bugün
- anın görüntüsü18
- yigitzsche17
- icardi190511
- psikoloğa gitmek mi içki almak mı14
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak22
- junkman13
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı14
- erdoğan'dan sonraki başkan19
- başıboş köpek sorunu25
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız14
- çok fazla çirkin erkek olması13
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği24
- sexting haram mıdır24
- sophie dee'nin memeleri11
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri11
- kurtlar vadisi pusu rezaleti11
- aleyna tilki nin annesi12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi15
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı59
- assembly kodu11
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur20
- ali koç8
- fenerbahçe13
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu9
- yazarların en rum özelliği15
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sadece sennn9
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir16
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti11
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
descartes'tan sonra daha da ön plana çıkan zihin ve beden ayrımı çerçevesinde ele alınabilecek mesele. descartes'in üzerinde durduğu mevzu, bulunduğu dönemin filozoflarınca da üzerinde duruldu. on yedinci yüzyıl denildiğinde en önemli metafizik sorunların filozofların felsefelerinde sistemli bir şekilde oturtmaya çalıştıkları dönem gelir akıllara. bu sorunlar tanrı, dış dünya ve zihin-beden dualizmi noktasındaki tartışmalarla ilişkili. aslında bu filozofların ne dediği çok önemli değil. önemli olan o çağda söz konusu olan doğanın/mekanın matematikleştirilmesi ve bilimsel gelişmelerin ışığı altında tehlikeye giren ilahi hakikatlerin otoritesinin yıkılması noktasında filozofların felsefelerini sağlam temellere koymaya çalışmalarıdır. bu dönemdeki çaba bir şekilde bu başat sorunların olabilecek en mantıklı şekilde ortadan kaldırılmasıyla karakterize olur. berkeley'in tanrı'sı yaratıcı bir tanrı olmaktan ziyade, zihinden bağımsız bir gerçekliğin olabilmesini sağlayacak, evreni var kılan bir tanrı, spinoza'nınki zaten aklımızdaki tanrı kavramından pek uzak bir tanrı, descartes'inki ise üçlü bir sistem olarak inşa ettiği mekanizmanın garantörü olan bir tanrı, hobbes'unki hıristiyanlığın tanrısı ama aslında Devlet'i tanrı kılmış. bilgi felsefelerini çelişkiden bağışık kılmak adına zihin ve tanrı hakkında söyledikleri açıkçası önemli değil. ancak ardıllarının hareket noktalarını belirlemeleri yönünden önemini koruyor elbette.
son dönemde zihinden bağımsız bir gerçeklik var mı tartışması artık idealizm dediğimizde aklımızda canlananlardan farklı. artık gerçekliğin var olup olmadığı, bilimsel ve teknolojik somut gelişmelerde eritilmiştir. önemli olan bu gerçekliğin nasıl üretildiği, nasıl yaratıldığı, nasıl büyük güçlerin tahakkümü altında simüle edildiği yönündeki tartışmaların yükseldiği gerçeğidir. kuantum fiziği ile biyolojiyi birleştirerek hala zihnin karakterinin irdelenmesi doğrultusunda çabalar olsa da, bunlar da unutulan soruların tekrar gündeme getirilmesinden ziyade, bazı verilen iş gördükleri alanın dışındaki alandaki yansımalarının ne olabileceği yönündeki beyin fırtınasından ibaret. quantum consciousness, quantum biology'e bakmak gerek.
edit: başlık başa kalmış.
son dönemde zihinden bağımsız bir gerçeklik var mı tartışması artık idealizm dediğimizde aklımızda canlananlardan farklı. artık gerçekliğin var olup olmadığı, bilimsel ve teknolojik somut gelişmelerde eritilmiştir. önemli olan bu gerçekliğin nasıl üretildiği, nasıl yaratıldığı, nasıl büyük güçlerin tahakkümü altında simüle edildiği yönündeki tartışmaların yükseldiği gerçeğidir. kuantum fiziği ile biyolojiyi birleştirerek hala zihnin karakterinin irdelenmesi doğrultusunda çabalar olsa da, bunlar da unutulan soruların tekrar gündeme getirilmesinden ziyade, bazı verilen iş gördükleri alanın dışındaki alandaki yansımalarının ne olabileceği yönündeki beyin fırtınasından ibaret. quantum consciousness, quantum biology'e bakmak gerek.
edit: başlık başa kalmış.
(bkz: zihin felsefesi
Berkeley'in haklı olma fikri beni korkutuyor...
Aslında Hegel'e kadar öncüler pek değişmedi. Bu dünya zihnin eseridir lafzını ikisi de kullanıyor. Sadece içerik/ontoloji üzerine (öznel/nesnel) tartışma var.
Leibniz'in "sonsuz küçükler hesabı" maddenin sonsuza kadar bölünebileceğini savunur. Sonsuza kadar bölünebilen şey, nihai manada var olabilir mi? Bu bölünme eylemi, zihnin refleksiyonalitesi dışında bir anlama sahip midir? Maddenin farklı formlar alarak algı yetimize, ideye şekil vermesi fikri, bana pek olası gelmiyor. Zira biz atom'u Rutherford'a kadar içi dolu bir yapıda algıladık. Onda boşluk bizim için var değildi sonra yaptığı altın levha deneyinde boşluğun olduğu ortaya çıkınca bizim atom üzerine algımız olduğu gibi değişti. Ya da Bohr'dan sonra elektronların bulutsu yapıda bulunduğu hacim noktaları (orbitaller) bizim için anlam kazandı. Daha önceki algı biçimimizde bunlar yoktu. Dolayısıyla bunlar bireysel zihin için varlığı söz konusu olan yapılar değildi. Yani atom'un varlığını, algımız ölçüsünde bilebiliyoruz, ve içindekilere zihnin kategorik devinimleri ışığında "var" diyebiliyoruz.
Marx'ın, Ernst Mach'ın savunduğu "süreci tersine çevirme" fikri enteresan ve benim için kabul edilemez bir metafizik yargıdan ibaret.
Bireysel zihin demeyin direkt zihin deyin. Hegel'in absolute mind'ını kenara atmak edebe aykırı olur...
Aslında Hegel'e kadar öncüler pek değişmedi. Bu dünya zihnin eseridir lafzını ikisi de kullanıyor. Sadece içerik/ontoloji üzerine (öznel/nesnel) tartışma var.
Leibniz'in "sonsuz küçükler hesabı" maddenin sonsuza kadar bölünebileceğini savunur. Sonsuza kadar bölünebilen şey, nihai manada var olabilir mi? Bu bölünme eylemi, zihnin refleksiyonalitesi dışında bir anlama sahip midir? Maddenin farklı formlar alarak algı yetimize, ideye şekil vermesi fikri, bana pek olası gelmiyor. Zira biz atom'u Rutherford'a kadar içi dolu bir yapıda algıladık. Onda boşluk bizim için var değildi sonra yaptığı altın levha deneyinde boşluğun olduğu ortaya çıkınca bizim atom üzerine algımız olduğu gibi değişti. Ya da Bohr'dan sonra elektronların bulutsu yapıda bulunduğu hacim noktaları (orbitaller) bizim için anlam kazandı. Daha önceki algı biçimimizde bunlar yoktu. Dolayısıyla bunlar bireysel zihin için varlığı söz konusu olan yapılar değildi. Yani atom'un varlığını, algımız ölçüsünde bilebiliyoruz, ve içindekilere zihnin kategorik devinimleri ışığında "var" diyebiliyoruz.
Marx'ın, Ernst Mach'ın savunduğu "süreci tersine çevirme" fikri enteresan ve benim için kabul edilemez bir metafizik yargıdan ibaret.
Bireysel zihin demeyin direkt zihin deyin. Hegel'in absolute mind'ını kenara atmak edebe aykırı olur...
güncel Önemli Başlıklar