bugün

seviyorsun onu. onun seni sevdiğinden çok daha fazla. gün geliyor ve bir ay boyunca aldatıldığını keriz yerine konulduğunu öğreniyorsun. ve bir tek açıklama yapmadan o malum söz öbeği geliyor sanki çok haklıymış gibi bir de ; siktir git.

başınızdan aşşagı kaynar sular dökülür. zira söz yüzüğü alacak zamanda böyle bir şekilde ayrılmışsınızdır. üstelik doğum gününüzde.
bir kaç gün geçer üstünden. bir ara konuşalım durumu anlatayım der size. gel görüşelim deme cesaretiniz vardır çünkü hala onu köpek gibi seviyorsunuzdur. ama nitekim o kocaman kıçını kaldırıpta heykel taraflarına gelecek enerjiyi kendisinde bulamıyordur. ne hikmetse bu konuşmayı yaptığınız günün akşamında özlem tekin konserinden çıkışta görürsünüz onu. sizi görür ve kafasını çevirir. sanki onca güzel anıyı birlikte yaşamamış, birlikte gülmemiş, sizin gözyaşlarınıza ortak olmamış gibi.. bir yabancı gibi. hayatınızın belli bir döneminde size eşlik etmemiş, çok dışardan bir yabancı gibi. kafasını çevirir. o an beyninizden geçen şu olur ; bitmiş.
ağlamamak için bol bol kahkaha atma numaraları, insanlara 'aman ne olmuş gittiyse gitti bittiyse bitti' imajı vermeye calısan dik duran bir gövde, herkese 'ohoo o kim ya tanımıyorum ben onu' diyen bir bünye ile dolu günler sizi bekliyordur artık. hatta ve hatta facebook'a msn'e ''sen ne yaparsan yap ben yeni ilişki arıyorum üzülmedim ayaktayım yıkılmadım '' ana temalı iletiler, nickler yazmaya başlayacaksınızdır.

bütün bunların esas noktası: benim canım çok yanıyor ama bu durumdan haberdar olmayacaksın imajı vermektir. ve buna da ayrılığın kazananı olmaya çalışmak denir.
çok şey kaybettim bari gururumu kurtarayım durumudur.
yanlış oynamaktır. zira ayrılık zaten bir kayıptır. kazananı olacak olsa ayrılık olmaz. ortaklık mı bu ki batınca kurtulanı olsun.
(bkz: to win the break up)
(bkz: how i met your mother)
+senden ayrılıyorum fikri
-hayır müzeyyen ben senden ayrılıyorum
+önce ben dedim
-kırmızı tuttum kurallar benden
+bi siktirgit fikri
-ok.
iki tarafta istemsizce de olsa ileriki hayatları için pek çok şey kazanır zaten:

- kontrollü güven duygusu.
- karşı taraftan gelen mesajları daha çabuk ve iyi tahlil edebilme.
- olumsuzlukların üzerini örtmeye çalışmaktansa anında çözüm yoluna gitme.
- kimseye olurundan fazla anlam yüklememe.
- olmuyorsa, ittirmeme.*
daha fazlasını kazanmak isteyen, bunları görmezden gelip, baştan kaybetmiş olandır.
geniş bir boşluğu atlayarak geçmeye benzer. koşarsın, atlarsın, tam geçtim derken, hooop, aşağıdasın. herkesin seni ve biçare çırpınışlarını izleyip alay ettiğini düşünürsün. sen "aman, hiç umrumda değilmiş gibi gözükeyim" diye çabaladıkça, insanların tek odak noktası olduğunu, sürekli "acaba koymuş mudur lan ipneye?" diye düşündüklerini zannedersin.

karşı taraf mı? karşı taraf, buz gibi çelikten soğukluğunu korur. ortak arkadaşlarınızdan elde ettiğin istihbarat, hiç mi hiç umrunda olmadığına işaret etmektedir. belli ki, ayrılık içine oturan bir tek sensindir. oturup bütün bunları düşünürken de, bir buçuk saat boyunca aynı kanepede yatıp, boş boş tavanı izlersin, küllükteki sigara izmaritlerini sayarsın. 23, 24 ve 25. tamı tamına 25 tane.
anlamsız bir sidik yarıştırmadır, önümüzdeki maçlara bakacağız kişinin yeni felsefesi olmalıdır.
how i met your mother ın bir bölümünden alıntılanmış bir kullanımdır.

--spoiler--

robin le ted ayrıldıktan sonra robin arjantinden* taş gibin bir sevgiliyle dönmüştü ya hani, "önce ben unuttum sen kazandın ben kazandım" şeysi vardı. o işte!

--spoiler--
(bkz: ben kazandım sen kaybettin)
ayrılık sonrası, ne kurtarırsam kardır mantığıyla yapılan eylemler ya da söylenen sözler.

halbuki ayrılığın tek kazananı olmaz, iki kaybedeni olur.