bugün

Babaannemi hiç tanımadım ve bunun eksikliğini hissediyorum.
Seversem kendimi mal diye nitelendiriyorum. Ama babamın annesi işte nasıl sevmeyeceksin ki. Arkasında her gün annemden dinlediğim enkazla Rahmetli oldu kendisi. Halen varlığını hissettirir o derece bir enkaz. Dünyanın ne kadar boktan olduğunu kanıtlayan şeylerden biridir benim için. Kendisi hakkında ne düşünmem gerekir hala emin değilim.
Çok özledim.
Anneme çok zulüm etti. Çok ama çok zulüm etti. Hani hep derler ya insanlar kendi yaşadıklarını başkalarına yaşatıyor diye. Mesela çocukken taciz edilen pedofili oluyor ya da şiddet gören psikopat oluyor vs işte o misal sanırım. Babaannemi dedemin ailesi çok dövmüş. O yüzden sanırım çok kötü, sevgisiz,acımasız bir kaynanaydı. ilginç bir şekilde beni çok seviyordu. Takdir belgesi aldığımda bana çeyrek altın takardı. Neyse her şey Allah ile onun arasında. Hakkını helal etmemekte çok günahmış o yüzden annem helal etti. O konu kapandı sanırım.
Aşırı cimri, paragöz, para biriktirme sevdalısı, istifçi, ser verip sır vermeyen, misafirsevmez zor ve değişik kadın. insanlarla sağlıklı bir iletişim kuramadığı için kendisiyle kurabilmek de zor.
Bir de tek sevdiğim tarafı türlü çiçekler yetiştirmesi olan, dar ve tıklım tıklım eşya dolu, arka cephe olup güneş almadığı için karanlık, kasvetli babaanne evi.
Ve pişirdiği yemek çeşidinin çok sınırlı olması yani sürekli aynı şeyleri pişirmesi.
Zor kadın. Sağlıklı iletişim kurmak çok zor.
ilkokul birinci sınıftan üniversite son sınıfa kadar ve sonrasında askere giderken en az 48392472907 kez "aman oğlum, kimsenin verdiği şeyi yime, içme emi?" diyebilen ayrıcalıklı, tatlış, şapşik, minnoş ve ponçik bir insan.
23 yaşında dul kalıp 83 yaşında dedeme kavuşması onu mutlu etmiştir sanırım.
Bu dünyaya geldi ve geçti.
Özlüyorum babaanemi yemekleri nefisti.
köylü ve vasat insanlar.
Tıpatıp aynısı olup, ismini taşıdığım ama bir kez göremediğim insandır. Eminim canı gönülden severdi beni babam gibi.
"süper-babaanne".
benim baba-anne zamanında çobanmış. sırtında tüfeğiyle hayvan otlatmaya tek başına gidermiş. 9 yaşında öksüz kalmış 3 kardeşine annelik yapmış. sonra 14 yaşında dedem denecek şerefsizle evlenmiş erken yaşta evliliğinden ötürü ilk doğan 2 çocuğu ölmüş.toplam 11 çocuk doğurmuş 2 tanesi de doğduktan sonra sefaletten ölmüş. sefalet dediğim şerefsiz dedem köyün ağası gidermiş başkente 3-4 ay gelmezmiş. çoluk çocuk umurunda mı?. gün olmuş dedem kavgaya karışmış üstünde 3 kişi dedem yerde nenem kocasını yerde görünce tuttuğunu yere indirmiş eline "kama" almış unutmuş yumruk atıyorum zannederken kamayla adamı 20 yerinden deşmiş.katil olmuş kocası için. ve dedem hergün dövermiş baba-annemi. hafifletici sebep falan derken yemiş 24 yıl hamile girmiş mapusa ölüleri saymazsak 4. çocuğu içeride doğmuş yatmış 2 sene sonra ecevit affı gülmüş yüzüne kavuşmuş özgürlüğüne. geçmiş yıllar dedem olacak şahıs yeğeni için yemiş bütün serveti takmış sağa sola borç bu borç yüzünden evini taşlamışlar, ateşe vermek istemişler evini. çocuklarının canına kıymak istemişler. izin vermemiş dövüşmüş erkeklerle yenik düşmemiş. çok deli sever benim nenem. sarıp sarmaladı mı canını çıkaracak gibi sarar. en çok ben üzmüşümdür belki onu ama gene de en çok beni sever zannedersem. çocukluğumda hep korktum o sarıp sarmalamasından orta okul bitene kadar yanına yaklaşmazdım. uzaktan sev derdim. üzülürdü ben bilmezdim bunu. ilk defa liseyi bitirdiğimde bilek güreşinde yenebildim ben baba-annemi tamı tamına ben 18 o 69 yaşındaydı. gerçekten sevinmiştim. komşusu kendi çocuğunu dövüyor diye baba yiğit adamı duvara çalmışlığı vardır. öyle de çocuk severdi. evin odununu kömürünü 60 küsür yaşına kadar hep kendisi taşıdı. işini kimseye yaptırmazdı şehrin ortasında damına bahçe yapmış domatesini biberini kendisi yetiştirirdi. hayvandan da çok iyi anlardı bir ayrı severdi hayvanları bir gün tavuklarından birinin üzerinden araba geçmişti tavuğun bütün organlar dışarı fırlamış eliyle hepsini içeri ittirip dikti. herkes dalga geçti kendisiyle diktikten sonra oturdu dualar okudu 2 gün. 2. günün sabahı tavuk ayaklandı işte o gün nenemden daha çok korktum akıl almıyor tabi böyle olayları. bunları kendisi pek anlatmazdı. şu yaşanan bütün kötü olayları halalarım ben daha küçücükken anlatırlardı. bizde korkardık sebepsiz yere.bir yemin ettim dedemin evine girmem diye etmez olaydım son 7 sene de bir tek annemin cenazesinde görebildim kendisini. ne zaman telefon açsam ya da o arasa açar açmaz ağlardı. o ağladı mı üzülürdüm ama yalan yok bir sevenimiz var diye de sevinirdim. 2.5 sene oldu hiç görmedim nenemi 2-3 ayda bir telefonda konuşuruz. memlekete gitsem de eve girmediğimden göremem büyüğüm olduğu için ayağıma da çağıramam kaldı ki dedeme saygısından başka bir yerde de o görüşmez benimle. geçen gün aradı hayatında ilk defa ağlamadan hiç sevgi belirtisi göstermeden fırçayı bastı,"cenazeme gelme istemem" dedi. diğer torununu istedi telefona. annem vefat ettikten bütün çekirdek ailemi silmiş atmış ben bu hayatta daha hiç kimseye üzülmem zannediyordum. ama nenemin o laflarıyla bir göçük oluştu içimde, neredeyse ağlayacak oldum. yaptığı onca olağanüstü şeyden sonra bir daha hiç hissetmeyeceğimi sandığım duyguları bile uyandıran süper-babaannem gelir aklıma.
not:hatalarım varsa affola. sileceğimden korktuğum için yazıyı baştan okumuyorum.
beni büyüten insan.
O ne yapmış, bu ne giymiş, şunun kızı bunu demiş, onun oğlu şuraya gitmiş vs. vs. (bkz: gıybet)
baba tarafım hep zayıftı. ilgi alaka olarak yalnız yanlış anlamayın. maddi olarak iyi durumda olsalar da manevi olarak yoklar. hiç bir samimiyetlerini görmedim. hiç başımı okşayıp sarılmadı.

Bana son model cep telefonu alarak kalbimi kazanamazsınız. görmeyenler güzel zannedebilirler. ancak başınıza gelmeden anlayamazsınız. ah babam...

keşke daha iyi bir baba olsaydın da ben de gölgende serpilip gelişseydim. her şey kader kısmet işte. öyle işte sözlük. benim baba tarafından çok derin bir yaram var...
Halı altına konulan paralar.
blender gibi ortalığı karıştırması, çocukları ve torunları arasındaki über ayrımcılık.
Sütlaç.

Neden bilmiyorum sürekli sütlaç yapardı ve bir kısmını dolaba koyup diğerlerini de salondaki divanın altına dizerdi. Kimse de sütlaç yemezdi ama o yine de hep yapardı. ilginçti rahmetli. Ha bi de saçlarına kına yakardı.
Sıcak bir ev soba üstünde bulunan çaydanlık, büyük gözlükler,örgü işleri ve devamlı karnın açmı tok dediğin halde durmadan soran. Sonsuz aşk. Allah rahmet eylesin
keşke birkaç parça hatıra olsa aklımda . ben bir yaşındayken kaybetmişiz onu. babamın anlattıkları ve resimlerimiz ile tanıyabildim tontonumu. beni çok severmişsin babaannecim. beni dizinde hoplatırken ben gülünce sen de gülermişsin , öpüp koklarmışsın. yastıklardan kule yapıp onları devirmen çok hoşuma gidermiş öyle mi ?

keşke bu günlerimi de görseydin canımın içi. benle gurur duyacağından eminim. o minnacık parmakları olan bebe , şimdi kazık kadar oldu babaannem. beraber yürüyüşe çıkardık senle , koluma girerdin sahilde dolaşırdık belki de. beraber hint dizileri bile izlemeye razı gelirdim. allahım seni çok sevmiş be tontonum , bizden çok sevmiş. iş böyle olunca başka söze ne çare. allahın cennetinden beni izleyip gülümsüyorsundur umarım .
alt katımızda otururdu. babama hep duygu sömürüsü yapardı. babamı yolda görünce hemen merdivenlere koşar , tülbentini alnına bağlar, " çok hastayım oğlum " diye ağlardı. bulduğu her fırsatta bana ya da ablama bahçeyi süpürttürürdü. çiçeklerini başka severdi. babamı da ayrı severdi. beş kızından daha çok. babam tek erkekti. babam da her şeyini alır , her şeyini öderdi. babamında iki kızı olmuştu.kız çocuğu olduğumuz için pek sevilmedik babaannem ve babam tarafından. dedemiz bizi çok severdi , bize tapardı ama konu babannem.

yemek getirdiğinde "... ma getirdim derdi (babama) " yemezdik bizde kızıp onun getirdiği yemekleri. annem , hizmetçi gibi kullanılmaktan bıkıp çalışmaya başladığında henüz 7 yaşındaydım. babannem evimize hangi arkadaşlarımız geliyor biz nereye gidiyoruz tüm gün takip ederdi. tahta bir sopayla arkadaşlarımı kovaladığı bile olurdu. arkadaşlarla piknik yapardık mahallede, kızardı bize " yemeklerinizi götürmeyin bunlara , oğlum ne emek çekiyor da alıyor " derdi. her şeye kızardı. tavukları ve denizli horozları vardı. yavru horozlardan biri gözüme saldırmıştı , göz kapağımdan minik bir parça koparmıştı (muhtemelen yeşil diye) hemen kesmişti onu " sen benim kuzumu kör etcektin " deyip. babaannem dengesizdi.
bir keresinde de ablam liseye giderken , son sene diye arkadaşları ile hep görüşmeye çalışırlardı . neyse , kadir diye bir çocuk vardı . bunlar evde okey oynarken evi basıp hepsini kovmuştu. kadir de çok iyi bir çocuktu. sevgilisi vardı adı mine idi. yani fuhuş baskınına gelen komser yardımcısı gibiydi o gün.
babannemden çektik .
küçücük olmamıza hiç aldırmazdı. misafiri geldi mi "gel kahve yap " derdi. dedem pazarcıydı . bazı yardıma muhtaç insanlar için torba torba sebze hazırlardı. onlar geldiğinde hiç yüzlerini kızartmadan parasıyla verir gibi o torbaları verirdi. babannem pazardaysa o gün dedemin doldurduğu torbaları gizli gizli geri boşaltırdı sonra kavga ederlerdi. babaannem, yardım etmekten hiç anlamazdı yani çok cadolozdu. hayatı annemin burnundan getirdi. misafiri de hiç bitmezdi.

sonra sonra seneler geçti işte. dedemi yatalak oldu. babannem ona bakmak istemiyordu. dedemin altını eniştem alıyordu. dedemi kaybettik. eniştem yurtdışına gitti çalışmaya. hasta olan halam babannemle kalmaya başladı. işte artık sırlar dünyası gibiydi her şey. hasta olan halam şizofreni hastası. babanneme çok eziyet etmeye başladı. öyle böyle değil. her şeyi burnundan getiriyordu. tabi benimde. süreklı korkuyordum ve de tuhaf tuhaf şeyler anlatır , yaşadığını iddia ederdi. tam ders çalışacakken eve dalar şu duayı bana 20 kere yaz gibi şeyler söylerdi. yastıklarımıza yorganlarımıza dualar sıkıştırır , kendi kendije bahçede bir şeylerle kavga eder. sürekli aileden ölmüş olan insanları televizyonda gördüğünü anlatırdı. babannem s.ki tutmuştu yani. neyse , gel zaman git zaman babannem çok iyi bir insan olmaya başladı. hani ölüm iyiliği derler ya. bende çok sevdim onu. sürekli gittim ama. kahvaltı yapıyorduk hep beraber falan . iyiydi her şey. halam hariç. o ilaçlarını içmeyip eziyet ediyordu kadına. bir kova suyu üstüne bosaltıyordu mesela. televizyon izlerken tv ' yi kapatıp " ne izliyorsun bunları azdın mı ?" gibi böyle ağıza yakışmayan bel altı şeyler söylüyordu ve küçük çocuğuyla da ilgilenmiyordu. o da sokak sokak oyun oynayacağım diye mahalle mahalle koşturan torununun arkasından gitmeye çalışıyordu . bir gün yanına gittim " kızım , yıldırım gibi çakıldım yere " dedi. yine torununun arkasındsn gitmiş ve tansiyon hastasıydı. dayanamamış o efora e izmir sıcağı . 1 hafta sonrada öldü işte.

o sabahta vedalaştık . ben arkadaşıma kalmaya gidecektim o gün.halaların gibi öğretmen olursun inşallah dedi. inşallah dedim. sarıldık öpüştük. o gece halamlar gelmiş. hepsi bizde oturmuşlar. babam yine evde yokmuş. içiyormuş kahvede. babaannem 7 er çift patik getirmiş ablamla benim çeyizime.
börek yapmış o gün (çok güzel yapardı) çay içmiş. herkes anne dikkat et dese de dinlememiş çocukların cipsinden bile yemiş.
muhabbet esnasında " valla hiç param yok "diye yemin etmiş.
aşagı eve inmişler yatmaya. gece 3 gibi nefes alamamış. hemen ambulans çağırmışlar. ama hasta direkt x olmuş demişler. tabi ambulans gelene kadar dil altı vermeye çalışmışlar. annemin kollarında ölmüş. öldükten sonra da halının altından para , altın falan çıkmış (hani yoktu) öyle işte.
ben iyi mi hatırlayayım kötü mü bilmiyorum. çok kızdığım şeyler var ama çokta üzüldüm , aşırı üzüldüm. işte babannem.
ruh hastası pislik.
para para para.
benim için ikinci bir anne olmuş şahsiyet
bunun nedeni onun yanında büyümüş olmammı bilemem ama babannem benim için çok ama çok değerli.
Aksi ama tontiş, seven ama gösteremeyen bir kadın tipi.
Her bayram çifte bayramlık sahibi olmamın yegane sebebiydi.
Öldüğü zaman inanamamıştım. Kapı açılacak ve içeri girecekmiş gibi gelirdi bana.

Ondan aldığım ekzantirik cümlelerim ve kelimelerim var. Kullandığım zaman arkadaşlarım tuhaf tuhaf yüzüme bakıyor.

Düşününce aslında ne kadar özlediğimi hatırladım. Çok güzel çiçekleri vardı. Bana ebegümeci ekmeyi öğretmişti. Fesleğene fesdikan derdi. Camının önünde yediveren gülleri vardı 4 mevsim açarlardı. Arka bahçesinde leylak ve dut ağaçları gölgesinde otururduk zaman zaman. Beraber beyaz incir toplardık yazın. Yılan fobisi vardı. Bahar kokusu babaannemi hatırlatır bana.

Damak tadımı da ondan almışım sanırım. Balığı ve köfteyi çok severdi. Henüz yapay tatlanrıcıların evlere girmediği zamanlarda çok lezzetli köfteler yapardı. Çarşaf börekleri de tadından yenmezdi. Komşuya bir tepsi börek ikram etmişti bir gün. O gün ona hayran olmuştum.