bugün

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni.

Necip Fazıl KISAKÜREK
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz
Ben de söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde
Hiçbir biçim kalmamış dünyada denenmedik
Ben de susuyorum sevgimi saklayıp içimde
Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde...

(bkz: aziz nesin)
ahmet erhan-akşam

Nereye gitsem,
Hangi boylama sığınsam
Bir kentin kenar mahalleleri gözlerin
Ne kadar bulvarlara yerleştirsem de anılarımı..

Sensin, kendinden öte bir şeysin.
Bence biraz daha uzatmalısın saçlarını,
Bir yaprak fırtınasında usulca rakı içeyim.

Anladım,
Adı niye akşamsefası bu çiçeğin...
Çiçekler nankördür sevgili.
Canı veren toprak ama güneşe dönük yüzü.
Başı yukardadır hep,toprağı görmez gözü.
Akşam gider güneş,terkeder karanlığa.
Aşçı uşağa,uşak çiçeğe,sonra hepsi toprağa.
Banane çiçekten,banane topraktan.
uçsuz bucaksız bir çölün ortasındayım
dayanılır gibi değil çıkmazdayım
adım adım izimde yalnızlığım
reva mı hep kırık dökük sevdalarım.
sana geldim, sadece sana,
inanmazsın ama, sadece sana,
inanmayacaksın ama, sadece sana,
senin için geldim, sadece senin için.

işvene geldim, sadece işvene,
inanmazsın ama, sadece işvene,
inanmayacaksın ama, sadece gözlerin için,
gözlerin için geldim, sadece gözlerin için.

gözlerine geldim, sadece gözlerine,
inanmazsın ama, sadece gözlerine
sana geldim, senin gözlerine,
senin için geldim, sadece gözlerin için.

şimdi anlıyorum şairi,
beni yok et ya da yarat.
beni yarat, beni yarat.
beni yok etme, beni yarat.
görsel
Dört kişi parkta çektirmişiz,
Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi...
Anlaşılan sonbahar
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
Babası daha ölmemiş Oktay'ın,
Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış.

Ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Oysa hayattayız hepimiz.

(bkz: melih cevdet anday)
görsel
En doğal hali ile Ahmedimin Arif’i.
ACIYOR

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
ilkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar.

Turgut UYAR
yağmur çiseliyor,
serez'in esnaf çarşısında
yağmur çiseliyor.
korkak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.

yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.

yağmur çiseliyor,
serez'in esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkanının karşısında
bedreddin'im bir ağaca asılı.
yağmur çiseliyor,
gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.

yağmur çiseliyor,
serez çarşısı dilsiz,
serez çarşısı kör.
havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
ve serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
yağmur çiseliyor.

Nazım Hikmet ran - şeyh bedrettin destanı'ndan
DiKiŞ iZLERiMi
Sana dikiş izlerimi anlatmak, Sahra...

Buradan koşar gibi gelen hayâllere söz,
Ancak ölümün de ertesi.

Bu da bi' orospuyu kurtarırken, o zaman cesur ve cömert alnım.

Sonra aklıma düşen seceren ve bu sefer unuttum, demek...
Seni unutmak, ek olarak imkânsızlık.

Cenaze marşı mırıldandığını duyuyor gibi,
Son nefesini içine çeker biri...

O benim.
O, benim.

Ağlarken annem seyisler uykudan,
Gezi, zaman arkasında kadınlar...

Sokak aralarında lezbiyenler,
Toplumun ahlâksızlığı ya da Nietzsche'i hatırlamak bu anda...

Sigara içenlerin kokusundan yakınmak...
Mastar, kilise de affeder.

Bunu çözmek vakit öldürür Sahra.
Seni sevişiyorum bu gece...
Geç oldu, ..... artık!
Ağır olacak gibi ayrılığın valizi,
En alta düşlerimi koysam,
Şu sol tarafa da acıyı,
Hasret biraz sıkıştıracak,
Yalnız ümit sığmayacak gibi,
Hüznü de olmazsa yanıma alırım,
Hepsinin üzerinede yalnızlığı koyarım,
Eee..
Mutluluk nerede?
Şimdi buraya koymuştum,
Yine nereye gitti bu?
SESSiZ GEMi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal BEYATLI
HAZRANIM

Parmak uçlarını hissedeyim göğüslerimin nefes darlığından yakınmış yerlerine.
Korku götürmez derinlikte ağlarmış kız çocukları...
Bahçemin baharı soyut rubailer yazmış. Gelme!
Anlam veremediğim goncalar, ha bu sabah açmış...

Bu sabah açmış çocuklar, doyuran bir hasım çıkmaz mı?
Anneleri haz göllerine kan akıtmış elma yanaktan.
Ne anladığımı yaşarmadan akşamlara ver, boş ver!
Ellerim kıskıvrak yakalanmış, kavrulmuş derler.

Ah bu anı hep beklemişimdir...
Bu yangını hep dinlemişim midir?
Duymaz ya da görmezlerle karşılaşmışsam,
Kapı duvar bir evde kinlenmişimdir.

madalyonundigersurati
bedava yaşıyoruz,bedava;
hava bedava,bulut bedava;
dere tepe bedava;
yağmur çamur bedava;
otomobillerin dışı,
sinemaların kapısı,
camekanlar bedava;
peynir ekmek değil ama
acı su bedava;
kelle fiyatına hürriyet,
esirlik bedava;
bedava yaşıyoruz,bedava.
(bkz: orhan veli)
Şimdi saat sensizin ertesi
Yıldız dolmuş gökyüzü ayaydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Bir ben kaldım bir ben kaldım
Tenhasında gecenin avutulmamış ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar
Utangaç boynunun kolyesi olsun

Buda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun

Soytarılık etmeden güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan
Doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün
Aydınlıları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu
Arasıra biliyorsun
Şimdi iyi niyetlerimi bir bir
Yargılayıp asıyorum
Bu son olsun bu son olsun

Şimdi saat yokluğun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın
işi gücü olanlar çoktan gittiler
Bir ben kaldım bir ben kaldım
Voltasında gecenin hiç uyumamış ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar
Utangaç boynunun kolyesi olsun
Buda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun

Kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni
Beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden yüzündeki
anlık
Tebessümü
Bütün saatleri öylece dondurabilmek için
Çıldırasıya parladım kendimi lanet olsun
Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
Olsun güzelim olsun ne olacaksa olsun

ayrılığın hediyesi Yusuf hayaloğlu.
Sen dur burda ey insan
Duy içimde tutuşan ormanı
Ve yakıştırmasını bil üstüne ey ademoğlu
Usta bir makasla biçilen toprağı.
Korka korka değil, usul usul değil
Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Bir senin ellerinden, bir senin gözlerinden
Dişlerinden dudaklarından
Nergisler Ocak ayında açtı
Kendimden bahsetmeyeceğim
Yediveren güllerden
Duvardan sarkan güllerden
Çocuklardan, sabah erken okula giderlerken
Atlardan bahsedeceğim
Kan ter içinde atlardan.

Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Ne kadar küsülü çocuk varsa barıştırdım, oynuyorlar
Tam kırk çeşit sarmaşık gül buldum
Penceremin dibinde açacak.
Ekinleri dolu vurmadı,
Çekirge gelmedi,
Kurak olmadı.
Yorgunum demeyeceğim,
Bir evimiz olsa demeyeceğim,
Yüreğim daralıyor demeyeceğim.
Bir baksan gözlerime
Başını çevirmeyeceksin,
Yürüyüp gitmeyeceksin,
Elini çekmeyeceksin.
Bir baksan gözlerime
Dağda yakılmış ateşler göreceksin.
Aç kapıyı kim geldi bak
Bak nasıl havalandı güvercin.
Açmam diyemezsin artık,
Aç!
BEHEMEHÂL

Kadim bir kuytudur sevginin ruhuma çizdiği resim.
Hercümerç tamlamalara kurban gideriz geceleri...
Sana dedim ya!
Gönlüm serin...
Ruhum senin...
Ben senim hani;
Sen benim...

Fettan bir ayrılık bizimkisi.
Yangından artakalan birkaç sanrı.
Keenlemyekün rahatız haticem,
Tebessüm şuan için utangaç bir mantık...

Yoktur mahpus satırlarından başka muammâ dilimde.
Oku!
Gönlüm sıkışır sana, kalbim daralır indinde.
Ziyâdesiyle küfretmekte kalbime, saplanan okun...
Hâkeza bulamam ya...
Neyse...

Buralara bahar gelmiş diyorlar,
Duydun mu?
Sokak çocukları ağlayınca sıcaktan,
Bahar gelirmiş buralara yavrum...

Koğuş aralarında mecnunlar baş kesiyor,
Hayyam'dan şiirler duyuyorum,
Bak işte yine kulağım çınlıyor...
Dinleme beni, haybeye sallıyorum...
Hayyam'dan şiirler duyuyorum.

- madalyonundigersurati
Sen olmasan...
Seni bir lâhza görmesem yâhut,
Bilir misin ne olur?
Semâ, güneş ebediyyen kapansa, belki vücud
Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar,
Ve bulur;
Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak
Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu,
Bu rûh-ı mecrûhu?..

Sen olmasan...
Seni bulmak hayâli olsa muhâl,
Yaşar mıyım dersin?
Söner ufûlüne bir lâhza kaail olsa hayâl;
Soğur, donar, kırılır senden ayrılınca nazar
Ne hazin
Gelir hâyât o zaman hem vücûda hem rûha,
Yaşar mıyız seni kaybetsek âh ben, kalbim,
Bu kalb-i muztaribim?

Sen olmasan...
Bu samîmî bir îtirâf işte;
Sen olmasan yaşayamam:
Seninle rabıtamız hoş bir îtilâf işte;
Fakat bu râbıta hâlî mi rûhu ezmekten? ...
Akşam
Gurûba karşı düşündüm sükûn içinde bunu:
Fenâ değil sevişip ağlamak, fakat heyhât,
Bükâya değse hayat!.. * *
yangın

Dışarı çıkıyorsanız dikkat! çiçeklerle karşılaşmayın
Ya da koklamayın onları, iyisi mi yüzünüzü örtün şapkanızla
Ya da düşünmeyin hiç, ben bakın öyle yapıyorum
Neden diyeceksiniz, insandaki sevgiliyi eskitiyor bu çiçekler
Güneşe benzetiyorlar adamı, masaya vurmuş koyun bulutlarına
Pek tuhaf! ben de sahanda yumurtayı kıskanırım
Beni seviyorsanız dikkat! köşe başındaki camcıya sorun
O ne derse doğrudur, dalga geçmeyin adamla
Ustelik beni sevmek haşlanmış pirinçleri beyazlatır
Gunaydin!
Sabahlariniz gibidir beni sevmek, horuzun renkleri gibidir
Beni sevdiniz mi yangindir artık parmaklarınız
Sizi görmüyor muyum dikkat! trenlere çikolata yediriyorum
Bunu her zaman yapıyorum, akılla oynamak yani
Öyle trenler var ki insani şımartıyor
Çıkıp kuruluyorum pencere yanına gel keyfim gel
Gidip duruyorum böylece, adimi bileceksiniz çok ülkeli adam
Üstelik daha kalkma saati gelmeden trenlerin.
Sokağa dökülüyorsam dikkat! bu da doğrudur oldukça
Bir kanunu vardır belki, ya su içmişimdir ya da yıkamışımdır yüzümü
Olmayacak şey mi niye bakmayayım denizlere
En akilli tarafımdır balıkla deniz tutmak.
Bir cümle tuhafsa dikkat! pek tuhaftır insanın tırnak çıkardığı
Sonra da boyadığı, ne demeli sonra da kestiği
Korkum yok ben güpegündüz rakılar boğazlıyorum
Gözlerimi batırıyorum ıstakozlara
Oh ne güzle şişenin de bir anlamı oluyor böylece
Kim konuşuyor ben konuşmuyorum.

Bir gün çok yürürseniz dikkat! sinekler şehirde kalıyor
Bütün taşıtlar paslanıyor ayrıca
Pencereli yıldız, misafirli oda, bol bol öttürüyorsunuz onları
Çünkü kırlara çıkıyorsunuz, şemsiyenizi bırakın ayıp
Bana parmağınızdaki çiçekleri gösterin.

Bir yere kapanıyorsanız dikkat! yanınızda olsun elleriniz
Kim ne der bakındı işte durmadan ellerinize
Dünyayı dolaşan damarlar içinde
En kemikli taraflarıyla zencileri döversiniz
En kirli yerleriyle çat kapı fakir mahalleleri
Ayıptır yani insan elini temiz tutmalı biraz.
Bir gün ölümü beğenmeyecekseniz dikkat! ölmeyin kolayla
Kadınlara sarkıntılık edin, hoşa giden bardaklar satın alın
Ya da bir aptalın yalnızlığını seçin, çiçek sulamakla olsun bu
Tıkır da tıkır işleyen apartmanlar vardır ya, sakin ha
Ya da her sabah
Göğe bir yüz metre kollarınızla.

edip cansever
Mezemiz masada az mezgitimiz eksik
Şarkılar ve rakı var kokun kadar keskin
Dinlediğimiz hiçbir şarkı etmedi teskin bizi
Kin duvarda asılı kin or'da eğik resmin

(bkz: Karaçalı)
stratejik bir aşk yaşıyorum devlet görmesin, keşişleri hemen sobeleyin
bu saklambaç bizden uzak, kavimler göçü konumuz değil, seni seviyorum.
ideolojiler söylüyorum dünya kurtarmak isteyenlere ve çok rüya görüyorum
insanı anlamakla meşgulüz, üstelik görünürde hiç ipucu da yok
ben bazen korkuyorum, annem duruyor hemen kalbime
beni hep yanlış öldürüyorlar anne diyorum
sonra vazifem geliyor aklıma, vazifemi çok seviyorum.
-sigortalı bir işe girilmeden aşık olunmuyor-

güven adıgüzel'den uyarlama
Nazım Hikmet'tendir efendim. insan olanadır ama bu şiir. ortalığı karıştırıp siktir olup giden sözlük kepazeleri için değil.

yaşamak bir entry gibi tek ve hür
ve bir başlık gibi kardeşçesine,
bu sözlük bizim!

neyse.

-davet-

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...