bugün

ilk günden hatırlarım etrafını saçağın,
Bir asma kuşatırdı körpe filizleriyle,
Kokularla cezbedip küçük, çapkın kuşları
Buğulu taneleri uzatırdı pencereye,
O baldan salkımları bize yaklaştırırdı
Uzatarak annemiz bembeyaz ellerini,
Biz, onun çocukları geri verirdik tekrar
Kuşlara üzümleri, emilmiş dallarını.

Seneler aktı gitti, artık ne kuş, ne anne
Biçare yaşlı asma sarardı ve çürüdü
Kapıyı, duvarları vahşi otlar bürüdü
Ve ben, ben ağlıyorum o günlerin peşinde.

Lamartine.
yusuf ziya ortaç şiiridir.

Köşede altın oymalı Edirne kavukluğu,
Üstünde çeşm-i bülbül sürahi
Yıldız Serpintili mavi bir buğu...

Birinde kallavisini dinlendirmiş asırlar,
Öbürünün ışık göğsünde
Geceler dolusu sırlar!..

Duvarlarda iki kılıcın gümüş çaprazı,
Sene 1053 amel-i Şahin Usta
Üstündeki talik yazı...

Çeliğine su vermiş kral kellelerinin kanı,
Bir vuruşta parçalanmış
Kim bilir kaç şövalyenin kalkanı!..

Raflarda Beykoz işlerinin ışıl ışıl hevengi,
Ve sedirler üstünde has bahçeler açan
Üsküdar çatmalarının ateş rengi...

Islak gözlü cariyeler uzanırmış onlara,
Ve kafeslerin ardından bakarlarmış
Yelkenleri zafer dolu kalyonlara!..
bir adnan barış ağır şiiri.

yitikti rüzgar bir rüya mı görüyordun
kırık uykularımızdan gelen su sesi
hangi yağmurun susması bu kadar uzun
beyazdır çocukluğun en güzel bahçesi

orada durmadan ağlar bir melek
alır götürür günleri zamandır
bir efsane daha geçmek istesek
yorulur düşler köprüler kırılır

şimdi kağıttan bir gemidir o eski ev
küçük bahçe incinir en tenha yerinden
belki özlemiştir çıkar gelir şirin dev
tanırım çocukluğumu kirli sesinden.
görsel
görsel
görsel
Ahlar vahlar arasında Bursa' nın ücra bir mahallesinde yıkıma uğramıştır.