bugün

aşırı gürültülü ve inanılmaz yakın içinde çok vurucu cümleler barındıran felsefe okumuş bir yazarın eseri. 11 eylül kitabın ana olayı olmasına rağmen beklediğim halde müslümanlığı ezecek herhangi bir beyan bulunmamaktadır. babssı ölen küçük bir çocuğu, ailesini ve bir anahtarın gizemini çözmeye çalışmasını anlatan bir kitap.
bu kitabı gerçekten "seviyorum."
sevince, o kişiyi, o şeyi, tüm kusurlarıyla kabul edip seversin. kötü yanlarını önemsizleştirirsin hatta, daha da çok sevebilmek için. işte bu kitaba karşı hislerim de aynen böyle.

okumadan önce, 9/11 temalı her türlü esere sıkıntıyla yaklaşır ve sonucunda da sevmezdim. ama bu hikayede, 9/11 küçücük bir ayrıntı gibi sanki gözümde.. jonathan bize oscar'ın beynine geçiş hakkı veriyor, bir anda on yaşında bir deha oluveriyorsunuz. ve onun kalbinden büyük hüzünlerine, ağır botlarına, kollarını morartışlarına aşık oluyorsunuz.

babaanne ve dedenin aşkıysa ayrı bir hikaye. içinizi acıtıyor, üstünde tek bir harf bile olmayan bir sayfaya bakıp ağlayabiliyorsunuz.

son olarak;

--spoiler--
"Excuse me, do you know what time it is?"
--spoiler--
foer in kitabından sinemaya uyarlanan, the reader billy elliot gibi filmleri ile tanınan stephen daldry yönetmenliğinde, thomas horn un oscar schell i tom hanks ve sandra bullock ın anne ve babayı canlandırdığı 2011 yapımı film. 9-11 olaylarının toz kokusundan, bir çocuğun babasından kalan anıları, korkularının ötesine geçerek aramasının öyküsü. apolitik bir yaklaşım içerisinde, kayıp giden bir babanın ardında kalan acı hatıraların arasından kendi karanlığında kaybolmaya doğru giden akıllı bir çocuk. bu güne kadar aradığı ışığı babası tarafından alan, ya da aldığını zannederken, onun ölümüyle aydınlığın yeteri kadar parlak olmadığını farkeder. yeni korkularını üreterek, babasından kalan son ışığı aramaya, tek başına aramaya koyulur. her tanıştığı insanın hikayesini, fotoğraf karesine dönüştürür. her kare de bir çocuk kitabının kahramanı.

fazlasıyla duygu yüklü, ezici ve yıkıcı bir konunun 9 yaşında fazla akıllı bir çocuğun ruh haliyle anlatabilmenin zorluğunu thomas horn başarıyla atlatmış. yönetmenin new york atmosferini gözünüze sokmadan içinde yaşayarak işlemesi, detayların arasından acıtması bir yana modern sinematografinin akışını sevdiren başarılı bir görsel sunuma dönüşüyor. bunun yanında yerinde flashbackler ile hikayenin bitiminde acıyı göğsünze saplamayı başarıyor.
--spoiler--

11 Eylül saldırılarında çok sevdiği babası (Tom Hanks) ölen 11 yaşındaki Oskar Schell küçük yaşına rağmen zeki ve meraklı bir çocuktur. Amatör olarak mucitlikle ilgilenen, takı tasarımcılığı yapan, astrofizikle ilgilenen, pasifist olan ve tef çalmayı bilen küçük Oskar; babasının ölümünden 2 yıl sonra bir gün (Thomas Horn) babasına ait bir vazoda gizemli bir anahtar bulur ve anahtarın hangi kilide ait olduğunu bulmak için araştırmalar yapmaya başlar.

--spoiler--
Son yılların bu tarzda ki en iyi Hollywood filmlerinden bir tanesi. 11 Eylül saldırısı'ndan sonra babasını kaybeden bir çocuğun yaşadıklarına dair öyküler anlatılmış filmde. Duygu yüklü bir uyarlama, izleyiciyi kendisine çekmeyi çok iyi biliyor. Tek dezavantajı bana göre gereksiz uzatılmış olmasıydı. Ancak bunu Thomas Horn (Oscar) öyle bir oyunculukla kapatmış ki sormayın gitsin. Tom Hanks ve Sandra Bullock gibi büyüklerine inanın parmak ısırtıyor. Geleceği çok çok parlak. Olağanüstü bir performans gördüm açıkçası.

Aslında sorunlu çocukluk geçiren tiplerin çoğu Sherlock Holmes'den yemiş gibiler. Fazlasıyla akıllı ve zeki oluyorlar. Filmden beklediğimiz gibi bunu çok iyi süslemiş, harmanlamış ve önümüze koymuşlar. Bir çocuğun gözünden babasızlığın ne kadar acı bir şey olduğu anlatılmış. Ondan arda kalan bir eşyanın bir çocuk için ne kadar paha biçilemez ve değerli olduğu düşüncesi seyirciye aktarılmış. Hayal kırıklıkları, babasının ölümünden anneyi sorumlu tutan diyaloglar, çılgın bir arayış hikayesi. 11 Eylül konularına veya Amerika'nın kendine acıtasyon yaymayı ne kadar sevdiği hikayelerini dalmayacağım. Çünkü bu filmin önüne geçmesini asla istemem..

Filmde olayları anlatım biçimi güzel. Seslerin atmosfer ve kişiyle uyumu da iyice seyirciyle iç içe geçiştirilmeye çalışılmış. Ancak varmak istenilen şeye varmaya çalışırken bana fazla uzatılmış gibi geliyordu nedense. Bu kadar da uzatılmamalıydı. Duygusal bir film olmasına rağmen 'duygunun zirve yaptığı' dediğimiz an da bana göre pek yoktu. Ancak ne olursa olsun izlenilmesi güzel ve hoş bir film ortaya çıkmış. Oscar'a aday bir filmdi ancak çok da uzak görürdüm. Nitekim Hugo ve The Artist gibi filmler varken biraz süprizdi açıkçası. izleyin, güzel vakit geçirin efenim.
jonathan safran foer imzalı novel. aşırı gürültülü ve inanılmaz yakın.
gerçekten çok içten ve izlenilmesi gereken bir film. hem buruk bir şekilde gülümsetir hem de yer yer ağlatır. Tom hanks zaten efsane bir adam şöyle bir görmemiz bile yetiyor. ama thomas horn güzel izletti kendini hiç sıkmadan. çok başarılıydı. Kitabını da bir an önce okumak istiyorum.
kitaptan uyarlanan bir film.
geçenlerde mod yerlerde, en güzeli bi dram filmi patlatıp, peçetelerle yüzüme peeling yapmak dedim. istifçi gibi biriktirdiğim film listeme tabii ki bakmadım. aman onlarda eksilme olmasın. adını beğendiğim bu filmi izlemek istedim. güzeldi de. konusunu yazmışlar, bakarsınız.

kitabını da filmi hafiften unutmaya başlayınca okurum.

--spoiler--
filmde etkileyen birçok sahne oldu, mektuplar, anahtara yüklenen anlam, dedeye patlanılan an.

sandık/kapı (veya kilitli bi günlükte olabilir, gerçi onun için anahtara gerek yok tel tokayla açılıyor fakat konu bu değil. hem başkasının özelini okumak çok yanlış) bulmuşuzdur anahtar bizde değildir ya da anahtar bizdedir ama açılacak sandık/kapı bizim için değildir. bilemiyorum ya.
anahtar elimizde, uyan yeri ararken ne umuyoruz, açıldığında ne bulacağımız belirsiz.
--spoiler--
Kitabını oldukça iyi yansıtan nadir uyarlamalardan. Başta söylemem gerekirse bir ölüme neden olması haricinde 11 Eylül olaylarının filmde herhangi bir etkisi yok. Bu ölüm otomobil kazası da olabilirdi, başına yıldırım da düşebilirdi ama daha etkileyici bir olay olan 11 Eylül saldırıları seçilmiş o kadar.
Film garip bir baba oğul ilişkisi ve garip bir çocuğun hikayesi ile başlıyor; başlarda bu gariplik " acaba bizi abuk bir sanat filmi mi bekliyor ?" diye sorsam da öyle bir film olmadığını aksine kendisine bağlayan hikayesi, hemen hemen tüm sinema severlerin büyük tat aldığı çocuk yetişkin ilişkisi üzerine dram yönü ağır basan ve sevimli bir film.
Küçük oyuncu Thomas Horn mükemmel bir performans sergilemiş simasını ve oyuncu yeteneğini Empire of the Sun daki Cristian Bale e benzettim umarım geleceği de onun gibi parlak olur.
işin özü 11 Eylül olayları var diye filme uzak kalmayın dediğim gibi film ile saldırı arasında ki tek bağ filme konusunu ve başlangıç amacını verin ölüm. iyi seyirler.