bugün

-kuş,kedi,köpek,su kaplumbağası,iguana,bukalemun,hamster,tarantula gibi beslenen evcil hayvanların birgün gelip bu dünyayı terketmesi halidir.
-kişide derin yaralar açar.
-o ölen hayvanın yerini başka hiçbir hayvan tutamaz.
abdullah öcalan 'nın mortu çekmesi.
söz konusu civciv ise anında gerçekleşen eylemdir. (bkz: salak)
menfaat beklemeyen,hiç konuşmadan yorum yapmadan dertlerini dinleyen,hayatımda hiçbirşeyi bu kadar sevmedim dediğin kedinin ölmesi bir dostunun ölmesi kadar acı veriyor insana
ilk hayvanınız bir japon balığıdır,tavada atıp pişirilmek istenir* .Sonraki hayvanınıza iyi bakacağınıza dair söz verirsiniz, yine bir japon balığıdır ama sonu lavaboda can vermek olur. Aradan zaman geçer 2 tane kaplumbağanız olur, türlü eziyetler edilir, yemek vermek unutulur, açlıktan ölürler. Daha sonra bir kuş furyası gelir, yılalr içinde 8 tane kuşunuz olur, hepsi ya ölür**** ya kaçar. Aralarında mengele nin yapmadığı eziyetlere tanık olanlar vardır, ama kişi sadece iyi niyetlidir ve biraz eğlenmek istiyordur. Onlarla çok mutlu anlar geçirilmiştir, hepsinin kişinin kalbinde ufak da olsa bir yeri vardır.

(bkz: allahım affet beni)
eğer uzun süredir besliyorsanız ve aranızda güçlü bir bağ varsa; bir akrabanız ya da arkadaşınız ölmüş gibi hissedersiniz. en az bir haftalık ağlama sebebidir. eğer ölen muhabbet kuşuysa arkadaşlarınızın ağladığınızı görüp nedenini öğrenince yaptığı "ahahayt ben de bişey sandım", " eşşek cennetine gider o şimdi merak etme", " başka derdin mi yok lan dingil" tarzı yorumlar sizi çıldırtır ama tepki veremeyecek derecede üzgünsünüzdür. evcil hayvanını kaybeden insanı en iyi evcil hayvanını kaybetmiş insan anlar, diğerleri anlamaya çalışmaz bile. onlar bilmezler bazen o minik yaratığın size diğer insanların olamayacağı kadar yakın olduğunu, onu artık bir hayvan değil bir dost olarak gördüğünüzü.
en fazla 1-2 gün üzülünür daha sonra vakit kaybedilmeden yeni bir hayvan alınır... merak etmeyin gelen gideni aratmaz...
eğer ilk başta satın alırken ya da edinirken önceden bir kez akla getirilirse atlatılması daha kolay olan zor durumdur..
tabi ki değişir ancak en çok bir köpeğinizin ölmesi sizi üzerdi..
(bkz: beslenmeyen hayvanın açlıktan ölmesi) *
(bkz: çalınan başlığın kabak tadı vermesi)
bir zamanlar hayatımda hayvanlara yer yoktu. o zaman hayatımdan çıkan insanların ardından üzülmenin çok da olağan bir durum olduğunu anlatmak için 2 yıl yani kuşun kaçsa üzülürsün gibi şeyler söylerdim. çok da değersiz bir varlıkmış gibi kuşu değil 2 yılı vurgulardım! bilmezdim ki bir hayvan beslemenin ne demek olduğunu.
bir köpek aldım ve onu iki yıl önce kaybettim. anlatamayacağım kadar çok koydu bu bana. yeni bir köpek sahibi olmaya bile korkuyorum. aşık olmak gibi birşey bu da. alacağını da kaybettiğin gibi kaybedebileceğini düşünüp uzak duruyorsun. neyse onu kaybettiğimde kimseye söyleyemesem de kendime dediğimdir bu benim:
'dile kolay 3 sene ali kaçsa üzülürsün.'
ötedir insandan bu hayvan milleti...
doğal yaşamdan alınıp eve hapsedilmesi sebebiyle daha erken öldüyse üzüntü vermesi gereken durum. eceliyle öldüyse yapacak bir şey yok.
elmira tarzı bir tiny toon karakteri sergiliyorsanız ölmüyorsa da öldürmek lazım ki, acı çekmsin hayvan...

Efendim ben hayvan besledim. Hayvan hayvan besler mi? Neden beslemesin?
Küçüküdüm. Maltepe de böyle bahçe içinde efendim, 2,5 katlı şipşirin bir evimiz vardı. Hemide Zümrütevler mah. gül sok.* no:2deydi...

Ev bahçeli olduğundan babam tavuklar almıştı ve tabiki horoz Tabi bu işleri bilmediğinden o kadar tavuk. Anca hafta da 1 yumurta verirdi. Sıcacık yumurtayı da içmesi çok zevkliydi canııımmm.
Babam bu duruma çare olaraktan civcivkene aldı tavukları. Hepsi horoz çıktı tabi. Biz anlamıyoz ama, eski horoz çok iyi anlıyo yeminlen. Neyse ikinci posta oldu. Ama bu posta zayıf ve çelimsizdi hepsi öldü. Bir tanesi kaldı. O bir tanesi de ölmesin diye sabaha kadar uyumadan dua ettim ve ağladım. Sabah olunca ciklemeleri devam ediyodu. Ölmeyeceğine inançla okula gittim. Geldiğimde o da ölmüştü. Herkesin kedi köğeğine ağladığı kadar ben miniş civcivime ağlamıştım.
daha dün bir yumurtadan
ve sonra kuluçkadan
çıktı sarı civcivlerim
böyle bir şiirim vardı. hatırlamıyorum şimdik...

Sonracıma beni en çok üzenlerden biri. Ortaokulda behçetkemal çağlar lisesinde okudum bir süre. Okul hayatımın tek teşekkürnamesini aldığım yer. Kızlarla Baltalimanndan Rumeli hisarına yürüyorduk. * sahil kısmında boş bir arsa da yol yüksek de olduğunda tırmanıp kaçamayan bir kuçu inlemesi duyduk. Hemen yoln karşısına geçtik. Ben erkek olarak arsaya indim ve çiko kuçuyu alıp yukarı çıkardım. sevdik filan. Ama peşimizden ayrılmıyor. Yahu diyoruz tamam özgüsün sadece kurtardık biz seni. git . gitmem diyor...
tabi biz yolun karşısına geçtik. Gelmesin peşimizden diye bu da peşimizden karşıya geçti bir otobüs az daha çarpıyordu. O kadar da tatlıki hani tekmem filan atalım da gelmesin peşimizden de diyemiyoruz. Tekrar yolun karşısına geçtik ama, o geçemedi hızla gelen bir araba ona çarptı. Hemen kenara taşıdık, ağzından kan geldi ve öldü. Ağladık tabi. Bizim yüzümüzden öldü çünkü. Bazen olaylara müdahele etmemek mi gerekiyor acaba???

Ertesi gün otobüs tam olay mahainden geçiyordu. Tam kapı kapanırken aradan aşağı atladım. Ne serseri demişlerdir arkamdan ama, asında köpeği bir kez daha görmek istedim. Nafile orada bırakırlar mı? Toprak üzerindei kahverengiye çalmış uçuk kan izinden başka hiç bir şey göremedim.

Bu ikisi beni çok etkilemiştir. Diğerleri de etkiledi...

Bir de geçen gün. işe giderken yavru bir kedi karşıya geçmeye çalışıyordu. Arkada oturan miniş kızla ben gördük. Eziliyordu az kalsın ama kurtuldu. Hızla gittiğimiz için gerisini göremedim. Kızcağız bir çığlık attı ben sessiz bir ahhh dedim. Kalbim öyle attı ki, kendime gekene kadar anam ağladı. Minnacıktı yahu.

Çok mu gelişiyor insanoğlu. Daha iyi şartlar mı bunlar? Bilgisayar olmasa ama eski zamanlardaki gibi sevgi olsa... hangisi iyi ki???
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar