bugün

Okan bayulgen'in makina'da kullandığı stüdyoyu kullanıp, vasat bir iş çıkardığını görünce muhtemelen aşağıdaki serzenişler aklınızdan geçebilir.

Ata, bundan sonra şov mov yapmayacaksın.
Okan bayulgen'e gidip ders alacaksın.
o stüdyo da kiminse verin sahibine,
ayıptır ulan...
Çocukların ruh dengesini bozmak için tasarlanmış bir oyuncak.

Oyuncakların çocuklar için hayatın gerçeği olduğu düşünüldüğünde yavrucakları hangi halet-i ruhiye içine soktuğunu idrak edebilmek için en irisinden (boyuma göre) aldım. Şöyle salonun ortasına koyup oynamaya başladığım ilk zamanlarda hoşuma gitmedi değil hani. Bilgisayar başına geçtiğimde sağ yanıma koyup elimin tersiyle ittirerek, televizyon karşısına geçtiğimde ise 70 ekranla aramıza baraj kurmayacak şekilde yerleştirip ayağımla vurmak suretiyle maymuna çevirdim, kedinin fareyle oynadığı gibi oynadım saatlerce, gıkı çıkmadı.

Ben yatırdım o kalktı, daha sert vurmaya başladım daha hızlı kalkmaya başladı, "Allah seni sayıyla mı verdi lan?" dedim tınmadı. Küfür ettim alınmadı. "ne biçim insansın sen?" dedim karşımda öyle durdu. Bir fikrim gelinceye kadar herife hakaretler, tekmeler, yumruklar gırla gitti. Hacı yatmaz efendiye dersini vermek için benim de onun gibi sabırlı olmam gerekecekti oysa. Kalkıp kendime bir neskayfe koyup kendisi ile bir süreliğine ilişkiyi kestim. Ertesi gün sinir ettiği çocuklardan birinin yanında rezil edecektim onu. Böylece çocukcağızı da mutlu etmiş olacaktım belki.

Sabah sakin kafayla kalktığımda, (o hala ayaktaydı) yeğenlerden birinin (arkadaşımın çocuğu) fakirhanemi ziyaret etmesini sağlayabileceğim planlar yaptım. Planı hazırladığımda yükün ağır kısmı yine bana düşmüş, gidip cancağızımı kendi ellerimle getirecektim evime. Çıkmadan önce yeğenimin rahat ve mutlu olabilmesi için yaptığım bütün hazırlıklara son şeklini verdim. Ben çıkarken evi teslim ettiğim hacı efendi ise başına geleceklerden habersiz ayakta durmaya devam ediyordu.

Yeğeni alıp evime geri döndüğümde hacı bey bıraktığım yerde karşılamıştı bizi. Yeğenim, salonda onun için hazırladığım komandolu araba, tayyare, top, ayıcık, mayıcık gibi oyuncakların yanına boyundan büyük hacı efendinin yüzüne bile bakmadan gitmişti. O oyuncaklarla oynayadursun ben bir taraftan "cancım, hacıyatmazı döviyim mi? Yatırayım mı onu?" Diyerek dikkatini çekmeye çalışıyordum. Sorduğum her soruya başını çevirmeden olumlu cevaplar veriyordu. Hacı yatmaza attığım her tekme, her yumrukla birlikte salonda dünyanın en tatlı kahkahası yükseliyordu. Son darbeyi vurma zamanı gelmişti yan yana gördüğüm bütün çocukları önce mutlu eden sonra sinir krizine sokan bu adama. Yeğen oyuncaklarıyla oynamaya devam ederken ben, o küstah herifin üzerine oturmuştum işte.

Üzerinde türlü maymunluklar yaparken bu durumu gören yeğenin mutluluğunu anlatmaya ne hacıyatmazın inadı ne de benim sabrım yeter.

sonuç olarak;

hacıyatmazı yatırdım
üzerine oturdum
böylece bu entryi
mutlu sonla bitirdim
okan bayülgen in "ben biraz uzaklaşayımda ekrandan, değerim daha iyi anlaşılsın" mantığıyla hazırladığı program.. hakikaten de aratıyor kendisini.. bu nasıl talk- show yahu? ata demirer, okan bayülgen in hain planlarına kurban gitmektedir kanımca..
sürpriz yumurtaların dibine bantla madeni para yapıştırıldığında; küçük bir hacıyatmaz elde edilebilir.
ezginin günlüğü'nün düşler sokağı şarkısında bahsi geçen oyuncak. devirmeye çalışırsın, bir türlü devrilmez. hep sallanır böyle, nenemin sandalyesi gibi.

çünkü, alt tarafında ağırlık vardır. zirvedekine değil, tabanına bakın.

Güç durumlarda çıkarı için kişiliğinden özveride bulunarak kendini çabucak toparlamayı beceren kimseler için de kullanılır mecazen.*

düşler sokağı dışında da ithaf edilebilecek çok şarkı vardır bu hacıyatmaza* :
"yeniden, yeniden düşüp kalksam..."*
"her öldü sandığınızda ceza kalkıp yeniden dirilecek.."*
"yıkılmadım, ayaktayım..."*

yatmaz... pardon, bitmez. *
çocuklara her türlü darbeye karşı dimdik ayakta kalmasını öğreten oyuncak.
rahatlayıp günün stresini atmak icin tv izleyenlere tavsiye edilmeyen, başlı başına bir stres kaynağı olan programdır.
seyirciyi, konuklar arasında cıkan her gerginlikte "ata bu sefer kıvırabilecek mi?" düşüncesiyle ekran başında tırnaklarını yemeye iten, talihsiz serüvenler dizisidir. *
içi su dolu bir top, içinde bir yüz vardır, ne kadar yuvarlarsanız yuvarlayın yüzü hep yukarı bakar.
ata demirer in sov yapamadigini kanitlayan programm.
(bkz: Makina geri gelsin Kampanyasi)
ata demirer in ruhuna aykırı prongram. belliki yapması için zorlanmış. ata kardeş, sen skeç yap tipleme yap.
bu gidisle okan bayulgen'in bile kurtaramayacagi kotu program.
bir oyuncak olarak nefretimi kazanmış oyuncaktır. Asla yatmaz. Her gördüğüm hacıyatmazı parçalama isteği uyanır içimde.
skeçleri sınıfta kalan fakat genel olarak ata demirer'in jest ve mimikleriyle renklenen programdır. fransızca emrah taklidi taktire şayandır.
ata demirer farklı hünerlerini sergileyip izlenilebilir kılmaya çalışmaktadır fakat anlık espiri kabiliyeti vasatı aşamadığından mütevellit pek de izlenilesi olamamaktadır hacıyatmaz.
seray sever'in hafiften değil baya baya nev şahsına yavşadığı programdır. boynuna sarılmalar falan Oha lan hem de adam şarkı söylerken, ayaküstü bir durumda, öehh yani...