bugün

demin ışığı açmadan odaya girdim kısa bi işim vardı, çıkarken de açtım.

(bkz: alışkanlık)
Evden alınan çöpü, üç araç değiştirerek işe kadar götürmek.

Tabii bunun adı dalgınlık sınırlarını aştı, bildiğin dangalaklık.
apartman boşluğuna işemek. ben değil canım, başkası.
evin içinde iki tur attıktan sonra buzdolabini açıp içine boş boş bakmak sıkılınca geri kapatmak.
Yanlışlıkla 7/c ye binmek.
Evin içinde herhangi bi odaya gidip,neden gittiğini unutup geri dönmek.
Yakışıklı bir erkekle konuşurken veya dinlerken farkında olmadan memintolaramı dokunur gibi olur sonra geri çekerim. istemdışı bi hareket.
yaptığım en büyük öküzlük - ki ölüyodum resmen, fanila-don´la almanya´nın soğugunda kışın gecenin bir köründe, gece 2 miydi 3 müydü bilmiyorum, tuvalete gidiyorum diye yataktan kalktım, evin ana kapısını açıp dışarı çıktım, kapıyı da kapattım, buz gibi havada don fanila sokakta kaldım.

komşulardan bazılarının kapılarını çaldım, hiç kimse açmadı kapıyı.

arabaya gittim, arabanın kapısını kilitlemeyi unutmuşum, iyi ki unutmuşum, arabaya girdim, havlu mavlu buldum arabada onlarla üstümü örtttüm, sabaha kadar arabada uyudum, kaloriferi acamiyordum, cünkü arabanin anahtari yoktu. sabahleyin oradan gecen birini durdurdum, adam bana garip harip bakti, havluyu belime pestemal gibi sardim. herif bi arkadasini aradi, ona gittim, sicak kahve ictim cok iyi geldi. sonra kapiyi actirdik, eve girdim.

arabanın kapısı kapalı olsaydı o gece donarak ölebilme ihtimalim vardı.

neden tuvalete diil de ana kapıya yöneldiğimi kendime halen daha açıklayamıyorum. çok garip bir şeydi.
Yanlış durakta inip iki buçuk saate yakın yürümek.
Hakkinda konustugun kisiye onun hakkinda olan mesaji baskasi yerine ona atmak.
kendi odamdan çıkarken kapıyı çalmak.
çorapları kirli sepeti yerine klozete atmayı çoğu kişi yapmıştır:)
Arkadaşın diye başkasının arabasına binmem yetmezmiş gibi kurulup kemerimi takıp ee hadi diyip adamla gözgöze gelmem saçma olduğu kadar çok utanç vericiydi sözlük gram akıllandımmı hayır hala çok dalgınım.
spordan çıkıp galoşla metroya binmiştim.
Yapıcağım şeyi unuttup evde gereksiz deparlar atmak...
Kantine gidip su istemek yerine bana bi şişe demek ve görevlinin ne diyor bu amk malı dercesine bakışı.
Sigarayı tersten yakmak.
boş tabağı bulaşık makinesine değil, buzdolabına koymak.
Kafada 533779 tane konu varken kopuverip, reel hayatta milleti dumur etmektir.

- Üç tane çinekop alabilir miyim?
- üç mü? nasıl yani üç?! az gelmez mi?
- yok yok gelmez. Ben ve iki arkadaşım işte, adam başı bir balık.
-Yaw emin misiniz, bir çinekoptan n'olur?!
- olur olur. haa bir de temizleyin ama.

Adam mel mel bana bakmakta. kafasını iki yana sallamakta, çattık dermiş gibi şaşkın ve sinirli...
angut ben ise ne olduğunu anlamıyor, balıkçının yersiz sorularına anlam veremiyorum tabii.

Adamcağîz elinde torba, içinde çük kadar üç balığı elime tutuşturdu.

- Abi bu neee?!
- Eee çinekop. 3 tane..
- Çinekop muuu?! Çupraa çupra, ben çupra diyecektim eheuehuehue.
- Çupra desene kardeş! Vallaaa bu kadın deli dediydim kendi kendime, yalan değil!
sıcak diye kaşıkla aldığım yumurtayı direk ağzıma atmaya çalışmak. sanki tabaktan yemek yiyor gibi.
Elimdeki telefonu 10 dk aramışlığım,
Kafamda takılı gözlüğü evde unuttum diye 8 kat geri çıkmışlığım,
Benzinciden çıkarken “ulan ben benzin alacaktım” şeklinde kendi kendime söylenmişliğim vardır.

Özetle; “olur öyle.”
Ne olmuşsa telefonumu buzdolabına koymuşum. Arayıp duruyorum etrafta. Bir yandan da birisi ararsa sessizde telefon, nasıl cevap vereceğim diye düşünüyorum.

Akşama kadar arayıp durduktan sonra umudumu kesince arada hadi bir buzdolabına bakayım hissi gelir ya, işte ondan gelmişti ve 2. Rafta bırakmış olduğumu fark ettim.

Heyecanla alıp telefonu açtığımdaysa hayal kırıklığına uğramıştım saçma bir şekilde.
Ne ailemden birisi aramıştı, ne de herhangi bir arkadaş. Mesaj da yoktu.
Normalde de pek konuşmazdım ama o gün kaybettiğimden midir bilinmez, üzülmüştüm birisi arayıp sormadı diye.

Şimdi komik geliyor tabii.
Böyle saçma hareketlerdir genellikle.
sol şeritte araba varken farketmeyip sol şeride geçmeye kalkışmak.
mont cebindeki telefonu unutup telefon aramam. yemekten sonra aa eldivenlerimi unuttum diyip mekana dönüp garsona eldiven sorup, çantamda bulmam. bu bizim araba diye başkasının arabasına oturup beklemem. sonra ortam yabancı gelince doğru arabayı aramam, fakat hemen arkasında olması. sonra yine bi eve dönüş anında herkes doğru arabaya yönlenirken benim gidip başka arabanın kapısını açmam. napıyo bu salak bakışları. aa yanlış araba diyip fıtı fıtı zıplarken milletin bana gülmesi. yalnız ben bunlara dalgınlık değil salaklık diyorum. ama bunlar hep rutin şeyleri yaparken oluyor. zihnim boşken. ve bakıyorum ki o hiç bişey düşünmediğim anlarda ne yaptığımın farkında değilim. beyin onu kayda almıyor çünkü o an. tehlikeli aslında.
söylenmemesi gereken bir şeyi söylemek.