bugün

doğanın aylar sürecek uykusuna cekilmek için hazırlık yaptığı dönemdir nasıl ilkbaharda insan sevinirse doganın canlanışına onun değerini bilememesinede hüzünlenir bilmeden düşünmeden nedenin anlayamadan öyle bir mevsim işte
ayrılık tasıdıgı iddia edilir.
hayatımın hep içinde olduğu mevsim.**
Bir Nazım Hikmet şiiri.
ayaklarına galo$ takmı$ bir karıncadır kış^a doğru adımlayan..
O yanan yaz günleri,
kamaşmış koca bir cam göz deniz
ve hızla sararan bir karasevda:
Güz. *
akademik takvimin ilk yarısı.
Yapraklar düşmede bilinmez nerden
Gökkubbede uzak bahçeler bozulmuş sanki
Yapraklar düşmede gönülsüz
Ve geceler ağır dünyamız kopmuş gibi yıldızlardan
Kaymada yalnızlığına

Hepimiz düşmedeyiz.Şu gördüğün el düşüyor
Nereye baksan hep o düşüş
Ama biri var ki bu düşenleri ellerinde tutuyor yumuşak ve sonsuz

RAINER MARIA RILKE
yeryuzunun, doga ananın, dunyanın ya da iste ne diyorsanız onun,
en kendini buldugu,
en sakin oldugu,
en gercekci davrandıgı,,

icinde yasayanlara;
en huzur verdigi,
en karar vermeye yonelik etki bıraktıgı,
en baslangıclarını yaptırdıgı,,

mevsim,
bence huzun degil,
sadece yapraklar sarı,
o kadar.
(bkz: güzedüşen)
sadece 3 harften oluşan mükemmel bir sözcük.
Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?

Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?

Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer...
*
kalabalık bir evde tek başına olmaktır.
kürtçe, ceviz.
insana hüzün veren bir sezon.
sonbahar anlamına gelen, şairlerin ve yazarların kullanmayı pek sevdiği kelime.
ziya osman saba şiiridir.

Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun.
Yol tenha, dal mecâlsiz, su durgun.
Tabut yapılan tahta, ev ev taşınan odun.
Bahar, ümit yerine, ey kış, içimde korkun!

Allahım! kararmasa şu göğün...
Dal senin, ağaç senin, döktüğün
Yapraklarla, mevsimlerle, gün gün.
Geçip gidişi ömrün...
Nevzat Çelik şiiridir:

sarı yaprakları ağaçların
kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor
ta buradan duyuluyor gürültüsü
kalbimde dehşetli bir keder üşüyor
kuru yaprakları ağaçların
kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor

içerde vakitsiz basıyor keder
gözlerimi kapatıp seni düşündüm
seni su başında bir karaca gibi
en güzel yüzünü verirken suya
bir tüfeğin aynasında gördüm
tam altı bahar altı koca kış
kesik bir dal gibi titredim kıyasıya
bir tüfeğin aynasında gördüm seni
en güzel yüzünü verirken suya

içerde vakitsiz basıyor keder
yasak bir kitap gibi yakılmayıp bu güz de
sensizliğe mahkum edilirsem eğer
hasretin beni duman edecek
içimde seni sevmek telaşı
alıp başını gidecek

alıp başını gidecek seni sevmek telaşı
her kuleden uzanıp açıp her mazgalı
karanlık bir kuyu gibi bakacak düşman gözü
ve ben duyarak hissederek bu gözü
yasak bir ıslık kıvırıp dudaklarımın ucuna
delip de geçemezsem gözü
kırlangıçlar uykumu basacak
gözlerime vuracak
kanatlarında uçurdukları ayın
çıplak ve ölü yüzü

kırlangıçlar uykumu basacak
gözlerim deli deli bakacak
üçe beşe çıkacak nöbetçi sayısı
yasak bir ıslık dudaklarımı yakacak
felaketim olacak

felaketim olacak biliyorum
bu vakitli vakitsiz bastıran keder
bu kalbime sürtünen cehennem telaşı
voltamın ucunda savrulan bu sapsarı hüzün
bu senin tüfeklerin menziline düşen güzelim yüzün
ülkemin yüzü kentlerin dağların yüzü
bu işkence bu ayrılık bu zulüm
sonra bu diz boyu yaprak ölüsü
göçüp giden bu kuşlar..
ağlamak ayıp değil işin kötüsü
alaca bulaca yürüyor üstüme bulut
gözlerime değerse duramam
sevgilim sevgilim ellerimi tut..
güzel bi kız ismi olabilecek kelime.
Kemalettin Kamu şiiridir:

Kurudu artık otlar
Bitmiyor tazeleri
Birikinti sularda
Yaprak cenazeleri

Döndü yayladakiler
Erdi dağlara batı
Ovalar daha geniş
Kayalar daha katı

Başım avuçlarımda
Bir ağır külçe hüzün
Düşüyor gözlerime
Çiğ taneleri güzün..
ayrılık taşır...

protesto ediyorum;
güz gelip çattığında
onu bırakıp giden yapraklarını!
Arınma ve yeniden yeşillenme umudunu yeşertmek yerine; hep eksiklikleri -illa da eksiklerimizi- ve dünümüzü gördüğümüzün ispatı.

Yenilenmek ve daha güçlü olmak için sarardı o otlar, ağacın bu yüzden döktü yapraklarını.

Ve bu yüzden, belki yeryüzünün en hüzünlü ağaçlarıdır çamlar...
(bkz: turuncu)
en güzel anlatan nazım'dır.

Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?

Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?

Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer...
insanın yaşam döngüsünü her yıl gözler önüne seren mevsimlerin, en gerçeğidir. geçen ömrü, yılların geçmesini, yaşlanmayı, yaşlandıkça olgunlaşmayı gösterir. göz yormayan kahverenginin tonlarıyla dinginliği, sessizliği yansıtır. dökülen yapraklarla dünyada bir hiç olduğumuzu, dökülüp toprak olacağımızı fısıldar. boşver demeyi öğretir, çırılçıplak ağaçlarla. kimse seni sevmeyecek, seni sevmenin kendisine ne kadar yakışacağını sevecek der. yalnızsın sen, unutma der. yine de yaşıyorsun anlamını bul ve onu ara der. anlam da yanılsama bunu unutmadan ara der. her şeyi bilip hiçbir şey bilmeden yaşa der. sadece yaşa der. güz seni duyuyorum, seni çok seviyorum, mütamadiyen mevsimim.