bugün

tam adı Ebu'l-Abbas Abdullah el-Memun ibnü'r-Reşid olan 813-833 yılları arasında Abbasi halifesi olmuş kişidir. harun el reşid'in oğludur. halifeliği döneminde yığınla yabancı, özellikle yunanca eserleri arapçaya çevirmiştir. islamın bilimle bütünleştiği bilimi, aklı, mantığı inançlarıyla karıştırmadığı altın çağının (813- 1198) başlangıcını oluşturmuş halifedir.

bağdat'ta beytül hikme diye bir kurum açtı ki dillere destandı. hem bir bilim evi, hem çevirilerin yapıldığı kurum hem de bir kitaplıktı beytül hikme (bilim evi). kurduğu kütüphanede bir milyon civarında kitap vardı. O devirde Bağdat'ta entelektüel seviyede kitap okuyanların sayısının aşağı yukarı şehrin nüfusunun üçte biri kadar olduğu bilinmektedir. bilim adamları bilginler belli dönemlerde buluşup fikirlerini yarıştırırdı bu ilim irfan yuvasında. memun aynı zamanda tüm fikirleri dinleyip kendi sentezini o şekilde oluşturan aydın bir insandı. bizanslı düşünür ve matematikçi leo'yu kendilerine bir şeyler öğretebilmesi için bir süre yanlarına yollamasını imparatorluktan istemiş karşılığında elli kilo altın ve süresiz barış önermiştir. Bizans imparatoru 3. Michael'a karşı zafer kazandığında, savaş tazminatı olarak para ve altın yerine eski el yazmaları talep etmiştir.

batılıların al-ma'moun dedikleri bu halife döneminde devletin resmi ideolojisi usa dayalı bilimciliği savunan mutezile görüşü olmuştur. işte bu mutezile akımı sayesinde müslümanlar yeryüzünde dört, beş yüzyıl sürecek ilerici bilimsel başarılara imza atmışlardır. 827 yılında gerçekleşen bu devrim islam topraklarında bir benzeri ancak 1100 yıl sonra türkiye'de gerçekleşecek olan usa dayalı bilimci atatürk devrimleri kadar önemli bir olaydı.

böylece ortaçağın karanlığında avrupa ve hristiyanlar hastalıklara kötü ruhların sebep olduğuna inanırken, müslüman mutezileciler hastalıkları tanımlamakla kalmayıp tedavilerini de bulmaktalardı. kilise kuyruklu yıldızları tanrının okları sanarken, mutezile kozmologları yörüngelerini hesaplamaktaydı. kilise aşı vurdurmayı günah saymaktayken, müslümanlar çiçek aşısından bahseden kitaplar yazıyordu. avrupa otopsiyi günah diye yasaklayıp lanetlerken, mutezile doktorları otopsiler sayesinde bir çok organı ve insan anatomisini öğrenmiş bunları kitaplarına aktarmışlardır. avrupa fırtınaları şeytanın işi olarak aktarırken, abbasiler sıcak ve soğuk hava basınçlarının farkını hesaplamaktaydı. jeoloji kilise tarafından cehhennemlik bir suç olarak bahsedilirken, müslüman jeologlar dünyanın yaşı hakkında deliller aramaktaydı. dünyayı tepsi gibi düz zanneden avrupa, müslümanların ekvatoru hesaplamakta olduğunu öğrenince ne hissetmişlerdir acaba ?

(fakat malesef günümüzde ibre tersine dönmüş ve artık bilimi batı dünyası ilerletmekteyken bizler evrim teorisi günah mı değil miyi tartışmaktayız. bu acı örneği çoğaltmak pek tabi mümkündür.)
833 te geçirdiği ateşli hastalık sonucu ölmesi, anadolu ya giren ilk islam ordularının zorunlu olarak çizdiği antakya - erzurum hattının doğu kısmında konuşlanan birliklerin kimlik değiştirmesine yol açmıştır. memun tercih hakkını daha çok arap savaşçılardan yana kullanırken, vefattan sonra yani el mutasım la beraber bu bölgelere kabiliyetli oğuz boyları yerleşmiş ve türkler kumandanlığa kadar yükselerek bizans ın arttırdığı etkinin kırılmasında önemli rol oynamışlardır.