bugün

insanın arayışlarını, toplumun tuzaklarını ve yaşadığımız hayatları bizlere sorgulatacak, akıllardan kolay kolay silinmeyecek gerçek bir öykü. eddie vedder'ın sesi ve konu ile birebir örtüşen sözleri filmi daha da unutulmaz yapıyor. hem kitap olarak okunmalı hem de film olarak izlenmeli.
arada insanın her şeyi arkada bırakarak kaçmak istediği gerçeğini hayata geçirmiş bir yaşanmışlık filmi.
kariyer, para, sağlıksız aile ortamı ve saçmasapan sorumluluklardan sıyrılıp kendini doğaya vuran bir gencin; jon krakauer'ın kitap haline getirmesiyle 1996 yılında en çok satanlar listesinde yer almış ve sean penn'in yönetmenliğinde vizyona uyarlanmış sürükleyici ama kısa hayat öyküsüdür. özgür ruha sahip christopher mccandless'in hikayesinde hepimizin kendimizden birşeyler bulması mümkündür.
Film hakkında yeterince bilgi verilmiş, Eddie Vedder, Sean Penn, Emile Hirsch vs. Çoğu kişi beğenmiş filmi tıpkı benim gibi çünkü kendiniz için bir şeyler buluyorsunuz film içinde. Durmadan alışveriş yapan modayı takip eden süslü züppe bir kız tabiki de beğenemez filmi. Öncelikle film harika diyorsunuz müzikler çok iyi filmin sonunda ağlıyorsunuz ama film bittiğinde bence çok güzeldi demekle yetinmemeliyiz eğer sizi etkiliyorsa yanlış giden bazı şeyleri değiştirmelisiniz içinizde. Toplumdan, insanlardan söz ediyor kariyer, spor, kızlar, arabalar, zenginlik, villalar mutlu olmak için bunlara gerek yok, yeryüzünde görmeye değer bir çok yer var neden buraya hapis olalım? Bir öğrenciyseniz hayatınız okul ve ev arasında gidip geliyor esir alınıyor, sorumluluklar artıyor neden peki ileride iyi bir kariyer sahibi olup mutlu olabilmek için mi(?) konunun çok dışına çıkıyorum ama camdan bir bakın dışarıya göze hoş gelen ne var ve ya içinize huzur veren ne var? Her şeyden bıkıyorsunuz bunu ben de yapmalıyım diyorsunuz çantamı alıp yollara çıkmalıyım ve özgürce dolaşmalıyım. Öncelikle ben bunu çok düşündüm, çok istedim fakat imkansız olduğunu düşünüyorum. En büyük handikap yaşadığımız yerin Türkiye olması.
eğer 23 yaşındaysanız ve üniversite okuyorsanız bu filmi; ulan valla benim de aklıma gelmişti diye izlersiniz.
tanım: ölmeden önce izlenmesi gereken filmlerdendir.
kesinlikle izlenmesi gereken bir film ve senaryosunun da gerçek bir öyküden yola çıkılarak yazıldığını düşünecek olursak etkilenmek işten bile değil.
lakin yürek ister supertramp olmak.

babama filmi öve öve anlatıp, izlemesini önerdiğimde "macera arıyormuş eşşoleşşek" dedi.
ilham verici filmdir.
ben de bazen okulu bırakıp karadenizi mi gezsem diyorum.
sözlükte hakkında atılıp tutulup vıcık vıcık hale getirilen bir filmdir.
öve öve bitiremeyip "ulan ne güzel ben de yapayım..." diyenlerin kaçı dağda tek başına 1 gece olsun kalabildi şimdiye dek merak ediyorum. karadenzi yaylalarında veya güneyde tatil yapmaya benzemez bu işler.
Baş kahramanının Serdar Kılıç'tan özel ders alması gereken film.
Konusu güzel olan; ama hikâyesi tırt olan film ya da yaşam öyküsü. Gerçek bir hayat öyküsünden uyarlanmıştır.

Hikâyedeki kahramanımız son derece idealist ve kararlıdır. Hayatındaki tüm klişeleri, ona zorla öğretilen ya da dayatılan modern hayatı sorgular ve bütün bunları reddetmeye karar verir. Doğaya, yani hayatın kendine dönmeye karar verir, kredi kartını, paralarını ateşte yakar; ve beş parasız, göçebe gibi, oradan oraya yol alır.

Buraya kadar güzel ve etkileyici. Ama filmin bundan sonrası bu arkadaşın ne kadar mal olduğunu anlatıyor.
Dikkat, bundan sonrası spoiler,

--spoiler--

Kardeşim, madem doğayla bir bütün halinde yaşamaya karar verdin, neden doğada yaşamla ilgili kendini geliştirmeden, neyin ne olduğunu bilmeden kendini sonu gelmeyecek bir mecraya salıyorsun? Parasız bir yaşam, çok ütopik gibi görünebilir; ama aslında imkânsız değil. Türkiye'de böyle yaşayan insanlar var, biz bilmesek de. Bu durumda hangi bitki nasıl yetiştirilir, hayvan nasıl avlanır, ev nasıl yapılır, ateş nasıl yakılır; bunların hepsini bilmek ve uygulayabilir olmak zorundasın.

Adam filmin sonunda acından ölüyor yahu, biraz insaf. Mecazi değil, gerçekten acından ölüyor.
(filmde zehirli bir bitkiden öldüğü söylense de, bu gerçek sebebi değil. Yapılan otopside açlıktan öldüğü saptanmış.)
Bir insan kendini bile bile ölüme gönderir mi, bu kadar mal olunur mu yahu?

--spoiler--
uğraştığım yazılımı bir köşeye atmamı sağlamış film. resmen, sikerler birader bak keyfine diyor.
yarım saat tahammül edebildiğim, marjinal olma çabası güden bir adet liselinin kendini dağa bayıra vurduğu, tuhaf bir şekilde sanki bizim ülkenin ergenleri gözlemlenerek yapılmış bir film hissi uyandıran sıkıcı film.

not: sik gibi film.
hep hayal ettiğim bir yaşamın bir filme konu olması. Film gerçek bir öyküden alınmasa bu senarist benim hayallerimi çalmıs deyip hak idda edebilirim.
uzun zaman önce izlediğim film. hatırladığım kadarıyla fena değildi insan özeniyordu o bohem tarza falan ama dağ bayır, çayır çimen de bir yere kadar arkadaşım, ha ben eşekle mutluyum diyorsan ok kib.
christopher mccandless'ın hayatı konu edinmiş güzel ve izlenmesi gereken bi filmdir. aslında her insan biraz yapmak isteyip de cesaret edemediğini görecektir filmde.
ne zaman izlesem elimin sırt çantama gitmesine, dolapta çadırı aramama sebep olan filmdir. ayrıca film müziklerini eddie vedder yapmıştır ve gayet güzeldir özellikle long nights ve society gayet güzeldir.
her izlediğimde hayatı sorgulamama neden olan, her seferinde hayatın şu karmaşasından uzaklaşma isteği uyandıran muhteşemi de aşmış filmdir.
ayrıca müziklerini de eddie vedder yapmıştır ki bi sountrack ın nasıl olması gerektiği için: (bkz: http://www.youtube.com/watch?v=pRUGvArWXLk)
--spoiler--
Yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır.
Yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç.
Topluluklar vardır kimsenin zorla girmediği derin denizlerde, sesinde de müzik.
insanı az seviyorum diyemem,
Ama doğayı daha fazla.
--spoiler--
'mutluluk sadece paylaştığın zaman gerçek.' sözü filmde supertrampin ölmek üzere fark edipte yazdığı sözdür. filmde beni en etkileyen anlardan biridir.
bu zamana kadar birşey yazılmamış olduğuna şaşırdıığım filimdir. Şiddettle izleyiniz. izlemeseniz bile soundtrack ini dinleyin la bari.

http://www.youtube.com/watch?v=Cy6iwP9Ux3A

(bkz: Eddie Vedder - Society)
yalnız ve mutlu olabilmeyi başaran alexander supertramp'ın bakışları ve gülüşü eminim izleyen herkesin içini sıcacık yapıyordur. çoğu sahnesinde 'ah keşke ben de orada olabilseydim' dedirten, gerek müzikleriyle gerek yaşattığı görsel şölenle izlenmesi gereken muhteşem bir film.
izledikten sonra çantanı toparlayıp dünyayı gezmek için yola çıkasın geliyor adeta. başarılı bir yapıt, izlerken sıkıldığını hissetsen de biraz seyrine değer filmlerdendir.
izlemeye değer bir filmdir. konusu alıştığımız ama her seferinde yine özlediğimiz tarzdan ama replikleri, oyunculukları ve özelikle görüntü yönetmenliği çok başarılıdır cabası müzikleri kusursuz denecek kadar güzel yerleştirilmiştir.
(bkz: alexander supertramp)
insana samimi gelen, izlerken düşündüren, muzikleri çok güzel olan christopher johnson mccandlessin hayatını anlatan top 100 e kafadan girebilecek hoş bir film.

(bkz: her şeyi gerçek isimleriyle adlandırmak)
film harika, insana uzun uzun kapıya baktırıyor, acaba gitsem mi? diye. burası türkiye. şimdi filmdeki arkadaş üniversiteden mezun olduğunda bankada birikmiş parası var, bizimde var yalnız bir farkla bizim borç hanemizde birikmiş bu para. devlet adamın peşini bırakmaz. kimlik kartlarını, banka kartlarını kesip ateşe verdin diyelim, polis çıkar lan kimliğini tipi bozuk dediğinde ne yapacaksın, hem dağ bayır gezip doğal yaşamak kimin haddine bu ülkede kör bir f16 füzesiyle paramparça olabilirsin veyahut bir grup gerillayla karşılaşıp; biz burada savaşıyoruz sen ne geziyorsun lan götoş diyerekten kaçırılma ihtimaliniz var. velhasıl kelam zor sevgili okur. peşinize jandarması, polisi, bankası cartı curtu düşer, bu ülkede insan başını alıp gidemez, göndermezler. ha film diyordum, güzel, hatta çok güzelde bizim ülkemizde zor. evet.
Filmi izleyeli uzun zaman olmasına rağmen halen filmin içindeymiş hissi uyandırıyor bende. Filmin her dakikası adeta ders niteliğinde. insanın içindeki özgürlük kavramını film izleyince sonuna kadar dışarı çıkarıyor ancak bununla beraber ne kadar korkağız kavramınında dile getiriyor. Emperyalist devletlerin defterlerindeki sıraya göre hareket ettiğimizi, nasıl bizi piyon gibi kullandıklarını, tarih öncesi devirlerdeki kişilerin içindeki serbestlik, rahatlık, özgürlük duygusunun nasıl bastırıldığı sistemli bir makinaya döndürüldüğümüzü gözler önüne sermiştir. Modern kuklalar klişesine uyuyoruz.
güncel Önemli Başlıklar