bugün

nacer khemir'in 2005 tarihli filmi. bu sene istanbul film festivalinde gosterilecek. bir yol hikayesini buyulu bir sekilde anlatmis. henuz izlemedim ama film hakkinda cok guzel ovguler var. sabirsizlikla bekliyorum.
"ruhunu tefekkür eden prens"

izledigim en güzel festival filmi. muhtesem görüntüleri, cok güzel sufi müzigi ve etkileyici bir hikayeyi birlestiren harika film.
bir yol hikayesinden fazla bir sey beklemedigim ama sinema salonundan buyulenmis bir sekilde ciktigim muazzam bir film. sadece bir yol hikayesi degil, essiz sufi muzikleriyle buyuleyici bir masal bab'aziz. bir dervis toplantisina gitmek icin colde yol alan kor bir dervis ve kipir kipir hayat dolu bir kizcagiz. yolculuk boyunca cesitli insanlarla karsilasir, onlarin hikayesini dinlerler ve yasli dervisin kucuk torunu ishtar'a anlattigi hikayeler de, mukemmel bir meze olur.

filmin anlatimi hakkinda bir kac sey soylemek istiyorum. yonetmeni pek tanimasam da yetenekli bir yonetmen oldugu kesin. kurgusu ve kamera acilari o kadar iyi ki, adeta bir masal havasi vermis filme. bunu nasil anlatayim bilmiyorum ama bir sinema izleyicisi olarak kendimi filmin icinde hissettim, hatta o kadar girdim ki filmin icine, bir bucuk saat suren col yolculugunda deve gibi susadim, sanki o sicagin altinda ben yuruyormusum gibi. ic mekanlarin gizemi ve sufi havasi ise tam bir masalda bulunmasi gereken cinsten. ayni dogunun essiz binbir gece masallarini okurken hayal ettigim yerler gibi. ozellikle yerin altindaki dergaha bayildim.

film aslinda bir masal degil, her ne kadar masalsi bir buyuleyiciligi olsa da, basit bir yol hikayesi demek de saygisizlik olur. film bastan asagi tasavvufi ogelerle, simgelerle bezenmis, hatta tasavvuf tarihini bastan baslayip sonuna kadar anlatiyor da denebilir, ancak gercekten dikkatli bir sekilde izleyince anlasilabilecek incelikler var ve bir kez izlemenin de tum detaylarini anlamaya yetecegini sanmiyorum. gercek askin ebedi aska donusmesi, gercek sevgi, olumun bir son olmadigi aksine sevgiliye ulasmanin bir yolu oldugu, tum insanlari sevmenin inceligi, insan-i kamil olmaya giden yol (ki yol hikayesinden kastin bu oldugunu saniyorum), cenneti ve sevgiliyi dunyada bulma gibi daha bir cok konuyu muazzam bir butunluk icerisinde islemis yonetmen ve arada hic bir kopukluk yok. hatta sonlara dogru bir konusmada mevlana'dan esinlenilmis gibi duran dugun gecesi repligi vardi ki, sona cuk diye oturmus.

--- spoiler ---
olume giden dervisin, mezarini aradigi sahnede, selam vermesiyle canlanan insanlari gorup de korkan ishtar'in "baba aziz, cinler" diye korkusunu ifade etmesinden sonra, bab'aziz'in "korkma kucuk ishtar, onlar benim dostlarim" demesi ise tasavvuf edebiyatinda olumun bir son degil, dostlara ve sevgiliye kavusmanin bir yolu oldugu konusunu isaret ediyor. zaten bu yuzden olum bir matem degil bir dugun gecesi goruluyor.
--- spoiler ---

bazi simgeleri halen cozemedim, zaten dedigim gibi, bir kere izlemek kesinlikle yetmez, dvd'si ciksin hemen alicam zaten, kacar mi. ama ceylan ve siyah kedinin olayini anlamadim.

bab'aziz aslinda ulu kapi, ulu durak anlamina gelmesi gereken bir kelime iken, neden baba aziz diye cevrildigini anlyamadim. farsca'da baba peder, arapca'da ise baska bir kelime iken, neden baba? ve bab'aziz de aslinda, gecmisi dusunuldugunde, kendisini bilen ve sevgilinin ulu kapisindan gecen insan-i kamil kisisi olduguna gore bab'aziz kelimesinin kabaca "baba aziz, aziz abi, huoop aziz, iki cay getir" gibi cevrilmesinin yanlis oldugunu dusunuyorum, cevirmen ne dusunuyordu bilmiyorum, cok cay icesi gelmisti heralde.

sonuc olarak tasavvuf edebiyatini ve dusunce mantigini muazzam ve masalsi bir dille anlattigindan oturu inanilmaz begendigim, bunlar olmasa bile, kurgusu ve anlatimina da hayran kaldigim, festival filmleri icerisinde izledigim en iyi film olmustur.

bir replik var ki, her ne kadar olumden korksam da cok hosuma gitti:
"olum bir son olabilir mi hic? baslangici olum olmayan bir hayatin, sonu olum olur mu hic?"
sufi müzikleri ile tabutta rövaşata etkisi yaratmış film. fellik fellik dvdsini aramama rağmen türkiye hudutları içinde bu filmi bulamanın derin kederini yaşamaktayım.
http://www.youtube.com/watch?v=wJnZWRLSxnw
Baba Aziz der ki "Bebekler anne karnındayken evrenin bütün gizemini bilirler. Tüm sırlara vakıftırlar. Doğmadan önce bir melek gelip bazılarına dokunur ve kimi zaman üst dudaklarına kimi zaman çenelerine bir iz bırakır bu melek. Onlar biraz daha şanslı olurlar ve kimi zaman rüyalarında yine o sırlara sahip olurlar, sabah olunca unutulacak olsalar bile. O bebeğe anne karnındayken dağları, çölleri, ormanları, gökyüzünü, güneşi, denizi anlatsalar hiçbirine inanamazdı. Ölümde böyle bir şeydir genç adam. Başlangıcı ölüm olmayan bir şeyin sonu ölüm olabilir mi hiç..."
armand amar'ın müziklerini yaptığı muhteşem film.
'bu film bir sorudan çıktı aslında: babanız, yanınızda yere düşse ve yüzü çamurlansa ne yaparsınız? ben olamasam bile benim babam tam bir müslüman' dı ve şu sıralar onun yüzüne(dinine) çamur çalınıyor durmadan.

ben bu filmle babamın yüzünü değil, bilinmeyen,es geçilen ve unutturulan yüzünü göstermeye çalıştım.' demiştir filmini anlatan yönetmen nacer khemir.

ölüm, sonsuzlukla düğünümüzdür.
"dünyadaki ruhlar kadar tanrı'ya giden yol vardır" giriş cümlesiyle en başından insanı kendine bağlayan muhteşem filmdir. filmi izlerken bir yandan da soundtrack'inin indirilmesinde fayda vardır.*
öykü içinde öykü... her repliği alıntı yapılıp bir yerlere asılır cinsten. aynı zamanda görsel şölen ve müzik ziyafeti.

yönetmen filmle ilgili bir röportajinda şöyle diyor ;
"babanızın yanında yürüyorsunuz, o aniden düşüyor ve yüzü çamurlanıyor, ne yapardınız? onun ayağa kalkmasına yardımcı olur ve gömleğinizle yüzünü silerdiniz değil mi? benim babamın yüzü islamdır ve filmim ile islam’in yüzünü silmeye çalıştım, açık , toleranslı, irfan ve sevgi dolu dostâne bir islami kültür sergiledim…"
yönetmen Nacer Khemir imzalı 2005 yılı yapımı muhteşem bir yol filmi. Sadece babaziz ve iştar'ın hikayesi değil yan kahramanların da hayatlarından kesitler sunulan muhteşem müziklerle bezeli, ışığın çok iyi kullanıldığı büyüleyici bir yapım. Konusu kısaca şu şekilde.

bir derviş olan babaziz torunu iştar'la birlikte bilinmeyene bir yolculuk yapar. bu yolculkğun sonunda kimsenin bilmediği br yerde ve zamanda büyük bir toplantı vardır. Görme engelli olan babaziz kendine mihmandarlık eden torunu iştarla beraber gece gündüz çöllerde yol alırken bir hikaye anlatmaya başlar. bu hikaye'de bir prens yıllarca sürecek bir düşe dalmıştır. hikayenin sonunu merakla beklerken yanlarına bir kaç kişi daha dahil olur ve yollarına devam ederler...
filmin sonunda geçen ölümle ilgili diyaloğu ile insanı ölüm korkusundan bir nebze arındıran filmdir.
dücane cundioğlu köşe yazarlığını bırakmaya bu filmi izledikten sonra karar verir ve hemen klavyeyi bırakır.
[null http://www.aksam.com.tr/s...idar-olunmaz--24426h.html]
Etkisinin izleyen üzerindeki etkisi uzun süren bir film. Izlemekte gecikmiş olmaktan duyulan pişmanlık ta söz konusu. Acaba cok geçmiş zamanlarda geçen bir hikaye mi diye düşünürken görülen uçak sahnesiyle bizden çok uzak bir hikaye olmak zorunda olmadığını görerek biraz daha benimseyerek izlemeye devam edilebilir.
fena halde a prioridir.
(bkz: kanal 24)de şuan yayınlanmakta olan film.
ölümden şeb i zefaf(düğün gecesi) diye söz eden insanları konu alır film. farsça şölenidir.
Bir yolculuğun hikayesidir. Asıl anlatılmak istenen dünyanın bir misafirhane olduğudur. Etkilendiğim nadir filmlerden.

Filmden bir kaç replik:

Canınla süpür, cananının eşiğini. Ancak o zaman gerçek âşık olursun.

Zaman seviniyor ikimiz birleştiğimizde. Sen ve ben, iki farklı beden, tek ruh!

Herkes, kendine verilen en değerli armağanı yolu bulmak için kullanır.

Allaha ulaşmak için yaradılmışlar adedince yollar vardır.

http://www.replikler.net/replik/babaziz-2005/
tasavvufun derinliklerine inen, tunuslu bir yönetmenin çektiği iran filmi. simgesel anlatımı büyüleyici. müzikler etkileyici. açılışta ali imran suresinin 33-35 ayetleri okunmakta.

''allah, âdem'i, nûh'u, ibrahim ailesi'ni, imran ailesi'ni seçerek âlemlere üstün kılmıştır.
birbirinden gelen soylar halinde. allah, hakkıyla işiten, gereğince bilendir. hani, imran'ın karısı şöyle demişti: "rabbim, karnımdakini özgür bir biçimde sana adadım; onu benden kabul et''

--spoiler--
yolculuk dünya hayatını, bab aziz, çocuk ishtar ve genç üç ayrı nesili, gazel ilhamı, en son bab azizin mezarını örten hassan isyankarlığı ve tövbeyi, ruhunu seyretmeye dalıpta derviş olan prens hidayet bulmayı, kuyuya düşen osman dünyanın süsüne püsüne aldanmayı simgeliyor. sürekli aşkıyla süpüren dervişin bile bir hikmeti var.
--spoiler--

http://www.youtube.com/watch?v=fhSSxRKojqg
http://alihasar.blogspot....ir-babaziz-roportaji.html

besmeleyle başlayan film. filmin girişinde, hamza shakur al-i imran suresini okur.
"davet edilenler yolu bulacaklardır." herkesin kendine birşeyler çıkarabileceği bir film,müzikleri de çok güzel olmuş.
tasavvuf temalı, mistik, masalsı, çok güzel bir film. herkese tavsiye olunur.

--spoiler--
“sende meleklerin izi var. melekler parmaklarını doğacak çocuğun ağzına sokup tüm bilgilerini silerler. oysa bebekler anne karnında evrenin tüm sırlarına sahiptir.”
--spoiler--

--spoiler--
hasan : “ölmekten korkmuyor musun?“
bab aziz : “niye korkayım. bebekler anne karnındayken gelecekleri dünyada dağları, denizleri, otu, çiçeği, böceği biliyor muydu?“
--spoiler--

--spoiler--

ishtar- baba aziz! this is not the way!
bab aziz- you know the way, little angel?
ishtar-but the others all go the other way!
bab aziz- everyone has his own way, ishtar.

--spoiler--
harika bir filmdir:

izledikçe yeniden çözersin bu filmi.yudum yudum anlatır sana; izlersin tekrar ve yeniden anlarsın başka şekilde, başka bir sözle veya şarkıyla.

çöl kumu gibidir; ince, narin, ipek gibi.yavaş yavaş içine çeker seni içine; ruhunu sarar hiç bilmediğin bir şefkatle.

''dünya bir çöl gibidir, kayboldum diye korkma zira dünyadaki ruhlar kadar yol vardır gideceğin yere'' der.

müzikler!ah o müzikler!nefes gibi gerekli.daha iyisi olamazdı.

karakterler o kadar önemli ve anlam yüklüdür ki kediye, böceğe, kuşa bile mana bulunur hemencecik.

kısacası izleyin izlettirin çok geç olmadan.
normalde bu tarz filmler izlemezdim. birgün denk geldi kuzenimle birlikte önce dalga geçmek amacıyla başladık filme. aradan zaman geçti kuzenimde bende filmin içindeydik. sahneleri, müzikleri, konunun ele alınış şekli. herşeyi ile harika bir filmdi.
--spoiler--
Anne karnında karanlıktaki bebeğe denseydi ki; dışarıda aydınlık bir dünya var, yüksek dağlarla dolu, büyük denizleri olan, dalganan düzlükleri olan, çiçekleri açmış güzel bahçeleri olan, dereleri olan, yıldızlarla dolu bir gökyüzü ve alevli güneşi olan... Ve sen bu mucizelerle yüzleşmek yerine, karanlıkla çevrilmiş oturuyorsun.. Doğmamış çocuk bu mucizeler hakkında hiç bir şey bilmediği için, hiç birine inanmayacaktır. Tıpkı ölümü karşılarken bizim gibi.. işte bu yüzden korkarız. - Ölüm herşeyin sonu olduğu için, içinde ışık barındırmaz. - ÖLÜM NASIL OLURDA BAŞLANGICI OLMADIĞI BiR ŞEYiN SONU OLUR!
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar