bugün

küçükken çok zevkli olan, büyüyünce zorunluluk haline gelen ativitelerdir. ergenlik döneminde olan çocuklar için kabustur; "ne kadar büyümüşsün, güzelleşmişsin/yakışıklı olmuşsun"lar kaçınılmazdır, eziyettir.
bütün gün yemek hazırla sonra kaldır sonra tekrar hazırla tekrar kaldır diyerek yemek yemege fırsat bulamayan kızların korkulu rüyası.ayrıca ziyarete gittiginde yüz çeşit tatlı yemeye zorlanan insanların yeter artık dedigi bir ziyaret türü.
(bkz: bayramda eğlendiğine değil beklendiğine git)
Hayatım boyunca nefret ettiğim ziyarettir. Anane babane ye gidilir. Sizin 29 sene önceki halinizi görmüş çok çok uzak akrabalarınız ''elimde büyümüştün sen'' der. halbuki onu diyen eleman (akraba) fiziksel olarak sizden 10 yaş küçük gözüküyordur. Ne diceğinizi şaşırırsınız. Ama eğer yurtdışında falan okuyorsanız da bu bayramları özlersiniz. Bazen insanlar yaşadıkları yerin kültüründen sıkılıp farkılıklar arayabilirler fakat gözünüzün önündekilerin kıymetini bilmek, monoton hayatınızı değiştirecek yenilikler aramaktan daha değerlidir.
büyüklerin ellerinden, küçüklerin yanaklarından şapır şupur öpmek, zorla ikram edilen baklava, börek, şekeri yemek durumunda kaldığınız ziyaretlerdir. ama bayramları beraber kutlamak da ayrı bir güzelliktir; ne kadar monoton, sıkıcı bazen de angarya olduğu düşünülse bile...bayram günü hazır okul yokken ense yapıp uyumak varken, pijamalar içinde koltuğa uzanıp tv zaplama varken; cicileri giyer, süslenir, yola koyulursunuz. ama bu; özellikle de yaşlı insanların yüzündeki gülümsemeyi, gözlerindeki parıltıyı görmeye değerdir...
her ne kadar yerini insanlar için tatil bölgelerini tercih etmeye bırakmış ise de, senede iki kere olan bayram ziyaretlerini yapmalıyız.iş güç yüzünden uzun zamandır görmediğimiz dost, akraba vs görülmüş olur. yaşlıların hayır duası alınır.
ziyaret edecek birileri olmayanlara boş gelen bir ifadedir.
kısa olanı makbüldür. hatta:

yerleşim (5 dk)
öpüşme/el öpme (3 dk)
şeker, çikolata, kolonya merasimi (2 dk)
ön hal hatır sohbeti (10 dk)
ikram (20 dk)
ana sohbet (30 dk)
kalkış hazırlıkları (5 dk)

75 dakikada bayram misafiri nasıl savuşturulur konulu makalem daha sonra gelecek.
* Gidecek yeri olmayan biri
Aslanları görmeye parka gitti.

Aslanlar taştan
O bir insan
Nasıl anlaşırlar?

Anlaştılar.
(bkz: behçet necatigil)
sinirlerimi bozan, gerilmeme neden olan ziyaretlerdir.
ilk defa ananemin;

-okul bitti mi?
-hAyır daa var
-hala bitmedi mi? bi bitemedi?
-ama şey hani üstünü ben

diye aramızda bir diyaloğun geçmediği bayram ziyareti olmuştur. çünkü elini öptükten sonra bir iki kelimeden sonra kaçtım kendisinden. korkuyorum okul bitmeden ölüp gitmesinden. gözü açık gidecek. acaba yalan mı söylesem napsam?
bir günde bilmem kaç kişinin eline yıkama yağlama çekilir?? hadi onu geçtim o pis mi temiz mi olduğu bilinmeyen elleri öptük bari insan para verir. bu kadar cimri olunmaz olunamaz. babama daha zaman şuraya buraya gidelim derim olmaz çok uzak bilmem ne der. ama işin içine bayram girince yakında fizanada gidicez yani. bırakın gençleri otursunlar evde. hem şeker istemeye gelen çocuklar evde birini bulamayınca ne kadar üzülür dimi?? biraz da onları düşünelim lütfen yani.
çocukken annenin elinden tutarak güle eğlene gittiğimiz, büyüdükçe işkenceye dönüşen ziyaretlerdir ,peki ne değişti:

çocukken şeker olsun da ne olursa olsun, nere olursa olsun giderim düşüncesiyle annenin eli tutulur, hiç mızıldanmadan gidilirdi, ayrıca bu ziyaretler sırasında annenizin istediği kıyafetleri ,yani temiz ,annenizin zevkine göre seçilmiş bayramlıkları giymek zorundasınızdır , ama bunun bir ehhemiyeti yoktur.

kıyafetmiş saçmış hiç umursamazsınız anneniz ne isterse, itirazsız yaparsınız. şeker alacaksınız ya, kardeşlerle top yuvarlayacaksınız ya önemli değil..

ee yıllar geçti büyüdünüz artık ergen birey oldunuz, isyankarsınız, aile içi muhabbetlerden tiksiniyorsunuz, kızlar için erkekler, erkekler için kızların önem kazandığı bu dönemde kıyafet saç baş en önemli konular. anneniz önünü kapa , gömleğini içine sok dedi mi kıyameti koparıyorsunuz ,elbette artık bayram ziyaretleri işkence...
bugün yapmış olduğum ziyaretler silsilesi.

efendim ben şahsen insan arasına karışmak olsun, ziyaretler misafirlikler olsun, bu tip şeyleri sevmeyen, bunlardan hazzetmeyen bir insanım.

ayrıca 2 gündür yani bayramın ilk iki günü hastalığım dolayısıyla yattım, kaba et büyüttüm ve bir bayram geleneği olan hısım akraba ziyareti yapamadım.

annemin gazları ve kendi vicdanımla yaptığım müsabakanın vicdanım lehine sonuçlanması neticesinde gitmeye karar verdim akrabalarımıza, aktım yaşlı ortamlara.

aslında böyle yazınca iğrenç insanlarmış gibi oldu. ama öyledeğil aslında benim diye söylemiyorum (belki de söylüyorum) akrabalarım çok şirin, tatlı insanlardır.

gitmemek aslında benim suçum olurdu gitmesem.

sonuç itibariyle de iyi ki gitmişim.

ama ne bileyim yine de biraz iğreti durdum ortamda.

çok yapmacık geldi orada bulunan insanların hareketleri. yapmacık gülücükler vardı sanki suratlarda.

neyse efendim biraz ortamı anlatayım.

---------------

bugün itibariyle dedemin ablasını ziyaret ettim. oldukça yaşlı olmasına karşın çok dinç bir insan olan koca halam beni çok süpersonik karşıladı ve bana oldukça ilgili davrandı.

burada edeceğim laflar kesinlikle ona değil, zaten olamaz, kendisi harika bir yaşlı insandır, saygım sonsuzdur.

benim lafım orada ben gittiğimde bulunmakta olan ya da benden önce oraya bayram ziyeretine gelmiş olan tanımadığım insanlara.

içeri girdim.

üstümde bayramlıklarım.

halamı gördüm.

o da beni gördü, çok sevindi.

elini öptüm.

halimi hatrımı sordu, aynısorularla karşılık verdim.

okulumu falan sordu.

her şey normaldi.

ortam güzeldi.

sonra diğer insanlarla bayramlaştım.

tanımıyordum ama adettendir diye ellerini öptüm, bayramlarını aldım.

orada yaşlı bir amca vardı. bu işlemleri ondan başlayarak yaptım.

o yaşlı amca bana çeşitli laflar soktu.

sokulan laflar hep aynı türdendi.

neden daha önce görüşmediğimizin benim hatam olduğunu savunuyor, hiç gelmediğimden yakınıyordu.

ona göre bayramlarda olmasa hiç görüşemeyecektik.

doğruydu ama ona noluyordu?

sonradan öğrendim. çok uzaktan bir tanıdıkmış kendisi, yani bir daha görüşme ihtimalimiz yok. niye o kadar laf soktu, bir gizem olarak kalacak.

aslında o klasik bayram laflarıydı.

olmazsa olmazdı.

sanki senaryosu hep aynı olan bir sitkomda gibiydik. onun da rolü oydu.

ayrıca değinmeden geçemeyeceğim. o yaşlı amca sohbetin bir sırasında enseme doğru sesli ve tükrüklü geğirdi.

ayrıca neden hiç görüşmediğimizi anlaması gerekti o hareketinden sonra.

tebrik ettim içimden kendisini.

başka neler oldu?

hee, hep olan oldu.

sohbetin ilk yarım saati her zaman olduğu gibin "nassın, iyi misin, çocuklar nasıl, bak şimdi sana sordum ya çocukları, aynısını kocana da soracağım, cevaplar farklı olursa gebertirim" şeklindeki konuşmalarla geçti.

sonra bir diğer diyalog süreci başladı ve ilginç bir şey vardı.

herkes birbirine katılıyordu.

herkes yılmaz erdoğan gibin "dimi,dimi" şeklinde bir önceki fikre sırayla katılıyor, kesinlikle muhalif bir ses çıkmıyordu.

sanki farklı bir görüşün olmadığı tartışma programındaydık.

eski anılara da dönülmese hakikaten çıldıracaktım.

gerçi anlatılan eski anılar da hep aynıydı ama eğlenceliydi, hatta tek eğlenceydi.

sonra son el öpmeyle kalktık falan...

bitti ziyaret...

-----------------

şimdi ben bu saçma yazıyla başımdan geçen bir olayı yazdım

sanmayın ki (gerçi kim okuyacak da sanacak) şey deyu düşünüyorum:

"allah'ım herkes neden böyle yapmacık,sistem beni eziyor ve insanlardan nefret ediyorum, kendi halimde bir hayatla yalnız ölmek istiyorum".

yok böyle düşünmüyorum.

sadece bir günlük düşünce belki de bu.

ama ben bugün bunu gördüm.

belki de hastayım biraz kafam karışık.

her şey olur.

olmaz değil.
ziyaret sırasında çikolata, şeker, baklava yenmesi ve çay, kahve içilmesi muhtemeldir.
gözü açık uyumak için bire birdir.
küçüklüğümden beri zorunluluk şeklinde olandır. mutlu olmak için en sevdiğim bayram tatlısının ortaya çıkması gerekir.
insanın dedesi ile rahat rahat iki kelam edebildiği yegane zaman dilimlerindendir.

Aile tarihini kayıt altına almayı seviyorum. Muhtemel ki bana babamdan geçmiş bir huy.
Babamın babasının babasının babası Yugoslavya-iştip'te tütün korucusuymuş. Tam ne iş yaptığını anlamadım da tütün kaçakçılarının sevmediği adamlarmış bunlar. Onu anladım. Bu bayramda dedem anlattı. Büyük dedem bir gün köyünde avluda uzaktan keskin nişancı tarafından büyük ninemin gözü önünde vurulmuş. Adam olduğu yere yığılıvermiş. Dedem 37'li olduğuna göre onun babasının çocuk olduğu tarih bu seneden yarım asır önce olsa, 1800lerin son çeyreğinde oluyor olay. O zamanki keskin nişancılık nasıl bir şey diye sormadım dedeme. Bölmek istemedim. Hani 4.6 kanas değildir de nedir bilmiyorum. Büyük ninem günlerce tek laf edememiş. Hayalet gibi dolaşmış. Kendine gelememiş. Sonra da üç çocuğu destan, Kamil ve Nuri'yi alıp Konya bozkır'a gelmiş. Bozkırlılığımız oradan geliyor.
Bu da böyle bir anı.

Bayramda dede dizi dibinde aile tarihini dinlemek kadar hoş bir şey var mıdır bilmiyorum. Sırf bunun için bile beş yüz küsür km yol gitmeye değer.
kısa olanı makbuldür. uzun uzun oturulmaz zira başkaları gelir yer olmaz falan filan. ulan bir gelen kabile gibi oturdu mu kalıyor? kapıya yazılması gereken bayram ziyareti kısa olur. evet.
Allah pompa ağızlı teyzelerin gazabından korusun.
yarrak gibi geçen ziyaretler bütünü. genel olarak muhabbetler şu şekilde:

-sen nereyi kazandın oğlum?
+tercih yapmadım teyze
-aman boş ver en iyisi oğlum. bizim oğlan da kazanmış işte keh keh.
+yaa nereyi?
-xxxx inşaat mühendisliği. * * *
+ (((((:

452 puanla idealistlik yapıp kalıyoruz, 300 puanla girilen yerle hava atıyorlar ya mutfaktan bıçağı alıp monteleyip yollasayım geliyor arkadaş. ayriyeten kazanmak diyen çeneni sikeyim senin teyze. kazanmak ne ulan? "sınavı kazandın mı?" he kazandım amk mantığını siktiğimin seni.
akrabalar ve komşular arası gelenekselleşen sidik yarıştırma merasimleri. ilk etapta adet olduğu üzere çok umrumda değilsin ama hadi sorayım bari edasıyla 'nasılsınlar' ve 'iyiyim siz nasılsınızlar' alınır. ardından alıştıra alıştıra sidik yarışına başlanır. kim nereyi kazandı, kaç puan aldı, hangi işe girdi, aa iş bulamadı mı yazık gibisinden saçmalıklar ve akabinde dahiyane fikirlerle akıl vermeler ile devam eder. oldukça yüzelsel bir şekilde gündemle ilgili konuşma yapılır(olmazsa olmaz değildir, çokça bahsedilmediği de olur). ikram edilen tatlı/hamur işi tıkınılır, ziyaret sayısı ile doğru orantılı olarak sindirim sistemi zorlanır. can sıkıntısı ile kalkılır, sahte gülümseyişlerle ziyaret sona ermiştir.

kısacası gitsen bir türlü gitmesen bir türlüdür.
görsel
Hiç sevmediğimdir. Zaten artık millet baklava da yapmıyor. Çikolata ve kadayıf için değmeyen ziyaretlerdir. Harçlık vermeyenleri söylemeye gerek bile yok.
Teyzelerle dudak dudağa gelmediginiz sürece pekte sıkıntısı olmayan faatliyettir.