bugün

Üzerine basmayın.
Lütfen annesinden ayırmayın. Besleyebiliyorsanız ve eviniz bahçeliyse bir tavuk ve horoz alın. Onların tatlış mı tatlış bebekleri olsun. Anne ve baba ilgisiyle büyüsün melekler. Kuluçka makinesi üretimi civcivlere öyle üzülüyorum ki.

Çok masum ve çaresizler. Allahım ağlayabilirim şu an. Her civciv annesinin kanatlarının altında büyümeli.
bazen bir civciv olmak istiyorum.
sonra sacmalama, sen bir t-rexsin diyorum.
ıslatmayın ıslanınca ölüyorlar.
Kedilere dikkat edin.
(#43552379)

Son bir ayda öğrendiklerimi sıralıyorum.

1) bulunduğu ortamın (tercihen bir kutu) sıcaklığına dikkat edin. Gün gün kontrol edin.

2) yumurtadan çıktığı ilk gün ‘ay hiç bir şey yemedi, içmedi, ölecek.’ diye paniklemeyin. ilk gün tam anlamıyla ölü gibi uyuyorlarmış. ikinci gün itibariyle yeme içmesini kontrol edin.

3) bir şeyi yemiyorsa zorlamayın. Ciddiyim. Örneğin ılık suyla ince bulguru ıslattınız ve yemesi için bıraktınız, saatler sonra bir de baktınız ki tüm bulgurlar kurumuş halde duruyor; işte tam bu noktada ‘aman canım onun doğası bu. Yer elbet’ demeyin, farklı bir şey verin.

4) ötüşlerini mutlaka dinleyin. Bir kulağınız kesinlikle onda olsun. iki üç gün sonra adeta sizinle konuştuğunu ve ne derdi olduğunu söylediğini fark edeceksiniz.

5) herhangi bir şekilde ıslanır ya da terlerse tişörtünüzün eteğine gevşekçe sarıp tamamen kuruyana kadar pışpışlayın. Sakinleşip uyuyacaktır. Tamamen kurumadan da yerine koymayın. Asla saç kurutma makinesi gibi bir cihazla kurutmaya çalışmayın.

6) hafif hafif uçma denemeleri, kanat açmalar yapıyorsa kutusunun üzerine tül koyun. Ne zaman uçma becerisi kazanacakları belli değil. Bir anda uçuveriyorlar.

7) ikinci haftayı bitirene kadar Çeşme suyu vermeyin. ilk iki hafta ılık içme suyuna biraz şeker ya da birkaç damla sirke katıp verin.

8) ikinci haftanın başından itibaren mümkün olduğunca dışarı çıkarıp börtü böcek yemesini, eşelenme güdüsünü tatmin etmesini sağlayın. Ancak asla yalnız bırakmayın. Sürekli yanında olun.

9) büyüdükçe birbirinize alışacaksınız. Siz mutfağa gittiğinizde oturma odasındaki kanepenin koluna çıkıp kafayı uzatma suretiyle yeri göğü inleterek ötebilir. işiniz bittikten sonra hemen yanına dönün. Çünkü asla pes etmeyip ötmeye devam edecek.

10) büyüdükten sonra kesip size yedirmeyecek birine verin.
1) ufak taneli civciv yemi ile bekleyiniz.

2) yem bulunamazsa ufak taneli bulguru sıcak suda ıslayarak besleyebilirsiniz.

3) sadece kutuda beslemeyip toprak, şu görebileceği yerde bekleyiniz ve yalnız bırakmayınız.
üstüne basmayın dikkat edin.
civcivleri çok soğuk ortamda bırakmamayı da kapsar. aman ha!
tecrübeli yazarların tavsiyesine muhtacım. çünkü yaklaşık 4 saat önce bir civciv annesi oldum. ilk ve kuvvetle muhtemel son annelik yapacağım cincinatti ve ben iyi günler diliyoruz.

görsel

Edit: karton kutuya 60 Watt ampül, ıslatılmış ince bulgur ve 5cc’lik sirkeli su konuldu. Kendisi uykudan gözünü açamadığı için 5 bulgur tanesi ve 2 damla (1 cc) su ile besleme işlemi gerçekleştirildi. Arada gözünü açıp iki cikleyip üç ayaklarını oynatıp, kafasını olmayan kanadının altına sokup uyumaya devam ediyor.

22:10 editi: bulguru beğenmedi paşam. Yumurta pişirip koydum önüne. Didikler gibi yapıp yine sızdı. Tam bir anasının civcivi. Kızamıyorum da. Ben yumurtlasam ancak böyle bir şey çıkardı.

Ertesi gün saat 09:30 editi: Cincinatti hanım/bey ayağa kalkmayı ve 3 dakika uyanık kalmayı başardı. Beslenme konusunda tam bir bebek. Nasıl yemek yiyeceği hakkında pek bir bilgisi olmadığı gibi bir fikri de yok. Ağzına arada bulgur tanesi ya da yumurta parçası sokmaya çalışıyoruz. Su işini de enjektörle hallettik. Duran tabaktan su içmeyi beceremiyor henüz. Bir şey yedirmeye çalışırken de bebek gibi yememek için kafasını çeviriyor.

22:13: dün yumurtadan çıkan Cincinatti bugün desteksiz yemek yemeyi ve su içmeyi başardı. Arada içinde olduğu kutudaki hava deliklerine, ısı kaybını engellemek için iç cepheye yapıştırdığımız alüminyum folyoya gaga atıyor. Bir kere de beslemeye çalışırken bana gaga attı. Ayrıca bir problemi olduğunda farklı şekilde öterek bizi yanına getirmeyi öğrendi. Örneğin üzerindeki ampül patladı bugün ve karanlıkta kalınca anında farklı bir şekilde ötüp beni salondan yanına getirdi. Ampülü değiştirene kadar da aynı şekilde ötmeye devam etti. Tüm bu cingözlüğüne karşın hala tek ayak üzerinde kendini kaşırken dengede duramıyor. Ya kanadının üzerine ya da gagasının üzerine düşüyor.

2. Gün 09:39 editi: yaramazlık yapmaya başladı. Elimiz kendisine yaklaşınca kafasını uzatıp savunmaya geçiyor.

3. Gün 09:30 editi: artık iyice tüyleri kurudu ve kabardı. Fotoğraflarda, pazarda gördüğümüz ‘civciv’ görüntüsüne erişti. Ayrıca annemin kafadan tutup kaldırma gibi tuhaf bir yöntemiyle kendisinin tavuk olduğunu öğrendik. (Bu yönteme göre ayaklarını aşağı uzatırsa tavuk, toplarsa horozmuş) Kız anasıymışım sözlük ama yavrucağımın canını acıttık sanırım. Fena carladı bize. Ne diyeyim, haklı. Üzgünüm kızım anamın cinsiyetini öğrenmek için başka bir çözümü yokmuş.

görsel

3. Gün 16:45 editi: kutusundaki ısı kaybını engelleyen alüminyum folyoya takmış durumda. Sürekli parça koparmaya ve kopardığı parçaları yemeye çalışıyor. Bu nedenle tüm folyoları söktüm. Şu an eğlencesini yok ettiğim için bana söylendiğine yemin ederim. Annem ya da babam kutusuna yaklaştığında hiç bir tepki vermiyor ancak ben yaklaştığımda kıyamet kopuyor.

4. Gün 16:35 editi: canı sıkılmıştır diye kutusundan çıkarıp biraz kucağımızda gezdirdik. Canını acıtırım diye hiç dokunmamıştım, ilk defa dokundum. Tüyleri şu ana kadar dokunduğum en yumuşak şey. Yine de dokunmanın onu rahatsız hissettirdiğini düşünüyorum.

10. Gün 16:44 editi: yine kıyamet koparcasına bağırıp öterek beni yanına çağırdı. Paçalarındaki hafif ıslanmış tüyleri görünce fark ettim ki ampülün yaydığı ısı fazla geliyor. Ampülünü söktüm ve evin en sıcak yerine kutusuyla birlikte üstü açık olacak şekilde yerleştirdim. Tüyleri kuruyunca da evin cereyandan en uzak köşesine (evim güney cephe olduğu için inanılmaz sıcak oluyor dolayısıyla yazın her yer açık oturuyoruz) götürdüm. Gece karanlıktan korkarsa odanın ışığını açık bırakırım diye düşünmüştüm ancak beklediğim gibi bir korku yaşamadı. Bir süre yeni yerine alışması için ampül açık tuttum uykuya daldığında ise ampülü kapattım.

11. Gün 11:38 editi: Sabah yeni yerine alışmış halde uyandı cin mısırım. Bir de ismini söyleyince hemen cevap vermeye başladı.

13. Gün 11:45 editi: 35x35 kutusu hanımefendiye dar geldi. 10-15 cm kadar genişlettik yerini. Sürekli kanatlarını çırpıp uçar gibi hazırlık yapıyor.

15. Gün 21:45 editi: Kanat çırpmasının bir sebebi varmış. Benim küçük cin mısırım meğer kutu hayatından sıkılmış. Önce kanat çırpıp kutusunun duvarına tünedi, etrafı kolaçan ettikten sonra aşağı inip odayı turladı ve kutusunun yanına geri döndü. Yalnız tekrar kutusuna girmeyi başaramadı. Her zamanki taktiği ile carlayıp kendisini kutuya koydurdu. Yavaş yavaş kendisinin bir birey olduğunun farkına varıyor ve sanırım evden gitme vakti geliyor. Bir miktar üzgünüm. iki hafta önce ölecek diye başında nöbet tuttuğum çatlak yumurta, her isteğini anlatan bir cazgır oldu.

görsel

1. Ay editi: Cincinati hanım sonunda 1 aylık oldu. Hala kutuda yaşıyor ancak eğer üzeri tül ile kapalı değilse evin bilimum her yerine tünemiş halde olabiliyor. Bu süreçte internette ‘çok severler’ denilen her şeyi tattırdım kendisine. ince doğranmış kıvırcığa bayılıyor ancak bulgur, yumurta, domates, kabak gibi şeyler pek ağız tadına uygun değil. Salatalık da illaki yenecekse güvenilir bir elden yenmeli. Karınca ya da çimen ise bir tür ödül maması gibi işliyor ve karınca yediğinde inanılmaz mutlu oluyor.

31. Gün editi: miniğimi dayımın çiftliğindeki kümese bıraktım. Çünkü parkelerde kayan ayakları, koltuktaki nafile eşelenmeleri artık doğal ortamına ihtiyacı olduğunu söyledi. Evladını üniversite kazandığı şehirdeki yurt odasına bırakmış ebeveyn gibi ruhum kırık. Kimseyi bulamadığında cak cak ötüşlerini özleyeceğim.
Çok fazla oynamayın.

Örselemeyin vicdansızlar.
Çocukken pazardan bir civciv almıştık. Büyüdü büyüdü Ayı gibi oldu, tavuk kıvamına gelince de bir çiftliğe verdik. Adı klisman'dı.
öncelikle her civcivin ölümü tadacağını söylemek isterim.

bu kısa hayatlarında o küçük arkadaşlarımızı bir kutuya hapsetmeyin. onların da gezmeye yeni yerler görmeye ihtiyacı var tutun kanadından çıkın sokağa, yeni yeni yerlere götürün. yeni insanları görmesini sağlayın, ona küçük küçük hikayeler okuyun. birlikte film izleyin(dizi önerilmez sezon bitmeden ölebilirler). 
baş düşmanı sokak kedilerinin üzerine beraber yürüyün. 

ölünce de anıları hatırlayıp bir ah çeker yenisini alırsınız.
Sepetle balkondan aşağı salmayın, atlayıp yere yapışıyorlar. Sonra üzülürsünüz demedi demeyin.

Not: Yaşanmış gerçek bir hikayeden alıntı yapılmıştır.
Kesinlikle etrafta kedi ve türevi olan canlılar bulunmamalı. En tehlikeli ise çocukların eline verip stres topu misali mıncıklatmayın.

Sevin, koruyun, gözetin.
ortam sıcaklığına dikkat edin; soğuğa karşı hassas oluyorlar.
1 tane almayın çift alın.

Ben istanbulda 7 tane aldım küçükken 2 si sağ kaldı büyüdü etrafa saldırmaya başladı sattım.

Üni son sınıf yolda gördük satıcıyı bizim arkadaş bir tane alalım dedi aldık adam ısrar etti tek yaşamaz ölür cidden akşamında ayakları havadaydı
Baba yüreği işte, bazen kızsak da her şeyine dikkat ediyoruz..

Geleceğin tavukları horozları güven altında..
Yemini yanında bırakmayın. Löp löp gömer yoksam. Evet
izmarit keçe ip yün her şeyi yer bunlar hastalanır boğazları şişer ciciklerin. Dikkat edilmeli.
sigara izmariti atılmış yerlere salmayın. löp löp yiyorlar izmaritleri.
ya da belki benim gördüğüm civcivde sorun vardır.

bi de küçükken parkta bi kadın görmüştüm. sermiş sofra bezini. bezin üzerinde üç beş civciv. kadın bunlara minik minik salatalık domates doğruyordu. bunlar da yiyip yiyip örtünün üzerinde koşuşturuyorlardı. akılda kalan küçük sahneler işte..
balkona serbest bırakmayın. azcık kanadı çıkınca gaza gelip aşağı atlamış pezevenk.
Sonunda ölür, bende hep öyle olmuştu.
sevdikten sonra yerine koyun yoksa unutup üstüne falan oturabilirsiniz.
balkonda falan bırakırsanız kargalar kapıp götürüyorlar yaşanmıştır, pis kargalar :(