bugün

id die bilinen ama güzel türkcemizde benlik gibi güzel bir kelimeyle ifade edilmiş insanın en basit eylemleleri yapabilme dürtüsü..
ilk basımı 2005 yılında metis yayınlarından çıkan oruç aruoba kitabı.
kişinin kendini algılayış biçimidir. kişiliğin özsel yönü olur benlik imgesi ve öz saygıdan oluşur.
Bireyin gelişimsel özellikleri çerçevesinde kendisini algılaması ve değerlendirmesidir.
(bkz: genelleştirilmiş başkası)
insanın, kendi kişiliğine ilişkin kanıları, kendini tanıma ve değerlendirme biçimidir. Kişiliğin iki yönü vardır. Birinci yönü, dışa yansıyan, daha çok başkaları tarafından değerlendirilen ve davranışlarına yansıması ile de ölçülebilen yandır. insanın bu yönü nesneldir. Kişiliğin ikinci yönü ise dışarıya pek yansımayan yani bireyin kendini tanımladığı biçimidir. işte kişiliğin, bu öznel yönü benliktir ve benlik ölçülerek değil, yorumlanarak anlaşılabilir.
birde bunun ilkel olanı vardır; (bkz: ilkel benlik)
türkiye'de çoğu ateistin ne kadar felsefeden anlamadığını bana gösteren kavramdır. özellikle ekşi sözlük'teki ateistlerden bahsediyorum. bir ateist değişmeyen bir benliği olduğunu kabul edemez. değişmez benlik bir ruh inancıdır. bütün zihinsel faaliyetlerinin fiziksel olduğuna inanan bir insan, değişmez bir benliğinin olduğuna inanamaz. sonra da bu tür insanlar hayatı örneğin ölüme verilen kısa bir ara olarak görürler. çünkü bilinçaltlarında hala ruha inanıyorlar. bir ateistin hayat ve ölüm döngüsünün varoluş - yokoluş değil değişim döngüsü olduğunu artık anlaması lazım.
iğrenç bir kavramdır. düşüncenin sana ihanet etmesi. bir yanın sadece kendi çıkarlarının doğrultusunda düşünürken bir yanın da diğer insanlara * * karşı sorumluluğunu düşünür. bunun sonucunda ne kendi hedeflerinin peşinde koşabilirsin ne de kendini beğendirmeye çalıştığın * * kişilerin senin için düşündüğü hedeflerin peşinde. insanın kendi sonunu hazırladığı, olsa da olmasa da hiçliğe düşüp kendi hayatını mahvettiği bir kavramdır. fazla düşünülmemeli, gerçekten fazla düşünülmemeli.
Benlik insanın büyüdükçe değiştiği duygu değil insanın yarattığı şeydir.
insanın çıkarlarını düşürmesi gibi yüzeysel bir terim olmayıp bir insanın en değerli hazinesidir. benliğinin farkında olmayan insandan bir bok olmaz. sevemez, saygı duyamaz, aydınlatamaz, topluma faydalı olamaz. hayatını hissetmediği o benliğinin eksikliğini gidermek için harcar. size öğretildiği gibi benlik çiş kaka değildir, eksikliği hayata şekil verebilir. ben demesini bilmeyen bir insan seni seviyorum diyemez, sana saygı duyuyorum diyemez, ben böyle düşünüyorum diyemez çünkü orada "ben" yoktur, kendi isminin önünde sürekli sıfatlar vardır, bu insanın kendine ettiği en büyük hakaretlerdendir ama bunun farkında bile değildir.
Denizli ilinin Acıpayam ilçesine bağlı bir köy.

ilçenin tüm köyleri için:

(bkz: Acıpayam)
bir bireyin kendini görüşü; yalnızca o kişiye ait olan tutumlardan, duygulardan, inançlardan, algılardan, davranışlardan ve diğer özelliklerden oluşur.
insanın kendisi, kişiliğidir. kompeksli ve onun bunun lafıyla hareket eden insanlarda olmayan şeydir. onlar konu komşu lafına bakar, onlarda benlik yok "senlik" vardır.
Benlik duygusu; anımsadığım kadarıyla üç çeşitti.
1.kendisinin düşündüğü şeyi önemseme.
2.bir baskası "ne der" acaba şeklinde önemseme
3.Sü... Bu önemli değil hatırlamıyorum.
Fakat ilk iki önemseme hakkında dünya tartışıyor,
Sonuç: benlik önemli, bir birey için...
insan düşünüşü düşünüşe dayanır. pek düşünüş nedir? düşünüş benliktir. peki benlik nedir? benlik, kendine gönderme yapan bir ilişki ya da ilişkide kendi kendine gönderme yapan bir şeydir. benlik ilişkinin kendisi değil; ilişkinin kendine dönüşüdür.
insan sonsuzluk ile sonlunun, geçici ile kalıcının, özgürlük ile zorunluluğun bir sentezidir. sentez iki terimin ilişkisidir. bu görüş açısından benlik, hala varolmamıştır.
iki terim arasındaki bir ilişkide, her terim, bu ilişki ile sürdürdüğü bağıntı aracılığıyla varolduğundan, olumsuz bir terim olan üçüncü bir terim ile olan ilişki ve iki terim, ilişkiye bağlıdır; böylece ruh söz konusu olduğunda, ruh ve bedenin ilişkisi yalnızca yalın bir ilişkidir. bunun aksine, ilişki yanlızca kendine bağlıysa, bu son ilişki olumlu bir üçüncüdür ve böylece benliğe sahip oluruz.
kendine gönderme yapan bir ilişki, bir benlik, ancak kendisi ya da bir başkası tarafından ortaya konmuş olabilir.
kendine bağlanan ilişki başkası tarafından ortaya konursa, kuşkusuz bu ilişki bir üçüncüdür; ama bu üçüncü hala bir ilişkidir yani tüm ilişkiyi ortaya koyan şeye bağlıdır.
bu şekilde türemiş veya ortaya konmuş böyle bir ilişki insanın benliğidir; bu kendine bağlanan ve bu şekilde başkasına bağlanan bir ilişkidir.
(ölümcül hastalık umutsuzluk)
Sören Kierkegaard
doğada bir şeyler olur, olmak zorundadır. bazen boyutlanır, olanlara yaşam deriz. Bazen merkeze inilir. benlik meydana gelir. bazen de dışına çıkılır. bunun adı da toplumdur.

toplum karmaşayı sevmez. Oysa olanlar çok karmaşıktır. düzensizlik korkutucudur. sonu bilinen kitaplar ise sıkıcıdır. toplumla yaşamak, herkesin bildiği kitabı yaşamaktır. iyi adam ve kötü adam vardır. iyi hep iyi, kötü hep kötüdür.

bunlar değişmez yargılar oldukça, hayat gittikçe tadı kaçan bir bardak kolaya benzer. ben kola içmeyi sevmem açıkçası. lakin tadı kaçmış kolanın çok çirkin olduğunu bilirim.

tadı kaçmış hayat muhtemelen bundan daha da kötüdür.

iyi ve kötü diye bir şey yok, bunları ortaya koyan insan zihnidir. doğanın mantığı böyle işlemiyor. yırtıcı canlılar bir etik anlayışının peşinden gitmiyor. evet, bir şeyler oluyor, olacak da. bunlara yargı koymak anlamsız. düzensizlik bir düzene dönüşse bile, bu sıkıcı ve tatsızdır. böyle bir hayatı kimse istemez. benliğin yeri haritada nerededir? daha doğrusu bir benlik var mıdır ki?
mead'e göre; "kişinin geniş bir toplumun parçası olarak, kendini farklı bir birey olarak görmesidir."
kendimize, kimliğimize ve niteliklerimize ilişkin algı ve düşüncelerimizin bütünüdür.
"bireylerin doğdukları zaman, kim oldukları hakkında hiçbir fikirleri yoktur. zamanla diğer insanların kendileri hakkında ne düşündüğünü öğrenmeye ve kendileri de kendileri hakkında aynı şekilde düşünmeye başlarlar. çocuklar büyüdükçe erkeklerin kadınlardan, zenginlerin yoksullardan, hristiyanların müslümanlardan farklı algılandığını görürler; dünyanın kendilerini nasıl algıladığını öğrenir ve bu fikri benimseme eğilimi gösterirler. sonuçta birey kendi kimliği ve kişisel özellikleri hakkında büyük ölçüde başkalarının toplumda kendi yerini nasıl tanımladığına (statü) dayanan bir benlik gelişir. benlik kendimize, kimliğimize ve niteliklerimize ilişkin algı ve düşüncelerimizin bütünüdür."
Zayıf bir benlik gelişimine sebep olan ailevi sebepler aşağıda sıralanmıştır.

Aşırı Eleştirel Aile
Çocuklukta Önemli Kayıplar (ölüm)
Ailenin Kötüye Kullanımı (taciz)
Ailede Alkolizm ve Madde Kullanımı
Ailenin ihmali
Ailenin Reddetmesi
Ailenin Aşırı Koruyuculuğu
Ailenin Aşırı Hoşgörüsü
Varlık halindeki olgu olarak "Benlik" anlaması ve bir yere konumlanması zor bir kavramdır ve bilinen o ki açık felsefi ya da psikolojik anlamlandırmaya karşı gelmeyi devam ettirir. Ben, bilgi sahibi ve tepki veren öz­kişiliktir, aklımızın daimi değişen halinin ve fizik­i halimizin sonucunda sabit kalmayı sür­dürür ve bu süreçte olanları sahiplenir. Ben, daima orada olması ve bizim her an onu fark etmemiz sebebiyle, belki sabittir, yalnız sadece kişiler, şeyler, çevre ve doğayla ilişkilerde bilinir olması sebebiyle Ben’in değişik uyarıcılara farklı reaksiyonlar verdiğinin de en az o kadar bilincinde oluruz. ister dini bir inanç, bilinmezcilik, tanrı tanımazlık ya da laiklikle ilintili olsun, Ben; kendinin eşşiz olduğu fikrini taşır ve sonuçta her birey "realite" ya da "zorunlu benlik"'e sahip olduğumuz fikrine varırız.

Bu, Platon un Ruh ya da düşünen töz düşüncesine oldukça benzer.

Ya da belki, Rene Descartes'in "Düşünüyorum, öyleyse varım" ya da freud'un "Ego" kavra­mı ile örtüşebilir.

Yalnız," Ben" kelimesinin maddesel olmayan bir şey için kullanımı, bazı filozoflar ta­rafından anlamsız görülmüştür.

Örneğin David Hume ; "benlik denilen şey konusunda tam ola­rak bilinçli" olabileceğimizi kabullenmez çünkü benliğimiz olarak düşündüğümüz şeyin farkındalığını gösteren deneyimlerimiz sürekli değişim halindedir. evet.
Esas anlami dışında da kullanılir. Bana gore olan (bkz: tam benlik).
insanın nefsi ve vicdanı arasında dengeyi sağlar.

vicdan ve cüzdan arasında kalındığı durumlarda varlığı gereklidir.
iç dünyamızda yaşadığımız kargaşa da kendimizi suçlarız çoğu zaman.
Ama bu kargaşanın anafikrini algılayınca arayışına girdiğimiz hede asıl benliğimiz, hissettiğimiz suçluluk zaten temel karakterin o durumu tasvip etmediğini gösterir. korku ise içten içe o durumu benimsetir. ama tasvip etseydiniz zaten korkmazdınız.