bugün

şuan izlediğim taare zameen par adlı filmde başrol çocuğunun sahip olduğu hastalık,rahatsızlık veyahut da farklılık.
dikkat: film aamir khan içerir. izleyiniz izlettiriniz.
türkçesi özel öğrenme güçlüğüdür.

ne olduğunu merak ediyorsanız mutlaka okuyun.

http://biliyoruzdakonusuy...r-film-her-cocuk-ozeldir/
gittiğin bir yeri bir daha bulamama da bu hastalığın kapsamında yer alır. on kere gidersin yanındaki öğrendi zanneder ama sen on birincide yine yanındakinden yardım alırsın o da seni salak zanneder, ne bilsin senin disleksi hastalığına bulaştığını cahil.
Hastalık olmasına rağmen çok karizmatik bir terimdir. Acil şifalar diliyorum aynı zamanda.
öğrenme bozukluğu çocuk yaşta görülür harfleri söyleyememe gibi belirtileri vardır.
bende bulunan bir hastalıktı ama tedavisi çok kolaydır.beyniniz sizi kandırmasına izin vermeyerek siz onu kandırırsanız hastalıktan kurtulursunuz.dahilerde bulunan bir hastalıktır.
kendimde olduğunu düşündüğüm hastalık ve yakında profesyonel destek almak için başvuracağım. 21 yaşına geldim hala sağ-sol ayrımı yok bende, f-h harflerini hep karıştırırdım ve öğretmen yazı yazdırırken zaman kaybı yaşardım hangisi doğru diye, yazı yazarken çok sık bir şekilde önce kelimenin ortasındaki heceleri yazıyorum sonra geri dönüp tamamlıyorum, her zaman yazı okurken harfler bana karışıyor gibi gelirdi, göz doktoruna gittiğimde hiç bir problem olmadığını öğrenirdik, o zaman ailem böyle bir problem olduğundan habersiz çok üstünde durmadılar çünkü zaten hep başarılıydım ama bu aralar iyice bana rahatsızlık vermeye başladı bu durum. ders çalışırken çok dikkatli olmam gerekiyor yoksa asla odaklanamıyorum ve her şey, bütün harfler karışıyor. konuşurken aklımdan geçenle söylediğim farklı oluyor, yazarken de öyle, çok fazla dikkatim dağılıyor. üniversite 4. sınıftayım ve şu ana kadar hırslı oluşumdan dolayı hep başarılıydım ama sanırım bir yerde tıkandım ve tedavi şart. şu günlere kadar kendimi tedavi yöntemleri oluşturmuştum farkında olmadan, şarkı söylerim, ezberlemem gereken bir şeyler varsa onları komik ve akılda kalabilecek bir şekilde kodlarım. mesela bir şarkıyı 1 ya da 2 dinlememde ezberlerim. sınavlarda aynı anda 2 yeri okuyorum mesela ve bu gibi durumlar beni çok zorluyor, sanırım artık kendi kendime yetemiyorum.

http://bilheal.bilkent.ed...september03/disleksi.html

edit: sağ ve sol elimle yazabiliyorum ve solla yazarken sağ ile yazdığımın tersine yazıyorum, ilkokuldayken öğretmen "f" harfini büyük yazmamı söylemişti ve ben bir türlü yanlış olanın ne olduğunu anlayamayıp defalarca silip silip tekrar f yazmıştım, epey azarlamıştı beni, ulan disleksiymişiz işte hocam. ayrıca üstün zekalıymışım. spora gidiyorum ve hiç bir zaman diğer kişilerle senkronize olamıyorum. öyle zamanlarda kendimi aptal hissediyorum ama bunu da kendim şu şekilde yendim, diğerlerine bakmadan belirli sayı geçişleriyle yapıyorum eğer gözlerimi kapatırsam düşecekmişim gibi hissediyorum, ayrıca asla telefonla konuşamazdım ve bu da disleksi fobilerinden biriymiş ben bunu da staj yaparken coco-cola'nın CEO'suna kadar arattıkları zaman biraz biraz yendim.
hastalığı merak edenler, arada aamir khan görüp duygulanmak gülümsemek isteyenler taare zameen par adlı 3 idiotumsu filmi izleyebilirler.
ayrıca aamir khan'ın ''her çocuk özeldir'' filmi mükemmel açıklamıştır bu durumu.
Bende olduğunu düşündüğüm bozukluk.
Öğrencilik yıllarında nöbetçi olurken öğretmeninizin tahtanın solunu sil deyince tahtaya çıkıp sağ tarafı silmek ve üstüne azar işitmektir.
Bendede olduğunu düşündüğüm bozukluk. Lise yıllarında bile öğretmene utana utana dört işlem yapamadığınızı söylemek ve öğretmeninizin sizinle dalga geçmesi. Ama hayal gücünüz tavan yapar hiç olmadık şeyler düşünürsünüz.
--spoiler--
Her şey ben ilkokula yazıldıktan sonra başladı. Bir akşam evde ders çalışırken annemin bana tuhaf baktığını fark ettim. Yazdıklarımı dikkatle inceledikten sonra mırıldandı. Az sonra elinde düz beyaz bir kağıtla çıkageldi.

“Bir ağaç çiz” dedi, bana.

Çizdim. Önce köklerini, sonra aşağıdan yukarıya doğru gövdesini ve daha sonra dallarını ve yapraklarını... ben çizerken annem “Allah Allah” diye söyleniyordu. Sonra kendisi bir tane çizdi. Önce kalın bir gövde, sonra dallar ve yapraklar, en son kökler... Ne fark eder ki?..

Sonra yazı yazdırdı. Yazdım. Hemen yanına kendisi yazdı. Baktım B’leri, D’leri, N’leri benimkilere benzemiyor. Onunkiler ters.

Sabah ayakkabılarımı bağlarken (ben hala bağlayamıyordum)

- “Öğretmenin bu yazdıklarına bir şey demiyor mu? diye sordu. Zaman zaman bana kızdığını söyledim. Tahta da yazılanları deftere geçirirken zorlandığımı, gecikince de “Tembel” diye fırça yediğimi anlattım.

“Niye zorlanıyorsun?” diye sordu annem.

“Çünkü tahta da yazılanlar da senin gibi...” dedim. “Ters aynı...”

Öyleydi gerçekten de, benim “ev” diye yazdığımı sınıftakiler “ve” diye okuyorlardı. N’leri, P’leri, K’ları ters yazıyorlardı. Herkesin sağ bildiği benim solumdu.Tahtadakileri defterime geçirirken düzeltmeye çalışıyordum. O yüzden gecikiyordum.

O gün öğleden sonra annem okula geldi. Öğretmenle bir şeyler konuştu. Ertesi günde kapısında “Davranış Bilimleri Enstitüsü” yazan bir yere götürdü.

“Bak bu abla doktor. Seninle biraz konuşacak” dedi. Güler yüzlü bir abla adını söyleyip tokalaşmak için elini uzattı. Uzattığı eli tersti. Tokalaşamadık. Sonra o da bir şeyler yazıp çizmemi istedi. Bunun çocuklarda çok sık rastlanan bir sorun olduğunu söyledi. O sözcüğü ilk kez orada duydum.... DiSLEKSi....

Doktor dönüp arkasındaki dosyalardan bir kağıt çıkardı.

- “Bu çizimler ve yanındaki notlar Leonardo da Vinci’ye ait” dedi. Yazılar bana çok tanıdık geldi. Benim gibi düz yazan birini bulmuştum işte.Sonra masanın üstündeki aynayı elindeki kağıda tutup bize gösterdi.Annem hayretler içinde kaldı.Notlar onların diline tercüme edilmişti sanki. Ayna bir şifre çözücü gibi düzeltmişti yazıları... doktor abla bunun bir hastalık değil, bazı çocuklar da rastlanan türden bir bozukluk olduğunu anlattı uzun uzun. Disleksilerin bazı harfleri ve sayıları ters yazdıklarını, ancak bunun bir zeka eksikliğinden kaynaklanmadığını, hatta tersine, disleksil çocukların çoğunda üstün zeka saptandığını söyledi.

Edison’un, John Lennon’ın, Michelangelo’nun, Steven Spielberg’in, Prens Charles’ın, J.F. Kennedy’nin disleksil olduklarından söz etti. Yine bir disleksil olan Einstein’ın okumayı 9 yaşında söktüğünü ve normal okulda başarılı olamayınca da babası tarafından askeri okula yazdırıldığını anlattı.

- “ Bu saydığım isimlerin hepsi birer dahi idi. Bize göre ters yazmalarına itiraz edilmediği, tersine hoşgörü ile bakıldığı için dehalarını kanıtlayabildiler.” dedi. Çıktığımızda hastalığımı sevmeye başlamıştım. Yanılmamıştım işte. Ben değildim ters yazan onlardı.... farklılığımdan utanmamaya başladım. Ertesi gün okula cebimde bir ayna ile gittim. Ayna benim tercümanım olmuştu adeta. Yazdıklarımı onların diline çeviriyordu.Onların yazdıklarını da benim için düzeltiyordu.

Ancak o gün resim dersinde koptu kıyamet. Öğretmen hepimizden bayrak çizmemizi istemişti. Bir ay yıldız çizip, boyayacak ve sıramızın üzerine asacaktık.Önce yıldızı çizip, yanına bir hilal kondurdum. Sonra öğretmen tepemde bitti.

“Bu hilal ters” dedi.

“Hayır, düz “ dedim. Kağıdı önümden çekip, sınıfa gösterdi.

“Sizce bu hilal ters mi, düz mü?” diye sordu. Çocuklar hep bir ağızdan “ ters, ters” diye bağırmaya başladılar.Öğretmen tahtaya kalkıp doğrusunu çizmemi istedi.Kalktım, çizdim. Sınıf katıla katıla gülüyordu. Öğretmen “bak yine ters yazıyor” diye bağırdı. “Sen benimle alay mı ediyorsun? Bu ülkenin bayrağını ters çizemezsin herkes gibi çizeceksin” diye gürledi. Korkarak cebimden aynamı çıkardım. Tahtaya doğru tutup bakmalarını istedim. Aynaya yansıyan görüntü tam onların çizdiği gibiydi. Tersti.Aldırmadılar... hem alay ediyor, hem öfkeyle “Düz çiz... düz çiz” diyordu. Öğretmen, elimi avuçlarının içine aldı ve zorla bana ters bir hilal çizdirdi. Sınıfa döndü “Şimdi düz mü?” diye sordu.Herkes hep bir ağızdan düz dedi.”Haydi şimdi yerine” dedi öğretmen. işte ben de terstim artık. Sırama doğru yürürken ensemde öğretmenin sinirli ses dalgalarını hissettim. “ Sözümü dinlerseniz, yarın hepiniz birer Leonardo olabilirsiniz” diyordu. Güldüm. Oturduğumda ay, tahtadan ters ters bana bakıyordu.

CAN DÜNDAR

--spoiler--
Danimarka'da erasmus yaptığım süre boyunca staj yapma imkanı buldum. Öğrencilerimden bir kısmı bu soruna sahiptiler ve ayrı bir sınıfta eğitim görüyorlardı. Bu tarz bir sınıf içerisinde hiç bulunmadığım için başlarda ne kadar zorlansam da onlar da beni kabul edip sevdikçe çok iyi ilişkiler kurdum. Evet bu onların sahip oldukları şanssızca bir hastalık ancak eğitim kalitesi üst seviyeye getirilip onların dışlanmış çocuklar değil özel çocuklar olduğu duygusu aşılandığında üstesinden gelinemeyecek bir sorun değil kesinlikle. Ben buna gözlerimle şahit oldum. Bu soruna sahip olan öğrencilere sahip olacak ve ya olan arkadaşlarıma naçizane önerim onları özel hissettirin, dışlanmış değil.
Harflerin yerini karıştırma olarak dışarı yansıyabilen hastalıktır(aslında tam hastalık denemez). Çok bulmaca çözmek sonucu oluşan harflerin yerini karıştırarak yazma durumunun bunla alakası yoktur.
disleksili olup olmadığımı bilmiyorum ama bu konuda bi anım var, 3 veya 4. sınıftaydım. öğretmen tahtaya 6 çizmişti, yani bi problemin içinde sonra da bana problemi okutmuştu -bi problem yazdıktan sonra mutlaka sınıf öğretmenimiz problemi birine okuturdu. ben de 6 yı 9 diye okumuş, birkaç harfi de ters söylemiştim. öğretmen şok olmuştu, sonra defterime baktı, birçok harf tersti, yazım çok okunaksızdı. öğretmen de tenefüste tahtaya harfler çizip okumamı söylemişti, birkaç yanlış yapmışım. alakası var mı bilmiyorum ama belli konularda profesör derecesinde bilgiye sahiptim, ayrıca tahtaya çıkmaktan feci korkardım. neden bilmiyorum. çekingendim, çok çekingen. bir de bu konuyla alakası var mı yine bilmiyorum ama bı yaşıma geldim hala bölme işlemini yapamıyorum kafadan en basit işlemleri bile yapamıyorum -aile içinde bu özelliğimle çok dalga geçtiler-. hala bölme işlemini -kağıt üzerinde bile olsa- yapamıyorum. bu konuda bilgisi olanlar beni bilgilendirebilirse sevinirim. bir de sağ elimle yazarken sol elimle de o yazıyı tersten yazarım.
aamir khan'ın "like stars on earth" adlı muhteşem filminde konusu geçen algılama sorunu.
Taare zameen per filminde Aamir Khan'ın göz önüne serdiği bir çeşit psikolojik rahatsızlık.
(bkz: mental retarde) (bkz: ingilizceye kurban olmak) başlık sayesinde kavramların nasıl türkçeleştirilmediğini göstermiş rahatsızlıktır.
bir hastalık değil, bir güçlüktür. grip gibi tedavi edilen bir şey değildir. tüm özelliklerini hayatınız boyunca taşırsınız, saç renginiz, göz renginiz gibi sizin bir özelliğinizdir. ilkokul döneminde fark edilmesi durumunda alacağınız destek ile, yaşanılan pek çok güçlüğü nasıl kontrol altına alabileceğiniz ve/veya nasıl baş edeceğiniz konusunda kalıcı öğrenmeler yaşamanız mümkündür. lise dönemine yaklaştıkça ortaya çıkan ve uygun şekilde çözümlenememiş olan güçlükler yanlış öğrenmelerle birlikte kemikleşmeye başlayabilir. bu durumda yine sakinliği korumak ve yeniliklere açık kalabilmeyi başarmak önemlidir. kendinizi her daim "normal" insanlardan farklı hissedersiniz, siz yapmasanız da hissettirilmeniz çok olasıdır. zekanızla bir ilgisi yoktur, zira bu tanıyı alabilmeniz normal veya normal üstü zeka puanına sahip olmanızı gerektirir.
birlikte çalışması keyifli insanlardır. neredeyse hayatlarının her alanında problem yaşayıp bunları çözmeye çalışmalarından ötürü sizi şaşırtacak çözümlerle karşınıza çıkmaları muhtemeldir.
Dışlanmadıkları ve yalnız bırakılmadıkları her süreç kıymetlidir efendim. farkında olalım, farkındalık yaratalım.
En yakın arkadaşınızın sahip olduğu hastalıksa değişiktir. Okunmayan çok bozuk bir yazısı ve kekeleyen konuşması ve çok değişik çalışan bir beyni vardır. * iyidir yine de severim.
amuda dahi kalksam bundan sonra düzelmem dememden sonra ne olduğumu öğrendiğim hastalıktır, hayatımın çok büyük kısmını zehir etmiştir.
Öğrenme bozukluğudur, çeşitleri bulunur. Örneğin okuyabilir Ama kelimeyi kafasında anlamlandıramaz, ya da b harfini d olarak okuyabilirler, harfleri birbiriyle bağdaştıramazlar, sadece anlamını bildiği kelimeyi okuyabilir anlamını bilmediğini dile dökemez. Bu tür bozukluklara sahip olsa da zeki çocuklardır. Sınıf öğretmeninin çocuğa gerizekalı gibi davranmaması ve psikolojik danışmana yönlendirmesi gerekir.
tom Cruise da da vardır bu öğrenme güçlüğü türü.
Einstien bu hastaliktan muzdaripti galiba.

Eğer istekli olsa da okumaya dahi üsenmekse bu benim.
benim de mağduru olduğum durumdur. öğrenme güçlüğü diye tarif edilir fakat bu yanlıştır.
öğrenme güçlüğünden ziyade kayıt mekanizmasındaki kararsızlık durumudur.
mesela bir konuşma esnasında size "2047" deseler ve size hemen akabinde kaç demiştim diye sorsalar cevap veremezsiniz.
veya not alıyorsanız 247, 274 yazarsınız. telaffuz ediyorsanız 2074, 2474... vs dersiniz. doğru olma ihtimali neredeyse sıfırdır.
okuma yazma noktasında hece atlama ve hecelerin yerlerini karıştırma sıkça yaşanan durumdur.

disleksiler için sözlükte yazar olmak büyük sıkıntıdır
(bkz: sözlük yazım kuralları)
Az buçuk taşıdığımı düşündüğüm hastalık.