,
Güzel bir rüyada ,
Sanki sevdiklerim hayattalarken hala...
Akşama doğru azalırsa yağmur,
Kız kulesi ve adalar ...
Ah burda olsan çok güzel hala istanbul'da sonbahar...
Her zaman kolay değil,
Sevmeden sevişmek ,
Tanımak bir vücudu yavaşça öğrenmek,
Alışmak ve kaybetmek ...
istanbul bugün yorgun,
Üzgün ve yaşlanmış ,
Biraz kilo almış,
ağlamış yine,
Rimelleri akıyor.
buğulanmış camlar ve üşüyen yüz.
hüzündür bu şarkı!

hayatı hep bir sayısı ile yaşamaktır ve korkmaktır bir sayısından. içtiğin sigarayı bile üçer beşer almaktır. Yalnızlık ailen olmuşsa; ölümcüldür bu şarkı, sen yalnızsındır, hayatına girenler yalnızdır, yalnız kalmak zorundadır, sevdikleri insan hep bir başkasına aşıktır, adı yalnızlıktır, anlatamazsın hiçbirine...
keşmekeştir.
Allah'ım nasıl bir şarkıdır bu! istanbul bu kadar mı güzel anlatılırdı bir şarkıda. Hiç bıkmadan ard arda dinleyebileceğim, içindeki duygu ve hüzünün muhteşem olduğu güzel ötesi şarkı: "ah burda olsan çok güzel hala, istanbul'da sonbahar..."
nil'in cover'ı da gayet başarılıdır.
Siyah beyaz bir resim gibi gözünüzde canlanır istanbulda bu şarkıda.
kelimeler yetmiyor bu şarkıyı anlatmaya...
teomanın romantik şarkısı olmasının yanı sıra, istanbul'un en güzel halini aldığı mevsimdir.
askerdeyken düş sokağı sakinleri nin gitmem gerek bu şehirden şarkısıyla birlikte en çok dinlediğim , insana istanbulu yaşatan duygu selidir.
sanki sevdiklerim hayattalarken hala diyor ya orda sanki kelimesi nasıl içini acıtır insanın, sen istanbulda olunca güzel olacak istanbul. sevmeden sevişiyorum tanıyorum alışıyorum ve en sonunda yine kaybediyorum. dedim ya sen burda olursan güzel olacak istanbul. sen olmadığın için;
''istanbul bugün yorgun,
Üzgün ve yaşlanmış ,
Biraz kilo almış,
ağlamış yine,
Rimelleri akıyor. ''
senin bilmediğin bir şey var istanbul benim.
istanbul'a hasret bir kişinin avuntu şarkısıdır aslında. onu özler, kavuşamamak canını yakar. herkesin trafiğinden, kalabalığından bıktığı istanbul'a o kollarını açar.

istanbul, ah istanbul...
taşı toprağı bereketli...
fakat ne yazık ki ekmeğini hak etmeyen insanlara yediren istanbul...
az kaldı, bitecek bu hasret!
istanbul un en sevdiğim halidir. insanı daha bir duygusal yapar.
nil karaibrahimgil'in o yumuşak ve huzurlu sesine gereğinden fazla yakışmış.
teoman'ın sesine de bir o kadar yakışmış.
2 sininde şarkılarının başındaki piyano melodisi mühteşüm, tabi bu mühteşümlük sadece şarkının başı için geçerli değil.*
görmek istediğimdir, hep istanbul da her$ey daha güzel gelmi$tir.. mevsimlerin en güzeli ise orda daha bir ya$anılası geliyor..*