bugün

insana sevgisiyle her şeyi yapabilirsiniz. o sevgiyle uçarca yaşatabilirsiniz ama öldürmekte mümkündür.
sevginiz zırhınızın sol üst yanındaki gediktir.
biliriz bilmesine de, kapatmayız o gediği..

ölüm, beyaz, incecik, uçuşan bir giysiyle gelir.
öylesine güzel, öylesine narin ve kırılgandır ki,
ne kayıtsız kalabilirsiniz,
ne bir an sonrasını düşünebilirsiniz.
mucizeye dokunur gibi alıp,
sol yanınıza koyarsınız.
bazen dostluktur adı
bazen aşk..

insan sevgiyle öldürülür.
ne silah görünür,
ne ölüm..
herkes yaşadığını sanırken,
sen yavaş yavaş ölürsün.
önce gözlerindeki fer gider,
sonra gülüşündeki neşe.
kabuğun durur ama,
kokun, ruhunla birlikte uçar.
gözyaşlarındaki kanı da,
gözündeki yaşı da görmezler.
gittiğinin farkına varmadan kimse,
sen, senden gitmişsindir.
beni seviyorsan, yaparsın.
lütfen, hatırım için.
sensiz yaşayamam.
ama çok üzülürüm.
gibi kılıkları giyerek gelir ölüm,
her birinde bir parçanızı koparır.
(bkz: vadideki zambak)
kim kimi sevebilmiş ki olduğu gibi..

mümkün mü, hiç bir şeyini değiştirmesini beklemeden sevmek?
mümkün mü, zaman içinde gösterdiği değişime ses çıkarmadan razı olmak?
mümkün mü, hesap sormadan, beklemeden, istemeden sadece verdiğiyle sevmek?
mümkün mü, toplumun tüm dayatmışlıklarından, tüm kalıplarından, uzak durmak?
mümkün mü, sizin dışınızdakilerin ne diyeceğine kulak tıkayarak sevmek?
mümkün mü, kıskanmadan, ait olmadan, ait kılmadan sevmek?
mümkün mü, hesap kitap yapmadan, kendi öğrenmişliklerine isyan ederek sevmek?

olmadı değil mi?

işte bu yüzden, her sevişimizde biraz ölürüz.
işte bu yüzden, bizi her seveni biraz öldürürüz.

severek ölürüz, sevilerek öldürürüz.. ama sevmenin çoğalmak olduğunu bildiğimiz için sevmekten de vazgeçmeyiz.

insan sevgiyle öldürürülür deriz, ama ardından varsın ölüm böyle gelsin der severiz..
sevdiğin hasta olur, sen ölürsün.
oğlun; ateş sebebiyle kızarmış yanakları, baygınlaşmış kara gözleri ile bakar sana, sen ölürsün.
elini alnına koyarsın yanıyordur, sen cehennem ateşinde kavrulursun.
ateş düşürücü ilaç içirirsin, oğluşunun ateşi düşer ama senin yangının, o düzelmeden geçmez.

daha bunun aşk acıları var, kalp kırıklıkları, büyüme sancıları, allah yaşatmasın ama yaşayabileceği çaresizlikleri var.. her birinde sen de ölürsün.. söze de gerek yok; gözlerini, başını eğişini görmen yeterli.. anne yüreğinde hissedersin acıyı ve kopar canının bir parçası her kırgın bakışıyla..
keşke hiç sevmeseydim seni
keşke nefret edebilsem senden
keşke hiç umrumda olmasan
keşke, keşke, keşke
rahat rahat ölürdüm o zaman...
insan iyilikle ezilir, sevgiyle öldürülür!
Oscar Wilde demişki: yine de her insan öldürür sevdiğini, kiminin bakışından gelir ölüm kiminin dokunuşundan, kiminin sözünden, cesurun kılıcından..!!
(bkz: it is easier to give than recieve love) *
(bkz: elmyra)*
sadece sevgiyi düşünün bir kez.
çoook, ama kendinden başka kimsenin onu bu denli sevmesinin mümkün olmayacağına inanacak kadar çok..
herşeyini, herşeyiyle seviyorum dediğiniz bir insan bu, öylesine sevdiğiniz..
gözünün içine baktığınızda yüreğinizin titrediği, gülüşüne taklalar attığınız biri bu..

ve bu biri, seni hala ve kendine göre sevdiğini ama mutlu olmadığını, gitmesi gerektiğini söylese.. ya da hiç söylemese, ama siz bunu hissetseniz..

hadi git. ben, seni benimle olmandan daha çok seviyorum. sen mutlu değilsin, git ve olabiliyorsan mutlu ol! diyebilir misiniz.

dersiniz, diyebilirsiniz.. hem ağlar, hem öper, gülerek seni seviyorum der, gönderirsiniz..
sevginiz, kendiniz için yaşanabilecek yarım bir mutluluğun üzerindedir.

gitti! peki, ölmez misiniz?