bugün

klasik türk öğretmenidir efendim bu. hatta türkiye'de yaşamakta olan her öğretmen hayatında en az bir kez kullanmıştır bu lafı.

-oğlum, niye dinlemiyorsun dersi?
+dinliyordum hocam.
-bakın arkadaşlar, bu yazdıklarımı ben öğrenmeyeceğim, siz öğreneceksiniz. ben gelir burada tahtaya bir şeyler yazar 40 dk sonra giderim, paramı da alırım. olan size olur.
+doğrudur hocam.

öğretmen dostlarımıza yeni bir şeyler üretmelerini salık veriyorum. hep klişe olmuyor agalar.
yıllardır öğrenci hep aynı kafada olunca onlarda yeni birşey geliştirme ihtiyacı hissetmiyor herhalde, cemaat-imam ilişkisi.

yani öğretmen başka ne desin?
dinlesin öğrencilerde, neden dinlemiyorlar?

öğretmen tahtada öğrencisine birşeyler vermek zorunda iken, ondan yararlanmak yerine,
sen kalk adam yerine koyma, sonrada söylediği lafları eleştir.

(bkz: az bile diyorlar)

Bunu eleştiren öğrenci ilerde bilgisiz ve eğitimsiz olduğu yüzüne vurulduğunda,
bizim hocalarımız maldı, bize bişey veremediler deyiverirler.

çünkü onlar hep mükemmel öğrenci, öğretmende iş yoktur.

sınavlar hep zordur, sorular karışıktır, kendileri bilemedim yapamadım demez. Onun seviyesine uygun sınav niye yapılamamıştır ki? Ayıp demi...

ileriki yaşamlarıda özel hayatlarına varıncaya kadar zincirleme bir boşvermişliğin temeldeki göstergesidir bu.

onlar işyerinde asla kendilerine hata bulmayacak geleceğimizdir.
müdür götün tekiydi ya iplemedim çıktım derler.

hep başkaları kötüdür değil mi?

(bkz: asla kendi yanlışlarını görmeyen insan)
maalesef mevcuttur. derse 15 dakika geç girmeyi alışkanlık haline getirenleri de epeycedir. bunlar, gerçekten hem eğitim, hem öğretim vermek isteyen idealist öğretmenlerden ibret almalılar ve hiç olmazsa, emeklilikleri geldiği halde devam etmemeliler. eğer çok sıkıldılarsa, yerlerini, idealist olanlara, bu işin hakkını verenlere bıraksınlar ve kahvelerini, öğretmenler odası yerine evlerinde içsinler.
(bkz: duamı okur akarım aga)
kpss illetini gecemeyenler ücret karsiligi 300 400 tl ye calisanlar ben parami alirim diyememektedir ne yazik ki ortada alinacak bi para yoktur zira.
maalesef her meslekte oldugu gibi bu mesleginde kasarlanmis kisileri bulunmaktadir. ögretmenlik vicdani bir olaydir. sinifin kapisi kapandiktan sonra sizden hesap sorulmaz, gec kalmalar, ders islememeler, cocuklara birer gerizekaliymis gibi davranmalara karsi sizden hesabi en başta vicdaniniz sorar.
ben paramı alıp giderim diyenine pek rastlanmaz zira haftasonları çocukları yine okulda toplayıp özel kurs verme niyetindedirler. ve çok iyi bilirler ki ilköğretim bir ikinci sınıf çocukları okulda bir kursa arkadaşları giderlerken o kursa gitmemeye utanırlar. arkadaşlarım da gidiyo ama diye diye ailenin kafasını şişirler. aile de imkanlarını zorlayıp çocuğu yollar. kurstan gelen çocuğa e ne yaptınız bakalım diye soru sorulduğunda ise alınacak cevap hep test çözdük olur. işin garibi bu kursu derslere giren aynı öğretmen verir. derste veremediğini kursta da veremeyecek olan öğretmendir genellikle.
(bkz: parasını verin gitsin)
öğretmenlerin sık sık telafuz ettiği her duymamda midemin bulandığı laf salatası. (bkz: lise bitti iyiki)
mühendislik, doktorluk vs. gibi bölümler tutmayınca "bari öğretmen" olayım diyen tiptir.
bıktık.
bitsede gitsek durumudur.
sürekli "öğrenci eşittir fedakarlık" demekten bıkmayan bir öğretmendir aynı zamanda.
tahammülü bitmiş acemi öğretmen demecidir.
sınıfın umursamaz tavrı karşısında çileden çıkan biraz da blöf yapan hoca tipidir.
hatta tipiktir bu hoca.
her öğrenci lise sıralarından geçerken en az 2-3 hocadan duyar bunu. bu replik hep tekrardır efendim.
nasıl mı? şöyle ki
- sizin kaybınız gençler.. ben bu konuları zaten biliyorum. dinlemezseniz de sizin kaybınız. eğer böyle yaparsanız ben de sizin gibi umursamaz olurum. benim için dert değil ki bende birşey anlatmam sonuçta dinlemek isteyen yok nasılsa otururum masamda zil çalıncada kalkar giderim. devlet bana zaten paramı ödüyor. sizin umurunuzda olmazsa benim hiç olmaz..

gibi gider bu.. ama yemez hocam. hiçte yememişti zaten. bilemiyorum belki şimdiki nesiller yiyordur. biz yemiiyorduk en azından. hocanın bu klasik repliklerini biz tekrarlardık. hoca sizin kaybını... diye başlarken evet hocam evet siz paranızı alır gidersiniz biliyoruz anladık.. derdik.

ahhh ahhhh..
(bkz: salla başı al maaşı)
öğretmen değildir. okuduğu okul ve benimsediği doğrular yalandan ibarettir. kimlerin elinden kim olarak çıkacağız ki dedirtir. evet alır parasını arkasındaki yenmiş hakları bırakarak. başarısızdır. öğretmen kutsaldı hani, neden şimdi inandığı para uğruna kutsallığını yere seriyor.
maaş için atm kuyruğunda bekleyen öğretmendir.
derdinin para almak değil, öğrencilere birşeyler vermek olduğunu anlatmaya çalışan öğretmen cümlesidir. babacan tavırlarıyla ve candan hareketleriyle gönüllerde taht kuran hocalardır.
öğretmenliğin asıl amacının nitelikli insanlar yetiştirmek olduğunu anlayamamış öğretmenimsidir. bir matematik, bir fizik öğretmeni sadece alanlarıyla ilgili şeyler mi öğretmelidir? yeri gelir insanlık öğretir, yeri gelir konuşmayı öğretir, yeri gelir nerde nasıl davranacağını öğretir.

bunu diyen kişi işini severek yapmıyordur ve muhtemelen hiç aklında olmadığı halde öğretmenlik okumuştur. hani o 4 yıllık biyer olsun yeter diyenler var ya. onlardan işte.

ancak bundan acı olarak lise yıllarımda, "parasını verir döverim" diyen bir öğretmenle karşılaşmıştım. o dönemlerde bir öğrenciyi dövmüş sanırım. mahkemelik olmuş. akabinde ceza olarak küçük bir miktar para ödemiş. o olaydan sonra bu laf ağzına sakız olmuştu. hukuktan korkmadığını, parasını vererek bizi dövebileceğini söylüyordu. şimdi düşünüyorum da başımızda kimler varmış efendim... ve en önemlisi çocuklarımızın başında kimler olacak?
sınıfta çok ses yapan, dersi dinlemeyen öğrencilere;

"dersimi anlatırım, paramıda alır giderim" diye uyarıda bulunduğunu zanneden öğretmendir.
türkiye de liseye kadar okuyan her öğrencinin mutlaka görmüşlüğü bulunan öğretmendir...

aslında iyi niyetlidirler. sonuçta gerçekten paralarını alıp gidebilcek olmasa bu tehdidi savurmazlar ama isterler ki öğrenci anlasın; öğrenci başarılı olsun... yoksa kötü bi niyetleri olduğunu sanmıyorum lan.
zaten hep onlar gibiler yüzünden öğrenciler hep bir şeyleri yarım öğrenmektedir.
ithal öğretmen geldiğinde en çok zırlayan öğretmendir.
analitik hocamdır. bize de öğrencim değil müşterim derdi.
Aslında "edilmese de olur" bir laftır. Zira birşeyler öğrenmeye hevesli öğrenciye ders anlatmak kadar kolay ve zevkli birşey yoktur. Öte yandan okula birşey öğrenmeye değil de, arıza çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya ve öğretmenlere hayatı zehir etmeye gelen göt lalelerine değil bir harf öğretebilmek, birşeylere zarar vermeden 5 dakika yerinde tutabilmek kadar zoru da yoktur bir öğretmen için.Bunlara tatlı dille yaklaşsanız da birşey olmaz, "hayt huyt" etseniz de... Zaten bu göt lalelerinin ne mal olduğunu anaları babaları da bilir, işte tam da bu yüzden "aman benim dibimde durup da bana sorun çıkarmasın" diye 18 yaşına kadar "bakılması" için okula gönderilirler.

Bu sebeple öğretmen profesyonel bir şekilde "öğretim"ine devam etmeli, anlatabildiğinin en iyisini anlatmalı, verebildiğinin en fazlasını vermelidir. Ama kesinlikle "eğitim"e kalkışmamalıdır. Yoksa başı ağruyan yine kendisi olur. Zira öğretim her yerde olur ama eğitim ailede başlar ve arkadaş çevresinde devam eder; ama hiçbir zaman okula uğramaz.
bilgisiz beyni bomboş ögretmendir.
not:hey gidi günler hey nerede eski ögretmenler.