bugün

özlenen şehir değildir aslında orda hala yaşayanlar ve onlarla yaşanılanlardır. ama tek tek özlenilenlere ve onlarla geçen anılara değil de, tüm sevenleri ve anıları barındıran şehre yüklenir özlemin olanca ağırlığı...
bir şehri şehir yapanın binaları, yolları, aptal üst geçitleri ya da yollarındaki ağaçları olmadığını anlayıp o şehri içinde yaşayan dostlarla birlikte düşünmek-düşlemektir.

çatkapı gidemediğin bir ev yoksa bir şehirde, eksiktir o şehir...
içindekileri de özlemektir çoğu zaman...
şehir özlenilmez o şehirde yaşananlar özlenilir. hatıralar ardında kalanlar özlenilir. çocukluğunu, gençliğini ,toyluğunu yada yaşlılığını özlersin geride bıraktıklarını özlersin
o şehirdeki aşkı özlemektir.
ilkay'ın sesine yakışan güzel bir şarkıdır.
.
ışığım sensin ben sana koşan pervane
hasretin yüreğimde muratsızım biçare
yana yana döne döne divane

mardin kapı şen olsun
etrafın gül-ü bağ olsun
seni yaman özledim amedim....
o şehirde yaşananları özlemektir. birkaç saatlik masefede ama ışık yılı uzaktadır.
bu şehir ünye ise eğer, özlüyorum arkadaş.
okumaya şehir dışına gidersin.sonra özlersin bırakıp geldiğin şehri. sen şehri özlediğini sanırsın. bir gün orada bıraktıkların, sevdiklerin çıkıp gider hayatından.o zaman anlarsın özlediğin şehir değil,orada yaşadıkların,oradaki sevdiklerindir.
geri dönüşün hayalini kurmaktır. Velhasıl dönüldüğünde toprağı öpmektir.
ilkay akkayla bütünleşmiş şarkıdır. üniversite yi şehir dışında okuyan gençler orada kalan aşları ve gençlikleri için söylerler yıllar sonra.

ışığım sensin ben sana koşan pervane
hasretin yüreğimde muratsızım biçare
yana yana döne döne divane
...
kızarmış tava ciğer, biber ve kuru temiz havayı özlemektir. meriç nehri yanında bardağından bir yudum çay içmeyi özlemektir.
Bir şehri özlemek, bir sevgiliyi özlemektir. Onunla yapılanları, onunla yapılabilecekken yapılmayanlar. Bazen kokusunu özlemektir şehrin; 'O' kokan kokusunu.
bir aşktan, bir caddeden, bir kokudan kaçıp gittiğinizde arkasından gelen pişmanlık sebep olur. her karesini özlersin, her saçmalığını, her iğrençliğini özlersin.
biraz izmiri özledim sanki. 4 sene orada kaldım. 4 sene oradayken de istanbulu özlüyordum. uzak bir şehirde, sokaklarını caddelerini, bakkallarını, tekellerini, kafelerini büyük oranda bildiğin bir semtin olması. ilginç bir şey bu aslında. koskoca 4 seneyi bırakmışsın.
sanırım insan farklı şehirlere farklı bedenlerini gömüyor. her tekrar gidişinde de o beden diriliyor. şu da var, o özlediğin şehre doğru yol almak, oraya dönmek mi yoksa oraya gitmek mi?
(bkz: bursa da Zaman)
o şehir kendi şehrinse yani, doğduğun, büyüdüğün, arkadaşlarının olduğu, ailenin olduğu ya da ailenin yattığı bir şehirse gayet normal olan durumdur. anormal olan durum ise; aslında hiç bir bağının olmadığı sadece akrabalarından birinin yaşadığı bir şehri özlemektir. senden bir kere gidersin ama sana hiç bir zaman kötü şeyler vermez o şehir. o şehirle tek bağın akrabandır. zaten o da o şehirden taşınınca zaten bir bağın kalmayacaktır. pek kimseyi tanımazsın meselea kaldığın evin komşuları dışında. belki o komşulardan birinin oğlu ya da kızıyla bir aşk yaşarsın kısa ama akılda kalan . o kadardır o şehir. ama bir bakarsın yıllar sonra o şehrin sokaklarına youtubeda denk geldiğinde gözlerin dolar. kırık döküklüğünü sevdiğini anlarsın. o yokuşlarını, bitmek bilmeyen merdivenlerini, maviyle denizin kucaklaşmasını.. gözlerin dolar, ağlarsın.. ya da bir kadeh rakı koyarsın şimdi olmayanların anısına..
O şehir izmir ise özlenir.. Alsancak çimler de sabahlamak, inciraltı kent ormanında piknik yapmak, çeşme de kamp kurmak.. Hepsi özlendi.
Kütahya'yı ve orada yaşadığım hayatı özlüyorum...
Burayı duygu seline boğmak istemiyorum, Seni çok özledim..

9 yıl, 800 kilometre..
artık hiçbir şehri özleyemiyorum.
istanbul dışına çıkınca yaşadığım durum.
aslında şehre değil o şehirdeki güzel anılara yani geçmişe özlem duymaktır.