bugün

yurtta kalan öğrenci için hastalandığı andır.
nefes aldığın her an. ama en çok evde sevgilinden bir şey yapmasını istediğin ya da sevgilinin yemek yaptığı zamanlar.
(bkz: her an)
çok hastasınızdır çorba yapacak kimseniz yoktur, anneniz şehir dışından gelip çorba yapar, dudağıyla da ateşinizi ölçer. ağlarsınız, yemin ederim ağlamıştım.
bağdat'ın bombalanması sonrası anlaşılabilir.

ana gibi yar olmaz, bağdat gibi diyar olmaz ama bağdat bombalanır. yov yov.
sevgiliden tekme yendiği an...

daha önemli bir an daha yoktur.
askerde ilk kez çamaşır yıkamak ya da sökük dikmek zorunda kalınan dehşet anları.
yurttan eve çıkıp karnının acıktığı, heryerin b.k götürdüğü andır.
yanındayken bile, her an onun değeri hissedilir. ama bazen çok daha fazla hissedilir.

askerliğimi yaptığım sırada acemilik döneminde birinci olmuş ve yemin töreninde konuşma yapmaya hak kazanmıştım. ayrıca ismim kütüğe çakılacak ve güzel bir anı olarak kalacaktı.
günlerce bu törenin provasını yaptım tek başıma ve üst rütbeli komutanlarla. nasıl selam verecektim, nasıl çakacaktım isimliği, konuşma bittikten sonra yerime nasıl dönecektim hepsini defalarca tekrarladım. maalesef ne annem ne de babam yemin törenime gelemedi, beni orada tüm bunları yaparken göremediler. tören öncesi aileler tribüne yerleştikten sonra yarbay yanımıza gelip "rahat, istikamet aileleriniz marş marş" dedi ve bir anda herkes tribünlere koştu. annelerine sarılıp ağladılar, annelerinin kokusunu içlerine çektiler. ve başlarını okşayan o sıcacık kutsal eli hissettiler. ben ve birkaç arkadaşım daha öylece tören alanında kalakaldık. gözlerim doldu ve ilk defa kendimi bu kadar çaresiz hissettim. gelmeyeceğini bildiğim halde gözüm hala nizamiye kapısına bakıyor ve içim "acaba?" diye bir umut bekliyordu. beni ayakta alkışlayıp ağlayanların arasında annem de olsun, bu gururu yerinde yaşasın ve tören sonrası gözü yaşlı yanaklarıma birer öpücük kondursun isterdim. olmadı. işte o an bir kere daha annemin kıymetinin asla ölçülemeyeceğini anladım.

allah tüm annelere ve asker olan evlatlarına uzun ömürler versin. allah hiçbir anaya evlat acısı yaşatmasın.
anneniz sedyeyle taşınırken sarkan eteğini çekiştirip 'anne gitme' diye ağladığınız andır.
örenci evine çıkılan an.
Evlendiğiniz an.
evlenmediğiniz her an...
Yengenin ütü yapar mısın?'' sözünün üzerine ''annenin gelip Ütü yapıcam ütünüz var mı?'' demesi
annenden 550 km ötede elini yaktığın an.
gurbetteyken, hele ki iş için gittiğinde.. iş olmaz çökersin, annen yanında yoktur kimse yoktur. ben buralara boşuna mı geldim dersin.. anneni hayal edersin gözlerin dolar...
anne olduğunda çok anlaşılan durumdur. anlatılmaz yaşanır.
(bkz: gece gece manti acan anne)
yurt yemekleri tadıldığı an...
kendisine bi şey olmuştur ve sana söylemek istememiştir. Tabi sen bunu bir şekilde duyarsın ve neden söylemedin diye sorduğun zaman sen üzülme diye söylemedim demesidir . bi de pazar kahvaltılarında onun elinin değmediği herhangi bi şey yediğin andır.
elin kızı kıçına tekmeyi bastığı zaman.

önemli edit: çünkü ağlarsa anan ağlar, gerisi yalan ağlar.
hasta olunduğunda ıhlamur kaynatacak insan bulunmadığında ve size ilgi gösteren kimsenin olmadığında anlaşılır.
Eğer evinizden 2000 km uzakta bir şehirde memursanız ve üstüne üslük evli de değilseniz hasta olduğunuz andır.
Akşam yemeği vaktidir. Sofrada oturmuş ailecek yemek yiyorsunuz. Son bir köfte kalmış tabakta. Hatta tam köftede değil yarısı kadar. Bir köfteye bakıyorsunuz bir de etrafa. O sırada anneniz sizi farkediyor ve cevabı veriyor. '' Ben zaten çok külo aldım bu aralar. Sen ye o köfteyi. Sonra duba gibi oluyorum. '' işte o anlardır efendim. Sizin iyiliğiniz için kendisinden bile vazgeçer Anneler. Sırf sizin mutluluğunuz için kendi mutluluğunu bile göz ardı eder. Anneler birtanedir kısaca, Anneler pahabiçilemezdir.
yaptığın yemeğin tadı iyi olmadığı zamandır, hasta olduğunda bir battaniye daha getiren anne yüreğidir.