bugün

her ne kadar şener şen ile anılsa da, yavuz turgul denen bir sinema dahisinin elinden çıkmış filmdir.
bir sosyolojik bir olgudur. bir dönem sol çevrelerde tartışma kaynağı olmuştu. noble savage diye idealleştirenler olmuştu çünkü. yaşar kemal gibi bazı yazarlar ya da yılmaz güney gibi sinemacılar bunu hep ağanın düzenine baş kaldıran proto-sosyalist, ideal, kahraman kişilikler olarak yansıttılar. hikayeler üç aşağı beş yukarı benzerdi. ya bir toprak meselesi vardır, eşkiya ağanın düzenine isyan eder. belki ağanın elde etmek istediği genç bir kız vardır, ona gönül koymuş genç silahını yüklenir dağlara vurur kendini. yani kısacası bir vesileyle sisteme baş kaldıran ve özgür dağlarda kendini sistemin dışında ve karşısında konumlayan bir kahraman söz konusudur. bu bir anlatıdır. öte yandan bu çeşit analizlere taban tabana bir karşı çıkış mesela kemal tahir'den gelir. tahir'e göre bu idealleştirilmiş eşkiyanın gerçekle bağlatısı yoktur, yazarının özlemlerini yansıtan bir kurmacadır. zira eşkiyalık aslında devlet otoritesinin bozulmasına müvazi ortaya çıkmış başıbozukluktır. romantiklerin düşündüğü gibi değildir dağlar. dağların kendi kanunları vardır.
0:00 0:11
Eşkıya kelimesi normalde çoğul anlamı taşıyan bir kelimeymiş. Tekil hali şaki imiş. Filmin adının eşkıya olması bahsedilen herkesin suça bulaşmasına bir göndermeymiş.

Şu linkte filme alakalı güzel bir anlatım var.

https://youtu.be/byc7qkA-wVQ
biz hapisteyken iki tane kemal tanırdık. biri mustafa kemal öteki dodo kemal. dodo kemal çocuk yaşta bir mahkumdu. katildi. her sabah erkenden kalkar, gasteleri önce o alır deli gibi çevirirdi. af haberi arardı. yıllarca af haberi aradı. sonunda bir aftan yararlanarak dışarı çıktı, bir hafta sonra birini öldürüp tekrar hapise düştü dodo kemal. sana bakınca hep o çocuk aklıma geliyor. eğer benim oğlum olsaydı senin yaşında olacaktı.

görsel
Yol kesen haraç alan senin benim gibi insan evladı.
eşkiya artıık şehirde.
Ben sana birşey olursa benimle konuşmalısın demiştim sen çocuğu öldürdün
Olmadı anlaşmoyı bozdın.
Efsane replik ve oyunculuk şener şen der susarım.
görsel

bir yavuz turgul efsanesi.

--spoiler--
- eşkıya ne?
+ yol kesen, haraç alan, dağlarda yaşayan... yani, senin benim gibi insanoğlu.
- sen eşkıya tanır mısın?
+ birini bilirim, adı baran'dı.
--spoiler--
- Sen de gel benimle, kurda kuşa yem olacan Ceren Ana.
- Kurtla kuş bizdendir oğul. Asıl kötülük başka yerde.

görsel
görsel
"Korkma, sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin, oradan özüne ulaşacaksın, çiçeğin özüne bir arı konacak, belki... belki o arı ben olacağım…"
yavuz turgul un yazıp yönettiği, şener şen ve uğur yücel in başrol oynadığı, erkan oğurun müziğini bestelediği klasikleşerek hafızalara yer edinmiş 1996 yapımı türk filmidir. eşkiya (baran) zamanında en yakın arkadaşının eşkiyayı onun sevdiceğini elde edebilmek için polise ihbar ettiği ve bunun üzerine 30 yıl hapis yatan bir adamdır. hapisten çıktıktan sonra ilk işi hem kendini hapse attıran eski dostunu hem de sevdicegini bulmak olan eşkiya istanbula gelir. burada yolları kesişen cumali ile başlarından türlü olaylar geçer. filmin geri kalanını izlemeniz burada okumanızdan emin olun daha iyi olacaktır. peki filmi bu kadar güzel yapan nedir? burada siralamamiz gereken çok şey çıkıyor. öncelikle tiplemeler çok orjinal. cumali klâsik bir sokak delikanlısı. sert duruşlu ama sevmesini biliyor, paylaşmasını biliyor, arkadaşlığı biliyor. ayrı bir samimiyeti var. tatlı sert bir adam. eşkiya ya baktigimizda ilkeleri olan, bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı, sözünün eri, sevdiğine sonuna kadar bağlı, insanlara değer veren, saf ve babayiğit bir adamı görüyoruz. ikinci şey ise oyunculuklar. öyle bir oynuyorlar ki şener şenin hafızalarimizda yer edindiği o komedi oyunculuklarına, uğur yücel in aslında o sıralar bir stand up yaptığına aklınız ermiyor. üçüncü şey ise hikayesi. evet tema olarak bir aşk söz konusu fakat hikayeyi işleyiş yönüyle özgün bir yeri var. cumali babasının yolundan gidip hayatın ayakları altında ezilmeye karşı çıkmaya çalışsa da kader onu babasının kaderine mahkûm ediyor. eskiya tövbe etmesine rağmen kader onun da yakasını bırakmıyor ve onu tekrar kendi geçmişini yaşamaya sürüklüyor. bu sefer dağlara değil evlerin çatısına kaçıyor ve bir yıldız daha kayıyor en sonunda gökyüzünden.

bunu da yazmadan geçemeyeceğim ki maalesef filmde göze çarpar bir eksiklik var. aslında bu eksiklik sadece bu filme ait değil. neredeyse o zamanlara ait olan tüm türk filmlerinde mevcut olan ve benim de hayli canımı sıkan bir eksiklik : yabancı sinemanin 1960 lardaki teknolojisi ile filmin çekilmis olmasi. biraz film izlemiş herkes anlar ki gerek kamera hareketleri gerek kurgu zamanına göre acemice yapılmış. görüntü kalitesi de aynı şekilde vasat.***spoiler**** örnek vermek gerekirse cumalinin ölüm sahnesinin oradaki atmosferi iyi yansıtmadığını düşünüyorum. ayni zamanda filmin son sahnesindeki havai fiseklerin sonradan montajla eklendigi çok belli oluyor. kurşun yaralarının 1970 yapmımi türk filmlerinden hiçbir farkı yok****. eğer gereken uğraş verilip böyle sahneler daha doğal ve etkileyici bir şekilde tasarlansaydi emin olun dört dörtlük bir film olmuş olurdu. ve emin olun ki o zaman eski türk sinemasına daha da fazla değer veren bir genç nesile sahip olurduk. tabi bu özellik dahi böyle bir filmi kötü yapamayacaktir, bu filmin türk sinemasindaki yerini böyle sebeplerle görmezden gelmek ahmaklık olur.

(biliyor muydunuz? eskiyanin ve keje(eşkiyanın sevdicegi) yi canlandiran şener şen ve sermin hürmeric o film çekildiği sıra evliydiler.)

***spoiler***yazımı eşkiyanın cumalinin ölürken söylediği o efsane repliği ile bitirmek isitiyorum: " korkma sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin. oradan özüne ulaşacaksın. çiçek özüne bir arı konacak, belki belki o arı ben olacağım."
ben sana çocuğa kefilim demiştim, bir mesele olursa benimle konuşmalısın demiştim. sözünü tutmadın, çocuğu öldürdün... olmadı. anlaşmayı bozdun!
şener şen'in mükemmel bir başyapıtı.

onun yanı sıra kelime anlamı dağda yaşayan haraç kesen kaba saba kişilerdir.
Söyletmeyin beni anam
Yaram derindir
Ölem ölem.
Bir yapay film senaryosu ile veyahut alakası olmayan terörle anılan.

Lakin hiçbiri değildir.
Anadolu'da gerçek sayısız örneği vardır.
Kozanoğlu, sandıkçı şükrü, Köroğlu..

ideolojisi yoktur.
hep garibandır.
Adaletsizliğe, yanlışa karşı bir başkaldırıdır. Eskilerin yiğitliğidir.

Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz hikayesinin baş kahramanı Sandıkçı şükrü;
1843-1909 yılları arasında yaşamış, rizeli bir insan. halk açısından kahraman, devlet açısından eşkıya. eşkıya dünyaya hükümdar olmaz türküsünün eşkıyası, teslim olduğu halde zaptiyelerin arkadan vurarak öldürdüğü yiğit. meşhur sinop cezaevi'nde yattığı, orada refik halit, mustafa suphi, refii cevad, hüseyin hilmi, osman cemal, tahir lütfi tokay (nazlı eray'ın dedesi), rıza nur, sadrazam mahmut şevket paşa gibi isimlerle birlikte kaldığı biliniyor. hikayesi ise şöyle:

rize'nin şimdiki adı portakallık olan haldoz mahallesindeki bir düğünde kardeşinin bıçakla karnından yaralanması üzerine, kendisine haber verilen sandıkçı şükrü olay yerine giderek kardeşini kanlar içinde buluyor ve kardeşini yaralayan abdi ağa'nın uşağını (bir anlatıma göre de abdi ağayı) orada vuruyor.
bu olay üzerine hapishaneye düsen sandıkçı şükrü bir süre sonra bazı arkadaşlarıyla birlikte hapishaneden kaçıyor ve dağa çıkıyor.

sandıkçı şükrü, dağa çıktıktan sonra, yönetimle işbirliği yaparak kendisini hileyle zehirlemek isteyen biriyle karisi fadime'yi elinden almak isteyen başka birini öldürüyor. sandıkçı şükrü'nün adi bu olaylardan sonra daha da yaygınlaşıyor. fakirlere bir şey yapmaması zenginlerle mücadele etmesi yüzünden halk tarafından da seviliyor ve destekleniyor. bu ve benzeri erdemleri yüzünden kendisine yardim edenler çoğalıyor.

sandıkçı şükrü'nün türküde adi geçen perilizade adında zengin birine haberler göndererek, yoksullara mısır dağıtmasını istediği, yoksa kendisini cezalandıracağı tehdidinde bulunduğu söylenir. nitekim sandıkçı şükrü'nün isteğini yerine getirmeyen perilizade'nin mısırlarını adamlarına toplattırdığı ve yoksullara dağıttırdığı yaşlılarca da anlatılır.

rize'nin camiönü (arkotil) mahallesinden hüseyin kutlu adında sandıkçı şükrü dönemine yetişmiş bir yaşlı "çevrede başı belaya giren sandıkçı'nın yanına geliyordu. sandıkçı hem geleni koruyor, hem yardim ediyordu" diyor.

kardeşiyle birlikte, türküde adi geçen urusba (şimdiki adi uzunkaya) köyünde eski bir kahvede otururken, zaptiyeler çevresini sarıyorlar. zaptiye çavuşu abbas çavuş sandıkçı'nın teslim olmasını istiyor, ancak sandıkçı kabul etmeyerek abbas çavuş'tan çekip gitmelerini istiyor. zaptiye çavuşu da bunu kabul etmeyince çatışma çıkıyor. sandıkçı ve kardeşi zaptiye çavuşu ile birkaç zaptiyeyi öldürerek kaçıyor.

sandıkçı şükrü'nün bu olaydan sonra bir ara yakalanıp zincire vurularak batiya gönderildiği fakat kapatıldığı yerden atlayıp rizeli sandalcılar tarafından kurtarıldığı anlatılır. sandıkçı şükrü'nün sinop kalesinde tutukluyken denize atladığı ve kurtulduğu anlaşılıyor.

sandıkçı şükrü'nün yakalanmaması ve her geçen zaman içinde daha çok halk desteği sağlaması üzerine trabzon valisi kadir pasa önemli sayıda adam toplayarak sandıkçı'nın üzerine gönderiyor. sandıkçı'nın üzerine gönderilen süvariler, kolcu kayıklarının reisi varilcioğlu sadık'ı da yanlarına alıyorlar. sandıkçı şükrü rize ilinin ikizdere ilcesi yakınlarındaki şanlı adli bir mezrada bir yaşlı kadının evinde otururken ihbar ediliyor. çevresi atlılarca sarılıyor. varilcioğlu da yanlarında.

sandıkçı şükrü teslim olmak istemiyor. fakat eskiden tanıştığı varilcioğlu sadık teslim olursa öldürülmeyeceğini söyleyerek onu ikna ediyor. sandıkçı şükrü de buna inanarak tüfeği elinden teslim oluyor. fakat varilcioğlu ile zabtiyeler teslim olarak önlerinde yürüyen sandıkçı şükrü'yü arkadan kurşunlayarak öldürüyorlar.
Köpeğimin adı.
görsel
görsel
Türk sinemasının harika filmi.

Oruçluyken izlemiştim acıktığımı gram hissetmedim izlerken.
– biz hapisteyken iki tane kemal tanırdık. biri mustafa kemal öteki dodo kemal. dodo kemal çocuk yaşta bir mahkumdu. katildi. her sabah erkenden kalkar, gasteleri önce o alır deli gibi çevirirdi. af haberi arardı. yıllarca af haberi aradı. sonunda bir aftan yararlanarak dışarı çıktı, bir hafta sonra birini öldürüp tekrar hapise düştü dodo kemal. sana bakınca hep o çocuk aklıma geliyor. eğer benim oğlum olsaydı senin yaşında olacaktı.

+ benim babam da yaşasaydı senin yaşında olacaktı eşkıya.

görsel
görsel

Eşkıya teşhiri.
– Biz hapisteyken iki tane Kemal tanırdık. Biri Mustafa Kemal öteki Dodo Kemal. Dodo Kemal çocuk yaşta bir mahkumdu. Katildi. Her sabah erkenden kalkar, gasteleri önce o alır deli gibi çevirirdi. Af haberi arardı. Yıllarca af haberi aradı. Sonunda bir aftan yararlanarak dışarı çıktı, bir hafta sonra birini öldürüp tekrar hapise düştü Dodo Kemal. Sana bakınca hep o çocuk aklıma geliyor. eğer benim oğlum olsaydı senin yaşında olacaktı.
+ Benim babam da yaşasaydı senin yaşında olacaktı eşkıya.
görsel
Ismimin geldiği bir zamanların güzide "mesleği".