bugün

onu firma veriyor bence. aldığımızda vardı !..
hijyenik değildir tavuğun üzerine dışkıladığı yumurtanın konduğu yere konması.
limonmatik nedir bilmeyenlerin eline düşmüş zavallı limondur.

görsel
işte bu limondur.

https://img-s1.onedio.com...3ea62833f787a2072276.webp
demirbaş malzeme no: 1 olarak geçer.
Ben bir kaç gün kullanıp suyu bitince atıyorum. Yine tanım olmadi .
kuru ve sertleşmeye yüz tutmuş limondur.

her şeye rağmen, bir gün atılacağına bile bile kendi bölgesini bırakmaz ve her daim savunur. orası onundur.
Kalsın lazım olur diye bir kenara attığımız limondur. Genelde kurur kalır orada.
onun yeri orası elleme.
Her yarım limon, bir gün o makamı tatmıştır ya da tadacaktır.

Sanki buzdolabının kullanma kılavuzunda vurgulanmış gibi her evin dolabındaki görüntü budur.
ilginç bir Türk geleneği zannımca!
Bir bu, bir de tezgahta muntazam katlanıp konulmuş sarı bez olmayan mutfak Türk mutfağı değildir.
yumurtalıktaki yarım sucuk ile komşuluk ilişkileri mevcuttur.
Orada kararana kadar kalan zamanla yumurta olurum umuduyla bekleyen limondur. Çöpe gidecektir.
lan hiç şaşmaz mı, bir tek benim dolabımda sanırdım
yumurtaların üstünde duruyor.
Apartmanın en üst katında oturan, memur emeklisi kocasını kaybetmiş, dul emekli maaşını bekleyen, yaz kış balkondan aşağıyı izleyen, caddede ne olup bitiyorsa haberi olan buruşuk dürdane teyze gibidir.
Buz dolabında neler dönüyorsa gidin dürdane teyzeye, pardon buruşuk limona sorun. O bilir.
ilk başta zararı olmasa da haftasında dolapta pis bir koku hissederseniz müsebbibi bu yarım limoncuktur.
sonunda çöpü boylar. kibrit kutusundaki yanmış kibrit kadar yalnızdır.
limonuyla, yumurtasıyla, bakanıyla, gözlemleyeniyle, anlatanıyla, etkileneniyle bildiğin dram.
Az önce zencefilli yeşil çayıma tad katandır. Ne zamandır duruyordu garibim sünmüş solucan gibi olmuş.
o limonu yumurtaların yanına koymayan yoktur.
Şeklinden dolayı götü oraya atmıştır.
Yumurtalığın dolu olduğu zamanlarda, yerini cam çay tabağına bırakacaktır.
Annemin her gördüğünde şunu saklama kapına köy da bırak demesi geldi aklıma.
Bende vardı bir tane. Kurumuş, büzülmüş, kalabalıklar -yumurtalar- arasında yalnızdı. Dolabın kapısını her açtığımda göz göze geliyorduk. Acı çektiğini görüyor, sessizce "lütfen bu işkenceye son ver" dediğini duyabiliyordum. Sonra bir gün daha fazla acı çekmesine dayanamadım ve onu yabancılık çektiği ortamdan alıp...