bugün

dün, sabahın sekizinde, kahvaltı yapmayıp bir de üzerine yarım paket sigara lüplettiğim için olabildiğine şişip guruldayarak iflahımı siken midem eşliğinde ofise doğru seyirtirken ''dur lan şuradan bi bisküvi alayım da bastırsın içerümü amına koyim!'' deyip ''detay ara'' gibi yavaş yavaş kayızladım büfeye doğru.

+ (eti burçak paketini elime alıp hafiften sallayarak) nağadar bu?
- birbuçuk lira.

elimi cebime atıp para kurcalarken o esnada kırklı yaşlarda bir abla seyirtti sol ve hafif arka yanıma. derken çıkardım cepten biri büyük biri küçük yuvarlaktan oluşan iki adet bozukluğu. totalde 1.25 eden bir miktardı bu. yok amına koyim, zaten işe giderken yanına ''bugün belki sevişirim parası'' alan biri değilim, bir de üzerine mayış yatmamış bir haftadır, 10'luk tam otobüs kartı yetiyor fazlasıyla yani, para yok. neyse.

+ biryirmibeş olur mu? yarın sabah geçerken veririm üstünü.
- olmaz abim ya.

açma şeridini siktiğimin bisküvisi marketlerde 1 lira lan halbuki. adama beni ayakta siktiği için 25 kuruş ödemeye çoktan razı olmuşum ama yetinmiyor abazan. derken abla müdahale etti olaya.

+ şurdan bi tane camel box, bisküvinin üzerini de alıverin.

buyurdu. sigarasını alır almaz uzadı gitti. herif 10 kuruşluk para üstünü önündeki tezgaha koyup ''buyrun.'' derken, ben;

+ kalsın abicim, kalsın.

demirören, yeteeeeeer!
yürüdüğünüz parkta size gülücük atan minikler.
#3661531
hayattan beklentisi kalmamış insanın, kendinden daha güçlü olduğunu görmek. (gururunu kırsa da, kalbini yumuşatacaktır.)
apartmana giriş yaparken selam verdiğiniz 1.kattaki yaşlı çiftin size "sana zahmet olmasın" diyerek kapıyı yukarıdan açmasıdır.
(bkz: islami usullere göre çay demlemek)
akasya durağı dizisinin bitmesidir.
sabah gözlerini açar açmaz "seni çok seviyorum ablacım." diyen bir kardeş.
beklenmedik bir anda rastgelindiğinde daha bir güzel hissettiren detaylardır.

carrefour mavişehir*'in önünden eşimle bir taksiye bindik. oradan kısa bir mesafede olan babamlara gidecektik. arabaya bindik yerleşirken "lan noluyo?" diyip eşimle göz göze geldik zira takside jethro tull çalıyordu. kafayı eğip müzik sisteminin olduğu yere baktım, radyo da değildi, bildiğin jethro tull albümü çalıyordu takside.

eşim kısık sesle "radyo mu?" diye sordu, "hayır" dedim. gülümsedik birbirimize. yol bitmesin istedik. hayır eve gidip jethro tull diskografisini de dinleyebilirdik elbet ama bu güzel anın, anıların, izmir'in mutluluğu ile gülümsedik birbirimize. çok hoştu. gerçekten çok ama çok hoştu.
eğer cebinizde beş kuruş bile paranız yokken beklenmedik bir anda telefonun çalınması ve hiç yoktan bir şekilde tanımadığınız akrabalarınızdan birinin para yollamasıdır.
gidip 4 tane cd alıp bilgisayara takıp yüklemek fakat çalıştıramamak. sonra az dövünüp ulan benim sistemim bu kadar düşük mü olamaz öyle bir şey diye fakat bir anda crack yapmayı unuttuğunuz aklınıza gelir. cracki yapıp oyunu açarsınız. orgazımdan daha zevklidir.
fakültede merdivenden çıkarken kafanı kaldırmak ve o tatlı kızı görmek.
mahallemizin sevgili benekli köpeği prens'in okula giderken önce selam verip sonra usul usul takibinin ardından marketteki gazetelere çişini yaptığı an... bütün gün aklıma geldikçe güldürdü beni.
pamukkale üniversitesi hastanesi önünde geçiyor olay.

öğlen 11-12 gibiydi. bir arkadaşı aradım, yemeğe gidip oradan derse geçecektik. hastanenin karşısında da bankamatikler, banklar falan var.
oturdum banklara bekliyorum arkadaşımı. gecikmişti biraz. canım sıkıldı, yanımdaki amcaya laf attım -o sıralarda sigaraya 2 lira zam yapılmıştı.-

-amcacım sigarayada zam geldi!
-hiç sorma yeğenim, ama içiyoruz işte naparsın...
-bırak sigarayı.
-o olmaz işte. (bu sırada bende şaşkın bir yüz ifadesi oluştu)
-e hasta olursun o zaman, ne bileyim akciğer kanseri olursun allah korusun...
-ben zaten hastayım. akciğer kanseriyim. doktoru bekliyorum, kontrollere geldim.
-bak gördün mü! bu sigara illetinden kanser olmuşsun. sen daha bu sigarayı bırakmam de!
-benim sigaradan(akciğer kanserinden) çok arkadaşım öldü. kanser teşhisi konulunca birden sigarayı bıraktılar. şimdi hiçbiri yok, tek kalan benim.
-alla allaaa... bu nasıl iş böyle?
-bak yeğenim, bana teşhis konulalı 6 yıl oldu ama sigarayı bırakmadım. hastalıktan sonra sigaraya devam ettim. şimdi eskisindende iyi hissediyorum kendimi ayrıca daha sağlıklıyım. bu kanser illeti herkesi bi deri bir kemik bırakır ama ben tam "18" kilo aldım. işte bu yüzden içiyorum.
hem 40 senedir içiyorum bu illeti. artık unumu eledim ben. sigaraya 20 lira zamda gelse bırakmam artık. 40 yıldır hep zam geliyordu.
-???!!dewasrewtroıevoıturote^^½{}][{½kuylk

arkadaşım geldi bu sırada.
-hadi amcacım, allaha emanet. geçmiş olsun.
-eyvallah yeğenim, hadi sende iyi bak kendine.

buda böyle bir anımdır.
ne yani hiç mi gülümseten bir anımız yok dedirtir bu konular insana.
dün bindim otobüse efenim, yorgun argın bir an önce evime gitmek istiyorum. kulağımda kulaklık, cama dayadım kafamı.. neyse benden 2 durak sonra anne-baba ve 5 yaşlarında bir erkek çocuk üçlüsü bindi otobüse.

- bu ne oturacak yer bıraghmamışlar anneaaağ
+ oğlum sus tamam şurda duralım.

sonra bir adam yer verdi oturdular. çocuk tombul, yanağında süpersonik bir gamzesi var, şişe dibi mavi renli bide gözüğü. nasıl konuşuyor bıdı bıdı, olur ya lan öyle herkes bi ilgi bi alaka gülücükler efenim şen kahkahalar falan. millete laf atıyor ne biçim ayakkabın var, ya da senin saçın niye bu renk vs vs.

- eve gidince 'çizgilim' izleyem ben.
+ izleyem denmez annecim izlicem denir. (annede böyle sempatik tavırlar, modern anne pozları falan)
- otobüste herkes var diye mi öyle dicem? evde uyarmıyon ama! *
+ (tabi anne dumur) tamam oğlum hadi sus al cipsini ye.

çocuk etrafa bakınırken gözleri bana takıldı. aha sıçtık, bize bulaşmasa bari derken, baktı, baktı baktı ve gayet ciddi bir şekilde;

- ne baghıyon gız? diye bağırdı...

varın gerisini siz düşünün...
edit: gerisi: kırmızı bir surat, kahkahalar eşliğinde birsürü 32 diş...
yolda gelirken piknik yapan bir aile görürsünüz. evet oradan bakınca çok normal birşeymiş gibi görünüyor kabul ediyorum. fakat piknik yapılan yer mezarlık olunca garip geliyor değil mi?
unutabilmeye baslayabilcegini anladigin anlar.
Dengesiz birini sevmemen gerektigini anladigin anlar.
gecenin bir vakti açlıkla cebelleşirken mutfakta gram ekmek olmadığını fark etmek, * alt kat komşudan biraz ekmek istemek, eve bir ekmeğin yanında tavuk ızgara
ve salata ile dönmek. **
unutabilme ve başka biriyle olabilme umudu.
sıcak yatağında,yağan yağmurun çıkardığı sesi dinlerken düşünmek .
yaz girişinde gardroptaki yazlık kıyafetlerin birinin cebinden 1 lira çıkması.
bkz:aza kanaat etmek.
okul nedeniyle ailemi 10 aydır göremedim. Okul bitince anneme soruyor ne zaman geleceksin? dedimki bazı işlerim var halledim geleceğim stres yapmayalım birbirimizi o yuzden lütfen sorma ikide bir ne zaman geleceksin diye. Annem tamam dedi ve ardından o bu değilde sen ne zaman geleceksin dedi.
hafif esen rüzgarda ürpermek. * *