bugün

heidegger terminolojisine ait bir kavram. heidegger, derrida'dan önce yazı, söz ve dil ayrımına gitmişti. Gittiği bu ayrımda birtakım sözcüklerin yazıda kastedilen anlamı sağlayamadığını keşfetti. Bu tür kelimeler amaçlanan anlama götürmüyordu fakat okuyucu tarafından daha öncesindeki ve sonrasındaki açıklamalar ile kastedileni karşılıyordu. ancak yine de tek bir cümle yahut açıklamasız bir yazı içinde arzu edilen manayı tam olarak ifade etmiyordu. fakat yine de bu sözcükten başka bir sözcük de bu sözcük kadar yaklaşamıyor ve böyle olmasa dahi o sözcüğün yerine başka bir kelime kullanıldığında unutulma, tahrif edilme tehlikesi ortaya çıkıyor.

mesela; eski yunancada doğa kelimesi ışığa/açığa çıkmak/doğmak/doğrulmak kökünden gelen phusis ile eşleşirken felsefenin latinceye geçişinde bu kelime natura sözcüğüne dönüşerek yüzyıllarca süren bir tahrife neden oldu. bu, bir hakim kelime örneği değil ama bir kelime yerine başka bir kelime kullanıldığında ortaya çıkan bir problem.

tahmin edileceği üzere heidegger burada hakim kelime ile "varlık" kelimesini kasteder. dil, varlığı açıklama yetisine sahip değildir ama yazıda varlık kelimesi yerine başka bir kelime de kullanılamaz. her ne kadar açıklanamaz bir kavram olarak yer tutsa da yerine başka bir kelime getirilemez. bu yüzden bu kelime istenen anlamı sağlamasa dahi orada olmak zorundadır. işte bu gibi kelimelere heidegger hakim kelime der.

tabii bu hakim kelimeyi kullanırken sous rature dediğimiz üstünü silme yöntemi kullanılır. yani varlık kelimesi üstü çizilmiş halde yazıdadır ama üzeri siliktir. anlamı tam olarak vermediği için hem orada değildir hem de başka bir kelime kullanılamayacağından oradadır.

daha sonraları derrida hakim kelime yerine "ipucu" kelimesini tercih ederek aynı nedenle bunu kullanır.