bugün
- pervasozluk org8
- akp ciler gazzeye9
- keyfi verilebilen çaylaklık süresi sorunsalı28
- yazarlardan porno film senaryoları14
- mustafa kemal'in askerleriyiz20
- 15 temmuz gazileri için ölür müsünüz8
- müzik öğretmeninin çocukları istismar etmesi10
- din satışlarının azalması10
- guzel ama zeki kadın8
- gaziantep9
- aracınız muayeneden kaldı15
- anın görüntüsü9
- kemalistler neden cuma namazına gitmez19
- şişe çevirmece9
- türkiye kupası8
- kadınların hepsi filozoftur10
- sokaktaki köpeklere laf ettiğiniz kadarcılar9
- yüksek sesle konuşmak8
- ekşi sözlük11
- tren yolunda namaz kılan olmaması9
- sinan oğan'ın zaman içinde tükürdüğünü yalaması9
- devlet bahçeli bir tutarlılık örneğidir10
- 7 mayıs 2025 aym başıboş sokak köpekleri kararı29
- imamoğlu'nun x hesabının erişime engellenmesi40
- ekrem imamoğlu'nun bir sevgilisi olduğu iddiası71
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri23
- ali koç9
- hoşlanılan bir bayana nasıl mesaj atılmalı16
- fenerbahçe müzesini gezip tetanoz olmak14
- galatasaray fenerbahçe farkı13
- düşün ki o bunu okuyor15
- her gece onun fotoğrafına attırdıktan sonra yatmak9
- sozlukte yazma amaci10
- 7 mayıs 2025 büyük beyazıt mitingi31
- müslümanlardan soğuma nedenleri12
- profil fotoğrafı neden olmuyor yahu8
- octavio ponce de leon8
- halkın döviz alması yasaklansın11
- sözlük at hırsızlarının fotoğrafları19
- mehmet şimşek için 3 kelime yakıştır8
- kemalist düşmanları18
- beni özledin mi canım sözlük11
- en kötü şarkılar12
- sözlüğün en eli güzel kızı15
- camide bira içen chp li8
- türkiye'nin ab sürecinin süresiz dondurulması12
- akp düşerse filistin düşer kudüs düşer10
- shakespeare nin aslında şeyh pir olması9
- tecrübeli yetkili geldi tecrübeli yetkili geldi9
- dedikodu yapan erkek15


entry'ler (1046)
iki çay söylemiştik orada biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimiz de
O, yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O, dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere
Kavuşmak özgürlükse
özgürdük ikimiz de
elleri çığlık çığlık
yanyana iki dünya
ikimiz iki dağdan
iki hırçın su gibi
akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk
oynardı bahçemizde
aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
yalanmış hepsi yalan
sevmek diye bir şey vardı
sevmek diye bir şey yokmuş
Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konutlukta
Deprem kargaşasında
Yaşadım bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
acılardan artakalan
işte o bakışlarmış
kuğu diye gözlerimde
gün batımı bulutlarmış
yalanmış hepsi yalan
savrulup gitmek varmış
ayrı yörüngelerde.
/hasan hüseyin korkmazgil
Özgürdük ikimiz de
O, yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O, dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere
Kavuşmak özgürlükse
özgürdük ikimiz de
elleri çığlık çığlık
yanyana iki dünya
ikimiz iki dağdan
iki hırçın su gibi
akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk
oynardı bahçemizde
aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
yalanmış hepsi yalan
sevmek diye bir şey vardı
sevmek diye bir şey yokmuş
Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konutlukta
Deprem kargaşasında
Yaşadım bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
acılardan artakalan
işte o bakışlarmış
kuğu diye gözlerimde
gün batımı bulutlarmış
yalanmış hepsi yalan
savrulup gitmek varmış
ayrı yörüngelerde.
/hasan hüseyin korkmazgil
bab-ı ali baskınının yıl dönümü yaklaşırken yine akla düşmüş şehid-i ala gazi -i namdar baş kumandan.
sen ise sonunu düşünmeden
atını sürüyorsun, derken haydi ileri
sen yiğitler yiğidi enver paşam
ağlatıyorsun ölürken bile dirileri
ruhun uçarken tanrı dağına
kanın damlarken şanlı toprağa
şehit enver, yiğitler yiğidi enver
vardın mı kürşat ile
uçmağa
ittihatçılar ölür, ittihatçılık ölmez.
sen ise sonunu düşünmeden
atını sürüyorsun, derken haydi ileri
sen yiğitler yiğidi enver paşam
ağlatıyorsun ölürken bile dirileri
ruhun uçarken tanrı dağına
kanın damlarken şanlı toprağa
şehit enver, yiğitler yiğidi enver
vardın mı kürşat ile
uçmağa
ittihatçılar ölür, ittihatçılık ölmez.
ilkay akkaya - adıyaman türküsü.
bu mektup sana değil/
konuşma yaşına gelen eşyalara/ demiri dövenin elinden canıma geçen ağrı büyüyor/ sabahları beni dışarı çıkaran acı ağacı/ geceleri beni eve gönderen zaman/ yapmaman gereken şeyler/ kalbimde sürtünüp büyüyen delik/ zaman hızlı ama vakit geçmiyor/ öyle ki bazen yukarıdan attığım öfkeyi aşağıdan toplayabilecek kadar hızlı çarpan bir kalbim var/ okudum/ öfke yavaş yavaş düşüyormuş aşağıya..
bu mektup sana değil/
bakma yaşına gelen eşyalara/ utandığım bir yüzü oluyor bazı eşyaların/ durmadan bir yerimi kurcalıyor yoksulluk/ kalbi kırık bir ok nereyi vurabilirse orası oluyorum bazen/ gövdemi doldurduğum alkolle/ gözlerimi kırmızı kırmızı edip bakıyorum yüksek binalara/ hepimiz dünya soğuktur diyen o nineden olmadık mı/ inin aşağı/ izledim/ öfke yavaş yavaş çıkıyormuş yukarıya..
bu mektup sana değil/
duyma yaşına gelen eşyalara/ günün öğünlerinden yapılmış bir mutsuzluğa çağırıyorsunuz birbirinizi/ günde kaç kere yanımdan geçiyorum/ aklımdan hem ekmek hem gül geçiyor/ siz yoksunuz/ ayın ortası her pazartesi/
bu mektup sana değil/
susma yaşına gelen eşyalara/ dünyanın kaç harikası var biri de yutkunmak/ önümü ilikleyip çıktığım dışarılar/ biliyorsunuz bazı fotoğraflarda canı sıkılan bir ağaç gibi bakıyorum dünyaya/ umduğum felaket bu değildi diyorum/ bu dünyada birini sevdik o da öldü diye karşılandığım bir yasta/ göğe bakıyorum/ ben de aferin diyorum tanrıya/
çünkü şöyle savaşlara inandım/ sonuncu dünya savaşında kaç asker intihar etti/ kaç kez yutkundu dünya/ olsam mutlaka yanlış yerde nöbet bekleyen bir asker olacaktım/ kırk gün kırk gece aynı dalgınlıkla/
bu yüzden bu mektup sabaha karşı yalnız olan bütün eşyalara.
/Seyidhan Kömürcü - eşya
konuşma yaşına gelen eşyalara/ demiri dövenin elinden canıma geçen ağrı büyüyor/ sabahları beni dışarı çıkaran acı ağacı/ geceleri beni eve gönderen zaman/ yapmaman gereken şeyler/ kalbimde sürtünüp büyüyen delik/ zaman hızlı ama vakit geçmiyor/ öyle ki bazen yukarıdan attığım öfkeyi aşağıdan toplayabilecek kadar hızlı çarpan bir kalbim var/ okudum/ öfke yavaş yavaş düşüyormuş aşağıya..
bu mektup sana değil/
bakma yaşına gelen eşyalara/ utandığım bir yüzü oluyor bazı eşyaların/ durmadan bir yerimi kurcalıyor yoksulluk/ kalbi kırık bir ok nereyi vurabilirse orası oluyorum bazen/ gövdemi doldurduğum alkolle/ gözlerimi kırmızı kırmızı edip bakıyorum yüksek binalara/ hepimiz dünya soğuktur diyen o nineden olmadık mı/ inin aşağı/ izledim/ öfke yavaş yavaş çıkıyormuş yukarıya..
bu mektup sana değil/
duyma yaşına gelen eşyalara/ günün öğünlerinden yapılmış bir mutsuzluğa çağırıyorsunuz birbirinizi/ günde kaç kere yanımdan geçiyorum/ aklımdan hem ekmek hem gül geçiyor/ siz yoksunuz/ ayın ortası her pazartesi/
bu mektup sana değil/
susma yaşına gelen eşyalara/ dünyanın kaç harikası var biri de yutkunmak/ önümü ilikleyip çıktığım dışarılar/ biliyorsunuz bazı fotoğraflarda canı sıkılan bir ağaç gibi bakıyorum dünyaya/ umduğum felaket bu değildi diyorum/ bu dünyada birini sevdik o da öldü diye karşılandığım bir yasta/ göğe bakıyorum/ ben de aferin diyorum tanrıya/
çünkü şöyle savaşlara inandım/ sonuncu dünya savaşında kaç asker intihar etti/ kaç kez yutkundu dünya/ olsam mutlaka yanlış yerde nöbet bekleyen bir asker olacaktım/ kırk gün kırk gece aynı dalgınlıkla/
bu yüzden bu mektup sabaha karşı yalnız olan bütün eşyalara.
/Seyidhan Kömürcü - eşya
" siz de bir gün delirsiniz " sözü ile beni benden alan şarkı.
kuzey yarım kürede en uzun gece süresinin görüleceği tarih. 66 derece 33 dakika güney enlemimde 24 saatlik gündüz süresi görülecek bu tarihten sonra gündüzler kısamaya geceler uzamaya başlayacaktır.
(bkz: atanamayan coğrafya öğretmeni)
(bkz: atanamayan coğrafya öğretmeni)
göz açıp kapanıncaya kadar okunan bir şiire bir ömrü özetleyen şükrü erbaş şiiri.
uzun zamandır duymadığım bi soru. nasılsın sorusu hemen hergün soruluyor ama.
tükenmenin eşiğindeyim derdim herhalde sorulsa. yutkunamadığım bir şeyler var boğazımda.
tükenmenin eşiğindeyim derdim herhalde sorulsa. yutkunamadığım bir şeyler var boğazımda.
"taşlardan bile kokunu sağıyorum şimdi" dizesiyle en sevdiğim şiirlerinden biri.
yağmurlar dinince yüzün başlardı
bir çocuk utanırdı yanaklarından
bir çocuk, gitgide dalgınlaştığından...
seni sevmek bir kitaptı açılıp kapanan
açıldığı oldu da kapandığı olmadı
ancak sonsuz, ancak geniş boyutlu
ancak ufuk çizigleriyle bir düşünüyorum seni
her taşın çevresine bir ayla dolanmış
her yolcu ilk rastladığı handa konaklamış
ve bir daha çıkmamış bir ömür boyu
ateşle suyun öpüştüğü yerdedir yüzün
alkole battığım gecelerde bana süt getiren kadın
donma ve kaynama noktalarını aştık sonunda
bıçağın kemiğe dayandığı yerlere geldik
kanayan bir yerimiz de yok
alışkanlıktan tütün basıyoruz her yanımıza
taşlardan bile kokunu sağıyorum şimdi
sigaraların deldiği sarhoş masa örtüleri
ki her birine bir ırmak gerekir kapanmaları için
gökyüzüne iki nokta açtım gözlerin için
dudakların için iki yaprak kopardım
bize artık karların yağdığı bir yaz günü yaraşır
göçmen kuşların döndüğü bir güz, olsa olsa
ötesi, kendini iki imzayla onaylatan dünya.
yağmurlar dinince yüzün başlardı
bir çocuk utanırdı yanaklarından
bir çocuk, gitgide dalgınlaştığından...
seni sevmek bir kitaptı açılıp kapanan
açıldığı oldu da kapandığı olmadı
ancak sonsuz, ancak geniş boyutlu
ancak ufuk çizigleriyle bir düşünüyorum seni
her taşın çevresine bir ayla dolanmış
her yolcu ilk rastladığı handa konaklamış
ve bir daha çıkmamış bir ömür boyu
ateşle suyun öpüştüğü yerdedir yüzün
alkole battığım gecelerde bana süt getiren kadın
donma ve kaynama noktalarını aştık sonunda
bıçağın kemiğe dayandığı yerlere geldik
kanayan bir yerimiz de yok
alışkanlıktan tütün basıyoruz her yanımıza
taşlardan bile kokunu sağıyorum şimdi
sigaraların deldiği sarhoş masa örtüleri
ki her birine bir ırmak gerekir kapanmaları için
gökyüzüne iki nokta açtım gözlerin için
dudakların için iki yaprak kopardım
bize artık karların yağdığı bir yaz günü yaraşır
göçmen kuşların döndüğü bir güz, olsa olsa
ötesi, kendini iki imzayla onaylatan dünya.
evimi bir sokakla aldattım, üstümde
ay var bu gümüş semtinde bir sokağın
üçüncü katıyım, deniz bana bakıyor,
ben artık yalnızca denize karşıyım
üstüme gelme ay hanım, kuzguncuk otelinde
iyilik katına çık, senin konukların ağır,
ben bir anıyı ağırlamakla geçen hayatlardanım
ruhumun bir otelde ilk kalışı bu
aynı, oda, aynı yatak, aynı aynada
birbirimizi ilk görüşümüz, başka veda yok,
üstümdeki yabancıyla uyumalıyım
ruh semtinden kayık açma ay
hanım! sana hazır değilim, senden yanayım
kim taşınsa çıkamıyorum içimdeki evden
kuzguncuk otelinde iyiliğin katı çok
yıldızlar gibi çık çık bitmiyor ay hanım,
sen bu çocuğu bir yerden hatırlıyorsun
ben bu çocuğu bir yerden unutmalıyım.
/haydar ergülen - kuzguncuk oteli.
ay var bu gümüş semtinde bir sokağın
üçüncü katıyım, deniz bana bakıyor,
ben artık yalnızca denize karşıyım
üstüme gelme ay hanım, kuzguncuk otelinde
iyilik katına çık, senin konukların ağır,
ben bir anıyı ağırlamakla geçen hayatlardanım
ruhumun bir otelde ilk kalışı bu
aynı, oda, aynı yatak, aynı aynada
birbirimizi ilk görüşümüz, başka veda yok,
üstümdeki yabancıyla uyumalıyım
ruh semtinden kayık açma ay
hanım! sana hazır değilim, senden yanayım
kim taşınsa çıkamıyorum içimdeki evden
kuzguncuk otelinde iyiliğin katı çok
yıldızlar gibi çık çık bitmiyor ay hanım,
sen bu çocuğu bir yerden hatırlıyorsun
ben bu çocuğu bir yerden unutmalıyım.
/haydar ergülen - kuzguncuk oteli.
işte! patlayan parantez, sırayı bozan ölüm
söndürüp ışıklarını karşıdan karşıya geçirmeye yarayan hayat
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
mutlak bir ekip çalışmasıdır
üç el oyuk bir yağış biçimidir ölüm
demişken diyelim ve öyledir;
olmayan davaların işi değildir divana kalmak
ya da aşkın ara sokağında balkondan sarkmak
çünkü çocuk oyuncağıdır harç taşımak
taş toplamak, kuyu kazmak
demişken diyelim ve öyledir;
işte! ben dolaylarında hayatını kaybeden eşim
önce aşk, sonra ara sokağında taş taşıyan şüphe yani
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
yok kimseye –makilerin orda- anlatacağım bir şey
demişken diyelim ve öyledir,
hala şüphe taşıyor her taş
süslü cami avlularında yalın ellere tapıyorum
öldüğünü bilmeyen iplerden
hala süslü siyah mektuplar alıyorum
günlerdir –makilerin ordan- yazıyorum;
sigara ve kahveyi saymazsak evde yalnızım
günlerdir söylüyorum;
sigara ve kahveyi saysak da evde yalnızım
aslında günlerdir çok ileri gittiğim de söyleniyor
ısrarla yüzündeki kışa benzediğim ya da
kış dediğim aynamızın önünde elek
günlerdir hoh taşıyorum
taş topluyorum deliklerine
yani ısrarla kuyuları güldürüyorum kendime
işte! ben dolaylarında hayatını kaybeden hayat
önce aşk, sonra ara sokağında taş taşıyan şüphe yani
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
yok kimseye –makilerin orda- anlatacağım bir şey
* ‘içimdeki şişe kırıldı’; annemin ölümü karşılama cümlesidir
/seyidhan kömürcü.
söndürüp ışıklarını karşıdan karşıya geçirmeye yarayan hayat
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
mutlak bir ekip çalışmasıdır
üç el oyuk bir yağış biçimidir ölüm
demişken diyelim ve öyledir;
olmayan davaların işi değildir divana kalmak
ya da aşkın ara sokağında balkondan sarkmak
çünkü çocuk oyuncağıdır harç taşımak
taş toplamak, kuyu kazmak
demişken diyelim ve öyledir;
işte! ben dolaylarında hayatını kaybeden eşim
önce aşk, sonra ara sokağında taş taşıyan şüphe yani
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
yok kimseye –makilerin orda- anlatacağım bir şey
demişken diyelim ve öyledir,
hala şüphe taşıyor her taş
süslü cami avlularında yalın ellere tapıyorum
öldüğünü bilmeyen iplerden
hala süslü siyah mektuplar alıyorum
günlerdir –makilerin ordan- yazıyorum;
sigara ve kahveyi saymazsak evde yalnızım
günlerdir söylüyorum;
sigara ve kahveyi saysak da evde yalnızım
aslında günlerdir çok ileri gittiğim de söyleniyor
ısrarla yüzündeki kışa benzediğim ya da
kış dediğim aynamızın önünde elek
günlerdir hoh taşıyorum
taş topluyorum deliklerine
yani ısrarla kuyuları güldürüyorum kendime
işte! ben dolaylarında hayatını kaybeden hayat
önce aşk, sonra ara sokağında taş taşıyan şüphe yani
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
yok kimseye –makilerin orda- anlatacağım bir şey
* ‘içimdeki şişe kırıldı’; annemin ölümü karşılama cümlesidir
/seyidhan kömürcü.
Ana akım edebiyat yerine daha kıyıda köşede kalmış kıymetleri okumak çok daha keyif veriyor. tabi bunları kendim için söylüyorum.
elbet biliyorum var bu şiirin bir sahibi, gün gelip gözlerine bakarak okuyacağım birileri. ama o kadar kıymetli ki kolay kolay sanmıyorum birilerine söylemeyi bu dizeleri.
Seni böyle seversem asarlar beni
Bir deniz fenerinin söndüğünü görürsün
Evlerine kapanır gemiler
Sis basar bütün limanları
Seni böyle sevdiğimi bilseler
Asarlar beni
Yokluğunu anlatırlar önce bir güzel
Dudaklarım çatlayınca susuzluğuna
Sabah beş buçukta ipe çekerler
Seni böyle sevdiğimi bilemezler
Bilseler de bilemezler
Ay batar
Gün doğar
Yer oynar yerinden
Duyamazlar..
elbet biliyorum var bu şiirin bir sahibi, gün gelip gözlerine bakarak okuyacağım birileri. ama o kadar kıymetli ki kolay kolay sanmıyorum birilerine söylemeyi bu dizeleri.
Seni böyle seversem asarlar beni
Bir deniz fenerinin söndüğünü görürsün
Evlerine kapanır gemiler
Sis basar bütün limanları
Seni böyle sevdiğimi bilseler
Asarlar beni
Yokluğunu anlatırlar önce bir güzel
Dudaklarım çatlayınca susuzluğuna
Sabah beş buçukta ipe çekerler
Seni böyle sevdiğimi bilemezler
Bilseler de bilemezler
Ay batar
Gün doğar
Yer oynar yerinden
Duyamazlar..
senenin ilk karını selamladığım şehir.
Belki balkona kar seyretmeye çıkar diye sevdiğimiz kızlar
Çok dibimiz dolmuştur
Ve çoğu zaman bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir.
Belki balkona kar seyretmeye çıkar diye sevdiğimiz kızlar
Çok dibimiz dolmuştur
Ve çoğu zaman bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir.
genelde gece yarısı balkonda yapılan etkinlik.
bana göre 4. sezonun temposu çok düşüktü. ilk bölümleri palyaço mevzusu üzerinden gideceğini sanıp biraz kendimi yükseltmiştim ama beklediğim gibi ilerlemedi pek sarmadı beni. bugün 5. sezon ahs- hotel'in ilk bölümünü izledim. geçen sezonun 3-4 bölümde veremediği hazzı ilk bölümde verdi dersem yalan olmaz. ama bu 5. sezonun çok iyi olacağını göstermez elbette 4. sezonun çok kötü olmasını gösterir. genel olarak otel/korku konsepti hoşuma gider ama ileri ki bölümlere de bakmak gerek tabi umarım güzel geçer.
her başlangıç, sonun iştahını kabartır ve sonsuzluk ölümsüzlüğü bile kıskandırır.