bugün

Ağlayan öğrenciler olduğu gibi,aşıdan sonra okul tatil olacağı için zevkten dört köşe olmuş öğrencilerinde görüldüğü andır.
götü üç buçuk atan öğrencilerin yanı sıra geleceğin saykolarını bir arada görebileceğiniz andır. sayko diye bahsettiğim tipler erkek ve atlangoç tiplerdir. yaşları ufak olsada sınıf üzerinde bir otorite sağlamış tembel ama sınıfın güçlüsü kişilerdir. aşı olayını duyar duymaz kollarını sıvarlar ve ben korkmam oğlum şeklinde ahkam keserler. ilkokulu minimum 7 senede bitirirler bunun nedeni ise aşı olayında olan istem dışı girişimcilikleridir. normal bir çocuk olarak korkmadıklarından çocukluk dönemleri sancılı geçer.
(bkz: kaos ortamı).
sınıf mevcudunun yusuflamalar nedeniyle 3'e katlandığı andır.
arkadaşa nanik yaptığım andır. çünkü bir iki hafta boyunca , "oğlum aşı yapıyorlarmış 1. sınıflara" dediğim halde, inanmamış , dalga geçmiştir. yıl 1992 tabi.
ilkokul düzeyinde'ki bir öğrenci'nin yaşayabileceği en büyük acılardandır. ağlayanlar, zırlayanlar küçücük çocuğun saçına aklar düşürür..

- açımıycak canım uzat şu kolunu ama!
+ ya annemler yaptırmıştı dün..
- hehe şakacı, o dündü, bu bugün.
+ hiç işemedim, içimde duruyo valla abla bak valla, ablaaağğğğğğğğ..
bir dolu yavrucağın çığlıklar eşliğinde etrafa kaçıştığı ibretlik vaziyettir. ayrıca başlıktan sanki aşıcılar gizli bir yapılanmaymış gibi bir his kaptım ben. ayrıca hemen bir ışıkara müdahalesinde bulunayım; "aşı değil, aşıcı korkutur arkideş!"

(bkz: bir terör örgütü olarak aşıcılar)
(bkz: ya ben neyse lan bişey demiyorum)
''senin eline hiç mi iğne batmadı?'' klişesinin en çok duyulduğu andır.
gözlerin pencerelere yöneldiği andır. sınıf giriş katındaysa vücut da çaktırmadan yönelir.
bir anımla öreneklendirmek istediğim durum;

nada ve yakın arkadaşı emel'in anneleri aynı sağlık ocağında hemşiredir ve gelen aşıcılar nada ve emel'i tanımaktadırlar. sınıftan içeri adımlarını attıkları anda normalde güzel çağrışımlar yapan beyaz renk öğrenciler arasında endişe ve paniğe sebep olmuştur. hatta bi arkadaş kafası karışıp;

+radyasyonlu fındık mı dağıtcaksızınız?
bile demiştir.
neyse, sağlık ekibinin gözleri nada ve emel'i aramaktadır ve ikisi de bunun farkındadır, sırada gittikçe küçülmektedirler.

-eveeet şimdi nada ve emel arkadaşınız gelsinler buraya, onlara aşılarını yapalım, hiç ağrımadığını görün ve rahatlayın.

aynı kafası karışık arkadaştan bir soru daha gelir;

+kaç gün tatil olacak? *
nada ve emel'de korku kalmamıştır artık, çünkü bir sanatçı edasıyla kürsüye doğu salınmaktadırlar.

-eveet, önce hanginize yapalım aşıyı?
aynı anda o nada der, ben emel. hemen akabinde gözler dolar ikimizin de ve kapıya doğu koşmaya başlarız, bu sefer salınmadan eser yoktur.

ne mi oldu?
o gün nada ve emel aşı olamadılar, hatta ertesi gün de... yaklaşık bi hafta sonra anneleri döve döve yaptılar o aşıyı.
rezilik yani.
bildigin rezillik.
- hemşire abla ben vuruldum annem aşı yapmaya gelirlerse sakın yaptırma dedi.
- şşşş aç bakiyim kolunu
- peki abla
- cısssss
korkudan karın ağrısının başlamasına sebep olan andır. ilkokuldan sonra bile aşı, iğne vb. durumlarda aynı karın ağrısı devam eder. bu karın ağrısı bir yana çünkü bunu genelde kimseye çaktırılmadığından bunun üstesinden gelinir. * ama karizmayı çizdirmemeye çalışmak en zahmetlisidir. eninde sonunda kol açılır, aşı yapılır nasılsa önce bana aşı yapabilirsiniz diyen günü karlı kapatır.
komedi şakası** gibi anlardır. aşıdan korkmayan kişi için tabi. kişimiz hemencecik gider aşısını olur*, pamuğunu alır ve zamanının geri kalanını korkan arkadaşlarının yanında "şş çok acıyo lan napıcaksınız" şeklinde hain ve zalim dolduruşlarla geçirir.*
kuyruğun en sonuna geçen ve bağıra bağıra ağlayan abimi gören öğretmenin, abimi sıranın en başına alarak;
-ilk önce bu çocuk aşı olsun, buna sıra gelene kadar ağlamaktan telef olur yavrucak... diyerek abimi en öne almıştır, abimde ağlamaktan kurtulmuştur, tek bir tabanca hamlesiyle. *
domuz gribi yüzünden çocukların bu sene yaygarayı kopardığı andır. birinci sınıftaki bazı diyaloglar şunlardır:
-babam domuz gribi aşısı vurdurma dedi valla olmam.
-başbakan olmadı biz niye olalım?
çocukken içinde yaşadığımız o saf ve toz pembe dünya nın, karardığı andır.
kısacık hayatının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiği andır.
aklıma bir anımı getirmiştir.

ilkokul 4. sınıftayım. aşıcılar gelir herkes ağlamaya başlar, bende taaaa o zamanlardan gelen girişimci ruhla ilkin ben aşı olucam diye bi adım öne çıkarım. ilk aşıyı yaparlar tabi. sonra ben yavaş yavaş yerime geçerken aaaaa ne kadar kolaymış, hiç acımadı ki derim. aradan 2-3 dakika geçer ve kendimi yerde, başımda öğretmen beni ayıltmaya çalışırken buluveririm. ama çok sonradan anladım ki aslında acıyacağını bile bile yanımdaki arkadaşıma cesaret vermek için kendimi cesaretli görmüştüm. çocuk aklı işte, saflık, temiz duygular...
(bkz: ilkokul sınıfına aşçıların geldiği an)
(bkz: yaran yanlış okumalar)