bugün

https://youtu.be/rQNvzbXQXsE
Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değiliz sevgilim.
Gerçi gece uzun,
Gece karanlık
Ama bütün korkulardan uzak.
Bir sevdadır böylesine yaşamak.
(bkz: Ahmed Arif)
Aşıkuz âlemde bir gül yüzli gülizar isterüz
Karşısında şevk ile dil bülbülün zar isterüz

Ey tabib-i can buyur la'l-i lebünden bir cevab
Hasteyüz hicran şebinde derde timar isterüz

Zahida sanma senün uçmağına biz talibuz
Cüya sığmaz ravza-i aşk ile didar isterüz

Sırr-ı aşkı çünki faş itdi gönül Mansür-veş
Zülfi da'rında anın olmağa bir dar isterüz

Çarşuy-ı aşkda gördük meta-ı buseni
Nakd-i can ü dil ile geldik ki bazar isterüz

Didüm ey dilber nedir buşde vü cevr ü cefa
Güldi didi naz ile aşıkları zar isterüz

Bu Muhibbi hal ü hatt u zülfine kılmaz nazar
Bakmazuz nakşına biz bir sade ruhsar isterüz.
ne söylesen ne beklesen
yaradandan ya da kaderinden;
ele geçmez istediğin
uğruna savaş vermediysen.

sanki seni boğar gibi,
sanki yeniden doğar gibi,
sanki zaman zaman ölür gibi
acısını, çilesini çekmediysen...

hani büklüm büklüm boynunda,
hani paramparça ruhunda,
hani soran gözlerle kapında,
bekleyen dargın anıların gibi.

sevilmeden de sevmeyi,
neyi özlediğini bilmeyi ,
acı da olsa yine gerçeği
görüp de söylemeyi bilmediysen

sanki seni boğar gibi
sanki yeniden doğar gibi
sanki zaman zaman ölür gibi
acısını, çilesini çekmediysen

hani büklüm büklüm boynunda
hani paramparça ruhunda
hani soran gözlerle kapında
bekleyen dargın anıların gibi
(bkz: sezen aksu - büklüm büklüm)
başkalarının aşkını, sevişmiş cümlelerini
sana, senin için yazamam.
sensizliği yazarım, sessizliği yazarım, ıssızlığı yazarım
hıncımı alamazsam; kalemimle bedenime kazarım.
ama seni
seni
seni yazarım.
bir trapezin durması gibi suya
içime çok yüksek bir yerden atlar mısın leyla
başın kaşın yarılsa diplerime çarparak
kanın karışsa suyuma
yerin bütün kanunlarına kusarak
ben sana bulanayım sen bana...

kapımı çalmanı istiyorum leyla
o kadar evde yokum ki anlatamam
insan insana aşık olmaz güzelim
insan insanın yanında bile durmaz
bak hala görmedin mi yoksa mecnunu
sen sanıp çölün öpmedi mi kumunu
şundandır her dem kalbe yayılan sızı
neyi sevdiysek dolandı kanatarak
dikenli bir tel olup seven her tarafımızı
elbet her fani gibi ben de bir faniyim
sen de bir fanisin leyla jiletin varsa göstereyim

yine de kapımı çalmanı istiyorum leyla
evde yokum evim yok dışardayız cümbür cemaat
seni de istemiyorum beni de bu başka
öyle bir yol ki nasıl güzel nasıl dar
benim de bu dünyada ödünç bir kapım var
olmuyor tutamıyorum kendimi leyla
kapımı çalmanı istiyorum hepsi bu kadar

Alper Gencer.
Her şey tam bir sen eksiktin güzel adam,
Şimdi her şey biraz eksik, sen varsın.
Sen de biraz eksiksin şimdi,
Genç yaşta kalbinin yorgunluğu vuruyor yüzüne,
Mısralara sığmayan derdini anlatmaya yetmiyor zaman.
Bir dalın var tutunduğun, yorgun, yorulmuş!
Bir ucundan yakalamalısın hayatı güzel adam,
Gönlü güzel adam!
Yasla başını omzuma,
Tutun yorgun dalına,
Zaten kimin var ki başka?
kuşku bağışlanmasa da
tedirginlik doğal sayılabilir
ancak
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı
kaçış kaçış kaçıştır

ilhami çiçek, satranç dersleri
Biraz kaçak çay, biraz kaçak tütün,
biraz da her dilden bölücü şarkılar..
Kapitalizmin ve devletin gözü çıksın.
Legal işlerden uzak, illegal bir aşkın şerefine..
Projeler en ıssız arazilerde açar
Ve vardır her planda bir kusur

Mona roza,
Siyah juriler ak juriler..
Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim
düşünün: sabah çok yakın
oysa ışıltı yok ortalıkta
nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık
henüz uyanmış bazıları
henüz uyumamış bazıları
bazıları uyanmış uykusuna doymadan
bazıları uykusuna varmadan doymuş
görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat
nasıl da sürüklüyor kendini
ve ben bunu kanıtlayabiliyorum
şu şair halimle
böylece size ey saygıdeğer erbab-i cumhuriyet
akıllı ve yetenekli olduğumu
kanıtlamış oluyorum
sizler de
bu derin bilgeliği kavrayarak
kendi değerinizi ortaya koymuş oluyorsunuz.

/ismet Özel
Vazgeçtim! kalbimden, şairliğimden, gözlerinden, sesinden teninden. o gülüşün!.. gülüşünden de vazgeçtim, gökyüzüm senden vazgeçtim!..
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım.
görsel
nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni.
görsel
sevdiğim kadın,
kalabalık bir ihanet pazarında
beni elinden yere düşürdü.
kalabalıktı.
üzerime bastılar ve
dağıldım.
annemi kaybettiğim gün
kokaine bulaşmış bütün yüzlerimi
aynalarda tek tek vurdum.
bam! bam!
aslen yalnızdım.
kütüğüm kimyasal maddelere kayıtlıydı
sentetik bir mahallede yaşarken
sen tetiktin.
seni çektiler.
şimdi senin yerine kafamın içinde
sıcacık kurşunlar dolaşıyorlar.
öyle sessizce ölüverirken yerde
elimden bir sokak çocuğu tuttu
sonra da zehirli bir iğne
akrebin rolüne soyunan.
kolunun birini aşka kaptırmış
çolak şahmeranlar vardı
geceleri saçlarımı kanlı bir tarakla tarayan.
eroin gibi beyaz bir rüyanın gölgesinde
şehvetimi beslemek için elini uzatan bir cinin
bileklerini kestim.
biliyordum; nankördüm.
yüzüme bağırmalarına gerek yoktu.
nankörlük ettiler.
öfkelendim.
cesedimi orada bırakarak yürüyüp gittim.
bunu da hatırlayın;
babamı ilk kez bir kemoterapi seansında sevdim.

düşüyordum.
buz gibi bir bahar sabahına tutundum
avuçlarımdan kaydı bütün donuk kiraz ağaçları;
düştüm.
kalktım.
bir bacağımı orada bırakarak yola koyuldum.
annemi bir uyuşturucu ticaretinde
kaybettiğimi
aslında bir hakikat kadar esaslı biliyordum.
sırf intikamsı bir aktivite olsun diye
beni ayaklarımdan
ihanete asan bütün kadınları zıvana yaptım.
gözlerimi yumdum
bir nefes aldım
ve işte;
ölümü soluyorum.

annemi uyuşturucu ticaretinde kaybettiğim gün
bir şeyler olmalıydı.
esrarlı bir şeyler,
sinestezik ve buğulu bir şeyler
ele verirken kendini kokain kokan günceler;
canım acıdı; diye bağırıyordu.
ipuçları teninden sarkan narkotik cinayetler.
bir şeyler olmalıydı o gün
kasvetine yaraşır bir şeyler havanın
şanına yakışır bir şeyler gecenin
beynimi ele geçiren o esrar kokusunun.
tadına varmalıydı o gün bir göz ağlamanın
bir bilek kanamanın
birkaç damar eroine sarılmanın
ve gri bir buluta asarken cesetleri
çamaşır makinesinden çıkarttığım,
polise yakalanmamalıydım.
yoksa daha çok katil olacaktım
kırmızı, erkeklerden de hoşlanacaktı
bu bir memeye ihanet olacaktı
çok ayıptı.
sonra babam da gidecekti
onu da kaybedecektim ama yüzüm gülecekti
ki bu, ruhsal sorunlarımı deşifre eden
bir tabancadan başkası değil.
Gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan
Sicim yağmur taklidi
Bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan
Bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.
Parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut
Onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla
Parmağıma düşen bir damla kandı aşk.

Seni sevince pazara çıktım sevinçten
Enginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan
Oturup ağladım sonra, şaşırdın.
Bu “süper” oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
Canımın acısıydın.
Ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.
Sevişmiştik.
Evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri
Sevişmiştik.
Biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü
boşaltmış gibi
Seni sevince kıpırdayan her şiiri
Kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.

Sonra gittin.
Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
Keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
Sonra gittin.
Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Söz dedim, söz verdim.
Ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.

Sonra gittin
Gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda
Sicim yağmur taklidiydi
Artık iyice inceldi.

Didem Madak
izmir marşını küfürlü okuyan orospu çocuğu ebubekir ve saz arkadaşlarına ithafen. Neyzen Tevfik üstadın eseri, rainheart'ın seslendirmesiyle..

Ben sana bok demem,
Boklar duyar ar eder.
Bir zerren düşse boka,
Onu da mundar eder.

Tanrı senin hamurunu
Necasetle yoğurmuş,
Anan seni sıçar iken
Yanlışlıkla doğurmuş.
Nazlan
Sitem et
Kırıl bana
Beni geç vakit
Tek başıma suya yolla
bahçede yüzünü öteye çevir
Güle hayret ediyormuş gibi yap
Gülümseyerek konuş da başkalarıyla
Somurt avluda sadece ikimiz kalınca
Kızıp en sevecen adımlarla üst kata çık
En sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
Derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık

(bkz: ismet özel)
Şairler şiirine aşıktır.
gözüme kül gibi basma gel ey utanmaz,
altında onun derya ve ateş olabilir, düşün biraz.
Ey adından başka hiç bir söze dilimin dönmediği tek hecem!

Yüreğimin en derin, en bilinmeyen yerindesin. Ne uzanabiliyor sana ellerim, ne de vazgeçebiliyor senden. Sana aç, sana susuz, sana meftun, biçare yüreğim. Hal-i hazinim. En tılsımlı, en riyasız, en içten duamsın. Beni ben yapan aşksın. Kalbim en büyük sığınağın olsun yâr, sen Besmele ile başlayan sevgime yakışanımsın, nakaşımsın, mahşere kadar tutacağım sevda orucumsun. Sen benim içten içe kanayan en derin yaramsın. Ne kadar özlendiğini bir bilsen, yokluğundan utanırsın......

Ben böyleyim işte.... Böyle büyük sevdim seni..... Bir varlığı seviyor olmak kolaydı her zaman. Bense yokluğunu sevdim senin. Kolay olan varlığını değil, zor olan yokluğunu sevdim.....

Hangi aşk daha büyüktür?
Anlatılarak dile düşen mi?
Anlatılmayıp yürek deşen mi?
Yerle yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü,
Kavim göçlerinden bu yana ağlayan
Ve durmadan
Cep kanyağı yakıcılığında ezgiler
Çalan, çaldıran, yakalatan
Adı bende gizli bir kadındı istanbul
Şehre bir yağmur yağdı
Ben ağladım Sevilirken ayrılmak mı kaldı Bizanstan
Yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
Verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
Eşyalar alındı fotoğraflar söküldü yerlerinden
Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk sipariş edildi yeniden
Bir şehre yağmur yağdı
Ben ağladım
Kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında
Hangisi talandı demli öpücüklerin
Ve buğularda yitirilen kimin adıydı
Bir aşktan diğerine kaç saatte gidiliyordu
Soyulur muydu kabuğu hayatın
Yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?
Yağmur şehre bir yağdı
Ben ağladım
Ben ençok seni götürdüm giderken
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
Ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı
Ben...
Yağmur...
Ağladım...
sırattan incedir sevda köprüsü
beraber geçelim tut ellerimden
niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
beraber uçalım tut ellerimden