bugün

bir yakinim olan adamdır.
ben bu kadar mala mülke önem vermeyen ama bir o kadarda mutlu insan görmedim. idolümdür. alzaymır falan ya da yaşlı değildir. doğası öyle adamın. gayette zekidir.
-alo pilot
+söyle yakınım
-bi adam geldi. kiracımmış. bana sat o dükkanı diyo
+kimmiş, nerden gelmiş
-kimsin nerden geldin(adama soruyor) izmir den gelmiş. orda dükkanım mı var benim pilot
+evet 4 tane var ya. dur ben gelicem. beklesin.

başka bir gün de, emlaklarıyla ilgili pek iyi olmayan bi haber vermeye gittim.
öğlen vakti. baktım hanımıyla oturmuş, yer sofrasında yemek yiyor. çorba var, vazgeçilmezi olan sütlü biber var.
sütlü bibere ekmek bana bana yiyor. oturdum yanına.
iyi olmayan haberi verdim. ben haberi verirken hanımı kalkıp mutfağa gitti.
anlatmam bitince geri geldi. şimdi bu karısına anlatıyor olayı.
bak noolmuş pilot anlattı. benim arsam varmış, falanca yerde. devlet onu istimlak etmiş çok az para vermiş.
karısı ondan umursamaz.
olsun, devlete gitsin bi şey olmaz.

tüm bu umursamazlıklarına karşılık o kadar da kısmetleri açık ki, anlatılmaz.
2 ay geçmedi, başka bir arsaları imara açılıp sanayi arsası olarak tescillendi.
değeri en az 10 kat arttı.

adamın parayla pulla zerre işi yok.
atar sandalyesini, doğduğundan beri hiç ayrılmadığı mahalledeki baba evinin önüne içer çayını. konu komşuyla muhabbet eder.
arada zorlayarak restorana falan götürürüm, gezeriz falan.
o zamanlar da yanına ya bi kaç çeyrek ya da bi kaç gram altın alır. tek takıntısı budur.
yeriz yemeği. hesap ödenecek. çağırır garsonu uzatır bi çeyrek.
kuzum bunu bozdur gel. burdayız der.
garson şaşkın şaşkın alır. sorar şefine falan. bozdurur gelirler.
garson hesabı alıp üstünü getirir.
bizimki, al kuzum al senin olsun. sana verdim ben onu, kızanlara bi şey al der.
adamdır.
yatırım kararlarını da tamamen kendi verir. kimseyi dinlemez.

arsa mı önerdiler mesela.
gider bakar. kimseye bi şey sormaz. imarı var mı, metresi kaça gidiyor, piyasası ne, buraların.
sadece bakar. 1-2 saat kalır. çevreye bakar, olduğu yerden.

-ne diyosun yakınım alalım mı?
+al al sevdim burayı. güzel yer.

bu kadar.
asla yanıldığını görmedim.
5-6 sene önce fabrikacılığa merak sarmıştı.
mühendis kökenli sonuçta. merakı var.
söyledi bana, pilot bi fabrika alalım ya, hevesim var.
tamam abi dedim.
sağa sola haber saldım. bende bakıyorum ilanlara falan. tam da üniversite okuduğu şehirde bi aliminyum ambalaj üreten bi fabrika bulduk.
dedim abi buldum böyle bi şey. gidip bakalım.
al al dedi bakmaya gerek yok.
lan oğlum bi sor kaç para, ne kazanırız ne kaybederiz.
yok sormaz.
neyse yaptırdım pazarlığını, adamın parasını tırınk ödedi. ceketini alsın çıksın yeğenim dedi.
söyledik adama başüstüne dedi.
daha sonra öğreniyorum, müdürü aramış.
kaç harcıyosun kaç kazanıyosun demiş.
müdür demiş kimsin?
ben aldım fabrikayı demiş.
müdür inanmamış beni aradı.
dedim, konuşması nasıl biri?
sakin sakin konuşuyor ama pekte inanamadım, dalga gecmiş olablir dedi.
yok dedim, sakinse o dur.
ara, bilanço netini söyle ona dedim.
tabi zarar yüklü miktarda.
beni aradı pilot o fabrika kazanmıyormuş ya dedi. sen orada bi ev buldur yengenle biz gidip biraz kalalım dedi.
bul dedi ya o al demek. aldırdık şöyle keyfine göre bahçeli bi ev.
gidip yerleştiler.
müdürle konuşuyorum, arada.
nasıl gidiyor diye.
abi adam para dağıtıyor ya dedi. ikramiye dağıtmış çalışanlara.
başka napıyor dedim.
hiç fabrikada akşama kadar dolaşıyor dedi.
bazen 2 saat bi makinanın ya da bandın başında hiç bişey yapmadan öyle gözlüyor dedi.
dedim kafaya koymuş bu. suskunsa beyninde fırtınalar kopuyordur.
3 ay sonra falan beni aradı.

dvm edecek entrydir.
napıyorsun pilot dedi.
iyiyim abi sen napıyorsun nerdesin.
fabrika aldım ya. çok güzel ya, fabrikadayım.
güzel dediyse sorun yoktur.
devam etti. burda yanda koca bi arazi var. söyle çocuklara da alalım onu.
araziyi biliyorum. çorak inişli çıkışlı ama düz yerleri de var.
dedim abi napıcan orayı. tepelik gibi bi yer.
al al sen dedi. inek falan bakarız. güzel bi yer.
tamam dedim.
peşinden ekledi. kanada da bi makina yapıyolarmış. aliminyum makinası. çok hızlı çalışyomuş ondan da aldır 3 tane dedi.
ne makinası, fabrikanın adı ne abi diyecek oldum. müdüre sor bilmiyorum dedi.
hem adamlara söyle alırız ama bizim mamullerden de sipariş versinler biz de onlara satalım dedi.
olur mu abi alırlarmı ki
söyle sen söyle. almazsanız almayız de.
müdürle konuştum.
ben öyle bişeyden bahsetmedim dedi, makina falan yani.
nerden öğrendi nerden biliyor bilemedim. sorsam da söylemez.
neyse, gerekenler yapıldı. adamlar 3 entegre makina diyince bayağı heveslenmişler.
biz almayız ama sizi öneririz demişler.
inanır mısın makinalar gelmeden siparişler yağdı.
dedim ya adam kısmetli. dolar fırladıydı o ara, türk mallarının fiyatları çekici hale gelince, sipariş yağmış ve gene kısmete bak. döviz fırlamadan bütün ödemleri yapılmıştı, makinaların.
velhasıl kelam o inek bakarız dediği yere, eski fabrikanın iki misli bir yer yaptırdı.
yeni makinalar oraya geldi.
tümsekli tepeli bi yer demiştim ya onu da öyle planlamış ki, üretim alanları yüksekte, yükleme alanları çukurda. bu çok önemli çünkü ambalaj sonuçta hacimli malzeme ve nakliye ve dolayısıyla yükleme işi çok. tırın biri giriyor biri çıkıyor.

2-3 sene sonra kazandığı paraya dudağı uçuklamayan kalmaz. o kadar şahane bir yatırım oldu.
ziyaretine gittim fabrikaya.
2 okul arkadaşı gelmiş, ünide birlikte okudukları.
e naaptınız dedim. iş istemişler.
demiş yazın maaşlarınızı geçin başlayın ama dedi sıkıldım ben burdan.
kesin arkadaşlarından sıkıldı. iş yok da diyemez.
sat sen burayı, fransızlara söyle alırlar dedi. ambalaj alan müşterilerinden bahsediyor.
1-2 ay ses çıkmadı. kendisi evine döndü. ben arada gidip kolaçan ediyorum, fabrikayı.
o günlerde hakkatende o fransız müşterilerden ikisi talip olmuş.
aradım abi dedim. 2 sene ödemeli satarsa alırız diyorlar ne diyorsun.
cevap çok basitti.
ver ver, biz yengenle ekmek pişiriyoz şimdi. sonra konuşuruz.
elli, yüz milyon liralık fabrika ve ekmek pişirmek.
tabi ki ekmek pişirmek daha önemli.
tamam dedim.
gel ekmek yiyelim. mis gibi oluyor dedi kapattı.
ben uzaklardayken super bi araba almıştı, önceki senlerde.
anlattı gül gül öldüm.
almış acentanın numarasını demiş şu arabayı getirin bana.
tabi karşısındaki adam beyefendi gelmeniz lazım işlemler var falan demiş.
demiş ben gelmem gelin paranızı alın arabamı da getirin.
vermiş adresi.iki kişi gelmiş, acentadan.
poşete koyduğu paraları vermiş adamlara, ceplerinede yüklü miktar bahşiş koymuş.
adamlar şaşkınlık içinde.
diyo ki ismimi aldılar nüfus kağıdıma baktılar.
2 saat sonra araba kapıdaydı.

hiç düşünmez, bu adamlar ordan mı geldi, parayı alıp giderler mi?
dedim acelen neydi abi alırdık. acıkınca hemen yemek lazım dedi. sonra iştahın kaçarsa yiyemezsin.
hakkat kaçar da iştahı. arabayı 2 ay olmadan sattı zaten. çok yakıyor pilot, dedi.
geçen yaz bitmek üzere olan inşaatlarıyla ilgileniyorum.
bi gittim. yemek barakasında yemek yiyor.
ertesi gün gene orda, soraki bi kaç gün gene orda.
abi dedim ne oldu sen gelmezdin. bi sırun mu var.
yok yok dedi.
mühendise sordum. napıyo agam burda, kaç gündür.
abi çkullanılmış çivileri düzeltiyo dedi.
gittim buldum yerini.
pilot bende tam seni arayacaktım. bi hurdacı bul bana bak 4-5 kutu çivi var. satalım onları.
hurdacının geçeceği bi yer değil. yeni yerleşim.
arabayla bi hurdacı getirttim.
çatır çatır pazarlık yaptı. çivileri sattı adama.
sanırsın sitedeki dairelerin hepsini bi kerede sattı. o kadar yüzü gülüyordu.
soğuk kanlı ama soğuk olmayan adam.
toyluk meseleme gelince, doğru sayılabilir. yarışamam, bu kesin.
lakin özendiiğm tarafı bu değil.
toprak fırında ekmek yapmayı ve onu yemeyi çok sevmesi ya da hala babadan kalma kerpiç ev de yaşaması.
adamın ruhu doygun. işleri hobi niyetine yapıyor dersem biraz anlatabilmiş olurum.
Okuyayım ben bunu bi ara.
yazın bi ay ege ye gider tatile.
yanayım, çoraklaşayım pilot. iyi geliyor der basar gider.
insanların tarım ırgatlığı ile geçindiği bi köy var. yerleşir oradaki evine. milletle de pek muhatap olmaz. bir iki komşusu var.
sonra gider oralarda iş ve işçi bulan çavuşa tarlaya yaz beni der. çapa olur, toplama olur.
sonra sabahın köründe bütün ırgatlarla beraber atlar traktörün romorkuna. doğru tarlaya.

bir ay sonra döndüğünde bakarım hakkaten kavrulmuş, yüz olmuş güneşte pişmiş ırgat yüzü.
agam tam olmuşun derim.
bunun zevki hiç bişey de yok pilot, çocukluğuma gidiyorum resmen, der.
açar topuklarını falan gösterir bak çatladı topuklarım.
ben bunun nezle olduğunu bile görmedim.
güneşten pilot, güneşten der. bi de yazın domates, peynir, karpuz ekmekten.

oradan dönünce bi liste çıkartır.verir adamların eline.
eşya ve giysi listesi en az 30 kişilik bi listedir.
bi kamyon hazırlanır. sonbaharda köye gönderir.
memet agaya şu, fatma teyzeye şu diye dağıtırır köyde. kimse bilmez kim yolladı neden yolladı.yardım diyin geçin der, adamlarına.
hesapları incelerken bir bakar ki bir apartman dairesinden hiç kira ödemesi yapılmamış. Derdi para değildir, Merak eder. "Acaba açlar mı açıktalar mı?"

Çalar dairenin kapısını. .tık tık...

-kim o?
+ben ev sahibiniz.
-gel bitanem...

Prenses ela kapıyı açar.

(Fantazi gücü yüksek yazara devir.)
görsel
O çok izlediğimiz Türk dizilerinin başrol oyuncularınin onlarca daireleri, arsaları, dükkanları falan varmış. En yakışıklılar haa.
bu insan neden bana yakındır. neden bana sorar. dikkat et ama sorar dedim. dediğimi yapar demedim.

bu insan, bir fabrikada düz bir mühendisti. yakınım, akrabam ama samimi değildik.
ayıptır söylemesi adamdan anlarız.
o zamanlar, bakıyorum bu adam zeki, dürüst, objektif ama içki içiyor. afedersin, kılıç ve barbut.
üzüldüm buna. çektim bi gün kenara;
neden içiyorsun dedim.
eğlenmek keyif için dedi.
çay iç o zaman. çayla da keyiflenirsin dedim.
arkadaş ortamı dedi.
içki içmeyen arkadaş bul dedim.
gerçeği söyle diye sıkıştırdım.
sorularımın ve cevaplarının sonu gelmedi ama her söylediğine bir alternatif buldum
altından eski bir sevda çıktı. olmuş bitmiş ve sonu iyi bitmeyen bir sevda.
içkinin altından hep bu tür şeyler çıkar ya da bulunduğu konumdan memnuniyetsizlik.
yaptığı işten memnun olmadığından da bahsetti.

bi süre sonra geldi, pilot çay güzelmiş be yeğenim dedi.
güldüm.
dedim sana bir yatırım yaptıralım. paran var mı?
var dedi.
2 sene borsaydı, arsaydı. yaptırdık bi şeyler. fena bi para yapmadıydı.
sonra bi arsa bulmuşum. aradım dedim getir paraları, güzel bi arsa var.
güldü para yok dedi.
e nooldu paralar.
zar oldu, kılıç oldu dedi.

bu anlatacaklarım yıllar önce tabi o zaman da parası çok ama tam da adapte olamamıştı buna. git geller yaşıyordu.

tabi belli bi yere geldikten sonra soramaz olduk devam ediyor mu etmiyor mu diye ama bunun bi tane özel şöforu vardı. memati nin biraz daha kısası ve kalını. bunu almaya gelip arabanın yanında beklerken, gözler öyle şahin gözü gibi sağa solu tarar.ağzını bıçak açmaz.
1-2 ayda bir bu şöforu gelir, başka zaman da pek ortalıkta gözükmez.
yakınlarının bana anlattığına göre o geldiğinde bir bavul para ile evet bavulla bi yere gidermiş.

bi gün bu şoforu sıkıştırdım. nereye gidiyor agam dedim. söylemedi. sert konuştum.
abi, abi diyor başka bi şey demiyor.
sıkıştırmanın da ilerisine gidince söyledi.
barbuta gidiyor dedi. başka dedim. kılıç dedi.
ne kadar oynuyor dedim. milyon, milyon abi dedi.
4-5 kişi geçiyor karşısına ancak paraları yetiyor. bu tek başına bavulu koyuyor,bazen dedi.

şöforu gönderdim. bi daha götürmeyeceksin dedim. çağırırsa pilot kötü konuştu gelme dedi dersin dedim.
bi gün açtı bana telefonu, agam.
pilot, şöfor neden gelmiyor dedi.
ona başka iş verdim dedim. şantiyede getir götür yapacak. sen de çağırma bi daha.
suskun kaldı bi kaç saniye.
peki dedi.
o dur bu dur. o işlerle uğraşmaz oldu.
pişti bile oynamaz. gazoz bile içmez.
oğluna bir düğün yaptıydı.
şerefsizim spor salonu tribünler dahil doldu taştı da. dışarıda kalanlar bile oldu.
yav agam dedim bu nedir?
ne bileyim pilot, bende anlamadım. sadece herkese haber verin demiştim. bütün ilçe kalkmış gelmiş.
bi ara ne zaman arasam, trendeyim pilot, trendeyim pilot diyip duruyordu.
lan dedim nasıl bi yolculuk bu bitmiyor..
adam vagon kiralamış vagon. bildiğin vagon. ev odası gibi.
organizasyonu da öyle yapmış ki mesela ankara ya giden bi katara ekliyolar bu bunun vagonunu, ankara ya varınca kars a giden bi katara bağlıyolar. tam bir hafta gitmiş durmuş trenle.
ev gibi pilot diyor, mis gidi uyuyor insan, tıkır tıkır diyor.
internetten davul almış.
kahkalara boğuldum oğlum. bildiğin asma davul.

aga dedim ne bu?
ya sorma aldık ama çalamıyom zormuş dedi.

adam oğlu adamdır.
Pilot devamını bekliyoruz dayının vurdumduymazlığı sardı. Tam sarı çizmeli mehmet ağa modunda takılıyor dayı. Anlatımın da akıcı, hikaye tadında okuyorum.
babası var bunun aslına bakarsan babası kendisinden matrak.
baba yıllardır köyündeki arazisini değerlendirmek istiyor. yıllardır da buna tatlı baskılar yapıyor.
bu da kırmamak için tamam falan diyor ama kafasına yatmadığı için yapmıyor.
babası bi gün bunu aramış. fazla baskı yapıp bıktırmamak içinde tatlı bi dil kullanmaya çalışmış, belli ki.
demiş ki bak sen oraya bi şey kuruyosan kur yoksa ben orada inek besliycem.
tehdit ve şantajdaki incelik çok hoş geldi.
bu düşünüyor taşınıyor napim napim. pederin kalbini kırmadan nasıl sıyrılayım bu işten diyor.
bi adamını gönderip amcayı bulduruyor ve adamı oraya talip oluyor. tabi adam tembihli. bilerek anlaşmıyor fiyatta. pahalı geldi ama sonra gelicem gene konuşalım diyip ayrılıyor.
sonra bizim açıyor babaya diyor ki oraya bi şey kurmaya başlayalım ne dersin baba.
baba olmaz asla olmaz müşteri çıktı satıcam diye cevap veriyor.
dedi ki bi iki sene kafam rahat olur, sonra gene başlar şimdilik hallettik ama du bakalım.
böyle zararsız cinlikleri var.
bazen oturduğu yerden dağıtırcasına para harcar.
bi bakarsın şantiyelere/şirkete diyarbakır karpuzları, bi kaç tam seri piyango bileti, çeşitli giysiler, leblebi çekirdek, kamyonet falan gelmiş.

-alo aga ne bunlar ya.
-yiyin pilot yiyin. kalanı da ver fakire fukaraya.

hayır yiyelim de o kadar karpuz biter mi la bi kamyon.

büyük bi ihtimalle ya iş yok diyen bir esnaftan ya da görüntüsüne acıdığı birinden almıştır onları.
borsa severdi, bir zaman.
pilot borsaya para koyalım dedi. heyecan olsun.
iyi.
gittik bi aracı kuruma.
bir gün evet tam bir gün. 3 tane uzmanla konuştuk.
para büyük tabi. baktılar bizimki sordukça soruyor. patronu çağırdılar.
adam bakkal hesabı gibi anlattı. bizimki tamam dedi.
kurumun patronu şunu, şunu alalım sana dedi.
bizimki yok hepsinden al dedi.
patron, abi 300 e yakın kağıt var nasıl alalım hepsini dedi.
o da hepsinden biraz biraz al dedi.
patron, bari aşırı riskli olanları ayıralım 150 tane falan o tip kaıt var, riskliler diğerlerini alalım dedi.
bizimki, bütün riskli kağıtları al gerisi kalanını boşver dedi.
neyse. ne dediyse yaptılar.
baktım bi kaç gün sonra sürekli pc nin başında neredeyse sevinç çığlıkları atiyor.
her gün böyle ama.
aga dedim nasıl gidiyor borsa.
şahane abisi dedi.
tarla gibi. hangisi olgunlaştıysa her gün gelip hasat ediyorum. tarla gibiymiş bu borsa dedi.
genellikle palaçor giyindiği için bi yere şöforle gittiğinde bunu şöfor, şöforu patron sanırlar.
bu da ses etmez kıs kıs güler.

yazın eskimiş bir krem pantolonu ve gömleği vardır onu giyer. kışın da ne bulursa.

bi gün gene öyle giyinmişken yolda çevirmeye denk gelmiş. polisler bi arabaya bakmış bi de buna.
araba senin mi demişler benim demiş.
polisler inanmamış 2 saat sorguydu kimlikti bekletmişler.
bu tabi, gayet normal umurunda değil.sakin sakin beklemiş.
kışın bunun kahkahalar attığım bi huyu depreşir.
babadan kalma kerpiç evinde oturur demiştim ya.
haliyle odun kömür yakıyor. doğalgaz yok.
kışın soğuk havada ziyaretine gittiğimde kapıyı o açtıysa büyük bir telaşla gir gir çabuk gir ev soğuyo der.
eve girersin hamam gibi ama o hala sobaya odun atar.
soğuk sğuk diye de söylenir. o ara kazayla kapıyı falan açacak olsan. kapat kapat diye bağırır ev soğuyo.

evden dışarı çıktımmı sorun yok. palto kaban giydiğini bilmem. ceketle gezer.
şimdi bunu sonradan kısa bir süre içinde tanıdığını sananlar oluyor.
diyorlar ki "lan bu kadar paçoz bi adam bunları başardıysa ben neden başaramıyım"
başlıyorlar bunun yaptıklarını kopyalamaya hatta öylelerini gördüm ki bundan fikir danışıp, olayı iyi kötü anlayıp sonra da gelip buna akıl satmaya kalkıyorlar.
bunun en sinir olduğu şey de bu.
lan diyor daha dün sordu bana bunları. manyak mı bu adam. şimdi gelmiş bana anlatıyor.
çok uzatmaz bi kaç gün içinde adamla bütün ilişkisini keser. iyi kötü bir iş ilişkisi varsa anında verir parasını yollar.
böyle durumlarla karşılaşmasının sebebi belli çok mütevazi ama asla değiş biraz burnu büyük ol demedim. dememde.
insan neyse o olmalı. neden rol yapıp ruhunu yük altına alsın ki?
pilot pilot acil gel bişey anlatıcam dedi gittim.

ya acaip oldum dinle beni bi dedi.
anlat agam dedim.(bi daha hatırlatayım agam. ağam değil yani. abim büyüğüm anlamındadır. trakyalılar ve eski göçmenlerin kullandığı bir hitaptır. hatta bazı yerlerde babaya da aga derler)
başladı anlatmaya

"bi derneğe üye yaptılar beni. yardım amaclı bi dernek. çok gidip geldiler. fena işler de yapmamışlar. üye oldum tabi yüklü bi bağışta yaptım.
dediler ki abi ufak bi tanışma toplantısı düzenledik ne olur uğra herkes merak ediyor kim bu bağışı yapan diye.
neyse kalktım gittim.
işte çay kurabiye falan neyse ikram ettiler yiyip içip konuşuyoruz.
bi ara karşımdaki masaya dikkatlice baktım. bardağı fırlatıyordum abisi.
15-20 sene öncesinde mazimiz olan 4 hatun aynı masada. yeminle bak. yengen duymasın söylemedim üzülür.

ikisi gülümsüyor ikisi asık suratlı. ayrılış sebebine göre tavır almışlar.
gülsem bi türlü somurtsam bi türlü.
napim napi derken telefon caldı. acil gitmem gerekir diyip kan ter içinde çıktım ordan.

bastım kahkahayı abi senin başına normal bişey gelecek değil ya egzantrik adamsın. başka bişey olmasını beklemen yanlış dedim.
gülüştük.
hangisi aklinda kalmış hangisi ilgini çekti en azından, dedim.
ya pilot dedi. ne seçermişim. hepsi de hala asil ve dimdikler.
bastır parayı zaman makinası ol o günlere dön dedim.
hadi lan manyak dedi. daldı gitti.
bi insan ev alır apartman alır tarla falan alır di mi.
bunlar normal şeyler.
lan insan mahalle alır mı mahalle. bildiğin 20-25 tane tek veya iki katlı evler olan mahalleyi komple satın almış.
bozkır şehirlerinden birinde.
yav kıymetli büyüğüm neden ederinin en az 2 katı paraya aldın bu 20-25 tane evi dedim.
pilot, eski mahalle yarın öbürgün buraları yıkıp koca koca apartmanlar dikecekler, böyle olmasın için aldım dedi.
mahalleliye de istediğiniz kadar oturun dedirtmiş, emlakçısına.
parasını alıp yeni evine çıkanların bi kaç evini derletip toplatıp kendi için ayırmış gerisinde insanlar oturmaya devam ediyor.
mahalleli kendisini tanımıyor. normal bi kiracı gibi o evlerde bi kaç gün kalıp dönüyor.
geçen konuşurken çocuk gibi sevindiğini anlattı. mahallede sokak düğünü vardı. saatlerce oynadım dedi.
ya para ne ki valla. mutluluk insanın içinde. bi düğünde oynamaktan bu kadar zevk alınır mı?
ülkenin sayılı zenginlerinden biriyle büyük bir araziye talip olmuş, bunun şirketi. haberi yok bunun tabi.
sonra söylemişler buna "abi bizde almak istedik ama xxxx holding de almak istiyormuş, çekildik" demişler.
e niye çekiliyorsunuz demiş. paramız yok mu, varda sonuçta onlar xxxx holding demişler.
lazımmı bu arazi size demiş, evet cevabı almış.
e tamam alalım o zaman demiş.
gidin iki farklı kişi olarak verdiğiniz fiyatın iki katını teklif edin demiş.
etmişler, olay beklemeye girmiş.
mal sahibi diğer taraftan teklif beklerken, ilk verdğiniz fiyatı yarıya düşürün demiş. düşürmüşler.
gene bir bekleme dönemi daha.
o beklemede, gidin diğer iki teklifi de epey azaltın demiş.
hatta birini tamamen geri çekin demiş.
gene bir bekleme dönemi daha.
o ara beklediği gerçekleşmiş ve xxxx holding durumdan kıllanıp fiyat kırmış.
mal sahibi epey gidip gelmiş bunun şirkete.
adamları bunu arayıp;
"ne yapalım abi ilk verdiğimiz fiyata razı adam. holding fiyat kırmış"
e alın ya. madem lazım. alın. adama da ordaki işten ortaklık teklif edin demiş.
şimdilerde piyasada yok. çıkar bi yerden. ya bi köyden çıkar ya amerika dan amish lerin ordan çıkar.