bugün
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- sözlük yazarlarının pankekleri11
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- fenerbahçe9
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı10
- patiswiss15
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi11
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- sinemaların batma aşamasına gelmesi15
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı33
- stanleywhite10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- junkman8
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek8
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü19
- siklememenin getirdiği huzur9
- anın görüntüsü19
- icardi190511
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması8
- sivasspor'a verilen penaltı18
- yazarların en rum özelliği11
- bülent uygun9
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington21
- nihavend longa19
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar9
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı9
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
- arda güler9
- türk kızlarının zenci sevdası13
- susmayan durmayan israile gemi ticareti8
- bir insan sizi ne kadar kırabilir13
- şu anda çalan şarkı11
- sevgili kendim12
- afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları29
- abberline tarzı saçma sapan başlıklar açmak8
- icardinin bir haftada 600 üzeri entry girmesi8
- ekşi sözlük20
- türk kızlarının beğendiği erkek tipi16
- bir kadına yaklaşıp adres sormak9
- 21 nisan 2024 real madrid barcelona maçı19
- ona bir şey söyle12
tanım: hiç bitmeyecek olan intikam çeşididir. ömür bitse de bu intikam bitmez demek makuldur.
Pis, kirli bir sokakta yürümenin zor olduğunu bilerek atıyordum adımlarımı.
Biraz yağmur, biraz çamura bulanıyordu ayakkabılarım, üstüm başım.
Değer diyordum, bu gece her şeye değecek.
Velhasıl; can yakmak istiyordum.
Farkedilmediğini düşünen bir şarapçının koynundaki şişe gibi, sallana sallana yürüyordum.
Kimse farketmiyor sanıp, geçen gemiye doğru bakarak ona da küfrediyordum.
Evin önüne geldiğim vakit, camdan çıkmasını bekliyordum.
Pijamalarıyla öyle aniden yakalamayı diliyordum, biraz utandırmak için.
Öylesine bir hissiyatla, edeceğim küfürleri, yapacağım saçmalıkları planlıyordum.
Zile basmaya üşendim tabi. Onca yolu yürüyen ben, heyhat!
Bir an önce ayakkabılarımı çıkarmalıydım, su geçmeye ramak kalmıştı.
Perdenin açılışını görmezden gelip bağcıklarımla oynamaya başladım.
Pijamalarla yakalanmış gibi, öylesine bir ev haliydi benimki.
Saçma bir hissiyat.
Pis, kirli sokak kokuyordum.
Kapı açıldı. Apartman bulanık görünümlü, insan ölüsü kokuluydu.
Işık aramaya koyuldum.Bir ışık yandı, lakin asansörün zımbırtısıydı işte.
Kapı açıldı, karşımda bulanık bir siluet.
Cebimdeki bıçağı çıkaracaktım ki, açık ağzımı kapattı.
''Sus'' dedi.
''Haklıydın, bu gece her şeye değecek.''
Asansöre çekildiğimi son anda fark ettim.
Temiz, deniz kokuluydu. Biraz tuzlu, biraz yosunlu.
Kaçıncı kata çıktığımızın farkında değildim.
Soracaktım.
Elleri burnumun direğindeydi. Susmamı istiyordu, anlamıyordum bu kaçıncı susuştu?
Asansör durdu. Koridorda bir köpek leşi duruyordu, sahne değiştiren bir yönetmen gibi.
Beni evinin kapısından içeri soktu.
Çok zordu aslında eylemsiz duruşu.
o da biliyordu, bu gece her şeye değecek.
Karşı koymaya çalışırken, konuştu, konuştu, konuştu.
Yine aynı sesi duymak aslında biraz acı veriyordu.
Kalbimi ben de yoklayacaktım ki, iki kadeh getirdi.
Ben içmem dedi, neden iki kadeh? dedim.
Çünkü sen, ben değilsin. Ben senden farklıyım, sen benden.
Sen, içine işlemiş bir zehir. Lanetlenmişsin. dedi.
Beni lanetleyen o olmalıydı. Ahları tutan tek zavallı o olmalıydı.
En güzel aşkları yaşamak isteyen o, en kaliteli viskiyi içende.
Bana kendimi anlatamazdı...
Gitmeliydi. Tam bıçağı çıkaracaktım ki yine konuştu.
Fotoğrafların bulunduğu bir odayı gösterdi.
Git bak kendine, dedi.
Hayırdı cevabım. Beni kontrol altına almaya çalışıyordu. Bu gece bitecekti her şey.
Bana yaptırdıklarının cezasını çekmeliydi.
Tanrı bana yaptıklarımı sorduğunda, onu suçlayacaktım.
Bu gece her şeye değecekti.
Sabaha her şey bitmeliydi, kanlı ellerimle orayı terk etmeye yemin etmiştim.
''Bizi nasıl öldürürsün'' dedi. Güldüm. Fotoğrafların bulunduğu odaya doğru yürüdüm.
Benim fotoğraflarımı asmıştı duvarlarına. Bu affedilmek isteyen bir kölenin, ölmeden önceki son arzusu gibi bir şeydi.
Yüzüne baktıkça nefret ediyordum yaptıklarından.
Biraz da, bana benziyordu.
''Hadi gidelim, onunla konuşalım, belki bu sefer...'' dediği anda bıçağımı cebimden çıkardım, boynuna hızlı darbelerle kesikler attım.
Can çekişen köpekler gibiydi.
'Ben senim' di son sözü.
Hemen ellerimi yıkadım. Asansöre doğru koştum koridor leş kokuyordu.
Kapıdan çıktığımda bir an önce ayakkabılarımı çıkarmalıydım, su geçmeye ramak kalmıştı.
Pis, kirli bir sokakta yürümenin zor olduğunu bilerek atıyordum adımlarımı.
Biraz yağmur, biraz çamura bulanıyordu ayakkabılarım, üstüm başım.
Farkedilmediğini düşünen bir şarapçının koynundaki şişe gibi, sallana sallana yürüyordum.
Kimse farketmiyor sanıp, geçen gemiye doğru bakarak ona da küfrediyordum.
Sonra... Şehrin en pis sokağına doğru ilerledim.
Şehir kokusu, insan leşleri gibiydi.
Şaşkınlığımın son demlerindeydim.
O fotoğraflar benimse, başka silüete bürünen kimdi?
içimden bir ses: ''Sus'' dedi.
Ellerimle ağzımı kapattım.
Ölmemişti.''Bizi nasıl öldürürsün'' dedi. Güldüm.
Ben, iki kişiydik.
Hayal Çankay
Pis, kirli bir sokakta yürümenin zor olduğunu bilerek atıyordum adımlarımı.
Biraz yağmur, biraz çamura bulanıyordu ayakkabılarım, üstüm başım.
Değer diyordum, bu gece her şeye değecek.
Velhasıl; can yakmak istiyordum.
Farkedilmediğini düşünen bir şarapçının koynundaki şişe gibi, sallana sallana yürüyordum.
Kimse farketmiyor sanıp, geçen gemiye doğru bakarak ona da küfrediyordum.
Evin önüne geldiğim vakit, camdan çıkmasını bekliyordum.
Pijamalarıyla öyle aniden yakalamayı diliyordum, biraz utandırmak için.
Öylesine bir hissiyatla, edeceğim küfürleri, yapacağım saçmalıkları planlıyordum.
Zile basmaya üşendim tabi. Onca yolu yürüyen ben, heyhat!
Bir an önce ayakkabılarımı çıkarmalıydım, su geçmeye ramak kalmıştı.
Perdenin açılışını görmezden gelip bağcıklarımla oynamaya başladım.
Pijamalarla yakalanmış gibi, öylesine bir ev haliydi benimki.
Saçma bir hissiyat.
Pis, kirli sokak kokuyordum.
Kapı açıldı. Apartman bulanık görünümlü, insan ölüsü kokuluydu.
Işık aramaya koyuldum.Bir ışık yandı, lakin asansörün zımbırtısıydı işte.
Kapı açıldı, karşımda bulanık bir siluet.
Cebimdeki bıçağı çıkaracaktım ki, açık ağzımı kapattı.
''Sus'' dedi.
''Haklıydın, bu gece her şeye değecek.''
Asansöre çekildiğimi son anda fark ettim.
Temiz, deniz kokuluydu. Biraz tuzlu, biraz yosunlu.
Kaçıncı kata çıktığımızın farkında değildim.
Soracaktım.
Elleri burnumun direğindeydi. Susmamı istiyordu, anlamıyordum bu kaçıncı susuştu?
Asansör durdu. Koridorda bir köpek leşi duruyordu, sahne değiştiren bir yönetmen gibi.
Beni evinin kapısından içeri soktu.
Çok zordu aslında eylemsiz duruşu.
o da biliyordu, bu gece her şeye değecek.
Karşı koymaya çalışırken, konuştu, konuştu, konuştu.
Yine aynı sesi duymak aslında biraz acı veriyordu.
Kalbimi ben de yoklayacaktım ki, iki kadeh getirdi.
Ben içmem dedi, neden iki kadeh? dedim.
Çünkü sen, ben değilsin. Ben senden farklıyım, sen benden.
Sen, içine işlemiş bir zehir. Lanetlenmişsin. dedi.
Beni lanetleyen o olmalıydı. Ahları tutan tek zavallı o olmalıydı.
En güzel aşkları yaşamak isteyen o, en kaliteli viskiyi içende.
Bana kendimi anlatamazdı...
Gitmeliydi. Tam bıçağı çıkaracaktım ki yine konuştu.
Fotoğrafların bulunduğu bir odayı gösterdi.
Git bak kendine, dedi.
Hayırdı cevabım. Beni kontrol altına almaya çalışıyordu. Bu gece bitecekti her şey.
Bana yaptırdıklarının cezasını çekmeliydi.
Tanrı bana yaptıklarımı sorduğunda, onu suçlayacaktım.
Bu gece her şeye değecekti.
Sabaha her şey bitmeliydi, kanlı ellerimle orayı terk etmeye yemin etmiştim.
''Bizi nasıl öldürürsün'' dedi. Güldüm. Fotoğrafların bulunduğu odaya doğru yürüdüm.
Benim fotoğraflarımı asmıştı duvarlarına. Bu affedilmek isteyen bir kölenin, ölmeden önceki son arzusu gibi bir şeydi.
Yüzüne baktıkça nefret ediyordum yaptıklarından.
Biraz da, bana benziyordu.
''Hadi gidelim, onunla konuşalım, belki bu sefer...'' dediği anda bıçağımı cebimden çıkardım, boynuna hızlı darbelerle kesikler attım.
Can çekişen köpekler gibiydi.
'Ben senim' di son sözü.
Hemen ellerimi yıkadım. Asansöre doğru koştum koridor leş kokuyordu.
Kapıdan çıktığımda bir an önce ayakkabılarımı çıkarmalıydım, su geçmeye ramak kalmıştı.
Pis, kirli bir sokakta yürümenin zor olduğunu bilerek atıyordum adımlarımı.
Biraz yağmur, biraz çamura bulanıyordu ayakkabılarım, üstüm başım.
Farkedilmediğini düşünen bir şarapçının koynundaki şişe gibi, sallana sallana yürüyordum.
Kimse farketmiyor sanıp, geçen gemiye doğru bakarak ona da küfrediyordum.
Sonra... Şehrin en pis sokağına doğru ilerledim.
Şehir kokusu, insan leşleri gibiydi.
Şaşkınlığımın son demlerindeydim.
O fotoğraflar benimse, başka silüete bürünen kimdi?
içimden bir ses: ''Sus'' dedi.
Ellerimle ağzımı kapattım.
Ölmemişti.''Bizi nasıl öldürürsün'' dedi. Güldüm.
Ben, iki kişiydik.
Hayal Çankay
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar