bugün

aşkın en sonunda dönüşeceği şey.
alışma, onsuz yapamama, aşırı bağlanma durumu.
zararlı maddeler hariç alışkanlık kötü bir şey değildir.fakat çılgınlık seviyesine gelmiş istekler ve içinde yasadıgımız adı batasıca tüketim toplumu,hemen herşeyin canına okuyor.
birinden bıkamama durumu. anlık bıkmalar ve sıkılmalar onu bi muddet sonra tekrar gorunce daha da alıskanlık haline getirir. sevginin daha ilerlemiş durumu. Hep yanında olma isteği.
Yapılan işten hiçbir zaman ilk seferki kadar heyecan duyamama durumu.
bir duruş, bir bakış, bir gülümseme... bir erkeği kısa* süreliğine de olsa bir kadına bağlamaya yeter bazen.
bir ümit yaşar oğuzcan şiiri;

Gitgide alışıyorum sana....
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim...
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır...
Fakat şimdi sana alışıyorum...
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum...
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini daha değerlisini verememekten korkuyorum...
Bir gün ansızın ölmekten ve seni,
bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...

Oysaki her zaman ve günün her saatinde
yanında olmalıyım senin...
Bana alışmış olmaktan pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı...
Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni...
Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim...
"Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün...
Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla,
sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!

ilk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle
mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum...
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu
kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.

Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim
senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa
seni görecekler içimde...
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
iki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için
bir bütün haline geliyoruz durmadan...

Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni...
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden...
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor...
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri...
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum...
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...

Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz....
Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum...
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde...
Uzun süren bir baygınlık sonrasının
o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim...
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
seninle vardığım yüksekliğe erişemez...

Açılmış bütün kuyuların derinliği
içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız...
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
bizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle...
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...
Kesinlikle kurtulanabilecek bir olaymış. Olayın içindeyken, yapamayacağınızı düşünürsünüz alışık olduğunuz şeyden yoksun. Kesinlikle sonu geliyormuş, alışkanlıklardan da vazgeçiliyormuş.
kolay kolay vazgeçilemeyen ve hareket ve düşüncelere etki edendir.
her gün sozluğe yazmassam ölürüm düşüncesidir..
alışkanlık yapan şey sağlığa zararlıdır uzak durulması gerekir.
Hayatı öğrenmektir:

--spoiler--
ne kadar küçük şeylere ağlardık: bir tutam saç, bir oyuncak araba, bir bebek...
şimdi büyüdük;
çok büyük olaylar bile ağlatmıyor bizi; ölümler, iflaslar, savaşlar...
Şimdi daha mı güçlüyüz? Yoksa daha mı alışkın?
hayatı öğrenmek, alışmak mı acaba?
--spoiler--
zaman zaman tehlike oluşturabilen, bir varlığa aşırı ölçüde bağlanma durumu.
iç ve dış etkilerle davranışların tekrarlanması, hep aynı biçimde gerçekleşmesi sonucu beliren şartlanmış davranış.*
(bkz: alışmış kudurmuştan beterdir)
Alışmak sevmekten zor gelir insana...
"alışmış, kudurmuştan beterdir."denilir.
ilk başlarda kişinin gözüne büyük gözükmeyen fakat sonraları bırakılamayan olaylar bütünüdür.
farkında olamadığımız veya üzerine gidilecek bir sorun olarak görmediğimiz sürece ''vazgeçilmezlik'' gibi bir biçiminde yaşamımızda yer eden şeyler. ''şundan vazgeçemem, bunsuz yapamam, hele bu olmadan duramam'' ... bunlar uzayıp gidiyor, Yeme içme, yatma kalkma, üslup, giyim kuşam, bunun gibi birçok konuda, ''bunlardan vazgeçemem'' diyoruz ama gelişmek, değişmek istiyorsak alışkanlıklarla savaşmayı öğrenmeliyiz. olumlu değerli alışkanlıklardan bahsetmiyorum elbette. ''Benim değişemem imkansız, çocukluğumdan beri böyleyim... alışmışım işte..'' gibi savunmalar birbirini izler. ama bu savunmaların hiçbiri bilimsel değildir, değişimi reddetmekdir.
bu kirli düzenin düzenbazları
azrail'e rüşvet vermeyi dener
ölünce dünyanın en kurnazları
torpille cennet'e girmeyi dener.

abdurrahim karakoç
sevmektir.

benim en büyük alışkanlığım seni sevmekti seninki ise susmak. ben sevmekten vazgeçtim sen susmaktan vazgeçmedin.orta yolu bulduk.
bütün kötü alışkanlıklarımı terk ettim
teker teker,
yaşamak kaldı
bir tek
geriye.
surekli ask ile iliskilendirilen aslında kırmadan ve kırılmadan yasamayı ogreten insanı duygu.
insanın hayatında süregelen faaliyetler bütünü ve bağımlılık anlamı taşır. hayatınızda bunlardan biri eksildiğinde yenisine tutulmanız zaman alır ve sizi acıtır. hatta balzac'ın "hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez." diye açıkladığı duygudur.
birbirinden vazgecemeyen, aciz bedenlerin sigindigi sacmalik.