bugün

(bkz: 3000)
bir aksilik olmazsa cuma günü mini minnacık bir zirve gerçekleştireceğimiz yazar. çok cimri yahu, o kadar yoldan geleceğim, bişey ısmarlamadan göndercekmiş beni geri... tamam yahu ben ısmarlarım sana bi çay, canın sağolsun yazarı...***
artık istanbul'lu olmuş canım arkadaşım, gece gelmesinden dolayı ayaklarının altına kırmızı halılar seremedim ama olsun, artık sahibesi benimdir, ankara' ya selam ederim.. ardından marla yi da bekliyoruz, marla gelirken mystery ve devamını da topla canım, sonra gelirken bolu ya uğrayıp bolçi alındır. dır,dır,dır...
istanbul'lu olmuş yazar.
istanbul'da fink atan mesgul bunye.
istanbul'larda bensiz fink atan yazar.
istanbul'da kalmasini istedigim yazar.*
ne istanbul'a ne de ankara'ya bırakmayacağım yazar. çok önemli yatırımlara birlikte imza atacağım şahıs. * *
yarın 10.45'de karaköy iskelesinin önünde diyorum başka bir şey demiyorum.. *
haydin bu pazar çaya zirvesinde tanıdığım ,bıcır bıcır ,ankara ya benden selam iletecek olan yazar. *
aylardır tanıyoruz belki birbirimizi ama ilk defa yanyana gelip muhabbet etme fırsatı bulduk ve en güzel muhabbetleri döndürdük kendisiyle. deli gibi güldük eğlendik. abla yazardır kendisi bana ablalık yapmıştır, bende ona rehberlik yapmışımdır en güzelinden. *
zirvenin her karesinde gülüşünü duyduğum neşe kaynağı. artık onu bu taraflara daha çok beklemekteyiz. bi de değişik bir versiyonu vardı onun witch miydi neydi*heh o işte* sanırım süpürgesi arızalandı gelseydi çok daha eğlenecektik.*
iyice istanbul'lu olmuş ankara yazarı.
zirvede tanıştığımız ne zaman konuşsak gülmekten yarırdığımız yazar ciddi bir muhabbettimiz olamadı.bir de manson'la beraber çok hızlı yürüyorlardı, yordular beni.
gidemediğim zirvelere yolladığım elçim. misyonunu başarıyla tamamlamış duyduğuma göre. aferin diyorum kendisine. *
canım bi tanecik böcüküm, büyük planlar yaptığım kankim, zirve boyunca yanımdan ayırmadığım jadı, yakında istanbul'a yerleşip daha çok gezme fırsatı bulacağım dostum..
zirvede tanıstıgım * hemencicik kaynastıgım hiç de bile böcük olmayan en bi kuşum yazarı. saolsun varolsun yalniz birakmadı bizi. faati insanını bir küçük kardes edası * ile severekten * kopmama sebebiyet vermiştir. sıcaklıgını hissettirmen için gelmen gerekmezdi ki kuşum. ışık ile de ısıtırdın.

(bkz: ufo)
ankaralardan teşrif ederek bizleri sevindirmiş, zirveye herkesten önce gelerek, kendisinden sonra gelenleri geç gelmiş sanaraktan fırça atan yazar *. bunu saymayız haftaya bir daha efendim *.
ankara'dan gelip zirveye katılmış yazar.* pek uzun sohbet edemesekte tanıştığıma sevindiğim yazar. üzerinde ankara'ya iki selam var onları unutma diyorum kendisine. *
gelecegin muhtemelen rockefeller'ı olacak olan ankarali yazar. * *
aynı hastanede doğduğumuzu öğrendiğim ankaralardan taa buralara gelmiş, no promise ile birlikte ikisinin bitişik fotoğraflarını çektiğim sevimli hoşsohbet yazar.
uzuuunca bir aradan sonra tekrar görüşme imkanı bulabileceğim çok bi değer verdiğim. özledim ulan!
onu anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor benim için. kendisi hakkında ne düşündüğümü zaten o da biliyor, ama içimden geldiğince yazayım bir şeyler, kendi üslubumla*..

şubat ayında istanbul'a gelme haberini duyduktan sonra tabiri caizse, içimdeki sevgi kelebekleri kıpraştı*.. tabii, hemen planları yaptım. istanbul'u bilmeyen biri için*nerelere gidilebilir o soğuk şubat günlerine, bir taraflarımız donar ikene.. dedim, ya bi ortaköy-boğaz keyfi yaparız, ordan da kız kulesine gideriz, gezeriz falan, biraz da takılırız gene, al sana mis gibi gün.. tarihsel yerlere gideceğimiz yok nasılsa, "turist rehberi miyim ben öyle gezdiricem*, bize gelmez öyle şeyler" diyerek; "neyse artık, kafamıza göre yaparız bir şeyler" dedik..

büyük gün geldi çattı tabe, o gün böbrek üstü bezleri öyle bir çalışıyordu ki, fazla mesai yapmalarından dolayı ikramiye veresim geldi kendilerine*.. kendisi aradı beni, gecikecekmiş falan, yemek yicekmiş, yok yemezse midesi bulanırmış falan.. iyi dedim hadi, ye gel sen, ben beklerim...
yalnız nasıl bir beklemektir o... çocuklar beni ağaç sanıp, üzerime tırmanıp, meyvelerimden faydalanacaklardı*, o derece.. yok ama dedim, freedean'im için feda olsun, hem bilmiyo buraları, kaybolmasın... baktım, vapur geldi, ahanda dedim geliyor.. kalp vuruş sesleri, ramazan davulcusunun davul çalması vari.. beklerken bir de o sırada üzerime dalga vurmasın mı.. tüm pantolon, botlar falan rezil oldu tabi**.. ve baktım, karşıdan geliyor gülümseyerek..
hayatımda hiç görmediğim birine bu kadar sevgi taşıyacağımı düşünemezdim, ama onun yeri bambaşka tabii. sanki birbirini yıllardır görmemiş abla-kardeş gibi sarıldık, başladık yürümeye.. hasret giderircesine, eski anılardan bahsedercesine.. ortaköy senin, taksim benim, dolaştık**..
ayrıca o gün, ben içindeki çocuğu gördüm.. sen git, koskocaman kız, çocuk menüsü al.. olacak şey mi bu*...
neyse, akşam oldu, ayrılık vakti geldi.. geçirilen o onca saat, sanki bana bir kaç dakika gibi geldi.. gene sarıldık, ayrıldık.. "bunu saymayız, bir dahakine daha çok" dedik, esenleştik**..
işte, hayatımın en güzel günlerinden birinini 'kısaca'*özetledim kendimce.. tabii daha yazmak istesem, neler neler yazılır da, ben burada keseyim, göz yorgunluğu olmasın daha fazla..

lafın kısası, canım ablamsın, canımın içisin, iyi ki varsın, iyi ki yanımdasın, iyi ki geldin istanbul'lara.. iyi ki buluştuk, iyi ki konuştuk, iyi ki gezdik vs... ben "iyi ki" lere başladım mı, bitiremem, burda bitsin... seninle olmak "en bi güzel şe" ...
(bkz: rüya bitti) *
istanbul aşığı yazar..
çok istenenler olmazmış ya, ölü ya da diri istanbulda bulunmak isteyen yazar. o da olmaz ya.. * istanbul kadın gibidir uzaktan güzel dense de, çarkları arasında ezilmeye bile razı olacak uuser.
istanbulu çok seven ama kader kurbanı yazar.

yürekler alınmaz pulla parayla
kim yenmiş kaderi duayla ..
tatili bitsede okulu acilsa dedigim hanim hanimcik ufak tefek insancik.