bugün

gazetecilik ve habercilik dersleri vermekte olan bir yardımcı doçent'tir, Bilgi Üniversitesinde Öğretim Üyesidir.
*
kesinlikle güzel düşünüyor, ama en önemlisi bu düşüncelerini korkusuzca, çok daha güzel bir şekilde söze dökebiliyor, konuşurken dinleyenleri etkisi ve kontrolü altına alıyor, adeta ne kadar bilgi sahibi olduğunu herkese kanıtlamak istercesine sürekli sürekli bilgi veriyor, dinlerken düşünmenizi düşünürken sorgulamanızı ve anlamanızı sağlıyor.

olukça net olarak; çarpıtmadan, bazı erkek sözde aydınlar gibi kıvırmadan, tırsmadan ifade ediyor,kendi hiç ürkmüyor ama karşısında onla tartışmakta olan insanı ya kendine hayran bırakıyor ya da ürkütüyor, sıkıcı ve geyik muhabbeti olarak görülebilecek konulara bulaşmıyor, kendine özgü ve has bir uslupla yazıyor ve konuşuyor.
herkesin şak şakçılık yapıp karşı çıkamdağı konularda sesini yükseltip, muhalefet olabiliyor doğru bildiklerinin altına cesurca adını yazıp, imzasını atıyor.
ülkemizde çözümü imkansız gibi görünen sorunlarla yanlışlara sadece seyirci kalıp, susmuyor. yorulmadan, bıkmadan doğrularını savunuyor, konuşurken bıktırmıyor ve insanı yormuyor ama konuşması bittiğinde "zaman ne çabuk geçti keşke hiç susmasa ve konuşsa" diye düşünmenizi sağlayıp; sizi üzebiliyor. * * *
kendine ait bir de blog sayfası bulunmaktadır.

--spoiler--
http://esraarsan.blogspot.com/
--spoiler--
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1031610&Date=07.12.2010&CategoryID=42

wikileaks e farklı bir pencereden bakmış. değerlendirmeleri, tespitleriyle muhteşem bir yazı yazmıştır.

bloğu da mutlaka takip edilmelidir.
http://esraarsan.blogspot.com/
Bilgi üniversitesi Esra Arsan'ı 'işten çıkarttı'

Eski gazeteci ve medya üzerine araştırmalar yapan Esra Arsan'ın 'PKK'nın dilini kullandığı' iddia edildi. işten çıkarmanın VAKiT'te yayınlanan haberle bir ilişkisi var mı?

Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dç. Dr. Esra Arsan, Yeni Akit gazetesinde çıkan "Üniversitede bir PKK yandaşı" ve "Öğretim üniversitesinden PKK dili" başlıklı haberlerden sonra Bilgi Üniversitesi'nden atıldı.

Cnnturk.com'dan Murat Aydın 'ın haberine göre Bilgi Üniversitesi yönetimi Doç. Dr. Esra Arsan'ın üniversite olan ilişkisini kestiğini duyurdu. Esra Arsan bu konuyla ilgili sessiz kalırken, üniversite yönetiminden "Esra Arsan ile ilişkinin kesilmesi Yeni Akit gazetesindeki haberden kaynaklı bir tasarruf değildir" açıklaması geldi.

Esra Arsan, bir süre önce Fırat Haber Ajansı'na röportaj vermişti. Arsan röportajda tutuklu gazeteciler ve basın özgürlüğü üzerine değerlendirmelerde bulunarak, "Gazeteciler artık tutuklanarak öldürülüyor" demişti. Akit gazetesi Arsan'ın bu sözlerinden yola çıkarak, "Üniversitede bir PKK yandaşı" başlığıyla Arsan'ı hedef göstermişti.Gazete ayrıca Esra Arsan'ın başörtü yasağını savunan bir isim olduğu iddiasında bulunmuştu.

Hedef gösterilmesinin ardından pek çok gazetecinin ve üniversite çalışanlarıyla öğrencilerinin dayanışma gösterdiği Arsan, gazeteye dava açacağını duyurmuştu.

ÜNiVERSiTE iLE YOLLAR AYRILDI

Bütün bu gelişmelerden sonra yani Yeni Akit gazetesinin bu haberinden sadece iki gün sonra Bilgi Üniversitesi yönetimi Esra Arsan' a kendisiyle çalışamayacağını belirterek, 14 yıllık öğretim görevlisinin işine son verdi.

Cnnturk.com'un Bilgi Üniversitesi kaynaklarından edindiği bilgilere göre istanbul Bilgi Üniversitesi iletişim Fakültesi Dekanı Halil Nalçaoğlu ile Ersa Arsan arasında uzun zamandır bir gerilim yaşanıyordu. Dekan Nalçaoğlu, Arsan'ı muhalif ve geçimsiz olarak görüyor; fakülteye zarar verdiğini savunuyordu.

Kaynaklar, üniversite yönetiminin bu kararından sonra ise Esra Arsan'a öğretim görevlilerinden destek gelmemesini de garip bulduklarını, öğrencilerin Arsan'a destek mesajı attıklarını belirttiler.

ÜNiVERSiTEDEN AÇIKLAMA

Doç. Dr. Esra Arsan üniversiteden ilişkinin kesilmesiyle ilgili sessiz kalırken, soruları cevaplayan istanbul Bilgi Üniversitesi iletişim Fakültesi Dekanı Halil Nalçaoğlu, Arsan'la yollarını ayırmalarının sebebini "çalışma ortamımızın verimi ve uyumu adına aldığımız bir karardır" sözleriyle değerlendirdi.

Nalçoğlu, "Esra hocamızla (henüz resmiyet kazanmamış olsa da) yolları ayırma kararımızın sözünü ettiğiniz gazete ve yayınladığı haber ile kati surette bir bağlantısı yoktur. Hocamızla el sıkışarak, iyi niyet temelinde ayrılmamız söz konusu iken, adı geçen talihsiz haber ortaya çıktı. Bir kez daha bunun çalışma ortamımızın verimi ve uyumu adına aldığımız bir karar olduğunu, diğer konu ile bir alakası bulunmadığını vurguluyorum" dedi.
"Ülkemizde demokrasi, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü önünde demokles'in kılıcı gibi dikilen terörle mücadele kanunu kullanılarak, muhalif, alternatif, eleştirel gazeteciler, düşünürler, akademisyenler ve üniversite öğrencileri hapse atılıyor" şeklindeki demeciyle akit tarafından 'pkk yandaşı' olarak hedef gösterilmiş ve bilgi üniversitesindeki işine son verilmiş olan öğretim üyesi.
'Kitap'la 'silah' aynı değil ise, niye ciyaklıyorsunuz?

Furkan Altınok tarafından kaleme alınan "Üniversitede bir PKK yandaşı" başlıklı haberimiz Akit'te 25 Mayıs'ta yayınlanmış.
Bir üniversiteli doçent hanım(!), Türkiye'de kendisini takdim edecek ajans bulamamış olmalı ki, "Beni kim tanıtır? Beni kim tanıtır?.. Ben tanınmak istiyorum" diye dövündüğü günlerden bir gün, PKK'nın haber ajansı ile karşılaşmış..
"Siz, sabah akşam asker şehid eden örgütün eylemlerini, sanki bir maharetmiş gibi haberleştiren ajans değil misiniz? Size demeç vermek, bu ülkenin 50 bin insanının manevi hatırasına saygısızlıktır. Gidin işinize" dememiş..
PKK'nın ajansına, demeç vermiş.. 1990'lı yıllarda gazetecilerin öldürülmesine atıf yapıp, "Artık gazeteciler, tutuklanarak öldürülüyor" diye bilgiçlik taslamış..
Oysa, içlerinde emekli valiler de olan illegal Basın Konseyi'nin üyeleri söylesinler.. Bir muhabir "Gerilla karakolu bastı. Üç asker öldü. Gerillanın kaybı yok. Gerilla devlet güçlerine zorlu anlar yaşattı" şeklinde ifadelerle sözde bir haber yazarsa, bunun işi gazetecilik mi olur, terör övgüsü mü?
Tabii ki terör övgüsü olur.
Dolayısı ile bu sözde haberi yazan da gazeteci değil, terör yandaşı olur.
Her hukuk devletinde de, böyleleri alınır, cezaevine konulur.
Gariban çocukların, kandırılarak ellerine verilen silahlarla devletin askerine sıktırdıkları kurşunun hesabı, sadece sıkandan değil, kurşun sıkanın eylemini övenden de sorulur.
Türkiye'de de sorulmaya başlanmış.. Gazeteci kılıklı o terör yandaşları tutuklanmış.
Bilim kadını(!) zat ta, hemen koşmuş: "Gazeteciler öldürülüyor!"
işte bu haber yapılmış ve okuyucuya aktarılmış.
Basın Konseyi ne diyor?
"Hayır, böyle haber yapamazsınız."
iyi de, savunduğunuz KCK'lılar, PKK'lılar istedikleri gibi haber yapıyorlar? Hatta onlar hakkında dava açıldığında, sizin savunduğunuz üniversitedeki doçentler, "Gazeteciler öldürülüyor" diyerek, o terör övgüsü içerikli haberlere destek çıkıyorlar.
Biz de olayların geniş penceresinden bakıp, olayları haberleştiriyoruz..
Niye kızıyorsunuz ki?
Kendinize gelince, "Basın susturulamaz" diyorsunuz.. Teröre destek veren haberi bile savunuyorsunuz..
Ama biz, teröre destek verenleri deşifre edersek, hemen itiraz ediyorsunuz.
Terörist örgüt savunuculuğu değil mi, sizin bu yaptığınız?
Neymiş?
"Doç. Arsan'ı, kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırıyor"muşuz.
Kendileri "devleti itibarsızlaştırıyor"lar. Teröristi övenler hakim önüne çıkarılınca "Gazeteciler öldürülüyor" diye, üniversite kürsüsünden ahkamlar kesip, "yargıyı itibarsızlaştırma" operasyonlarına daha da hız veriyorlar.
Ama biz onların gerçek yüzlerini deşifre edince, "itibarsızlaştırma yapılmıştır. Kamu yararı yoktur. Haber verme sınırı içinde kalınmamıştır" diye hüküm veriyorlar.
Onların verdikleri hükmü, dikkate alan varmış gibi..
Kendileri çalıyor, kendileri söylüyorlar..
Ben de kendilerine bir mesaj göndereyim: "Zıt Erenköy.."

http://www.habervaktim.co...niye_ciyakliyorsunuz.html