bugün

Mare Nostrum

aşk olsun sana çocuk, aşk olsun
acıyorsam sana anam avradım olsun

elbette türkiyede de en uzun koşuysa devrim
o, onun en güzel yüz metresini koştu
ilk o fırladı lüverden en sekmez mermisiynen
en hızlısıydı hepimizin,
ilk o göğüsledi ipi...

acıyorsam sana anam avradım olsun,
ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!

Can Yücel'in Deniz Gezmiş'e yazdığı şiir. günün anlam ve önemine uygun.
Çöle kıyısı olan kentlerin
limanları sıkıcı olur
kuş uçar gemi geçmez,
kervan zaman içinde.
böyle kentlerde insan
fırtına gibi sever,
sevdiği için ağlamayı.

hangi türküde sevmekten bahsedilse
ben hicaz olurum
elimi ıslatır elinin teri
ziyan olurum

seni sevmekle ıslanır akşam sefalarım
hangi türküde sevmekten bahsedilse
bu çölde ben
' şair burada yaşadığı kenti çöle benzetiyor'da
bahsedilen şair olurum.

yılmaz erdoğan
eşdeğeriyle yanyana yürürken
cehennem sokağında birey olmak,
ve en inceldikten sonra
ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.

saat beş nalburları pencerelerden
madeni paralar gösteriyorlar,
yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka;
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

cemal süreya
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf
yokluğun cehennemin öbür adıdır,
üşüyorum kapama gözlerini..

ahmet arif
(bkz: guerilla şiirleri)

her günün olduğu gibi bu gününde şiirleridir.
bir yıldırım
çarpması benim istediğim. okyanusa dökülen nehirin suyunun okyanusa karışması.
göktaşının paris`te yalnız yürüyen adamın başına düşmesi.
bir güneş tutulması
benim istediğim. bir aşk tutuşması.
bin aşktan kaçarken benin rastladığının sen
olması. sığamadığım şehirlerin hepsinin bana ev olması. tutuşturulan hüzünlerin
lacivert bir gecede bir şarap şişesinde yakılması. başka türlü bir şey benim
istediğim. bu çağda olmaz olası. geceye sığmaz yaşanması. gündüzde hep eksik
kalması. başka, başka bişey. bir yıldırım çarpması. bir yanardağ faciası.
öyle
bir gelmelisinki bana ben lal kalmalıyım. kulaklarım duymamalı bir daha başka
bir sesi. gözlerim görmemeli başka bir yüzü.
deste deste biriktirdiğim
yalnızlığım yanında erimeli. yüzümda bir sarhoş gülümseme gezinmeli. mevsimler
anlamsız, mevsimler şaşkın düşmeli.
aşk, öyle bir çarpsınki beni o ben ben
olmayayım dediğim gecelerin cevabı olmalı. kaçtığım sokaklardan sana sığınmalı.
aşkından harap bitap düşmüş olmalı. seni sevmekten, seni sevmekten başka çıkışım
olmasa...
aşk kapımı öyle bir çalsaki benim o kapım bir daha kapanmasa.
topladığım denizkabukları sahibini bulsa. gecelerde ve yalnız işlediğim o hatlar
bir mana kazansa. mana. manam sana kaysa. senle varolsa bu hayat. ve bir gün
yine seninle yok olsa.
hiçbir taht hiçbir saltanat bana senden başkasını
hatırlatmasa. haremdeki cariyeler azad olsa, sultanlık yıkılsa ben sana
sığınsam. kaçak bir padişah olarak sadece aşkına sığınsam. bana baksan. beni
anlasan. bana baksan. bana baksan.
sen bana baksan o anlar zamanın hükmünden
çıkar. senin gözlerinin değdiği gözlerim öyle bir hal alırki ne bir daha
göreceği şeyler onun için anlamlıdır nede geçmişinde gördükleri. an
hüviyetsizdir artık. an aşka bulanmıştır. an aşkla yıkanmıştır.
aşkın değdiği
bir şeyin hiç eskisi gibi kaldığını duydunmu sen?
aşkla eriyen dudaklarının
dudaklarıma değmesi nasıl bir ateş yakar bende hiç düşündünmü sen? küresel
ısınma dedikleri yanında anlamsız kalır. buzullar erir. bu dünya bir alev topuna
döner. gece. ve mum ışıkları aydınlatırken odayı. senin aşk kokan bedenin.
cennetin hangi bahçesinden çalınmış bu topraklar. sırtın. sırtındaki o ben.
boynundaki ufak izin. hangi cennet bahçesi kokunu taşır? hangi çiçekte hangi
koku senin kadar anlamlı olur. gece. ve biz ikimiz birer göktaşıyız. uzayın
derinliklerinde birbirimize doğru bilinmez bir hızla seyreden. birazdan
tutuşacağız. ve bu tutuşmadan. ne sen sağ çıkabileceksin. nede ben.
liman olan
aşka nasıl sığınabilirim? nasıl bir kaptanımki ben bu gemiyi bir türlü kontrol
edememekteyim. soğuklarda güvertede yani bu yapayalnız ruhta bir gömlek bir
ceket gezinmekteyim.
istanbul. aşk eğer sen olsa idin. ve istanbul istanbul
olmasa idi ben onu fetehederdim. adını o şehre verirdim. yüzyıllarca seni
bilsinler ve sana aşık olsunlar diye.
aşk. hangi denizin kıyısındasın sen.
hangi kumsalda duruyor ayak izin.
başka türlü birşey benim istediğim.
bir
kadın bir erkek arasında geçen. ve içinde sadece mana bulunan.
...O beni buldu
Evinin en gizli köşesine koydu beni
Kimsenin bilmediği en kuytu köşeye
Canım sıkılıyor... yüreğim de... *
sen esirliğim ve hürriyetimsin,
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.

Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin...

Nazım Hikmet..
...Bana ait ne varsa seni korkutuyor
Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git *.
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar...

Değiştim...
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil...

Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
ne kazanabileni ne de kaybedeniyim...
Sorun değil...

Elbet Alışırım...
Biraz alıştım.
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar...
Alıştım!
Varlığını istemediğim tüm eksik yanları
Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim
iki arada bir derede duyguya alışıyorum...
Bir yanım bırak diyor bir yanıma
Kesin değil! Henüz tanıştık...
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar...

Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
Bir yanım memnun oldum diyor,
bir yanım tanıyamadım daha
Samimi değil...
Bir hayli kırıldım...
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar...

Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım...
Aslında ne sana, ne olanlara...
Kendime kırgınım!..
Maziye hiç değil, âna kırgınım
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara
Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
Bir hayli kırgınım...
Beni ben kırdım oysa...
iyi değilim.
Galiba yoruldum...
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar...

Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum
Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.
Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık
Ki Seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..

Toprağa bakan yanım senden zate ayrı
Sana bakan yanımsa toprakla aynı
Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!

Gözlerim yorgun...
Dudaklarım, dudaklarım hissiz...
Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır...
Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz
Söyleyemediklerini söylesende şimdi
Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!
isteyerek değil...
Çok çalıştım

Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye
Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Daha öncede gitmiştim...
Çok çalıştım...
Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine
Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için
Çok çalıştım...

Daha öncede gitmiştim...
Kendi isteğimle...
Anladım ki daha önce sevmemiştim!

Çok çalıştım inan
Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye
Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya
Ve alışmaya kendime...
Bu göz gözü görmez dumanlı halime
Çok alışmaya çalıştım hem de...

Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da
Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala
Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da

Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor
An be an çöküyor, insanın içindeki güç
Işığı sönüyor...
Beyaza dönüyor rengi git gide
Hissizleşiyor...

Ne yormak istedim Seni,
Ne de yormak kendimi
Çok çalıştım
Gitmeye de kalmaya da...
ikisi de aynı acı, ikiside rezil
Daha öncede gitmiştim
Ama böyle kalarak değil
Böyle kalarak değil...

(bkz: can yücel)
Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
'Seni seviyorum' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine göz yaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki...

YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDi YA YÜREĞiN...

can yücel
TAHiRLE ZÜHRE MESELESi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

nazım hikmet.
Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim gülüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık öyle seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.

(bkz: sevgi duvarı)
(bkz: can yücel)
ey aşk

Sebepsiz sevmektir aşk,
nedeni olmadan bağlanmak birine.
Gözlerine baktığında erimektir içten içe,
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
Hatta sarılamamaktır utançtan,
Çünkü utanmaktır sevmek aslında,
Sevmek nedir aslen?
Ölmek mi uğruna?
Yaşamak mı onunla?
Sevmek mi ömür boyunca?
yoksa ayrılmak mı gerekince?
Nedir insanı başkasına bağlayan?
Güzelliğimi?
bilmez kimse bu soruların cevabını..
Kimi sever güzelini,
Kimi sever özelini... * *
seninle başladı, bitsin seninle

ve gün be gün, ben seni düşünürüm.
sen benim her şeyimsin ey sevgili.

rüzgarlara ezberlettim türkülerimi,
ben hep uzaklara türkü yazarım
sılamsın, sevdamsın, sabır taşımsın
kalemim adından başka ad yazmaz
bu kütükte başka bir ad okunmaz
narına nuruna kurban olduğum
seven sevdiğinden asla yakınmaz

ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim
terhis olsam gidecek bir yerim yok
yüreğimden başka silah taşımam
bütün adresleri iptal ettim
benim senden özge gerçek yarim yok.
sen benim herşeyimsin ey sevgili

ben rol gereği aşık değilim
deme bu garibin benimle işi ne
aşkım beni teşhir eder, sesim içime saklanır
aklanırsa adım, seninle aklanır.

istersen durmadan adres değiştir,
gözlerimi bağlasalar da bulurum seni.
ben, türkülerde tanıdım fizan'ı, yemen'i
anlasam ki sesim sesine değmiştir,
bütün gemileri yakar gelirim.

bu bir taahhüttür; sına beni
en deli rüzgarların öüne sür, bulut-bulut,
bir yerde yanlış yaparsam adımı unut.
son kurşunu kendime sıkar gelirim.

bir et kemik torbası değilim ben
bir hasar raporu değil yazdığım
bir aşk mektubudur ey sevgili,
kızıl-kıyametten öce

ve görmek için bakmaya gerek yok
her dilde güzeldir senin adın

meydanlar sarsılır sen ortaya çıkınca
yeter ki görecek göz, göz olsun.

velhasıl uzun sözlere hiç gerek yok
dil hicabından lal olmalı seni anarken
ey benim tabibim, tacidarım
gündönümüdür ben seni bekliyorum.

bahattin karakoç
üçüncü şahsin Şiiri

gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

Atilla ilhan
Demir Gölgesi

aksanı bozulmuş bir pusula gibiyim.
nereye götürsen,
kuzeyim batıyor.
güneyim doğuyor.

aklından bir rakam tutarsın da,
bu hep üçtür ya.
işte öyle seviyorum seni.

kime gitsem?

demirin gölgesi şaşmış.
güneş tepede.
gölgesiyse doğuya doğru uzanmış.
üzerinden haşin bakışlarıyla bir yığın insan geçiyor.

sen bakmasan da kızınca,
rüzgara devirsen de gözlerini.
o rüzgarı sana yollayan kim zannediyorsun?

jacklin kulema.
bitme! bak, içtim, yürüdüm,kederlendim
denize girdim, üşüdüm, sana geldim

düş bitmeden sen bitme
bitmeden sevgi gitme

bitme! bak, koştum, savruldum, hep örselendim
cigara ziftlendim ille de seni sevdim
uzaklarda öyle çok kederlendim

günler bitmeden bitme
bitmeden hasret gitme

bu yangın geceler, bu intihar
gidersen paramparça yüreğimde ağıtlar
bu dolunay gecenin göğsünü yarar
benim göğsümde de sana geniş bir yer var

düş bitmeden sen bitme
bitmeden sevgi gitme...

yılmaz odabaşı
Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatip kalkip Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soguyacak bu millet.

Isgaldeki hali sakin unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çikardin amma
Baban kimdi bilemezdin serefsiz.

Neyzen Tevfik
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel
hem tetik bulun ardında biri olmasın
hanidir ben bu evde saklanıyorum
adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum
gece gündüz siyah gözlük kullanıyorum
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel

pancurların gerisinde kararıyorum
içime belalar doğuyor sonbahar doğuyor
telefonda sesini tanıyamıyorum
yüzün parmaklarımdan akıp kayboluyor
böyle hep bir şey kopuyor bir şey kırılıyor
sabaha karşı gel eski gözlerinle gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
hem tetik bulun ardında biri olmasın

artık hiç kimse beni yaşamıyor
aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler
korkularım oldum bittim kimsesizdiler
yalnız bir mısra mıyım ıslanıyorum
bir revolver romanımı tamamlıyor
oyun bitti ışıklarımı söndürdüler
yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
üzerime kilitleyip mühürlediler
hem tetik bulun ardında biri olmasın.

(bkz: attila ilhan)
(bkz: yasak sevişmek)
...Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
insanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili.

sezai karakoç
Bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peş...inde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç!

Ahmet Hamdi Tanpınar
keşkelerle başlayan cümlelerimizi 'iyi ki'lerle bitirememekten birşeyleri anlatma derdimiz..
arasındayız.. bu iyi
ortasındayız.
üstünde olmaya çalşmaktır bence yapmamız gereken..
üstünde ve ortasında..
ve iyikilerle..
keşkelere gulmseyerek..
gelecekte bir zamanda 'iyiki keşke dememişim' demek için biraz da..
yazılmalı,

olgunluğun meyvesine gelince sevgili dstum..
olmuyor işte o işler öyle..
bebeklikten ısırıyor kimisi de..
14 senede sindirmiş bile oluyor.
20sinde ısırırken sen ben,
o 19unda ölüyor..
ortak payda; o da ,sen de, ben de, herkes bu yaşananlara yaşam diyor *
Bazen acı dinmez, bazen de yağmur
Sevgilim gülümse, her şey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü
Hasrete yanmışız, neylersin

Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
Buluşmamız yasak,
Görüşmemiz uzak...
Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
Neylersin...

Ah güzelim,
incinmiş bir sesi vardır yağmurun;
Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
Bir film sahnesi gibi
Akar gider ayrılık,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir romanda
Kendi hayatımıza rastlamadık.
Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
Ve bitin bulmacalar yarım bırakılmıştı.
Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
Oysa, tuttuğumuz balıkları bile
Yeniden denize bağışlamıştık.
Biz, hayata dair
Hiçbir yanlış yapmamıştık...
Neylersin...

Biz bu sonucu hak etmedik,
Hayır etmedik...
Ömrümüz bu talana lâyık değildi.

Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
Hiç gülmedi yüzümüz,
Hiç büyümedi gülümüz...
Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
Biliyorsun,
Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...

Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
Unutursun,
Mecburen unutursun...
Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
Neylersin...

Ah bebeğim, ah.. .
Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
Dudaklarına sızınca fark edersin.
içindeki vurgun aşklar mezarlığında,
Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
Bir inme gibi
Dolanır bedeninde pişmanlıklar,
Neylersin...

Biz zaten hiçbir sinemaya
Tam vaktinde yetişemedik.
Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
Oysa Nuh'un gemisinde bile
Bize yer kalmamıştı.
Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
Neylersin...

Biz bu aşkı sürdüremezdik,
inan, sürdüremezdik...
Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.

Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
Unutmasan bile artık
Unutur gibi yapacaksın.
Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
Hiç bitiremediğim
Bir şiir olarak kalacaksın...

(bkz: yusuf hayaloğlu)