bugün

Herodotos, Romalı devlet adamı olan Cicero tarafından bir eserinde tarihin babası olarak nitelendirilmiş, günümüze değinde o şekilde bilinerek gelmiştir.

Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Halikarnassos'ta doğdu. Amcası destan şairi Panyassis'in ön ayak olmasıyla toplum yönetimi, şiir, dilbilgisi, hitabet öğrenimi gördü.

Halikarnassos'u o yıllarda Persler'e bağlı olan satrap Lygdamis yönetmekteydi. Halkı baskı altında tutan Lygdamis'e karşı olan Herodotos'un ailesi Samos Adası’na göç etmek zorunda kaldı, tabii biz bunu Herodotos'tan öğreniyoruz, yani aslında soylu bir aile olduğu için satrap belki de sadece ağır vergi ya da kişisel kıyaklar istemiş olduğu için böyle bir bilgi geçilmiş. Yaşamını bir süre Samos Adası'nda sürdüren Herodotos'un gençliği, dünyanın bir çok yerine yaptığı gezilerle geçti. Mısır, Mezopotamya, Filistin ve Güney Rusya'yı dolaştığı, Afrika’nın kuzey kıyılarını gördüğü varsayılmaktadır.

Çıkmış olduğu uzun yolculuklarının ardından tekrar Halikarnassos'a döndüğü düşünülür. M.Ö. 454 yılında bir şekilde devrilmiş olan Lygdamis’in ardından kentte daha rahat bir politik ortam vardır. Ancak Herodotos kısa bir süre sonra Halikarnassos'tan ayrılarak, Atinalılar'ın arasına karışmıştır.

Bir süre Atina'da kalan Herodotos burada çağının bilgeleriyle birlikte olma olanağını buldu. Sophokles'le sıcak bir dostluk kurdu. Daha sonra ise Atinalılar'la birlikte Thurium kentinin kuruluş aşamasında bulunmuştur. Bu vesileyle Güney italya ve Sicilya gibi bölgeleri de görme imkanına kavuştu. Yaşlılığında çekildiği italya'daki Thurium Adası'nda ünlü yapıtını kaleme aldı.

Hayatının kalan kısmını burada geçirildiği düşünülen Herodotos'un mezarının da orada olduğu kabul edilir. Tarihin babası'nın Peloponnessos savaşları başladığı sıralarda öldüğü düşünülür; Genel görüşe göre M.Ö. 425 yıllarında öldüğü kabul edilmektedir.

Heredotos'un düşünsel gelişimini, içinde yetiştiği ion uygarlığı ile Atina'ya ve batıya yaptığı geziler biçimlendirmiştir. Herodot Tarihi'nde (Historiai) olayları ortaya çıktıkları biçimde ele alır ve onları gerektiği yerlerde ince ayrıntılara girerek anlatır.

Büyük ihtimalle Herodotos'un eseri yarım kalmıştır ve kendisi tarafından bitirilememiştir. Kitap dokuz bölümden oluşur ve her kitap mousa'lardan birinin adını taşır. Ancak bu bölümlemeyi yapan ve bölümleri adlandıran iskenderiye'li bilginler olmalıdır. Lukianos (M.S.2. yüzyıl) da bu bilgiyi onaylamaktadır.

Hellenistik dönemde dokuz kitaba bölünen Herodotos Tarihi'nde ilk üç kitap Asya'da, ikinci üç kitap Avrupa'da, üçüncü üç kitap da Yunanista'da geçen olayları kapsar. ilk üç kitapta Persler ağır basar. ikinci üç kitapta, Pers – Yunan savaşlarında tarafların karşılıklı kayıplarından söz edilir. Perslerin iskitler ve ionlar karşısında aldıkları yenilgiler, Yunanlılar’ın Marathon yenilgisi bu bölümde anlatılır. Son üç kitaptaysa Yunanlılar’ın Thermopilai yenilgisinden sonra kazandıkları Salamis, Plataiai ve Mikalea zaferlerine yer verilir. Hellenler ve Pers devleti arasındaki savaş aynı zamanda özgürlük ve esaret arasındaki bir mücadele olarak görmesi, dönemin iki temel olgusunun kavranmış olması bakımından önemlidir.

Kaynak gösteren ve yeri geldiğinde olay ve durumlarla ilgili farklı versiyonları da belirten Herodotos'un eserindeki hikayeci hayal kurma gücünün payı, son zamanlarda yeniden tartışmaya açılmıştır. Herodotos, bugünkü anlayışa yakın bir tarih eseri kaleme alan, dünya düşünce tarihindeki ilk yazardır.

Herodotos'tan sonraki kuşak içinde yetişen ve kendine özgü bir tarihsel yöntem geliştiren Thukydides, bilim adamlarına göre daha üstün bir tarihçi sayılmış olmasına rağmen Herodotos'un popülerliğinin önüne geçememiştir. Belkide bunda etkin olan neden çok geniş bir coğrafyaya yayılan kültürleri, milletleri karşılaştırmalı olarak anlatması, bunu yaparken de kendine has şiirsel bir dil kullanmasıdır. Yeri geldiğinde okuyucuyu oldukça ayrıntıya boğmakta bazen de bazı bilgileri vermekten kaçınarak anlatımlarına gizemli bir atmosfer katmaktadır. Bazı bilim adamları bazen birtakım konularda bilgi vermeyişini, Herodotos’un bu konulardaki bilgisizliğini örtmek için yaptığını ifade etmektedirler.
'mısır nil'in bir armağanıdır' diyen antik çağ düşünürü.
krallığın üyeleri olarak tanımladığı iskit erkeklerinin, ilk öldürdükleri düşmanlarının kanını içtiğini, kafa derisi yüzdüğünü, düşman kafalarını kesip komutana iletince ganimetten pay aldıklarını belirtmiş olan tarihçi.