bugün

sevgilinizi artık sıradan bir insan olarak görmeye başladığınız an.
başlamayan bişey bitemeyeceğine göre, böyle bir anda bulunmamaktadır. zira aşk diye bişey yoktur. ha vardı ama son kullanma tarihi geçti yıllar önce.
-les gibi ter kokuyorsun! dendigi andir.
artan kilolarin gozu tirmalamaya basladigi andir.
(bkz: aşk hiç biter mi)

bazı şarkıların ne de saçma geldiği andır.
tek kisilik yatagin artik iki kisiye dar geldigi andir. once yatak yenilenir sonra manita...
cehennemin dibine kadar yolun var dediği an.
umrumda değilsin artık, s..tir git dediği an.

terkedildikten sonra yapılan 15 ay askerliğin sondan bir önceki günü.

emre aydın dinlenilmeyen her gün.
nefes alıp vermesine bile tahammül edilemediği andır.
- ama sen o olamazsın!? sen hani kate winslet'e benziyordun ya?

(bkz: çirkin kadın yoktur düşük doz aşk vardır)
sarılıp uyumak yerine kıcınızı donup uyumak, akabinde terk etmek veya edilmekle sonuclanan.
heyecan bitti kelimesinden sonra verebilecek ifaden olmamasıdır.
o derece zırvalamıştır!
iyikilerle dolu cümleler kurarsın arkasından , hiçbiri seni tatmin etmez, vazgeçersin konusmaktan..
elinizden minik bir balığın kayıp gittiğini, içinizden sanki bir şeylerin kopup gittiğini hissettiğiniz andır. * * *
başka birine hayranlık ve sevgiyle bakıldığı andır.
ask bittigi an cogu seyde biter zaten. onu gorunce harakete gecip, yuzundeki o tebessumu olusturan kan ve hucreler artik o aptal gulumsemeye kosusturmazlar. onu dusunup dinledigin sarlkilar o kadarda anlamli degildir. sigaranin bitmis oldugu, paranin olmadigi, bir iste calisman gerektigi gibi hayatin buyuk yekununu olusturan daha kucuk seyler dusunulmesi gerekenler siralamasinda bi basamak yukselmistir. aglamak aptalca biseydir, yalvarmak onursuz, konusmak anlamsizdir onunla. iyisimi bi tuvalete gidiim...
'hiç bir aşk bitmez'

diyenlerin, suratına indirilen şiddetli bir tokattır itlaf ettiğimiz aşkımız. içimizde dans eden bu deli öfke herşeyin bittiğinin kanıtıdır. sisli mezarlık gözlerindeki ölümsü bakış neyi ifade eder bilinmez ama, mukaddesliği tartışılmayan herşeyin üzerine yemin verip altına parmak bastığımız sevdanın cesedidir ayaklarının altına aldığın. yakışıklı bir son yakışırdı bize ama olsun, nasıl olsa toprak örtecek günahlarımızın üzerini.

omuzladığımız duygu yükünü taşımak hep ağır geldi bize. ben sevmekten, sen sevilmekten bitkin yerlere serildik, düştük henüz başındayken herşeyin. her büyük düşün düş kırıklığıda büyük olacaktı bunu biz birlikte yaşayarak öğrendik. jelatini üzerinde, henüz el değmemiş düşleri tasarlamak için çok geç, tecrübe ile sabit olanaksızlığı başlangıç çizgisinin önüne yeniden geçmenin.

sicili bozuk, geçmişi karanlık vakaların alametlerini taşıyan iki sefil aşk taciriydik ikimizde, saflığı iflasın eşiğinde. hastalıklı sevgimize bulduğumuz konakçı kalplerin ömürleri göz kırpma anı kadar kısaydı. bu yüzden tek başımıza kalmaktan muzdarip soluğu kökleri kadere uzanan sebeperde alıyorduk hep. kendi kusurlarımızı atfettiğimiz kader bizi yanyana getirdi sonunda. diğer başlangıçlarda olduğu gibi yine heveslendik sevmeye, kutsiyetine şahitlik ettiğimiz bu yeni tanışmayla. birbirini iten aynı kutuplardık ama inatla direniyorduk birlikte olmaya. sen bendin ben de sen. irademizin dışında gerçekleşen bir yakınlaşma sendromuydu o ilk bakışmada içimizi kaynatan. vermekten aciz, sürekli almaya alışık bünyelerimizi birbirimizle kandırarak içten içe besledik ayrılığı.

alışığız kayıp hanesinde görmeye sevdiğimizi sandıkalarımızı. bulup bulup yitirmeler hiçte yabancı değil bize. eskiyen her aşkı tedarik edecek yeni aşklar bulunur mutlaka ve bulunan her acı bir diğerini unutturur. bu yüzden fazla zedelemez bizim gibileri yolumuza çıkan aniden ayrılmalar. özlemi tarif eden şarkıların nakaratlarına eşlik ederken gözlerimiz rutubetlense de bir an, gerçek değildir gözlerimizin döküntüleri. kandırıkçı gülüşlerimizi gerçeğinden ayırmak çok güçtü ama hasret çeker gibi yapmalarımız ikna ediciliğini kaybetmiş artık. birbirimizi inandırmayı bırak, kendimizi inandırmaya yetecek kadar acılarımız yok aslında.

yol ayrımına gelene kadar yolculuğu bölüşen iki yol arkadaşıydık ve nihayete erdi yolculuğumuz. burası bize son durak, yeni başlangıçlar içinse ilk. şimdi bana kalan kötü bir işçiliğin eseri yazdığım karalamalar, kağıda ardı ardına dizilmiş aklımın firar ettiği anlarda türetilen yalancı kelimeler , takdire şayan olmaktan çok uzak bir aşktan arta kalan, gerçeği işaret etmekten yoksun sahte cümleler. sana kalansa bıçak sırtı yakınlaşmaların baş döndüren sarhoşluğu, kör düğüm gecelerin sırılsıklam uyanılan ışıltılı sabahları, bir de bağıl yalnızlıklar. paylaştık işte bütün varlığımızı. artık ne katlanılacak sıkıntı ne de ikimizi ihtilafa düşürecek mevzu kalmadı.

uzun uzadıya anlatılmayacak kadar kısa anılarımızın zihnimizi yoran kalabalığı tenhalaşır yakın geleceğin her hangi bir yerinde. dudaklarımızda yer eden ılık öpüşlerin ıslaklığı hissedilmez olur. boş bir çerçevedir kalbimiz içine konulacak yeni bir resim bulana değin. endişelenme, canın acımayacak sevgim terk ederken bedenini. korkma, gözlerinin sulanması sadece yan etkisidir ayrılığın. hafıza kaybına uğrayacaksın, unutacaksın yüz hatlarımı hatta an gelecek adımı bile anımsamayacaksın. adı, telafisi olmayan hatalarla birlikte anılan, tanrının merhametinden uzak, kızgın ateşlerin içinde yakılacak, bekaretini en başında kaybetmiş bu aşk;

bizi mutlu edemez artık.
sevgilinin kötü yönlerinin, fiziksel özelliklerinin tüm gerçekliğiyle insan yüzüne vurmaya başladığı andır..
sevdiğini söylediğin sevdiceğin ''artık herşey için çok geç...'' demesi. *
gecenin heyecan vermediği an aşk bitmiştir.
asla kendisine ulasamayacagini dusundugun andir.
aklın devreye girdiği andır.
saygının bittiği andır kanımca.
içindeki boşlukların başlamasıdır.
farklı yöne bakmaya başladığımız andır.*
bana bitmeyen bir şey söyle, sözlük diyeceğiniz andır.Ömür bitiyor nitekim...
olanlar karşısında tepki veremediğin, artık hiç uğraşcak halinin kalmadığını anladığın, boş yere zaman kaybettiğini farkettiğin anlardır.