bugün

...
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Orhan Veli Kanık
Sen bende saklısın, ya ben nerdeyim ?
Beni benden alıp, götürdün güzel.
Ebedi aydınlık, bir beldedeyim,
Gecemi gündüze döndürdün güzel.
yağmurdan çıkıp geleceksin hannelise
yağmur gözlerinden çıkıp gelecek
bir öğle sonu paris'te hannelise
bir kahvede grands boulevards türküsünü
çalacaklar

paris ve yapraklar sararmış etrafımda
seine'e kanat vurup bir rüzgar geçiyor
gare d'orlean'da saat şimdi üç diyecek
yağmurdan çıkıp geleceksin hannelise

gözlerine bakıp sanki mavi diyeceğim
sanki çocuk diyeceğim
aydınlanacaklar
balığa çıkmış bir ihtiyar rıhtımda
suya atıp söndürecek cigarasını
bir öğle sonu paris'te hannelise
bir kahvede grands boulevards türküsünü
çalacaklar

insan kendisine rağmen yaşayamaz
kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz
diyemeyiz hannelise
sen mutlaka liechtenstein dükalığı'ndan bahsedersin
yapraklarını döker ıhlamur ağaçları katedralin önünde
ben içimde müstesna bir ateş bahçesi donatırım
bembeyaz
bembeyaz hannelise

ağaçlar çocuk gibi ellerini çırpar
hep uzaktan saint augustin kilisesi'nin çanları
gare d'orlean'da saat şimdi üç diyecek
yağmurdan çıkıp geleceksin hannelise

(bkz: attila ilhan)
biri yine atilla ilhan diyerek "kaptan"ı anımsamamıza vesile olmuşsa, ona ancak teşekkür edilir.
sensin benim kabulümsün.
sensin benim songülümsün.
gözlerimdeki gönlümdeki gülümsün.
senden başkası değildir ki yüzümsün.
sensin benim aşkım yaşam baharımsın.
işte bu çocuk gülüm sana sevdalanmıştır.
Sabah
Okula gelince
Ekmeğim hep aklımdaydı
Beslenme saatinde ye demiştin ya
Bekledim / yemedim
Yalansam
Ekmek çarpsın be anne

ilk ders
“Hayat Bilgisi” ydi
Ekmeğin öyküsünü öğrendik
Topraktan, sofraya kadar
Çok çile çekermiş / içim acıdı
Ekmeğime dokundum / sevdim
Hemencik kızma
Öğretmenim görmedi
Ekmek çarpsın be anne

Sonra
Zil çaldı,
Beslenme saati dedi öğretmen
Yiyeceklerimizi, sıraların üzerine çıkardık
Bir görseydin
Herkesin her şeyi vardı
Benim tekçe ekmeğim
Ve
Gazoz sansınlar diye
Şişeye doldurduğun suyum
Arkadaşlarım bana baktı
Ekmek çarpsın be anne

Gizem
Sadece Gizem,
Bir parça peynir verdi
Sana da bir parçasını ayırmıştım
Dayanamadım
Hepsini yedim
Söz
Billahi söz
Yarın yine verirse
Hepsini sana getireceğim
Ekmek çarpsın be anne

Şeyyy anne,
Bizim ekmeğimizin katığı neden yok?
Yoksa ceza mı verdiler bize?
“Derslerini yapmazsan, öğretmenin ceza verir.”
Diyorsun ya bazen
Öyle ceza mı?

Öyleyse,
Bize ceza verenleri
Ekmek çarpsın be anne!

görsel
sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım

ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden

fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular

deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş
sen yoksun.

ATTiLA iLHAN
görsel

Ahmet Haşim - Zulmet
Cemal Süreya - Üvercinka.
ÇIPLAK

Bereketli göğüslerin
Dudakların aşkla ıslak
Cennetten kovulan ırmak
Yatağımda çırılçıplak

Her gece gürül gürül ak
Yıkık yönlerimi götür
Umutsuzluğumu yıka
Yarına beni değiştir

Geldiğin yerlerim yeşil
Gittiğin yerlerim kurak.

Necati CUMALI
orhan velinin "epeyce yaklaşmışım, duyuyorum anlatamıyorum" dediği kısımdayım.
görsel
Manifesto falan filan,
Geçin beyler bitti bu iş!
Çevir çevir aynı yalan,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Aynı potlar, aynı gaflar,
On beş yıldır aynı laflar,
Tek inanan artık saflar!
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Satman dedik duymadınız,
Sata sata koymadınız!..
Yiye yiye doymadınız,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Yiyip içip saçtınız be,
Üretmekten kaçtınız be,
Kaç fabrika açtınız be?
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Hatta yerken basıldınız,
Köşelere kısıldınız,
Laf ebesi kesildiniz,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Bina, zina haddi aştı,
Tokilerle doldu taştı,
Yerler, gökler betonlaştı,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Tünel-münel, yol-mol hallet,
Yaptığınız her şey illet!..
Ceremeyi çeken millet,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Yol yaparak yol buldunuz(!)
Yol yaptıkça mal buldunuz,
Şeye sürün bol buldunuz!..
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Götürene hay maşallah,
Götürmeyen eh inşallah!..
Yeter artık hadi yallah…
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
il il gezen büyük başlar,
Konuşurken şurdan başlar!
Üniverste kurmuş..muşlar…
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Üniverste tamam, var da,
Mezun olan sokaklarda…
iş-güç yoktur hepsi darda,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Tek adamlık nerden çıktı?
Sıktı bre artık sıktı!
Sizden olan sizden bıktı,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
O diyenler, git gez artık,
Kıç kılıyım demez artık!..
Hayvan terli yemez artık,
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Korku sardı dağları bak,
Birbirine namert, alçak,
Diyenlerin bu ittifak!..
Geçin beyler bitti bu iş!..
***
Arif derki; örtmeyin hiç,
Sağa, sola sürtmeyin hiç,
Kıçınızı yırtmayın hiç,
Geçin beyler bitti bu iş!..

ozan arif.
Şimdi açsam pencereyi de beklesem...
Sen gelsen... Olmaz ya hani geliversen...
Hiçbirşey sormasan...
Hiçbirşey söylemesen...
Sussam...
Sussan...
Sussak...
Cemal Süreya
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında,

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi Tanpınar.
tohum

Dörtnala haberci ilkyazdan
Aşağıdan inceden beyazdan
Dumanı tüten sıcak tohum
Dolan kara toprağı dolan
Ulaş yeryüzüne ak tohum

Hay gücüne kurban olduğum
Dağ taş dinlemezim hey aman
Göster o gül yüzünü göster
Önce yeşil yeşil bak tohum
Sonra sarı sarı gülüver

Donansın donansın daneler
Kız oğlan kız, alaca kına
Tarlalar sebil tek bedava
Ver güzelim ver yiğitim ver
Pir aşkına fakir aşkına

Anladım farkı neden sonra
Tohumdan başka şeymiş bitki
Bu küçük deli fişekteki
Ne ki? Ağaç mı allı pullu
Yoksa ayrık mı, başak mı ki?

Kim bilecek... kapalı kutu
Ama bulut, yağmur bulutu
Gelir kararır nerdeyse
Tohum altta nefes nefese
Kulağı gök gürültüsünde.

Melih Cevdet ANDAY
bir bitene çare yok,
birde yitip gidene.
asla inanmamalı,
ben varım diyene...!
ismet özel deyince lise yıllarımı hatırladım.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
sensin benim kabulümsün.
sensin benim songülümsün.
gözlerimdeki gönlümdeki gülümsün.
senden başkası değildir ki yüzümsün.
sensin benim aşkım yaşam baharımsın.
işte bu çocuk gülüm sana sevdalanmıştır.
"Şimdi sözü aşka nasıl getirmeli
O kadar sevilmedim ki cioran'ın bir lafı olmak istiyorum
Belirsiz dehşet, son gözüpeklik ve mutsuzluğun bilinci
O kadar kötü sevildim ki içimde bazı laflar çürüdü."
Bir poşet dolusu özlemi kapının önüne çıkardım
Evde durdukça sen kokmuş odalarım
Sigarama yanlışları sardım
Tek tek doğrularımla yaktım.
Yazın yağan kardım
Ve oldukça karışıktım
Kendime doğru bağırdım
Ve cümlelerime muhatap aradım.
Ayakları kırık Türkçemle
Evrene Küfürler yağdırdım
Elbet gelir bulur seni bir yerde
Hepsini yürekten sana ısmarladım.

Hey Sen! Kırmızı başlıklı küçük kız
Yürek özürlü
Dem gözlü
Açık penceremden içeri giren soğuk
Karla karışık sağanak gözyaşlarım boğazımda boğuk
Hadi sessizlik arası 10 dakika ihtiyaç molası
Kusabildiğin kadar kus yalanları
Sonra düş artık düş sokağımdan
Çık artık uykusuzluklarımdan
Bırak yerini sayılacak koyunlarıma
Hepsinin karnı tok nasılsa tüm oyunlarına

Hey Sen ! Saniyelerimin platonik nefreti,
Şiirlerimin melankolik lezzeti
Tarihimden soğuttun bari geleceğimden el çek,
Senden gittiğim her yol gerçek
Al eline bir mercek
Bıraktığım izleri takip et
Her metresi mutluluğumdan bir senet
Sensiz geçen her zaman huzura açık çek

Karakollar kapattım zihnimde her yıl 365 ceraim
Ruhumda bir dünya barışı, her saniyem artık merasim
Var gücümle yok ettim seni şüpheli hücrelerimde
Kurşun geçirmez yeleklerim var artık müşteki bedenimde
Gözlerine de taktım birer kelepçe, hazırım artık her darbeye

Hey Sen!
Yalan dünyasında talan olmuş savaş suçlusu,
Daha kaç yatsıya yalvardın söndürmemek için mumu
Sana sayfalardan külah yaptım ona anlat bahaneleri
Ben çoktan yeniledim içimdeki harabeleri

Hey sen! Özyüreğinden kovulmuş mülteci zavallı
Tüm hâl varlığına el konulmuş kuşsun artık kırık kanatlı
Söylenecek çok şey var aslında ama
Anlayabilecek kadar değer kalmamış aslında
Biliyorum bana göre değil sövmezlik ama
Yeni bir senaryo başlattı hayat artık biraz sessizlik
bugün iki defadır bu şiirle karşılaşıyorum günün şiiri olmayı hak etti artık.

"Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
Bir sevinç sanarak”
Mesut sanmak için kendimi
Ne kağıt isterim, ne kalem;
Parmaklarımda cigaram,
Dalar giderim mavisinden içeri
Karşımda duran resmin.

Giderim, deniz çeker;
Deniz çeker, dünya tutar.
içkiye benzer birşey mi var,
Birşey mi var ki havada
Deli eder insanı, sarhoş eder?

Bilirim, yalan, hepsi yalan;
Taka olduğum, tekne olduğum yalan;
Suların kaburgalarımdaki serinliği,
iskotada uğuldayan rüzgâr,
Haftalarca dinmeyen motor sesi,
Yalan.

Ama gene de,
Gene de güzel günler geçirebilirim;
Geçirebilirim bu mâvilikte,
Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız,
Ağacın gökyüzüne vuran aksinden,
Her sabah erikleri saran buğudan,
Buğudan, sisten, aşktan, korkudan…

Ne kâğıt yeter ne kalem,
Mesut sanmam için kendimi.
Bunların hepsi… hepsi fasafiso.
Ne takayım, ne tekneyim.
Öyle bir yerde olmalıyım,
Öyle bir yerde olmalıyım ki,
Ne karpuz kabuğu gibi,
Ne ışık, ne sis, ne buğu gibi…
insan gibi.

Orhan Veli Kanık
bir ben vardım bir zamanlar,
bir de mutsuzluklarım .
hayallerle yaşarken ruhum,
duyulurdu çığlıklarım.
sessiz yüreğim hala yaşıyor , sanırım i
ve hala ben şiirlere tutunup aldanırım...