bugün

q7'den ziyade fabian ernst'in necip uysal'ın gözlerinden ateş çıkarcasına topun peşinden koştuğunu görmekten mutlu olduğum takımım, hayat felsefem, mutluluk sebebim, herşeyim...
bir samimi beşiktaşlı olarak söylüyorum ki ;

beşiktaş büyük takım değildir , evet büyük takım değil...
asla büyük takım değildir. büyük takım hatta en büyün takım beşiktaş tır diyenler acaba neyi düşünerek , ne içerek bunu söyleyebiliyorlar çok merak ediyorum .

büyük takım demek , sahada hakemler tarafından kollanan takım demek.şike yapsa da üstü kapatılan takım demek.kötü oynasa da kazanmak demek .lobisi güçlü olup her türlü haltı yemek demek. sürekli şanslı,avantajlı olmak demek....

bu özellikerden hangisi beşiktaş da var , hangisi ?
beşiktaş şansızlıkların takımı değil bizzat sembolüdür.eğer hala büyük olduğunu düşünüyorsanız şöyle diyerek anlaşalım . bizim içimizde , kalbimizde büyüktür beşiktaş...
sen yoksan her şey eksik. Pazartesiden perşembeye kadar tekrar kavuşmak için can attığım aşk. Üzdün bizi buGÜN Ama bir dahaki maçını beklemenin heyecanı yok hiç bir ŞEYDE. Pazar günü güldür yüzümüzü beşiktaşım.
her insanın yaşadığı gibi, benim de kendimce çok zor zamanlar geçirdiğim şu birkaç gün, belki de ufak da olsa tebessüm ettirebilecek tek şeydi beşiktaş!

en inandığımız, en güvendiğimiz, varlığından en emin olduğumuz şeyleri çok zamansız kaybediyorken, tutunacağım(ız) tek dal olacaktı beşiktaş!

çok seviyorken, hayalini çok kurduğun, en mutlu günler çok yaklaşmışken, ortada kalmışlığın üzerini bir nebze kapatabilecek tek örtüydü beşiktaş!

“14 şubat sevgililer günü” nü hatta haftasını tamamıyla braga maçına, dolayısıyla uğruna adadığımız, o zaman dilimini hayatımızda başka bir yere koyup da tamamen kapadığımız, aylar öncesinden planlarını saat saat yaptığımız beşiktaş!!!

koşulsuz, şartsız desteklediğimiz, bitmesin diye çırpındığımız, olmadık tavizler verdiğimiz, her şeye rağmen vazgeçemediğimiz beşiktaş!

başkanı başka alemlerde, yönetimi çok ayrı kafalarda, futbolcuları son birkaç maçtır evlere şenlik, taraftarı iki paralık sanal ortamda bin parçaya bölünmüş, kolları kırılmış ama yenleri cümle aleme reklam olmuş beşiktaş!

bu havada sırf kardeşlerini, eşlerini, sevgililerini, arkadaşlarını, beşiktaşlı kadınlarını yalnız bırakmamak için o beleştepe’den destek verenleri dağıtan, kovalayan, gözaltına alan, tribündeki 2500 ün arasına sivil kisvesi altında sızıp, “yeter” diyenleri fotoğraflayan, “istila değil, istifa…” yazılı pankartı açıldığı saniyede toplattıran beşiktaş!

artık çok kirli oyunların gizli kapaklı değil de alenen döndüğü bu futbol düzeninde, çok çirkin bir cinsiyet ayrımcılığı yapıp bir de adına “pozitif” diyerek, cismi “kadın ve çocuk taraftarlar” dan oluştuğu halde, ismi “seyircisiz” olan cezalar…

renklinin puan kaybettiği belli olur olmaz, fernandes denen o en büyük kozun cezasını, anında hem de oynayacağımız lig maçının tam da 5 dakika öncesinde 2’ye çıkardığını açıklayan, tam aksi örnekleri başkalarında defalarca gördüğümüz düzende, çift sarılı kırmızıya sırf “beşiktaş” diye, 2 maç vererek, adını tarihe altın (!) harflerle yazdıranlar…

maç sonu, basın sözcüsü titriyle, iğneyi asla kendilerine batırmamak için, yenilgiye bulmaya çalıştığı kulplar arasında; maçı “seyircisiz” oynadık diyerek, buz gibi havada, kar altında hiç susmacasına bağıran 2500 kadın ve çocuk taraftarın bir anda defterini “düren” mete bey ler….

daha adı açıklandığı saniye; abitoğlu’ nun acısı geçmemişken müftüoğlu’ nun bizim maçımıza verilmesini “gitti eteri, geldi beteri” diye yorumladığım, ve maalesef yine yanılmadığım, her kayıp puanımızda büyük payı olan bir takım yönetimler, bir garip düzenler…

ve sonuç…

herkes tel tel dökülürken, kimseyi isim isim detaylandırmaya gerek yok..

biz ne mağlubiyetler ne kayıplar ne üzüntüler gördük, desteği hiç kesmedik… bundan sonra da (isimlere değil takıma olmak şartıyla) kesmeyiz…

kötü oyun, formsuzluk, şanssızlık her türlü kabul edilir, maç bu; kazanıldığı kadar kayıp da edilir; ancak, ister kasıtlı ister siniri kontrolsüzlük sebepli, hiç fark etmez; 85. dakika gelmişken, önümüzdeki maç her ne olursa olsun, bile bile yapılan o hareket, oynadığın takıma da, sana koşulsuz kalbini açmış milyonlarca taraftara da büyük ihanettir!

işi gücü, aklı fikri, başında olduğu beşiktaş’ından (!) çok daha farklı şeylerle meşgul olan başkan; tamam şahsına laf etmiyoruz, bugüne kadar yaptıklarını da allah affetsin ama ne olur bu saatten sonra artık bırak da beşiktaş yoluna devam etsin!!! sadece bir kez olsun bizi dinleyip, bu sefer sesimizi duymak ister misin?

her ne kadar; içim kanayarak, bunun daha başlangıç olduğunu ve çok daha kötü günlerin bizi beklediğini düşünüyorsam da;

en kötü gün bugünse, içimizden tüm kötülerin arındığı her gün beşiktaş!

dilvin gerçek
şu sıralar fernandes'i, quaresma'yı değil ruhunu kaybeden takım.

o zamanlar kalecisizdik ama ruhumuz hep bizimleydi.
Acilen sağ bek takviyesi yapması gereken takım.
kulübün her kademesinde başıboşluk olan klüp.

edit:fenerbahçeli başkanı var bir de
eksik kadrosu ile bile kadınköy ahalisine korku salmış takım. Masa oyunlarına başladı rakipleri. Kendini doğrayan hakemler ödüllendirilmeye başlandı. Özgür yankaya ile 12 kişi başlayacak olan rakibi karşısında ruhu ve 2500 kartal yürekle 12ye 12 yapacaktır sayıyı.
kulüp ve taraftarıyla el ele olup, en büyük kulüp olan fenerbahçe'yi destekleyen küçük takım. arada bir çıkıp anti fener görüntüleri çizseler de içten içe fenerbahçe sempatizanı hepsi.
kanser sebebidir. aha lan bu kez oldu dersin 5 dk.'da tepetaklak eder bünyeyi.
feneri destekler diye bir şey saçmalanan takım. Biz feneri 17 nisan 2005ten beri rakip olarak görmüyoruz. Kendisiyle rekabet edecek kadar şerefli bir takım olmadığından ligin en büyüğüdür beşiktaş.
güzel takım, sabredilsin.
bir galatasaraylı olarak bile yıldırım demirören adlı türk futbolunda asla olmaması gereken bir zattan kurtulmasını istediğim kulüp.
demirören'den kurtulması biraz zor olan kulüp.

eğer ellerinde olsa çoktan kurtulurlardı ama demirören öyle böyle bir borca sürüklemedi takımı. hem kendine hem dışarıya. demirören'in koltuktan uzaklaşması ile birlikte kayyum devreye girer.
bizim jenerasyon taraftarlarının ortalama ömrünü 45 lere kadar düşüreceğini düşündüren takımdır, yine de büyük takımdır.
haftalar azaldıkça hedef küçülten, haftalar bittiğinde ise hiç bir hedefine ulaşamadığının farkında olmayan (çaktırmayan) ve gelecek senenin hesabını yapan takım. kendini cannavaro nesta karışımı sanan toramanların ibonun takımı
yıldırım demirören'in sahibi olduğu klüp, taraftar grubu dahil kendisine ait.
haftasonu fenerbahçe'yi yenmesini beklediğimiz kulüp. gerçi futbolcuların parası 4 aydır ödenmiyormuş, çok zor konsantre olacaklar ama samsun'dan 3 yiyen bir takım en kötü bjk'den 5 yer diyoruz.
yıldırım demirören'in maddi manevi tatmin aracı haline getirilmiş olan kulüp. işin doğrusu artık beşiktaş üzerine konuşmaya başlandığında söz ister istemez demirören'e geliyor. yok ben demirören konuşmayacağım dersen de soyut bir taraftarlıkla yetinmen gerekiyor. halbuki taraftarlık bir kulübün temel taşıdır ve o kulübü var eden şeydir. demirören bu noktada beşiktaş ile temel bir uyuşmazlık içerisinde. maddi beklentileri ve hesaplarıyla pekala fenerbahçe ya da galatasaray'da başkanlık yapabilecek biri olsa da beşiktaş başkanlığı daha farklı şeyler istiyor. bu da yapısal bir mesele. ki aynı zamanda beşiktaşı ayrı ve farklı kılan bir mesele.

bu yapısal mesele, başarı konusunda da temel bir sorun aslında. beşiktaş'ın başarılı olması tamamen yapısal bir uyuşma neticesinde elde edilen bir şeydir. beşiktaş'ın başarısı, genel anlamda uyum kelimesiyle açıklanabilecek bir olgu. dolayısıyla taraftarın başarı beklentisi tamamen yapısal uyum talep eden bir işlev görmelidir. ama bu noktada da bir savrulma var. taraftar da bir takım adı duyulmuş futbolculara bel bağlayan bir izleyici haline gelmiş gibi. ama bu hep böyle değildi. bu hep böyle olmadığı için de demirören istenmeyen bir figür haline gelebiliyor. tabi ki demirören'in istenmeyen bir figür haline gelmiş olması tamamen bundan kaynaklı değil, bizzat endüstriyel futbol talepli taraftar da demiröreni başarısız buluyor, istemiyor. ama demirören'i gönderecek olan irade de bilinçli ve gerçek taraftarda. zaten bu sebeple bu kadar eleştiriye rağmen hala kulübün başında olabiliyor bu şahıs. ortalama taraftarın bir takım sansasyonel transferlerle kandırılabilmesine bağlıyor.

demirören ve türevlerinin yönettiği bir kulüp istemiyorum. kulübü maddi işleri için araç gören başkan istemiyorum. dahası kulübü aynı zamanda manevi boşluklarını tatmin için kullananan zayıf karakterler de istemiyorum. taraftarcılık oynayıp da aslında taraftarlığın içini oyan yok beşiktaşlılık duruşuymuş, ruhuymuş istemiyorum. planlı programlı gelişen, altyapısı kuvvetli, birbirine güvenen bir ekip istiyorum. bu gerçekleşmeyene kadar da kulübe uzak ve mesafeli olabilmeyi sanırım başarıyorum.
yarın oynanacak derbide yenilmesi beklenen takım. yenilmesi sorun değilde fark yemese bari.
bukalemunların pazar günü tutacağı takım.
yarın bu kadar eksiğe, bu kötü oyuna, bu kötü yönetime rağmen fenerbahçe'ye kitleyip yüzümüzü güldürmesini istediğim klübümdür. Daha önce de yaptık şimdi neden olmasın?
Kart cezalıları Q7 ve Fernandes'den sonra, Aurelio, rüştü, almeida, hilbert ve ismail'de sakatlıkları nedeniyle derbi maçta oynayamayacak.
cenabet kimse bulup ya takımdan kovup ya da gözümün Önünde abdest aldırıp Sonra bir de kurban kestirmek istediğim takım. Lan Noluyor önce ferdi, Sonra q7, hilbert, ısmail Şimdi de almeida. Bak cenabettin, biz gözümüzü kapatalım çaktırmadan bas git kulüpten.
aziz yıldırım, aziz yıldırım izinden giden fenerbahçe yöneticileri ve fenerbahçe fanatiklerine haklı antipati duyanların yarın destekleyeceği takım.