bugün

arkadaşlar gelmeyin tünelin ucu çok boktan bi yere çıktı.
çok ciddi eylemdir.üzerinde baya düşünüldükten sonra karar verilmelidir.
Kiminle eğlendiğimiz ve onun dünya görüşü son derece önemlidir. Politik olarak aktif olmaktan bahsetmiyorum.

Politik olarak kendini belli bir düşünceye ait hissetmeyenler pratikte faydacı liberal bir ahlakı benimseyebiliyor.

Hiç ihtiyacı olmayan hatta alsa da kullanmayacağı eşyalara sırf sahip olduğunu bilmenin hissettirdiği duygu için binlerce liralık taksitlere girenler var.
kierkegaard çok sevdiği nişanlısı regine olsen’i ‘’benim evlilikten daha önemli amaçlarım var’’ diyerek terk eder. 42 yaşında ölür, yalnızlıktan mı ölür kimse bilmez. emin ol direkt ölüm sebebi olsa yalnızlık bi çok kişinin ipini çekerdi dostum. örneğin hastayken bile kendin pişir kendin ye tarzı takılmak sıkıcı, sanırım yalnızlığın kötü yanı seni düşünen kimsenin olmaması.

ali şeriati evlenmek istediğini açıkladığında ablası ‘’sen evlenecek kişi değilsin’’ der ‘’kitapların dünyasından çıkmaması gereken birisin…’’ ‘’ama yinede insanım’’ der şeriati akabinde evlenir. karısının sürekli şikayet halinde olduğu bi evlilik hayatı, benle ilgilenmiyor, evi önemsemiyor öne çıkan söylemleri kadıncağızın. kendini anlayan insan olmadığından bahseder sürekli şeriati ve 43 yaşında ölür zihni yalnızlıktan mı ölür kimse bilmez.

spinoza panteizm düşüncesini savunduğu için yahudikten dışlanır. bi dağ evine yerleşir kimseyi görmeden geçen bi ömür. anılarında bazen günlerce hiç bi insanı görmediğinden kimse ile konuşmadığından bahseder ve 44 yaşında ölür. muhtemelen yalnızlıktan ölür. hapşurunca çok yaşa demedi diye bozulacağın bi insan olması lüks çünkü, kalktığında birisine günaydın diyebilmek artıdır pek kimse bilmez ama, ıssız evde buzdolabı sesi dinlersin akşamları, gerçi spinoza 350 sene önce dinleyemezdi ama ben dinlerim, soğan ve salça olmayan bi mutfağa sahip olmak neyse…

***

beni tanıyan 2 insandan birisi bana kız bulacağını iddia ediyor dostum. ‘’sen takma kafaya o iş ben de, hallediyorum ben’’ bu kadar çok kişinin araması hoş bi durum diye düşünüyor insan. nihayetinde sevenim çokmuş??! lakin bi yandan da hayallerimi kırıyor bu durum. nerdeyse bi tabur kız arıyor ama hiç kimse birisini bulamıyor, düşün. hani bi yere gideceksindir ama sürekli bi şeyler engel olur gidemezsin yaa, didinir herşeyi ayarlarsın son anda işin çıkar, gideceğin otobüs bozulur vs. bu kadar çok aksilik olunca insan şüphe eder ‘’belki de gitmemem gerekiyor, belkide kader bilerek önümü bu kadar tıkıyor??’’ diye. resmen evlilik için benzer fikirler beslemeye başladım. belkide evlenmemeliyim, belkide kütüphanemde huzurlu yaşar 40’ında ölürüm. belkide evlenmemesi gereken bi insanım kim bilir?? her horoz kendi çiftliğinde ötmeli belki, belki kierkegaard haklı. belki??!! kütüphanem bana yeterlidir?! ‘’düşünce dünyasına bi ıslık çalsam yanıma gelir onla oynarım, konferanslara giderim’’ diye düşünüyorum lakin şeriatinin dediği gibi ‘’ne kadar kitaplarla aram iyi olsa da ben de insanım’’

bilmiyorum, kafam karışık.
(bkz: seks).
saçmalıktan başka bir şey değil artık.
iki tarafta bi şekilde siki tutacaktır.
evlenmeden önce boşanma oranlarına bakılmalıdır, zira her 2 evli çiften 1 i boşanıyor , buna dikkat edilmeli.
şu hayatta gerçekleştirmekten, içinde bulunmaktan en çok korktuğum eylem, durum, kurum. bu kurum neden korkutuyor beni ? bekarlık sultanlık geyiklerinden ötürü değil tabii ki. bence evlilik çok eğlenceli bir durum. kendi açımdan evliliği kaldıracağımı ve eğlenceli olacağını düşünüyorum. ama beni korkutan asıl şudur. kadın dediğin geçmişte hayatına giren erkekleri unutabilir mi ? veya geçmişte aşık olduğu bir erkeği unutur mu ? tamam belki onunla iletişime geçmez ama hayal bile etmesi beni tedirgin eder. ki kadın şeytanın ta kendisi değilse ben hissederim onun düşüncelerini, isteklerini. bu beni çok korkutuyor sözlük. evliliği deli gibi isteyip, deli gibi de kaçıyorum .
değecek hatun bulursam çok sürmeden basacağım nikahı da yok amk.
yo this is bullshit man , garım var yürüyoruz çok sıkıcı zenci.
Elveda grup seks.
Deliliktir. Ateşe koşmaktır.
ev sahibi olma fiilinin masdar halidir.
iyi bir eş hayatı cennet, kötü bir eş hayı cehennem eder. dikkat edilmesi gereken eylemdir. iyi seçim yapılmalıdır.
görsel
intihar etmekle eş değer. Ha doğru kişi olursa ne mutlu size.
Mutlaka evlenin. Paraya bakmayın. bakan bok gibi insanlardan da uzak durun.

Bu dünyada ki en güzel şey. Onun için dünya evi diyorlar ya.

Ben evlendim pişman olmadım. Allah kimseyi pişman etmesin.
ulan "yarın okullar tatil mi acaba" diye sürekli haber sitelerini refresh eden ergenlerin vakit geçirmek için yazdığı abidik gubidik şeylerin arasında kaybolup gidecek ama ben yine de buraya bir şeyler bırakayım, belki çok sonraları benim çocuklarım falan açar buradan fikir edinir. *
abicim şimdi uzun süreli bir ilişkiden götünü avuçlayıp çıktıysan eğer sözlerim sana. eşekten düşmüşün halini anlarım ben. öncelikle uzun süreli ilişkiden kastım >3 yıl. tabi ilişkinin neden evliliğe gidemediği burada kilit noktalardan birisi. eğer araya sosyo-ekonomik sebepler girdi ve o yüzden bu iş senin iraden dışında bittiyse senin çekeceğin acının süresi görece olarak fazla kardeş. hiç sağa sola vurma kendini geçer diye, rutin hayatını o acı ile yaşamaya alış. bir noktadan sonra rutin içerisinde acının hafiflediğini hatta geçtiğini görecek, bu kardeşini anacaksın. * eğer ilişkin iki tarafın zaman içerisinde farklı yönlere doğru gelişmesi sonucu "ulan illa evleneceğiz diye hayatımızı bok etmeyelim, ayrılalım en iyisi" şeklinde mantık çerçevesinde bittiyse, senin işin ilk arkadaşa göre nispeten kolay.

şimdi bu girizgah neden yapıldı diye sorarsan, uzun süreli ilişkiden sonra evlenme aşamasına gelmek insanı çok yoran bir süreçtir. acaba hazır mıyım, bir daha sevebilir miyim, 5 senede eski sevgilimi tanıyamadım şimdi kimi ne kadar sürede tanıyacağım soruları döner durur kafanda kardeş, bilirim. öncelikle sen gün görmüş adamsın, * uzun ilişki içerisinde iken bir nevi evlilik provası yaptın, o ilk başlardaki heyecanın ne kadarı 4. yıldan sonra kalmıştı? bence büyük çoğunluğu gitmiş, alışkanlığın getirdiği bir konfor kalmıştı. o yüzden artık yaş kemale erdi ve evlenmen iktiza ettiyse ben sana kötü bir haber vereyim, o ilk günkü heyecanı bulamayacaksın. çünkü artık beynin biliyor ki bu heyecan gelip geçiyor, buna kapılırsan sonunda "tutuyorsun". yani felsefik tanımını yapacak olursak; "beynin aşk illetine karşı bağışıklık kazanıyor." * seni bir daha o hislerin peşinden maceralara girmeni engelliyor.

sen şimdi diyeceksin ki; "ulan bu kadar konuştun, çok matah bişeymiş gibi anlattığının adı mantık evliliği, ne artislik yapıyon". ben sana mantık evliliğinin aslında bir seçim olmadığını anlatıyorum, zaten senin önünde başka bir seçenek yok. artık o çılgın aşık olamazsın. yok arkadaş ben illa karımla/kocamla o aşkı heyecanı arıyorum diyorsan da o zaman kendini biraz frenleyeceksin, evlenene kadar bu bağışıklığı kazanmayacaksın. he ben sana demiyorum ki yüzüne bakınca içinde bir kıpırtı olmayan biriyle git evlen. sadece o "aşk" denilen herzeyi arayarak ömrünü daha fazla heba etme.
Hukuken kadını koruyan sözleşme. Mesela aile konutuna tapuda şerh konmuş ise kendi mülkünüz olsa da satamazsiniz.
allah evlenmek isteyenlere yardım etsin.
düşman başına.
3 yıl önce yaptığım.

çok güzel bir şey. bi kere evde semizotu pişiyor. daha nolsun.
Evlilik deyince aklıma direk takılar geliyor.
Hesaplarıma göre 11 tane hediye bilezik.
80 küsür ceyrek altın gelecek.
Bence bi an evvel evlenmeliyiz.
zorunlu olarak yapılmadıkça güzel bir hadisedir.

insanoğlunun doğası tamamen buna programlanmış. aileden kopup yeni bir aile kurmaya.

ergen de olsak üniversiteden tatil için eve gelinen zamanlarda sofraya anne yemeği diye hevesle oturduk. sabahları hazır bir kahvaltı sofrasına uyandırıldık. özgürlüğümüzü çok sevsek de aile yaşantısında bizi çeken bi şeyler oldu. yemek bunun sadece küçük bir örneğiydi.

hasta olduğumuzda ve bir bardak su verenimiz olmadığında, kimin aklına anne ve babası gelmedi?

çok çok radikal olun, toplumun anlamadığı şeyler var deyin, farklılığı kovalayın, tek bir insanla hayat mı geçer deyin... bir gün yine aile hayatı özleminiz olacak.

evlenmek istemiyorum, bu bir saçmalık diyenler, tamam yine güçlü olun, güçlü görünün, ama evliliğin güçsüzlükle de bir alakası yok. her şey kötü gittiğinde sizi anlayışla bekleyen bir kucak ne kadar kötü olabilir ki?

etraftaki evlilikler hakikaten de çok berbat. düğünler ekonomiyi sarsıyor. insanların saçma sapan isteklerini yapıp bi de üstüne düğünde ankara havasıyla gerdan kırıyorsun. en kral dram filmlerine fatiha okutturur bu sahne. ama siz istediğiniz sürece bunlar olmayabilir de. hadi oldu diyelim, sevdicek için katlanılmaz mı bunlara? alt tarafı youtube da yarılarak seyrettiğin bir videonun içinde olacaksın. gayet de eğlenceli bence.

amacım evliliği övmek değil. ayrıca niye öveyim? benim ne gibi bi çıkarım olabilir?

sadece evliliğe gidiyor diye bundan korkup senelik ciddi ilişkilere kıyılmasını istemiyorum. kadınlar annelik iç güdüsüyle doğar ve bu yüzden evlilik onlara erkeklerden daha cazip gelir. bu nedenle kadınlar da suçlanamaz. bu yanağında kocaman bir ben' le doğan insana bu niye var demek gibi bir şey olur.

sözlüğün yapısını düşünecek olursam şu an bol eksi alacak bir yazı yazdım. çünkü geyik yapmıyorum. çünkü eğlencesine yazmıyorum. çünkü çevre yapmak için yazmıyorum. sözlükte var olan aklı başında yazarlar yeter. haa biri de okuyup hiç bu açıdan bakmamıştım derse de ne mutlu bana.